Yalnızca sevgiyi öğret, çünkü sen osun. -Anonim |
|
||||||||||
|
Bu çığlıkları duyduğum da kulaklarıma inanamamıştım. Ulu Tanrım bu gerçek miydi ? Bu sesler benim için mi çıkıyordu.. Yok, yok sadece biraz fantastik sesler ya da bir bilgisayar oyunlarından çıkan acayip seslendirmelerdi. Sadece oyuna biraz heyecan ve renk katması için yapılan çılgınca bir dublajlamaydı. Bu yüzden hayal kırıklığına uğrasam da bunun az da bir gerçekliği olmasına inanıyordum. Çünkü çocukluğumda bu sesleri kulaklarımla duymuştum. Çünkü sevgili Kenan amca meydanlarda haykırıyordu. Hatırlayabildiğim kadar şöyle diyordu. “ Asmayalım da besleyelim mi ? Söyleyin vatandaşlar, ey kula kul olanlar, ey sefil insanlar, söyleyin bana asmayalım da besleyelim mi ? diye soruyordu. En başta rahmetli dedem olmak üzere bütün ahali meydanlarda çılgınca haykırıyordu “ As, as, as, as, as “ diye ona şükranlarını ve isteklerini sunuyorladı. Dedem en önde bağırıyordu. “ Paşam en önce beni asın. Gırtlağa kadar borcum var. Yaptığım, keleklerin, üç kağıtların, haddi hesabı yok. Bu piç kurusu torunuma bile mahçup kaldım. Beni bu utançtan anca sen kurtarırsın “ diyordu. 12 Eyül yeni olmuştu ve Kenan paşa amcamızın meydanlarda ki bu taleplerine hemen herkes destek veriyordu. Ama bir başçavuş yanımıza geldiğinde zavallı dedemin sevinci kursağında kalmıştı. Dedemin yakasını tuttuktan sonra onun pamuk sakallarını okşarken uyarmayı da ihmal etmemişti. “ Ey sefil ihtiyar seni değil asmak aslında sen madalyayı hak ediyorsun. Sen tipik bir köylü vatandaşsın. Borcun, harcın var. Hırsızın birisin. Diğer insanlardan bir farkın yok. Bizim asacağımız insanlar arasında son sıradasın. Ama merak etme bir gün sıra sana da gelecek. Ömrün yetmezse eğer bu ufaklığı günü geldiğinde asarız “ demişti. Daha sonra benim başımıda bir kedi gibi şefkatle okşamıştı. İşte o gün o mukaddes sözleri adeta geleceğimi ve sonumu belirten o cümleleri bir başçavuş söylemişti. Bana hep dedeme çektiğimi ve ileri de onun gibi sahtekar biri olacağım sık sık akrabalar tarafından ikaz edilmiştim. Gerçekten de öyle oldu. Yıllarca süren esnaflık ve ticaret hayatımdan sonra en son Taksimde almış olduğum otel yüzünden iyice batma durumuna gelmiştim. Turist yoktu. Çalışanların maaşını ödeyemiyordum. Eşim Safinazın masraflarını karşılayamıyordum. Bankalardan sürekli haciz kağıtları geliyordu. O gece bir şişe viski alıp içmeye başladım. Masamın alt köşesinde çekmecemde duran silahımı alıp bir kaç kez başıma dayayıp durdum. Ama düşündüm. Bu böyle olmamalıydı. Bu basit bir kaçış olurdu. Dedemin kemiklerini sızlatmamalıydım. Kendimi asmam gerekiyordu. Acı çekmeden bu iş olamazdı. Öbür dünyaya dedemin yanına gittiğimde ona ne derdim. Bunu düşünüyordum. Sonra otel müdürünü çağırdım. Büroma girdiğinde müdürün suratı asıktı. Benim yüzünden altı aydır ev kirasını veremiyordu. Severek evlendiği hanımı artık ondan nefret ediyordu. Altı aylık çocuğu gıdasızlıktan Afrikalılar gibi olmuştu. Ona şefkatle gülümsedim. “ Ahmet bey “ dedim. Sıraselvilerin ortasında eski Alman hastanesin yanında bir nalbur var. Benim eski arkadaşımdır. Ona söyle bana dört metrelik bir yağlı urgan versin. Hesaba yazsın. Selamımı söyle dedim. Ahmet bey ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. Patron diyerek önümde diz çöktü. “ Bunu yapmanın zamanı çoktan gelmişti, hatta geçmişti bile. Eşim ve çocuğumda sizden bunu bekliyordu. Sizi öldürmekten de beni kurtarmış oldunuz.Böylelikle benim başımı daha fazla belaya sokmayacaksınız. Ama bu kadar borç harç arasında birde nalbura borçlanmayınız. İnsanları daha çok mağdur etmeyiniz.Çünkü sizin gibi insanların sayısı çoğaldı. Artık herkes idam istiyor ve yalvarıyor. Sizde onlara katılın ve talebinizi iletin. Böylelikle toplu şekilde asılırsınız ve kurtulursunuz “ diyordu. İnanamamıştım. “ Ahmet bey ne diyorsunuz. Bu bir mucize mi? Var mı böyle bir şey “ diye sordum. “ Siz diyordu fazla haber izlemiyorsunuz. İnsanlar meydanlara çıkıyor ve bu işi yapacak olan adama haykırıyor. İdam isteriz, idam isteriz diyor. “ Evet yıllardır ne gazete okuyordum ne de ekranlar da haber izliyordum. Ahmet bey beni bir anda unuttuğum dünyanın gerçekleriyle yüzleştirmişti. Bunun için ne yapmalıyım diye sordum. O da bana büyükşehir belediyesinin halk otobüslerinin günün belli saatlerinde meydanlara ücretsiz ulaşım sağladığını böylelikle masrafsız bir şekilde bu isteğimin gerçekleşeceğini söylüyordu. Ona teşekkür etmiştim. Belki Ahmet beyi son kez görüyordum. O da zaten bana o gözle bakıyordu. Ertesi günü zorlukla beklemiştim. Aksaray meydanına geldiğimde sayısız otobüsü gördüm. İdam isteyenler hınca hınç bir kalabalık oluşturmuştu. Çağlayan otobüsünün şoförü bağırıyordu “ Kurşuna dizilmek isteyenler, buraya gelsin “ diye haykırıyordu. Korkmuştum. Mermilerle delik deşik olmak istemiyordum. Sonra hoca beni yıkadığında vücudumda bir süzgeç gibi suların akmasını istemiyordum. Sonra bir otobüse bindim. İp resmi vardı. Otobüsün ön camında parlıyordu. Güçlükle yer bulmuştum. Ayakta bile insanlar otobüse dolmuştu.Gözlerime inanamamıştım. Bizlerin haricinde Araplar, Afrikalılar, Asyalılar bile vardı. Hepside idam istiyordu. Panik halinde Ahmet beyi cepten aramak zorunda kaldım. Ahmet bey neler oluyor diye sordum. Ahmet beyde mutfakta kendini asmak için çabalıyormuş. Bana öfkeyle haykırıyordu.” Patron bunlarda eski otel müşterilerimiz. Hepsi mülteci. Kalacak yerleri yok. Merak etmeyin sırasıyla asılacaksınız “ diyordu…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şenol Durmuş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |