Uygarlık, gereksiz gereksinimlerin, sonsuz sayıda artmasıdır -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Son Savaş BÖLÜM 4 İçerisinde mumların yandığı ,birbirinden şık kristal avizeler ile aydınlatılan koridorda yürüyen Kral Mehran ,kendisinden önce görev yapmış kralların tablolarına göz gezdiriyordu. Babasının resminin önüne gelince durup hüzünle tabloya baktı. “Büyücü aşığı” diye iç geçirerek yumruklarını sıktı. Eğer ataları büyücülere bu denli imtiyazlar sağlamasalardı, bu gün tek başına büyük bir güce sahip olabilirdi. “Şimdi halk bile benden nefret ediyor” diye düşünerek ellini anlına koydu. İşte babasını bu yüzden öldürtmek zorunda kalmıştı. “Güçlü olan yaşar” diyerek kendini biraz olsun teskin etmek istiyordu. Gençlik yıllarından beri her şeyi çok iyi planlamıştı. Lonca yıkılacak ve büyücüler yok edilecekti. Babasının asil ve gururlu yüzünün betimlendiği tabloya bakarak “Hala direniyorlar” diye söylendi. Önce Locada Seres denen çocuk yüzünden Lord Perfan ın öldürülmesi ,daha sonra Lord Fergil ın yine Seres tarafından Esfalt ta öldürülmesi ve şimdide Lord Vidov un, beş yüz kişilik bir ordu ile saraya doğru yürümesi. Mehran, sarayda bile beş yüz kişiden fazla askerinin olduğunu biliyordu. Lord Horus un tüm ordusu ile saraya çekilip savunmaya geçmesini halen anlayamıyordu. Koridorun sonundaki tüm şehri gören altın işlemeli balkonuna çıkarak , elindeki kadehten bir yudum daha aldı. Dolunaya bakarak kendisini devirmek için yola çıkan büyücüleri düşündü. “Gelin bakalım” --------------------------------------------o----------------------------------------------------------------------- Seres, ordu ile Avelon şehrinin pazarından geçerken , kendilerine meraklı gözlerle bakan halka dikkat etti. Halkın gözlerinde ne bir yargılama ne de ayıplama vardı. “Halkta yanımızda” diye gülümseyerek belini dikleştirip, atının üstünde poz verircesine ilerlemeye başladı. Başını sağına çevirdiğinde Lord Reard ın kendisine gülerek baktığını gördü. “İhtiyar bunak reklam yapmaktan ne anlar ki” diyerek söylendi. Seres Avelon kentinin limanından gelen tuzlu deniz kokusunu içine çekti. Büyük tapınakları ,egzotik pazarları , meyhaneleri, ve renkli Arnavut kaldırımlı sokaklarıyla Avelonu özlediğini anladı. Avelon kentinin kuzeyinde, bir zamanlar genç kız ve erkeklerin bir birine aşklarını ilan ettiği, İmorgi tepesi ne çıkarak kamp kuran ordu , Lord Vidov un emri ile bir gününü dinlenmeye ve uyumaya ayırdı. Çimlerin üstünde sırt üstü uzanan Seres ,tüm Avelon nu gören bu güzel tepeye Merilla ile geleceği günlerin hayalini kurdu. “Merilla yı kaybetmeyeceğim” diyerek gökyüzü, gün ışı ile aydınlanana kadar yıldızları izlemeye devam etti. ----------------------------------------------------------0---------------------------------------------------------------- Sarayda Kral Mehran ın huzuruna çağrılan Lord Horus , işlemeli ,devasa kapının açılması ile, tam karşıda Kral Mehran ın oturduğu, büyük pencerelerin aydınlattığı, paha biçilmez perdeler ve halılar ile dekore edilmiş odaya adım attı. “Sadık ve şaşkın komutanım. Yaklaş” Lord horus kendisinden çok daha güçsüz ,genç ve deneyimsiz olan bu adamın önünde diz çökmekten hoşlanmasa da, hiyerarşik düzen in bunu gerektirdiği ve tüm siyasi, askeri gücünü bu genç adam sayesinde elinde tutuğunu bildiği için saygı ile diz çöktü. “Neden büyücüleri ormanda yok etmeden geri döndün” Lord Horus önünde küstahça oturan deneyimsiz gence bakarak “Ormanda bulduklarına inandığım bir avantaj yüzünden saraya dönüp, savunmaya çekilmemizin daha mantıklı olacağını düşündüm kralım” diyerek cevap verdi. Aldığı cevap yüzünden öfkelenen Kral Mehran “Sarayda bile beş yüz kişilik askere sahibim. Osuruklu büyücülerin ,parayla kiraladığı beş yüz kişilik bir ordudan neden korkuyorsun. Emrine verilen yüz bin kişilik orduya güvenin bu denli azmı.” Diyerek karşısında diz çökmüş vaziyette duran komutanına bağırdı. Lord Horus hızla başını kaldırarak “Hayır kralım. Tabiki size ve ordunuza güvenim tam. Lakin ormanda elde ettiklerine inandığım güç ,sayı avantajımızı boza bilir” Kral Mehran gülerek “Kara miras ancak senin gibi savaştan başka hiçbir halta aklı çalışmayan, avam tabaka insanı nın inanacağı bir hikayedir.” Diye cevap verdi. Lord Horus halen dizlerini çökmüş halde Kral ın önünde duruyordu. Kral Mehran ,sağ elini Lord Horus sa doğru tutarak “Bu son şansın .Bu akşam bize saldırdıklarında hepsinin ölmesini istiyorum. Yoksa….” Lord Horus ayağa kalkarak “emredersiniz” deyip esas duruşa geçti. Arkasını dönüp odadan çıkarken yüreğinde volkan gibi patlayan bir öfke vardı. “Bu iş bu gece bitecek” diyerek hızla saydan çıktı. -------------------------------------------------------------------0------------------------------------------------------ Gün boyu İmorgi tepesindeki kamplarını saray ın önüne taşımaya uğraşan büyücüler ve orduları hazırlıklarını bitirmiş, Lord Vidov,Lord Reard ve Seres önde olmak üzere saray ın önündeki kumsalda toplanmışlardı. Merilla yı bir an önce görmek isteyen Seres ,yanın da duran Lord Reard a dönerek “Ne bekliyoruz. Saldıralım” diye seslendi. Seres se dönen Lord Reard “Pazarlık görüşmeleri için kral ın ordusunun saraydan çıkmasını bekliyoruz” diyerek güldü. Ani bir borazan sesi ardından, saray duvarlarının üstünden fırlayarak gelen devasa taşların ve okların gök yüzünü kaplaması ile Lord Reard a dönen Seres “Anlaşılan Kral Mehran pek konuşmak istemiyor” diyerek cevap verdi. Lord Reard ve Seres avuç içleri ni gökyüzüne kaldırarak, üstlerine doğru gelmekte olan okları bir anda yakarak küle çevirdiler. Lord Vidov ve arkasında bulunan diğer iki büyücü ise, mancınıklardan fırlayarak ,üstlerine doğru gelen taşları ,saray duvarlarının arkasına gerisin geri gönderdiler. Ellerini ,saray duvarlarına doğru doğrultan Lord Vidov , yer kabuğunu ayırarak, saray duvarlarının bir bölümünün yıkılmasına neden oldu. Sarayı yağmalama ve paralarını alarak zengin olma hayalleri içindeki beş yüz kadar paralı asker, Lord Reard ve Seres in arkasına geçerek, saray duvarlarının yıkılmış bölümüne doğru ilerlemeye başladılar. Saray duvarlarının ardından çıkarak , büyücülere doğru hırsla koşan elli bin kadar askere doğru avuç içini açan Seres ve Lord Reard , birbiri ardına alev topları gönderirken , iki büyücünün tam arkasında duran beş yüz kişilik orduda, oklarını saray duvarlarından çıkan askerlere doğru göndermeye başlamışlardı. Surların üstünde savaşı izleyen Lord Horus , elli bin kişilik kraliyet ordusu karşısında neredeyse hiç varlık gösteremeyen rakip orduya bakarak “Belkide güçlerini çok büyüttüm” diye iç geçirdi. Elini havaya kaldırarak bir kez daha saray duvarlarının ardındaki askerlere, okları ve mancınıklarını ateşlemelerini emretti. Arkasındaki iki büyücünün de yardımı ile ,üstlerine gelen okları ve devasa taşları gerisin geri üzerlerine doğru koşmakta olan kraliyet ordusuna fırlatan Lord Vidov ,gücünün sonuna gelmişti. Seres ve Lord Reard da “Daha fazla sizi koruyamam” diyerek bağırdı. Seres, aldıkları ok ve taş darbeleri ile biraz olsun şaşıran ordunun hala çok kalabalık olduğunu gördüğünde atın dan aşşağı inerek gözlerini kapadı. Büyücülerin küçük ordusuna doğru koşan askerler ,nereden geldiklerini anlamadıkları kurt adamlar tarafından katledilmeye başladı. Şaşkınlıktan ne yapacağını bilemeyen Lord Horus ,havadan uçarak kendilerine doğru gelen cadıları gördüğünde “Okçular ateş edin” diyerek bağırdı. Yaverine bakan öfkeli komutan “Zırhımı getirin” diyerek ,balkonun parmaklıklarına yumruk attı. Daha saray muhafızlarının ok uçlarını göğe kaldırmasına fırsat kalmadan cadılar tüm askerleri ve mancınıkları yok etmeye başlamıştı. Öfkeden deliye dönen Lord Horus ,Kral Mehran ın sesini taklit ederek “Kara Miras sa inanmak senin gibi avam tabakanın işlidir” diye söylendi. Elinde toplamda elli bin kadar ordusu kalan Lord Horus ,elini havaya kaldırarak “Büyücüleri yok edin” diyerek bağırdı. Tüm cadıların ve Kurt adamlar ın kara mirasa sahip olan bir büyücü yüzünden ortaya çıktığını anlayan Lord Horus , büyücülerin ölümü ile sorunu kökünden halledebileceğini biliyordu. Üstüne gelmekte olan elli bin kadar askeri oyalamak zorunda olduğunu bilen Seres , beş yüz kişilik ordusunun arkasına geçerek vücudunun üstüne görünmez kalkan oluşturdu. “Ben ölürsem kaybederler” diye hayıflanarak tüm cadı ve kurt adamları büyük kraliyet ordusunun üstüne gönderdi. İki ordu bir biri ile çarpıştığında , Lord Vidiov denizi kabartarak kraliyet ordusunun üstüne devasa dalgalar göndermeye başladı. Dengesi ve uyumu bozulan ordu, kurt adamlar ve cadılar ile güçlendirilmiş büyücülerin önünde varlık gösteremeden yok edildi. Savaş meydanına gün doğmak üzereydi. Savaşan insan lar dan ziyade yerde yatan yaralıların sesini duyan genç büyücü, savaşın bittiğini ve kazandıklarını anladı. Geriye kalan yirmi beş kadar adamını alarak saray kapısın dan içeriye girdi. Büyük altın havuzlar ve yüksek ağaçların güzelliği karşısında ağızı açık kalan Seres , tam önündeki büyük meydanda kendisini bekleyen askerin varlığı ile irkildi. -En sonunda karşılaştık. -Merilla nerede -Bence Merilla dan ziyade kendi sorunların ile ilgilenmelisin Güneşin altında parlayan zırhı ile daha da heybetli görünen Lord Horus , kılıcını çekerek genç büyücü ye doğru koşmaya başladı. Buna benzer bir durumla önceden karşılaşsa görünmez kalkanını derhal oluşturacak olan genç büyücü ,üstüne doğru koşmakta olan askere ,avuç içini kaldırarak küçük alev topları gönderdi. Alev topları Lord Horus un kalkanına çarparak dağıldı. Lord Horus karşısındaki gençbüyücünün hala çok güçsüz olduğunu düşünerek “Zor günlerde savaşmak adına tüm öğrendiğin bu mu” diyerek bağırdı. Kendisin den oldukça iri askere cevap vermeyen Seres ,rakibinin kendisine biraz daha yaklaşması nı bekleyerek büyük bir ışık patlaması yarattı. Oluşan ani ışık patlaması ile inleyerek gözlerini kapayan Lord Horus , sırtına doğru çarpan aşırı derecede sıcak bir nesne nin etkisi ile yere yıkıldı. Yerde sırt üstü dönerek kendisine bakan büyücüye “Sen den beklenmeyecek kadar yaratıcı bir hamle” diyerek güldü. Avuç içi ile oluşturduğu alev topu nu askere gösteren Seres , “Sana son kez soracağım. Eğer Merilla nın nere de tutulduğunu söylersen sana dokunmam” diyerek ayağı nı Lord Horus us göğsüne bastı. “Tüm mahkumlar ile saryın altında yer alan zindanlarda” diye Sere se cevap veren Lord Horus ayağa kalkarak “Bana dokunmayacağına söz vermiştin” diye genç büyücüye seslendi. Hafif bir tebessüm ile dudaklarını kıvıran Seres , “Ben dokunmam ama onlar dokunur” diyerek çağırdığı kurt adamları nın Lord Horusu parçalamasını zevkle izledi. Artık krallık büyücülere aitti. Lord Vidov ve Lord Reard da son bir kez daha bakarak kalan son adam ları ile Kral Mehran nı devir mek için saraya girdi. ----------------------------------------------------------------------0----------------------------------------------------------- Aradan tam bir yıl geçmiş yeni Lonca nın yapımı büyük bir hızla devam etmekteydi. Kral Mehran ın yerine gelen aynı soya mensup yeni kral Lonca nın yapımına büyük önem veriyordu. Seres tuzlu deniz ve limon ağacının kokusu ile evlerine dolan serin havayı içine çekerek yeni doğmuş bebeği ile bahçede oynayan karısı Merilla ya baktı. Seres elinde soyularak dökülen derilere baktı. Bedeni küf kokuyordu. Kara miras etkisini göstermiş ve tüm bedenini öldürmeye o nu bir cadı ya dönüştürmeye çok tan başlamıştı. “Zaferimizin bedeli” diyerek iç geçirdi. Artık büyücülerin hiç düşmanı kalmamıştı.Aklına Zehran ın son sözleri geldi. Zehran ölmeden önce Seres se “Tüm düşmanlarını yok edince sen kahraman değil bir cadı olacak ve arkadaşların tarafından avlanacaksın” demişti. Ne yapması gerektiğini iyi biliyordu. Seres lanetli bir yaratık dı ve herkesi geride bırakarak gitmeliydi. MEHMET BURAK YÜKSEL
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mehmet burak yüksel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |