Uzun adam ve kuvvetleri o gün bizi bekliyorlardý. Her ne pahasýna olursa olsun, tüm cesaretimizle, þerefimizle, onurumuzla o meydana çýkacaktýk. Nasýl ki bizanslýlar büyük bir kahramanlýkla barbar vikingleri, araplarý, haçlýlarý buradan attýysa nasýl ki paþamýz mustafa kemal ingilizleri, fransýzlarý buradan kovduysa eðer bizde eninde sonunda bu kuvvetleri buradan atacaktýk. Ama þunu gayet iyi hissediyordum. Konstantinin laneti üzerimizdeydi. Zavallý kral bize nasýl beddua etmiþse, bu tanrý tarafýndan kabul görmüþ olacak ki bela sürekli peþimizdeydi. Eðer söyledikleri doðruysa bu termofil savaþýndan farksýz bir mücadeleydi. Bizler üç yüz spartalýydýk. Baþýmýzda her ne kadar leonidas gibi bir lider olmasa da bizlerde de o savaþçýlarýn ruhu ve gücü vardý. Çünkü karþýmýzda tehlikede pers'lerden farksýzdý. Ve onlar gibi sürekli batýya saldýrýyor, yaðmalýyor, talan ediyor, yakýyor, yýkýyordu. Medeniyeti, uygarlýðý, geleceði, yaþamý tehdit ediyordu. Ve onlarýn baþýnda da bu defa kral serkes yoktu ama uzun adam lakaplý biri vardý. Ve bu son kaleyi de onlardan almamýz þarttý. Bu yeri de atina gibi kurtarmamýz þarttý. Þarapçý ismet bunlarý inatla ýsrarla söylüyordu.

Bu düþüncelerle o gece sabaha kadar uyuyamamýþtým. Ertesi sabah eþimle ve oðlumla vedalaþýrken eþime göz yaþlarýný silmesini istedim. Onu uyardým: " Kadýn boþuna aðlama. Sað gelip gelmemem önemli deðil kadýn. Senin görevin bu küçük savaþçýyý benim yerime hazýrlamak olacak. Eðer bana bir þey olursa hiç tereddüt etmeden bu çocuðu arkamdan o savaþ meydanýna göndereceksin. Ýnsanoðlu medeniyeti bu ölümler ve savaþlarla kazanýldý." dedikten sonra eþimi alnýndan öptüm. Oðlumun baþýný bir asker þefkatiyle okþadým. Yola çýktýðýmda güneþ yeni doðmuþtu. Martý çýðlýklarý, köpek havlamalarý, at kiþnemeleri, davul sesleri arasýnda kilometrelerce yol yürüdüm. Yürümek zorunda kalmýþtým.

Çünkü kabataþ vapur seferleri iptal edilmiþti. Metrolar çalýþmýyordu. Taksim güzergahýna çýkan tüm otobüsler garaja çekilmiþti. Görevli olduðum bölge fýndýklý, mebusan yokuþuydu. Burada toplanan grupta görevliydim. Buradan meydana çýkacaktýk. Hiç tanýmadýðým insanlar bir yana bazý tanýdýk simalarý da grupta gördüm. Yine gençler oradaydý. Üniversiteliler, liseliler, iþçi, iþsiz gençler giyimleri, kuþamlarý davranýþlarý gülümsemeleri ile her zaman olduðu gibi bir gelecek bir medeniyet ýþýðý saçýyorlardý. Gözlüklü, uzun saçlý, sakallý bir gençle el sýkýþtýk. Bu itü son sýnýf öðrencisi olan genç grup komutanýmýzdý. " Yüzbaþý ne zaman hareke geçiyoruz " diye sorduðumda sabýrlý olmamý söyledikten sonra heyecan yapmamam için beni uyardý. Daha gelenlerin olduðunu saat yedi gibi harekete geçeceðimizi söyledi.

Sigara üstüne sigara içenler, sohbet edenler, þakalaþanlar vardý. Yoldan geçen turistler ne olduðunu anlamaya çalýþýrken bizim yerli turistler ise þaþkýnlýkla bir o yana bir bu yana koþtururken hemen herkesin tek amacý vardý. Bir günlüðüne burayý terk etmek onlar için en iyi seçenekti. Bazý þüpheli tiplerde çevremizde dolaþýyordu. Kýsa boylu, uzun boylu, yaþlý, genç ve kýlýk kýyafeti bozuk tipler bizlere þüpheyle bakýyordu. Yanýmda ki bayan sordu: " Kim bunlar acaba " diye...Hemen cevap verdim: " Bunlar sivil polis hanýmefendi. Uzun adamýn hafiyeleri. Bunlar sabahtan akþama kadar taksim ve çevresinde at hýrsýzý gibi dolaþýr. Lütfen bunlara dikkat edin. Eminim aralarýnda madde baðýmlýlarý hatta tinerciler bile vardýr " dedim. Bayan sadece donuk bir þekilde tebessümde bulundu.

Yüzbaþý bir arka sokakta toplanmamýz için haber gönderdi. Burada bir konuþma yapacaðýný söylediler. Mebusan yokuþundan gümüþsuyu caddesine çýkan bir çýkmaz sokakta toplandýk. Yüzbaþý sürekli telefon ile irtibat halindeydi. Son bir görüþmeden sonra konuþtu. " Arkadaþlar taksime çýkýþlar tamamen kapalý sayýlýr. Bizim grup cihangirden çýkacak. Sonra fürüzaða meydanýnda diðer gruplarla toplanacaðýz. Þu anda þiþli, fulya, galatasaray, dolapdere, teþvikiye bölgerlerinde de diðer arkadaþlarýmýz yürüyüþe baþladý. Haydi þimdi bizde harekete geçiyoruz. Gazamýz mübarek olsun" dediði andan itibaren büyük bir çoþkuyla yürüyüþe baþladýk. Sloganlar atarak, marþlar söyleyerek cihangir yokuþundan yukarý doðru çýkmaya baþladýðýmýz andan itibaren evlerin, binalarýn balkonlarýnda, pencerelerine yaþlý insanlar, çocuklar alkýþlarla, tencere tavalara vurarak bizleri desteklemeye baþlamýþtý. Onlarýn çoþkusu heyecaný belkide bizlerden daha fazlaydý. Azimle ve kahramanlýkla yürüyen büyük bir kalabalýktýk. Her geçtiðimiz sokakta bize katýlanlar bir yana evlerden verilen destekler daha da çoðalýyordu.

Sýraselviler caddesine çýktýðýmýzda uzun adamýn askerleri bir barikatla bizi bekliyordu. Kalkanlarla, çelik miðferlerle, joplarla adeta betondan bir setle geçilmez kale duvarlarý gibi önümüz kesilmiþti. Yine ikazlar ve daðýlmamýz için bizlere uyarýlar yapýlýyordu. Bizler ise bunlara sloganlarla karþýlýk veriyorduk. Adeta bir ormanda etoburlar ile otoburlar karþý karþýya gelmiþcesine bir manzara vardý. Hýrlayanlar, kükreyenler bir yana homurtular, çýðlýklar, böðürmeler birbirine karýþýyordu. Yine o patlama sesi duyuldu. Yine etrafý bir sis kapladý. Küfürler, tekmeler, joplar, yine birbirine karýþtý. Kaçanlar, kovalayanlar , yumruklar bir yana ortalýkta göz gözü görmüyordu. Bir kaç kiþi ile beraber bir sokaða doðru kaçarken yardým isteyen bir tanýdýk ses duydum. Gazdan yanan gözlerimi uvuþtururken onu tanýmaya çalýþtým. Adam sürekli baðýrýyordu: " Lan daþ yok mu ? Allah rýzasý için bir daþ verin " derken kaldýrýmlardan taþ söküyor polislere atýyordu. " Haydar " diye seslendim. Beni gördüðünde baðýrdý:" Gardaþ kusura bakma geç kaldým. Vapurlarý kaldýrmýþlar. Pendik'ten geçen izmit otobüsüyle anca gelebildim. Ulan o arsayý sana yedirmeyeceðim uzun adam " diyerek polislere baðýrmaya devam etti.

Peþimizden gelen polisleri görünce baþka bir sokaða girdiðimde haydarý kaybettim. Hemen her yerde çatýþmalar devam ederken ben kabataþa inmiþtim. Bir taksiye binerek doðru balatta ki agora meyhanesine gittim. Ýçeri girdiðimde þarapçý ismet heyecan içerisinde beni bir masada bekliyordu. Garsona seslendi: " Bir bardak daha getir. " Sonra da bana: " Çabuk anlat. Neler oldu " diye soruyordu.