Sevginin ölçüsü ölçüsüz sevmektir. -Spinoza |
|
||||||||||
|
Cumhuriyet’ in hayata geçirilmesinden sonra Türkiye’ de, bundan tam 80 sene önce 19 Şubat 1932’de, kapatılan Türk Ocakları’ nın yerine Halk Evleri kurulur. Türk Ocakları başlangıçta her ne kadar yeni yapılandırılmasıyla, Cumhuriyet Halk Fırkasının bir kültür kolu olmakla beraber, siyasî faaliyetlerde de bulunuyor ve bu sebeple bazı konularda CHF ile ters düştüğü de oluyordu. Serbest Cumhuriyet Fırkası ( SCF ) nın faaliyette olduğu dönemde, Bir kısım Türk Ocağı şubeleri üyelerinin SCF’ ye geçmesi, bazı şubelerde ise CHF aleyhine çalışmalar yapılması, CHF yöneticilerini oldukça rahatsız eder. Hatta o günlerdeki CHF müfettişleri, raporlarında : “Türk Ocakları bu gidişlerinde bırakılacak olursa, çok daha kötü sonuçlar doğabileceğini’ söylemeye başlamışlardı ” 1 Türk Ocakları’ nın kapatılmasına dair bir başka tez de : “… Ocakların ‘ Turancı ’ eğilimlerinin 1930’larda iyi ilişkiler içinde bulunduğumuz SSCB tarafından kendi varlığına karşı bir tehdit olarak algılanması noktasında yoğunlaşmaktadır. 1930-1931 döneminde SSCB’nin Türkiye Büyükelçiliği görevinde bulunan Surits’ in, Ocakların kendi ülkesi ile fazla ilgilenmesi ve üyeleri arasında yayılmacı amaçlar taşıyan kişilerin varlığı nedeniyle dönemin Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü (Aras) yü uyarması ve Türk Ocakları merkez binasının mimarı Arif Hikmet Koyunluoğlu’ nun belirttiğine göre Azerbaycan Elçisi İbrahim Abilof’ un ‘ Paşam , biz sizinle dostuz. Kurtuluş Savaşı’ nda bu dostluğu ispatladık. Para, silah yardımı yaptık. Ancak Türk Ocağında dostluğa yakışmayan bazı olaylar oluyor. Burada Türkistan’ ı alacağız, Azerbaycan’ daki Türkleri kurtaracağız diye konferanslar veriliyor. Bu dostluğa yakışmaz, bunun önlenmesini istiyoruz.’ şeklinde eleştiride bulunması “2 Ayrıca, harf devriminden sonra, 1929’da halka lâtin harfleri ile okuma-yazma öğretmek amacıyla yaygın eğitim kurumu niteliğinde açılan “ Millet Mektepleri “ nden arzulanan verim ve sonuç alınamamıştı. Bu işlevi etkinleştirmek için, Millet Mektep’ lerine alternatif olarak, onlardan daha geniş ve daha kompleks yapıda bir kurum olarak şekillendirilecek olan Halkevleri ‘ nin hayata geçirilmeleri gerektiği parti içinde dile getirilmektedir. Bu gibi sebep ve bahaneler sonrasında CHF yöneticileri, devletin ve partinin geleceğini tehdit ettiği gerekçesiyle radikal tedbirler almaya başlayacaktırlar. Sonunda, o günün siyasal, ekonomik ve kültürel konjonktür gereği liberalizm yerine devletçiliği, ferdiyetçilik yerine halkçılığı daha güçlü bir şekilde yerleştirip, savunmak amacıyla yeni bir bir kurum olarak halkevleri kurulur. O güne kadar yapılan inkılâpların halka benimsetilmesi için, şüphesiz devletten soyutlandırılmış bir kuruma da ihtiyaç vardır. Bunun için de Meşrutiyet döneminden Cumhuriyet’ e intikal eden mevcut hazır bir kurumun işlevini bitirdiğinden, bunun yerine yeni bir kurum oluşturulmasına karar verilir: “…Türk Ocakları, İttihat ve Terakki Türkçülüğü’ nün Cumhuriyet dönemine intikal eden en önemli teşkilâtıydı ve Türk Yurdu adında önemli bir yayın organı vardı. Cumhuriyet Halk Fıkrası’ nın 1927 Büyük Kongresi’ nde Hamdullah Suphi Tanrıöver’ in karşı çıkmasına rağmen partinin denetiminde bir kuruluş sayılan Türk Ocakları’ na pek güvenilmemiş, bir süre sonra Serbest Cumhuriyet Fırkası’ nı desteklediği gerekçesiyle kapatılarak (1931) , yerine faşist teşkilâtına benzeyen Halkevleri kurulmuştur…” 3 Yaklaşık dokuz aylık bir hazırlıktan sonra, 19 Şubat 1932 Cuma günü, saat 15.oo’ te ilk etapta sadece Adana, Afyon, Ankara, Aydın, Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Konya, Samsun ve Van Halkevleri şaşâlı törenlerle açılır. Ankara’ daki Genel Merkez’ in açılışında CHF Kâtib-i Umûmi ( Genel Sekreter ) si Recep Peker (1889 - 1950) ve eski Maarif Vekili Aydın Mebusu Reşit Galip (1893-1934) halkevlerinin önemini belirten birer konuşma yaparlar. Özellikle Reşit Galip konuşmasında , halkevlerinin kurulmasına neden ihtiyaç duyulduğunu, Halkevleri Tâlimâtnâmesi’ ndeki maddelerin açıklaması ve nasıl anlaşılması gerektiğine dair geniş bilgiler verir. 4 Halkevleri kuruluşunun hemen akabinde Türkiye geneline hızla yayılmaya başlar. Hatta öyle ki iller dışında, ilçe, bucak ve hatta köylerde bile şubeleri açılır. İlginçtir; 1941’de ilk kez yurt dışında bir halkevi açılmasına dahi karar verilir. 5 “…Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Tevfik Rüştü Aras, İngiltere Dışişleri Bakanı Antony Eden, British Council Başkanı Sir Malkolm Robenson ve 400 seçkin davetlinin katılımıyla 19 Şubat 1942’ de açılış töreni yapılan Londra Halkevi, aynı gün altı şubesiyle faaliyetlerine başlar. …” 6 Bir ara isimleri “ ulusevi “ olarak değiştirilse de, kısa zaman sonra vazgeçilir ; yeniden Halkevi ismine dönülür. O seneden sonra, her yılın 19 Şubat’ ı ve bu günü takip eden ilk pazar günü, ülke genelinde “ Halkevleri Bayramı “ olarak kutlanır. Faaliyetlerine devam ettiği süre içerisinde 63 şehir merkezinde toplam 477 Halkevi ile , kırsal kesimde toplam 4322 Halkodası çok yoğun faaliyetlerde bulunmuştur. Halk evleri Cumhuriyet inkılâplarının halka yerleştirilmesine aracı olacak bir kurum olarak olarak düşünülür. Çünkü: “….Dönemin kültür politikalarını iki temel yaklaşım etrafında değerlendirmek mümkün. Birincisi; toplumun mevcut inanç ve kültür ve yaşayış değerlerini -güya- hesaba katarak, bu değerlere yeni bir muhteva ve yeni bir şekil vermek; ikincisi de toplumda mevcut olmadığına inanılan çağdaş değerleri yeni bünyeye aşılamak…” gerekiyordu. 7 Bunun içinde bireyler ancak belli bir çatı altında standartlaştırılabilirdi. Dönemin eğitim felsefesinde önemli bir kavram olarak düşünülen “terbiye” metodu okullar kadar, böylesi kurumların da vazgeçilmez hedeflerinden biridir. Halkevleri yeni rejimin inanç ve hayat tarzını somut olarak ifade eden bir kurumdur; orada her şey yaşanarak öğretiliyordu. Daha açıkca söylersek, oraya toplanan kalabalıklar “ terbiye ” ye tabii tutuluyorlardı. Mesela buralarda sabah akşam , insanlara Klâsik Batı Müziği çalınıp dinletilmesi en önemli prensip olarak kabul edilmişti. Yani sevmeseler de mecburen alışacaklardı. Halkevleri’ nin çalışmaları, güzel sanatlar, dil-edebiyat, sosyal yardım, spor, temsil (tiyatro) halk dersaneleri ve kurslar, kütüphane ve yayın, tarih ve müze ve köycülük olmak üzere dokuz bölümde toplanmıştı. Ana amaçları CHP düşüncesi doğrultusunda, halkın örf ve âdetlerini “ çağdaşlaşmak “ adına yıkıp, yerine Türk toplumunun inanç ve gelenekleri ile asla örtüşmeyen anlayışlar koymaktı. Halkevleri resmen CHP’ nin yan kuruluşu olmasına rağmen,tek parti rejiminin gereği olarak bütün masrafları, özel idâreler veya köy bütçelerinden, bazı bankalar tarafından karşılanmaktaydı. İkinci Dünya Savaşı’ nın sona ermesiyle birlikte “ Halkevleri “ nin durumu sarsılmaya başlar. 7 Ocak 1946’ da Demokrat Parti ( DP) nin siyasi parti olarak faaliyete başlaması, halkevlerinin çalışmalarını büyük ölçüde sarsar. DP kurulana kadar, CHP saflarında ve halkevlerinde çalışan bir çok bilim ve siyaset adamı, Demokrat Parti’ ye geçmiştir. Bu kurumun daha çok CHP ve CHP’ye yakın kuruluş toplantılarına mekân olması sebebiyle, halk yavaş yavaş halkevlerinden uzaklaşmaya başlar. Bunu farkeden CHP, her ne kadar 17 Kasım 1947’de toplanan 7. Büyük Kurultayı’nda halkevleri meselesini ele almışsa da, Prof. Fahrettin Kerim Gökay başkanlığında kurulan komisyon halkevlerinin bağımsız bir kurum haline getirilmesi yolunda bir adım atamamıştır. 8 Bu doğrultuda 18 senelik faaliyetlerinden sonra, 14 Mayıs 1950 Genel Seçim’ inde iktidarı devir alan Demokrat Parti Hükümeti, milletin genel çoğunluğu itibariyle kabullenilmeyen bu kurumun önce Londra Şubesinin faaliyetlerini ödenek yokluğu gerekçesiyle 18 Haziran 1950’ de durdurur. 1952 yılında 5830 sayılı kanun ile ise Türkiye’ deki bütün şubelerini kapatır ve mal varlığını Maliye Hazinesi’ ne devreder. 27 Mayıs 1960 “ darbe “ si ile Halkevleri paralelinde kurulan “Türk Kültür Dernekleri “ nin ismi 1963’ te CHP’ nin başı çektiği koalisyon hükümeti tarafından yeniden “ Halkevi “ olarak değiştirildi. Bunlar da yine yıllarca CHP’ nin yan kuruluşu olarak faaliyetlerini sürdürdüler. 12 Eylül 1980 darbesi ile de “ anarşik “ faaliyetleri sebebiyle yöneticileri tutuklanıp, kapatıldı. Daha sonraki yıllarda Halkevleri zaman zaman canlandırılmak istense de arzulanan sonuç elde edilememiştir. Demokratikleşen Türkiye’ de böyle bir kurumun , bu gün devlet eliyle yaşatılma şansının sıfır olduğu da reddedilemiyecek bir gerçektir. D İ P N O T L A R : 1 Kenan AKYÜZ, “Türk Ocakları”, Belleten, nr. 196, Ankara, 1986, s.214 2 Füsun ÜSTEL, “ Türk Ocakları “, (1912-1931), s. 360-361. 3 Beşir AYVAZOĞLU, ”Cumhuriyetin Estetik Macerası ”, Yeni Türkiye, Cumhuriyet Özel sayısı IV, Eylül-Aralık/1998, s.2950 4 “ Reşit Galip Bey’ in Söylevi “, Söylevler, Ankara, 1942, s. 75-90 5 “ Londra Halkevi ”, Halkın Sesi, nr. 4467, 22 Kânunuevvel/Aralık 1941. 6 “Londra Halkevi açıldı”, Halkın Sesi, nr. 4516, 21 Şubat 1942. 7 Bayram Bilge TOKEL, ”Bağımıza Gazel Düştü”, Akçay Yayınları, Ankara/2002, s.37 8 C.H.P. “ Yedinci Büyük Kurultay Tutanağı “, Ankara, 1948, s. 199-202 http://ferahnak.wordpress.com/2012/02/19/halkevleri-bundan-tam-80-yil-once-acilmisti/
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Salih Zeki Çavdaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |