Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau |
|
||||||||||
|
bundandır belki zaman acıyor şakaklarında yolda bırakıp çekilenler ha birde dostluktan söz edenler kendilerini sorgulasınlar... Ama adam çoktan yol almıştı kadın hep izledi sustu, içine attı, hep uzaktan baktı oysa o kadar çok şey vardı ki konuşamadıkları kaç kez çaresizliğin hıçkırıklarını duydular yürüdükçe hayat, üstüne üstüne İkisininde isteği temiz bir sevgiydi saflıktı sadece bıraktığı yerde bulmaktı birbirlerini Bazen öfkeyle söylenen sözler vardı sevmediğinden değildi elbet yinede sert çıkışları vardı kadının hatta bir keresinde neler demişti de adam yutmuştu tüm sözleri çekmişti sineye Günler geceleri kovalıyor yalnızlıklarıyla baş başa kalıyorlardı derinleşiyordu sevgileri çoğaldıkça sessizlik çırpınıyordu yürekleri ya benden vazgeçerse korkusu sarıyordu bu defa pişmanlık, öfke, hırçınlaşıyordu kadın adamsa suskulara boğarak kendini hissettirmeden acısını kaçıyordu kadından Ben şimdi sustumsa haksız yere susmadım dedi adam, kırk yerinden kırılarak ben sana yürürüm gecenin en sakin anında el ayak çekilince şiir olur akarım üstüne bir nisan yağmuru gibi sen susma sevdiğim, dedi kadın, g/özleri ağlarcasına Ben neyim ? bağrı yanık bir muamma aşık mıyım? deli miyim? belli olmayan peki ya sen nesin? katılaşmış yüreğinle kötü kadın rolündeki sevgili sevgiden uzak bir taş kalpli Kadın pişmandı sevdiğini, sevdiği kadar çok incitmişti paramparça olduğu yüreğinde kendi parçalarını görünce aklı başına geldi oda sustu, düşündü çokça zaman geçtikçe saatler onsuzluğu vurunca yüreği sızladı kaderiydi, geç kalmıştı yalvardı yakardı olmadı sevdiğini bıraktığı yerde bulamadı kahretti, son pişmanlığın fayda etmediğini bir kez daha anladı... İkisininde yürekleri yangın yeriydi birbirlerine sarılmamak için zor duruyorlardı ama akıllarında kalan pervasızca davranışlar acıtarak söylenen sözler, cirit atarken bu nasıl mümkün olabilirdi sarsılmıştı adamın güveni en derinden kadın ise güvensizliği benim yüzümden diyor acıyan yüreğinin kelimelerini dile getiriyordu engeller böylece çoğalıyordu isteseler de birleşemiyorlardı harfler titriyordu dudaklarında ve susmaya mahkum ediyorlardı kendilerini İşte böyle, hayat bazen farenin kediyi yiyebilmesi kadar zordur... Ağlamak isteyipte akmayınca gözden yaşlar, oturup sessizce isyan eder tüm arzular... Gecenin bilmiyorum hangi vaktiydi gölgen mor bir renge bürünmüş geçiyordu üstümden birde elinde tabanca vardı dayamıştın şakağıma beni iyi hatırla bu adı hiç unutma yoksa yaşamadığın aşkı kurşun diye sıkarım kafana Her ne kadar hoşlanmasam da bir silahın duruşunu kafamda kurşun gibi aklıma gelişini sevdim rüyada olsan da... Sonramı, sonrası uyandı uykularım uykusundan neyse kötü oluyorum rüyaydı hepsi tekrar yaşıyorum... 20 Kasım 2013 Rasim Yılmaz
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Enes Tarık, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |