Hiçbir şey yaşam kadar tatlı değildir. -Euripides |
|
||||||||||
|
Yaşanmış bir olumsuz deneyimin, yaşandığı yere gelirken bir şekilde gerilim yaşamanın açıklaması bu. Burada tehlikeli bir olay yaşandı, dikkatli ol. Aynı tehlike var. Ayağımın takılması sonucu, yere kapaklandığım yere yaklaşırken, hissedilen gerginlik bu belki de. Olumlu veya olumsuz bir deneyim, programa kaydediliyor gibi zihne kaydedilir. Merak ettiğim ayrıntı, psikolojik rahatsızlığın, insan vücuduna olumsuz etkisi olur mu. Plesebo ve nosebo gibi Türkçe olmayan iki kavram ile tanıştığımda, Amerika’nın çok çok önceden bulunduğunu gördüm. Şeker kullanmayan adamın, şeker poşetini açamadığı için çay içememesi, benim için bir dönüm noktası idi. Aynı olayı anlatmayayım. Üniversitede öğrenci iken : En az düzeyde denge kaybı üniversite yıllarında gözlendi. Yakınma nedeni ile, Mediko aracılığı ile, üniversite hastanesine gittim. Nöroloji, bir rahatsızlık olmadığını söyledi... Aslında, üniversite öğrenciliği, yoğun streslerin (depresyonların )yaşandığı garip bir süreç.. Sonradan, öğrencilerin sınıfta kalması ile üniversite gelirleri arasında doğru orantıyı tepit etmiş olmak, korkunç bir durumdu... Fakültedeki bir sınavın iptali için dava açtığımda, dilekçenin idare mahkemesine verilmesi ile enteresan bir rahatlama sürecine girmiştim. Demek ki anlamsız ve gereksiz bir stres yaşıyordum. Daha doğrusu yaşatılıyordum. Bir kapının açılması sorunu aşmamı sağladı. Çok basit konularda, aptal yerine konmak ve harç ödemek dışında başka bir işlevi olmamak gibi aptalca bir süreci yaşamaya zorlanmak... Anlaması açıklaması zor olan bu süreç, engellenmenin, kaygının, güvensizliğin göstergesi. Bu konuyu (sayfayı) ezberlemeden sınıf geçmek mümkün değil denildiğinde, karşımda, kalitesiz bir baskı ve düzenleme içeren sıradan bir kitap vardı. Hoca bunu ezberleyin demiyordu, ama ezberlenmiş bir yanıt arıyordu. Konu belli... insan bunu ne kadar zamanda kavrar...Bir okuma, birkaç okuma... tartışma vs... Hayır defalarca okuyorsunuz, bir şey anlaşılmıyor. Anlaşılması için bir şey yazılmamış... çok ustaca düzenlenmiş bir bilmece mi... değil tabi... Avukatlığın 15. Yılına yakın, okuduğum bir Yargıtay Kararı, ,o zaman ve hiçbir zaman çözülemeyen konuyu önüme getirdi... Bir ilkokul öğrencisine. Birkaç dakikada anlatabileceğim basit bir konu. Hukuki anlamda basit bir olay... İşte benim ezberlemediğim için sınıfta kalmama neden olan konu, bu kadar basitmiş... Sorun benim anlayışım, çalışmam veya zeka düzeyimle ilişkili değil...dürüstlük ve öğrenme isteği ile hiç ilgili değil... Depresyon için o kadar çok neden var ki... okul bir problem, ekonomik durum problem, yurt bir problem... dar köprüde denge çalışması gibi... Dar bakış ve düşünce, yalnızca senin için mi böyle… Demek ki sorun sende. Gerçekler kişiden kişiye değişmez. Herkes haksızlığa uğruyorsa, senin sesin niye çıkıyor veya diğerleri neden suskun diyemezsiniz. Ayağımda ilk aksamayı, çatal görme, tad almamayı anlatmayacağım. Depresyonun açık sonucu olduğu bir süreç. Önemli olan, öğrenilmiş çaresizlik deneylerinin gariban kobayı olmak değil. Duygusal yorumların anlamı yok. Bir dava ile ilgili çözümleme yaparken, bakınız yasa böyle diyor, uygulama nasıl olur bilemem demek, garip bir deneyimin sonucudur. Kafamda, tekerlekli sandalyede olmak ve yürüyememek de, beynimizin bir oyunu olabilir mi sorusu vardı. Böyle bir soruya verilecek hayır veya evet yanıtlarının ikisi de keskin bıçak. MS araştırmalarının parasal kaynağının bir ilaç firması olması, sizi gülümsetebilir. İşgal dönemi mahkemeleri konusunda yaptığım bir alıntıya, bir meslektaşımın yorumu çok şey anlatıyordu. Suçluların yargılanmasından söz ediyordu o yazıda. Suçlu ise niye yargılanıyor gibi bir eleştiri aldı. Yine ayrıntıyı kenara koyup , bir notumu ekliyorum. (19 Haziran 2015 Cuma MS denilen saçmalığın kaygılar , güvensizlik ve depresyonun iç içe girmiş bir sonucu olduğu, öğrenilmiş çaresizlik toplamında özetlenebileceği netleşmiştir. Anlatılabilecek ve anlatılamayacak gözlemleri bir araya toplarsak olay ispatlanacak. Olup olmadık şeylere ağlamak, olayın görüntülerinden biri. Kendini başkalarının yerine koymak belki de abartılı boyutta. Boş vermek gibi bir lüksüm yok. Çok özet oldu sanırsam. Ama işin özü ve sonucu bu. 19 Haziran 2015 Cuma) Önemli problemlerden biri, ben hala neden yürüyemiyorum. 22 Temmuz 2015 Çarşamba
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Odabaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |