İnsanlığın hangi filizi köreltilmek istenmişse, tersine o filiz daha gür büyümüştür. -Freud |
|
||||||||||
|
Atatürk'ü ya da diğer ifadeyle cumhuriyet ilkelerini defalarca analiz etmiş olmamıza rağmen, bir kez daha farklı açılardan ele almak zorunda kalıyoruz. Buna sebep olansa, Alevilerin büyük çoğunluğu Atatürk'ün dine, modernizme ve laikliğe bakış açısının, temel bir felsefeye dayanmadığını anlayamamış olmalarıdır. Ya da anladıkları halde korkudan demokratlık süsü vererek, kendilerine sığınacak bir liman olarak görmek istemelerinden kaynaklanıyor. Gel ki Aleviler, İslam'ın Hz. Alici Mezhebine de aynı şekilde bakmaya devam ediyorlar. Her şeyden önce Atatürk'ün bir teorisyen olmadığı, derinlikli siyasal düşüncesi de yoktur. Bütün bildiği şey askeri taktiklerdir ki, bunu da kendi başına ne kadar başarılı yapıp yapmadığı tartışmalı. Orta Çağ'dan günümüzde kadar birçok askeri komuta seviyesinde yer alan kişiler, birtakım dış güçlerle ilişkiler kurarak, kendi ülkesinde darbe yapıp iktidara el koyduktan sonra, ölünceye kadar toplumu yönettiler. Askeri yapıdan gelen hemen hemen her kişi, toplumu askere bezeterek askeri mantık doğrultusunda yönetir veya öyle yönetilmesini dayatır. Bunda çok fazla şaşılacak bir şey yok. Çünkü yönetimi eline alan kişi, önce repertuarındaki olanları ortaya koyar. İstisna askeri kökenli kişilerse, askeri bilgi ve tecrübenin toplumu yönetmeye yetmediğini kabul ederek, çevresinde demokrat entelektüel kişilerden yardım alıp, demokrasi için uğraştıkları da olmuştur. Atatürk'ün kendi bilgi ve birikimi olmadığı gibi, gerçek demokrat entelektüel kişilerden yardım almadığını da biliyoruz. Buna verilecek çok örnek var, hepsi sıralandığında Atatürk'ün dezenformasyonist devşirmeci düşünceye sahip olduğu, net bir şekilde ortaya çıkarıyor. Atatürk'ü daha net tanımak için şu tahlil yeterlidir. Dünyanın her yerinde toplumun geleceğini belirleyecek kişilerin, ya kendi geliştirmiş olduğu temel bir düşünsel teorisi olmalı veya başka kişilerin ortaya koyduğu evrensel ya da küresel düşüncesi benimsenip, onun aynısı olmasa dahi ona yakın siyasal bir politika uygular. Atatürk'te böyle bir bakış açısı da görülmüyor. Şimdi gelelim Atatürk'ün düşünce yapısının ne olup olmadığına. Atatürk materyalist midir? Hayır. Metafizikçi midir? Hayır. Ateist midir? Hayır. Dindar mıdır? Hayır. Demokrat mıdır? Hayır. Solcu mudur? Hayır. Sağcı mıdır? Evet. Atatürk profesyonel dezenformasyoncu taktikle, sağcı düşüncesinin net olarak anlaşılmasını da engelleyen bir taklitçidir. Gerçek sol ve sosyalistlerin dışında, Atatürk'ün bu taktiklerini anlayan kişi parmak sayısını geçmiyor. Kültürsüz Devşirme şovenist Türk İslam Sentezci Milliyetçiler, Atatürk'ün çağdaş, sosyal demokrat olduğuna inanırlar. Kemalistlerin çağdaşlıktan anladıklarıysa modern giyinmektir. Halbuki gerçek çağdaşlık temel bir felsefeyle, hem dünya hem de kendi kültürüne dayanarak bilimsel çözümler üretmektir. Sırf şekilci giyim kuşamla modernlik ya da çağdaşlık, taklitçilikten ibaret olup felsefe dışılıktır. Atatürk her şeymiş gibi görünüp, etkisi görülen tüm düşüncelerin işine gelen noktalarını alırken, aynı zamanda bu düşünceleri dejenerasyona uğratan Dezenformasyonist Devşirmecidir. Eğer Atatürk, iddia edildiği gibi sosyal demokrat veya liberal olsaydı, en azından yönettiği halkların farklılıklarını tanıyıp, bazı temel haklarını vermesi gerekirdi. Atatürk'ün modernliği, sadece Avrupalıların desteğini alıp devlet kurmak için, taklitçi ve şekilcilikten öteye geçmemiştir. Bunu yapmasaydı devlet kurma ve başkan olma şansı bulunmuyordu. Atatürk'e Batılıların bu şansı tanımaları, bölgedeki emperyalist çıkarları içindi. Yoksa Atatürkü kimse tanımazdı. Atatürk'ün düşüncesi de dahil, Avrupalıların Atatürk'e hediye ettiği cumhuriyetin temel ideolojisi, kendisine biat etmeyen her dil, din, düşünce, etnik yapı ve halkları katliama tabi tutmak olmuştur. 1919'dan 1938'e kadar Kürt ve Alevilere yapılan katliamlar bunun en somut örneğidir. Bu faşizm değilde nedir? Korku ve çaresizlikten cumhuriyetin en sadık savunucuları noktasına getirilen Alevilere, Anayasal hiçbir hak tanımamıştır. Fiziksel, düşünsel ve kültürel katliam gerçekleştiren lider ve devletin kimliği faşist diktatörlüktür. Bunu sosyal demokratlık olarak göstermek demokrasinin ne olduğunu bilmemektir. Yaşanan gerçekleri Kemalistlerin çoğu saklama ihtiyacı duymamalarına rağmen, Alevilerin bu yapıya sosyal demokrat demeleri, Alevilerde ciddi düşünce, bilgi ve korku (Fobi) sorununun varlığını gösteriyor. Çünkü bırakalım Atatürk'ün sosyal demokrat olmasını, liberal dahi olsaydı sözü edilen Kürt, Alevi ve diğer farklı kültürden halkların bazı temel hakları Anayasal olarak tanımış olurdu. Atatürk'ün tüm uygulamaları temel felsefi düşüncelerden uzak, büyük bir faydacıdır. Faydacılık Nihilizme işaret etse de, tam anlamıyla Nihilist demekte oturmuyor. Tek yakışan şey, mevcut her yapıyı dejenere ederek kullanıp, şahsını ve etrafındaki bazı kişileri üstün kılmaktır. Bu da üstünlerin hakim olduğu faşist diktatörlüktür. Devşirmeci mantık; herhangi bir felsefe sınıfına girmediğinden, her şey görünen hiçbir şey olmaktır. Bunun tek tarifi tüm kültürlerin yozlaşması olarak karşımıza çıkıyor. Kemalistliğin her şeyci/ devşirmeci olduğunu laik, milliyetçi, sözde halkçı, dinci, inkılapçı, devletçi ve cumhuriyetçilik olarak ortaya koyduğu ilkelerin, tamamen karmaşık ve birbirine zıtlığından da görebiliyoruz. En açık ifadesi, laik devlette resmi din kurumu olmaz ve dini kurumlar özerktir. Din eğitimini almak isteyen, gider dini kurumlarda öğrenir. Hem laik hem de resmi din kurumu ve zorunlu din eğitiminin varlığı, toplumu şeriattan daha kötü bir duyguya soktuğundan, kavramları anlayacak düşünce yeteneği tamamen körleşmiştir. Kemalist mantık kendisinin kontrolünde olmayan İslamcıları gerici yobaz gösterirken, kendine bağlı büyük bir gerici İslami kitle yetiştirmesi akıllara durgunluk veren bir olaydır. Diğer bir anormallikse, laikliği din karşıtlığı, modern giyinmeyi en büyük devrimcilik gösterirken, Devşirme Türk İslam Sentezci Irkçılığın her türlü bilimselliğe karşıtlığını, ya akıl edememekteler veya bilinçli gerici bir tercihtir. Sürekli çağdaşlıktan dem vurup toplumu İslami bağnazlıkla eğiten, bunu istemeyenlere katliam uygulamak, İslam ve Devşirme Türk ırkçılığının faşistliğini ifade eder. Özetlenen Atatürk düşüncesini, temel felsefi yapılardan ne metafiziğe ne de materyalizme oturtmak hiçbir şekilde mümkün değil. Yalnızca faydacılık ve tek adam mantığıyla hedefine ulaşmak için her yolu kullanmacılık, bütün kültürleri yozlaştırmıştır. Aleviler böyle bir düşüncenin varlığını göremiyor veya görmemezlikten geliyorlarsa düşünce, mantık, korku ve kişilik sorunları var demektir. Gerçekten özüne sahip Alevi Kızılbaşlar, ifade edilen Atatürkçülükle ne birlikte yaşayabilir ne de ona yakın durması mümkündür. Kemalist yaşam demek, öz değer ve kimliğinden çok şey kaybetmektir. Mevcut Kemalist yapıyı sosyal demokratlıkla kimse süsleyerek allayıp pullamasına gerek yok. Çünkü sosyal demokrat olma gibi bir dertleri yoktur. Bunun en açık faşist kanıtı tek dil, tek din, tek düşünce ve tek devşirme ırkçılığın yazılı olduğu Anayasadır. Aleviler şayet yok olmamak, gerçek değerleriyle yaşamak istiyorsa, her türlü zorluk ve riskleri göze alarak, gerçek demokratik laik devlet sisteminin oluşmasına çalışmalıdırlar. Atatürk'ün, Türk İslam Sentezci ırkçılığına hizmet edip sahte laiklikle yetindikleri sürece, herkesin kullanıp aşağılayacağı topluluk olmaktan asla kurtulamayacaklar. Çünkü gerek Alevilerin gerekse Kürtlerin bugüne kadar yaşadıklarından çıkarılan sosyolojik ve psikolojik bilimsel tespitler şu şekildedir. Öz kimlik değerlerini inkar eden veya edilen birey ve ulustan halkların, kendilerine hiçbir faydası olmadığı gibi, mecburi sahiplendikleri düzene de yararları söz konusu değildir, sadece kullanılırlar. Alevilerin, Atatürkçülüğe faydası olmadığını Kemalistler çok iyi biliyor. Onun için Aleviler bir an evvel “Devrimci Aleviler Birliği (DAB) çatısı altında gerçek özlerine dönmelidirler. Yoksa her on yılda bir Atatürkçü İslami devşirme ırkçı yönetimler tarafından, aşağılanıp yok edilmeleri hızla sürecektir. Cemal Zöngür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |