Gerçeği arayan bir insan, öncelikle her şeyden gücü yettiğince kuşku duymalıdır. -Descartes |
|
||||||||||
|
Ve kendince kısa öz bir kahvaltının ardından düzenli yapılan bir iş gibi her Allah'ın günü balık tutmak. Ben balıktan anlamam! derdi ilk başlarda. Geçenlerde malzeme satan çocukla şakalaştı. Gazeteciler gelmişler.Sordukları son soru,"Peki ya kadınlar,onlarda balığa meraklı mı ?" diye sormuşlar. Abla dedi? "Vallahi seni örnek verdik." Biliyorum zaten dedi. Adı buralarda deliye çıkmıştı. Küçük bir kasaba.Gölün kenarında her gün balığa giden bir kadın. Yaşadığına dair.Tek emare bununla sınırlı. Zaman gibi su gibi akıp gidiyor.Suya merakım belkide bu yüzden.Suyu samimi buluyorum.Duru ve sade.Konuşmadan onu izliyorum.Hele o gölün yeşili var ya! içinde kayboluyorum. Senin küçük bir sandalın vardı.Bir zamanlar gölün ortasına kadar gider.Tam ortada balık avlardın. Kendi elleri ile batırdı o sandalı. Hangi gündü o? Mart ayının 3 ünde. Soğuktu hava.Buz gibi soğuktu.Niçin batırdı o sandalı? Bilen yok! O gün görenler,kadını sarhoş sanmışlar. Kimseye selam vermeden geçip gitmiş kasabanın minik çarşısından. Kimilerine göre ise uyur gezer sanmışlar.Garip bir hali varmış.Kimse anlam verememiş. Kadın mı sandalı batırmış? Sandal mı kadını ? Bilen yok. Neden buralara gelmiş peki.Neden aniden kocaman bir şehir'in geniş bulvarlarından kıvırmış rotasını. Biliyorum aslında zor olmadı onu batırmak.Niyetim kendimi de batırmaktı.Ama yapamadım.Yapmayı çok istedim. Neden derseniz.Kahve orada bekliyordu. Gölün kıyısında bekliyordu. Kahve kim? Köpeğim. Daha doğrusu köpeğim sayılır. Neden güldüğüme gelince.Kendi ismini seçen tek köpektir o. Biliyorum size aptalca gelebilir ama kendi ismini gerçekten kendi seçti o. Gölün çevresinde yaşayan yalnız garip bir hayvan.Buraya ilk geldiğim zamanlar fark etmemiştim onu. Meğerse ağaçların kuytusundan beni izlermiş. Sonra sonra pamuk gibi tüylerini ve kömür gözlerini fark ettim.Oradaydı benim gibi. gölün bir parçası olmuştu. Uzunca bir zaman beni uzaktan meraklı gözlerle takip etti.Geçen her gün ürkekliğini yenerek adım adım yaklaştı yanıma. Her gün geliyormuş tabi. Yavaş,yavaş alışmaya başlamış kadına. Kadında ona.Ona alışmaya başlamış. Ve bir nedenle gelmiş her gün.Avladığı bir kaç balıktan birini ona vermek istemiş. Ama koklamış,koklamış yememiş:) Köpek balık yer mi? Bilmiyorum. Ve her gün ona yanında yiyebileceği şeyler taşımaya başlamış.Göle gelmesi için bir sebep çıkmış. Adını kendi nasıl seçti peki? "Ah işte orası çok komik:)" Peşinden geldi bir gün.Evime kadar ayrılmadı yanımdan.Kıyamadım içeriye aldım. Sonra aklıma birden ona bir isim vermem gerektiği fikri geldi. Düşündüm taşındım aklıma gelen hiç bir isim içime sinmedi. Taşınır modemimden kör topal ağır aksak açılan interneti açıp,arama motoruna köpek isimleri diye yazdım. Bir siteyi açtım. Birde ne göreyim! Köpek isimlerini sembollerle ifade etmişler:) Beyaz pamuk gibi olduğu için "Süt" Süt bardağında sembolize edilmiş. Bunun gibi şeyler. Baktım beni izliyor ve de çok sevimli bir bakış atıyor bana.Kucağıma aldım. "Hadi bakalım ismini kendin seç dedim:)" Sonra bir kahve fincanı geldi ekrana.Karşısında kahve yazıyordu. Belki inanmazsınız patisini ekrana dayadı. O günden bu yana artık adı kahve olmuştu:) Kahve aşağı,kahve yukarı.Özgürlüğüne düşkün bir köpekti.Benimle eve çok sık gelmezdi.Gölde kalmayı tercih ediyordu nedense? Bir köylü görmüş bir gün.Gölün tam ortasında bir kadın.Kenarında ona havlayan bir küçük bir köpek.Köpeğin cins bir köpek olduğunu söylüyorlar. Şehir'de terrier kırması diyorlarmış. Köpek o gün her nedense sürekli kadına havladığını görmüş.Kadının bu durumdan rahatsız olarak sandalı kıyıya doğru götürdüğünü iskeleye yanaşarak acele acele köpeğin yanına gittiğini hatırlıyor köylü. Sonra ne oldu? Köylünün anlatımı ile köpek onu gölün kenarındaki koruluğa doğru götürmüş. Peşinden gittim. Kahve sürekli havlıyordu."Beni sanki takip et " der gibi bir hali vardı. Kısa bir süre takip ettim onu.Sonra, gökyüzüne uzanan büyük ulu 4 ağaç gördüm. kahve bu dört ağacın tam ortasında durmuştu. Ulumaya başladı.O küçücük bedeninden böyle bir ulumaya ilk defa şahit olmuştum. Yaklaştım yanına.4 ulu ağacın tam ortasında bir toprak yığını gördüm.Üzerinde bir tahta. Tüylerim diken diken olmuştu.Tahtanın üzerinde bir isim.İsmin altında başlangıç ve bitiş. Başlangıçla,bitiş arasında 16 sene 16 sene yaşamış bir hayat. 16 sene yaşamış bir delikanlı. Adı hakan. Benim oğlumdu o. Yerel gazetelerde haber toplamak bazen ıstıraplı yaşam öykülerine denk gelince.Dayanılmaz bir hal alır.Bu videoyu ölümden 2 ay önce gizlice çekmiş Karşısında konuştuğu ise; en yakın kapı komşusu. Daha evvelde buraya gelmiş.Göl balıkçılığı konusunda olta satan bir çocuktan bilgiler alıp haber yapmıştım. O zaman bahsetmişti bana o çocuk.Ferzan abladan. Gel zaman git zaman tanışma imkanım olmamıştı.Kahveyi bir kaç kez kasabada bende görmüştüm.Sanırım ferzan abla burada sahiplenmiş bu köpeği. Hakanı bu kasaba oraya defnettiğini bilmiyordum. İki gün önce sandalı batırıp suda boğulduğunu öğrendim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © erdal divriklioğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |