Yedi iklim dört köşeyi dolandım / Meğer dünya her tarafta bir imiş. -Dadaloğlu |
|
||||||||||
|
Artık hiç uyumamaya garar verdim. Niçin diye soracak olursan, çünkü bana ırahat uyku yok. Uykuya dalar dalmaz deli deli, korkunç korkunç üryalar görüyom. Al basmaları, kâbuslar beni canımdan bezdirdi. Onun için uyumayacam sevgili günlüğüm. Dün gece bir ürya gördüm; ne saçmalığı anlatılacak gibi, ne korkunçluğu. O kadar etkisinde kaldım ki, sabahtan beri tirildeyip duruyom. Anlatıverim de dinle: Şimdi ben üryamda hasdalanıyom. Ama öyle gelip geçici bi hasdalık değil. Yani öteki dünyaya gidip gidip geri geliyom. Öldüm, ölecem; o gadar hasdayım. Zaten hemen bilincimi gaybeletmişim. Derin uykuya dalmışım, dokdurla buna “ koma” diyorlarmış. Komada ne gadar galdım bilmiyom tabi. Bi uyandım, herkes başımda. Ama insanların hepsi denişik. Büyük torunla güçcük toruna benzeyen iki oğlan çocuğu va ama, bunlar büyük benim torunlardan. Oğlanlarım da bi denişik. Birinin saçları aycık ağarmış, öteki şişmanlamış. Allah Allah, n’oldu bunlara diyom. Meğer sevgili günlüğüm, ben beş yıl komada galmışım. Çocuklar bu arada aycık büyümüşle, oğlanlarım da yaşlanmışla. Hepsi boynuma sarıldıla, komadan çıkdım deye, mayişlerine % 35 zam gelmiş gibi sevindile. Bakdım, gelinlerde pek bi denişiklik yok. Makyajnan şey etmişle; dur hele ne diyorlardı ona? Hıh , aklıma geldi: Kamufle etmişle. Sonra beni arabaya bindirip eve getirdile. Eve gelince, “ Çocuklar ablama telefon edin de, iyileştiğimi haber verin.” diyom. Olmazmış. Telefonlara kısıtlama gelmiş. Öyle ölüm, sel, deprem olmadıktan sonra kimse kimseye telefon edemezmiş. İyi o zaman dedim, torunların biri evine gider, ablama haber verir. O da olmazmış. Hava gararmışmış. Gece sokağa çıkmak yasakmış. Hele hele saçak altına falan basarsa insan, çarpılırmış Allah gorusun. Bak şu başımıza gelene. Ufak toruna döndüm, gene internette oyun oynayıp oynamadığını sordum. Boynunu büktü. Meğer internet yasaklanmış. Demek ki internet kafeye gidiyo diye düşündüm. Dururlar mı, oraları da kapatmışla. Neden kapattılar diye sordum; iktidarın aleyhinde tivıt atmasınla diyeymiş. Senin anlayacağın sevgili günlüğüm, geçen beş yılda hak ve özgürlüklerimizi kırpa kırpa, neredeyse hiç bırakmamışla. Bi de hararetim var ki sevgili günlüğüm, sorma gitsin. Dilim damağıma yapıştı, yapışacak.” Bi meyve suyu verin de içim,” dedim. Artık meyve suyu satılmıyormuş. Fabrikalarda meyve suları bismillahsız gutulanıyomuş. Haram gıdaymış. Başbakan da gızmış, meyve suyu üretmeyi yasaklamış. Meyve suyunu kendimiz sıkacakmışız. Fatihayla sıkmak şartıyla tabi. Su bari içeyim diyecem, gorkumdan diyemiyom. Yaradana sığınıp, “Bi bardak su bari verin.” diyom. “Olur ama, önce abdest alman ilâzım.” diyorla. Allah’ın verdiği su, öyle ha deyince içilmezmiş. Sonra sevgili günlüğüm, büyük torun geliyo yanıma. Ben beş yıl komada kaldığıma göre, bu çocuk üniversitede okuyo olmalı diyom içimden. Sordum nerde okuduğunu, okumuyomuş. Dersaneleri gapadır gibi yapmışla, özel okula döndürmüşle. Bu özel okullara gitmeyen çocuklar hiçbi yeri gazanamıyomuş. Bizim oğlanların da gücü yetmemiş özel okulların ücretine. Zavallı torun da böylece ortada galmış. Bi de gız torunum vardı gelinlik yaşta; o hiç görünmüyo. Çağırın şı gızı diyom, olmaz diyorla. Bulunduğumuz odada amcaları var diye, namahrem diye gelemezmiş. Kız – erkek bir arada olur muymuş. Ayol siz ne zaman böyle örümcek kafalı oldunuz diyom, cevap vermiyorla. Bi de bana sus diye işaret ediyorla. Meğer her evde dinleme cihazı varmış sevgili günlüğüm. Eğer hükümet aleyhine gülden ağır iki lâf edersen, garagolda soluğu alıyormuşsun. Ay ben ne diye komadan çıktım, niye ölmedim diye başladım dövünmeye. Televizyonu açdıla, “Uluşa Sesleniş” programında başbakan konuşuyo. Konuş bakalım konuş, konuş bakalım konuş. Bitip tükenecek gibi değil . “Gapatın şunu, başga yeri açın.” diyom. Acı acı gülüyorla. Yetmiş beş ganalın hepsi ortak yayın yapıyomuş. Ve bu program, izleyemeyenler için tekrar tekrar verilirmiş. “Ne bu rezalet!” diye söylenince; “Gızma bubanne.” diyo torun. “ Arada bir hava durumuyla, zikir programı da veriyorla.” Karnım acıktı, bir şeyler yemek istiyom. Gelin; “ Sizin için dua salatası yaptık, Medine böreği yaptık, elhamdülillah yemeği yaptık.” diyo. Onlar da ne diyom; Kuranda adı geçmeyen yemek ismi mi olurmuş. Aksi takdirde, yerken Allah çarparmış. İşte tam burada cinler tepeme çıkdı sevgili günlüğüm. “ Ayakkabı kutusunda para saklamak, evinde birkaç tane para sayma makinesi bulundurmak, ihalelere fesat garıştırmak, yargıya müdahale etmek, birinci derece sit alanına villa yapmak, sahte delillerle milleti içeri tıkmak Kuran’da var mıymış ha, var mıymış ?” diye bağırırken bi uyandıysam sevgili günlüğüm, ıccacık yatağımdayım. Meğer ben gene kötü bi ürya görmüşüm. Onun için bi daha uyumayacam . Üryamda gördüklerimin hiçbirinin yaşanmadığı bi memlekette yaşadığım için, yatıp kalkıp Allahıma şükredecem sevgili günlüğüm.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |