"Anka kuşu gibi yalnızlığı adet edin! Öyle hareket et ki, adın daima dillerde dolaşsın ama seni görmek olanaksız olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Bugün yedinci günü akça pakça kızımızın vedaının. İnsan sözcüğü nisyan ile akraba, yani aynı kökten. Unutmak insana özgü bir hâl. Lâkin, biz Buse’mizi gönlümüzün en mutena yerinde tutuyoruz. Bir hayal gibi, bir rüzgâr gibi geçip gitse de fani dünyadan. Hatıra atlasımıza ibrişimlerle işledik Buse adını. O içli bakışları her an yâdımızda. Evet, nahif bedenini ıssız bir dağ başında toprağa bıraktık. O artık geceleri yıldızlarla hasbıhâl ediyor kendi lisanınca. (Sahi ölüler de konuşur mu.) Gündüzleri de güneşle ve ılgıt ılgıt esen yelle dinleniyor ruhu Buse’nin. Şayet yaşasaydı, gözlerini kıskanırdı yıldızlar minik kızımızın, emsalsiz kedimizin. Beyazın en güzelini ona armağan etmişti Yüce Yaratan. Onu bizden çok sevdiği için aldı kudreti sonsuz olan Allah’ ımız. Deni dünyada daha fazla üzülmesini istemedi Akça kızın. Masmavi gözleri simsiyah oluverdi veda ederken minik yavrumuzun. Gözlerine inen perde daha aydınlık, daha güzel zamanlara açılmak üzere kapandı. Çok nahifti Buse. İncecik. Sessiz, sakin uslu. Hiç bizi üzmedi son ana kadar. Ama vedası çok ağır geldi. Gidişiyle çok üzdü çok. Güzel bir öyküydü o. Narin alımlı. Dokunaklı bir şarkıydı hayatımızda. İşitme özelliğinin olmayışı nedeniyle daha çok şefkate ihtiyacı vardı onun. Başka sıkıntıları da mı vardı bilemediğimiz acaba… Son zamanlarında biraz ilgisiz mi davrandık diye de içerliyoruz kendimize. Oysa 28. Şubat Salı günü eve geri getireceğiz umuduyla götürmüştük veterinere. Zayıf bedenini eve getiremeden ıssız bir dağ başında toprağa bırakmak zorunda kaldık. O andan sonra onunla ilgili uzun cümleler kuramaz olduk. Adını söylemek istesek boğazımız düğüm düğüm oluyor. Sözler yarım kalıyor. Tıpkı onunla geçen güzel günlerimizin yarım kaldığı gibi. Buse zamana kudret eli ile işlenmiş bir nakıştı diye düşünüyoruz. O güzelliği veren kudret sahibi geri aldı bizden. Biz emanetçi idik fakat çok alışmıştık Buse’ye. Şimdi o asıl sahibinin, her şeyin sahibinin uhdesinde. İnşallah mutludur. Şayet, onu üzmüşsek bizi affetsin. Başkaydı Akça Kız, ak paktı. Pirüpak. Meserretimizdi artık hüznümüz. O veda etse de bize, biz ailece onu hâlâ seviyoruz. Hep yâdımızda, hayallerimizi süslüyor… Nahif bedeni incindi, ruhu incinmesin. Ankara, 07.03.2017 İbrahim Kilik
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İbrahim Kilik, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |