Zeus'un Kızı; İtibar ve Kariyer

“ Benlik düzeyimiz yaşamımızı kendisine çeker. Ve her şey senden kaynaklanır. Gördüğün ve dokunduğun her şey senin varlığının, noksanlığının ve içindeki boşluğun dışa yansıyan görüntüsüdür. Yaşamda boşluklar yoktur. Eğer sen, kendini yeni bir biçimde düşünmeye ve davranmaya zorlayarak bunları doldurmazsan,bunu senin adına tüm zalimliğiyle o yapacaktır.” Tanrılar Okulu/ Stefano E.D’Anna

yazı resim

Sabahları kalkmakta zorlanmazdı. Çünkü yaptığı işin önemine inanır, bu onu zinde tutardı gün boyu. Aldığı eğitim, onun gözünde, bu işe yaklaşımından daha önemli değil di ? İnsanlara birey gözüyle yaklaşır, onları çoğunluk olarak görmekten, her zaman sakınırdı. Ona göre, bu tür bir yaklaşım, her zaman bir küçümseme, bir aşağılama barındırırdı temelinde. Beraber çalıştığı, nöbet tuttuğu gençlere, her zaman insan üzerine çalışılan, bu önemli mesleğin, inceliklerini gerçek hayat hikayeleri ile anlatır dururdu. Konuşma, dinleyen taraf için, sesliden sessize döndüğünde, gözlerdeki boşluklar, yavaş yavaş genişlerken, anlatılanın havaya gittiğini düşünse bile . Öyle değil mi hangi genç, günümüzde önceden öğrenileni tasvip ediyor. Ona, deneyerek öğrenmek daha kolay geliyor. Ama, katlandığı maliyeti kıyaslayacak kadar, kısa ömrü kalmadığı için, vaktini heba etmek ona boş gelmiyor. Gerçi, yaşça geçkin ve tecrübe konusunda su götürmez, nice insanın yaptığı yanlışlar, göz önüne alındığında, onlar da kendi yaptıklarındaki hataları görecek kadar fütursuz yaşamak arzusundalar.
Aynanın karşısında, kravatını özenle bağlarken, ne kadar hayat kurtardığını düşünmek için, bol bol vakti olacaktı artık. Emeklilik hayalleri kurarken, alışılmış bir hayat tarzını bırakmak için, yeniden öğrenmesi gerekecek duygular, onu heyecanlandırıyordu. Küçücük bu oda, ona kocaman bir dünya bağışlamıştı, kendine açılan. Takım elbisesinin üzerine, bir iplik yapışmış, aynadan görünen o ki, gerçekte ışık oyunu, güneş, bu saatlerde, kendini ilk görmek isteyenlerle, selamlaşır gibi. En son, şapka ile tamamlanan bir ritüel olurdu her gün. Bir insan, aynı memnuniyet ve hoşgörü ile, her gün bir işi ne kadar süre ile yapabilir ?
Son günün hayalini kurduğu, sabaha uyanmıştı. Bugün, bir farklılık olmasını içinden geçirirken, bir zamanlar, dolaba iliştirdiği, yapma bir papatya gözüne takıldı. Yakasına takmak için, kıyıdan köşeden, bir toplu iğne buldu. Bitişin, mükemmel olması gerekmez miydi ? Gerçi insanlar, iyileri övmekten çok, kötüleri eleştirmekle meşgul olduğundan, mutlaka, kendisinin, arkasından da olumsuz, bir sürü şey söyleyeni, olacaktı elbette. Ama bir yerlerde okumuştu, sanatla uğraşan insanların, beğendirme kaygısı içinde olmamaları gerektiğini. Böyle düşünmek onu rahatlattı. Öyle ya itibarla yaşamak, sanatın ta kendisi değil miydi ? Bacon’nun dediği gibi “Sanat, doğaya eklenmiş bir insandır.”
Her zamanki gibi tam zamanında gelmişti tren, son kez, görevli bir şekilde onun raylarda ilerleyişini seyrederken yakasındaki yapma papatyaya bir arının konduğunu gördü.
“ Benlik düzeyimiz yaşamımızı kendisine çeker. Ve her şey senden kaynaklanır. Gördüğün ve dokunduğun her şey senin varlığının, noksanlığının ve içindeki boşluğun dışa yansıyan görüntüsüdür. Yaşamda boşluklar yoktur. Eğer sen, kendini yeni bir biçimde düşünmeye ve davranmaya zorlayarak bunları doldurmazsan,bunu senin adına tüm zalimliğiyle o yapacaktır.” Tanrılar Okulu/ Stefano E.D’Anna

Başa Dön