İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir. -George Orwell |
|
||||||||||
|
Neden iyi olmadığımı anlatıvereyim. Gelecekten gorkuyom sevgili günlüğüm. Ve o gelecek zamanın garanlık bir gelecek olacağını tahmin ediyom. Vatandaşın hak ve özgürlüklerinin gısıtlandığı; çocuklarımıza, bizi geriye götürecek bir eğitim politakasının uygulandığı, şeriatın ayak seslerinin duyulduğu bir gelecek olacağını görüp duruyom. Okuyoz gastelerden; gurulu düzenimizi bozmak, özgürlüklerimizi gısıtlamak, dindarlık adı altında kurumların ve sahip olduğumuz biçok değerin altını oymak için, ne lâzımsa yapılıyo. Sit alanları talan ediliyo, yandaşlara peşkeş çekiliyo. Kim iktidarı eleştirse, “ darbeci ” damgası vuruluyo. Gazeteler, tv’ler susudurulmaya çalışılıyo. Hükümeti eleştiren programlar yayından galdırılıyo, yapımcıları gapı önüne goyuluyo. Muhalif köşe yazarları gasteden atılıyo. Böne böne derken benim de ağzımın dadı bozuluyo. Hadi bırak benim ağzımın tadını, kendimden vazgeçtim de, yakınlarımın, etrafımdakilerin derdine düşdüm. Memet Amca’nı düşünüyom bi yandan, çocukları düşünüyom öteki yandan, torunlarım ne gün görecek diye tasalanıyom başga bi yandan. Bütün bunların üstüne hatta bunlardan önce memlekâtımı düşünüyom. Şinci bana; “Memleketin halini düşünmek sana mı galmış Fatma Nine?” deme. Tabi bana galmış. Ben bu memlekâtın insanı değil miyim, bu memlekâtın vatandaşı değil miyim? Ne oluyosa benim memlekâtıma oluyo, ne oluyosa benim memlekâtımın insanına oluyo. Sanki hiç bi şey olmamış gibi, ne eşek kaçmış ne de semer düşmüş gibi davranamam ki. Gan gusarken, gızılcık şerbeti içiyom diyemem ki. Gulağı sağır, gözü kör insan gibi, yaşanan olaylara gayıtsız galamam ki. Hal böyle olunca da; ne sağlık galıyo, ne umut, ne coşgu, ne başga bi şey. Son birkaç yıldır yaşananlara akıl sır ergiremez oldum. Senin anlayacağın at iziyle eşek izi birbirine garıştı memleketimizde. Tabi bu arada hepimizin aklı da garıştı. Kim darbeci, kim demokrat, kim hırsız, kim dürüst, kim vatansever, kim menfaatçi yemin olsun ki bilemiyom artık. Hani bazen kendimden bile şüphe eder oldum. Ben kimim? Ben neyim? Memlekâtımdaki yerim ne, devletin veya hükümetin nezdindeki saygınlığım ne? İtibarım gaç para? Yurdumuzda yaşananları düşününce, gastelerden okuyunca, yandaş olmayan tv’lerden izleyince diyom ki kendi kendime:” Sen bi tahtadan çuvaldızsın Fatma. Seni ne gaybeden üzülür, ne de bulan sevinir. Delikli boncuk gadar bile gıymatın yok. “…Neden böyle düşündüğümü soracak olursan, onun da cevabını vereyim: İktidarın biz vatandaşların durumunu düzeltecek hiçbir şey yapmadıklarını görüyom. Ama, yandaşların bir eli yağda, öteki eli balda. Cumhurbaşkanı vatandaşa “ Yerli arabaya binin,” derken, bırak milletvekillerini, Diyanet İşleri Başkanının altına bile milyonluk araç çekiliyo. Vatandaş ay sonunu getiremezken, milletvekillerine zam üsdüne zam yapılıyo. Bizim çoluk çocuk işsiz güçsüz gezerken; hükümete, başbakana, cumhurbaşkanına yağcılık yapanlar, devletin en üst gademelerine getiriliyo. Sanatçılar, kendilerini garantiye almak için hükümet politakısını öven lâflar ediyo. Bu yağcılıkları garşılıksız galmıyo elbette. Kimi Şeb- i Aruz töreninde şiir okuyo, kimi tv’de program yapmaya başlıyo, kiminin gardaşı bilmem nereye genel müdür oluyo. Eski PTT müdürü, Danıştay başkanı oluyo; Hayvanat Bahçesinin müdürü de TUBİTAK’a atanıyo. Velhasıl; terziye yemek yaptırıyorlar sevgili günlüğüm, ayakkabıcıya gaval çaldırtıyorlar. Televizyonda millete kanaatkâr olmayı, azla yetinmeyi, dürüstlüğü anlatan ve bu programdan her ay binlerce lira para alan dinci adam; apartmanına gaçak gat çıkıyo. Daha neler neler. Bizim torunları soracak olursan kendi havasındalar. Yılbaşı geliyo diye pek heyecanlılar. Esgi yıldan ne gördünüz de, yeni yıldan ne bekliyorsunuz a akılsızlar. “Yılbaşında ne yapacaz babanne?” diyorla. Yılbaşını düşünecek, gutlayacak hal mi var bizde? Kendilerini üzmemek için; “Yılbaşını düşüneceğinize, geleceğinize nasıl ipotek gonulduğunu düşünün, yönümüzü Arap ülkelerine çevirdiğimizi düşünün, bigaç yıl sonra belki de hiçbi milli bayramı, hele hele cumhuriyetimizin guruluş yıldönümünü gutlayamayacağınızı, Türküm bile diyemeyeceğinizi düşünün. Yeni Türkiye guruyoz diyerek Cumhuriyetin temeline nasıl dinamit gonulduğunu düşünün,” diyemiyom. Çocuklar zaten şincilik farkında değiller olan biteninin. İnternette oyun oynuyorla boş galdıkça. Farkına vardıklarında da iş işden geçmiş olacak. İşde böyle sevgili günlüğüm. Can sıkıntısından ne yazdığımın farkında bile değilim. Kötü bi günlük olduğunu bilip dururum. Sırf içimi boşaltmak için işde öylesine bişeyler garaladım. Bugün de böyle oluversin, gusura bakma. “Alaca keçi her zaman püsküllü oğlak doğurmaz.” demiş atalarımız. Biz yeni yılı falan kutlamayacaz ama, senin yılın gutlu olsun sevgili günlüğüm. Hadi hoşca gal.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |