Her gün yeniden doğmalı. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Evrensel hukuk dendiğinde, binlerce yılın imbiğinden süzülerek gelen hak ve hukukun toplamı aklımıza gelmelidir. Tarihin silinmez sayfalarına madde madde nakşedilmiş hukuk kuralları, ebna-i beşerin bizzat yaşadıklarından çıkarılan derslerin temerküz hâlidir. Toplumlar içinde bizzat kendi temayüzünü sağlamış mıdır diye sorulacak olsa; orası biraz müphem gibi görünüyor. Zira birkaç satırla da anlatılabilir, onlarca ciltlerle de anlatılamaz. Mesele, yine ebna-i beşerin bakış açısına, algısına ve en önemlisi de onun çıkarına uyup uymamasına bağlıdır… *** Binlerce yılın tecrübesinden süzülerek vücut bulan evrensel hukuk, yine binlerce yılı kapsayarak süregelen tek Allahlı dinlerle de çelişmez. Ve tabiî ki, maşerî vicdanın temelini oluşturan toplumsal ahlâk ve bireysel mantık ile de çelişmez. Hukuk, adalet, güzel ahlâk ve vicdanî davranış, bütün dinlerin temel yasalarıdır. Ki, semavî dinlerin dışında kalan Şamanizm, Budizm, Brahmanizm, Hinduizm ve diğer çok küçük çaptaki kabile dinleri bile, kendilerince hak, hukuk, adalet ve güzel ahlâk gibi ulvî değerleri ihtiva ederler. Temel felsefeleri hakka ve adalete dayalıdır… *** Toplumların ve oluşturdukları devletlerin ayakta kalabilmesi de; hukukî değerlere verilen önemle orantılıdır. Haktan, hukuktan ve adaletten sapan devlet yöneticileri, hem o devletin yıkılmasına hem de devleti oluşturan toplumların ahlâkî çöküntüye duçar olmalarına sebep olmuşlardır. Hem tarih bu örneklerle doludur, hem de bizzat yaşayarak şahitlik ettiğimiz yakın çağda yaşananlar gözlerimizin önündedir… *** Kanunlar, tek başına hukuk demek değildir. Kaldı ki, her kanun da hukukî değildir. Yargı, elbette ki kanunlar ışığında adaleti dağıtmaya çalışıyorlardır ama unutulmamalı ki, bir de yargıçların vicdanî kararlar vermesi söz konusudur. Evrensel hukuk, yargıcın vicdanına tabi olmayı peşinen kabul etmiştir. Yeter ki, yargıç, gerçekten vicdanî bir karar vermiş olsun ve adaleti tesis etsin… *** Günümüzde birçok ülkede, yukarıda açıklamaya çalıştığım ulvî değerleri elinin tersiyle bir kenara iten ve hukuk dışı davranışlarla yargıyı emri altına alarak hem bağımsızlık, hem de tarafsızlık ilkesini ayaklar altında çiğneyerek kendi isteği doğrultusunda kararlar çıkaran devlet yöneticileri mevcuttur. Ne yazık ki, bizim ülkemiz de bu yönde hayli mesafe kat etmiş durumdadır… Yapılan yanlışları eleştiren ve devlet yöneticilerinin eksiğini su yüzüne çıkaran vatandaşlar, kimliğine bakılmaksızın, emirle derdest edilerek mahpus damlarına doldurulmaktadır… Ne yazık ki, bazı yargı mensupları adaleti üstün kılmak yerine muktedirlerin emirlerini üstün kılarak haktan ve hukuktan uzaklaşmaktadırlar. *** Haktan ve hukuktan uzaklaşan bir yargı, mensubiyetini taşıdıkları ülkede toplumun çürümesine sebep olur. Toplumda başlayan çürüme, kanser hücreleri gibi bütün kesimlere yayılır ve o ülkeyi yok eder. *** Allah muhafaza, bugün uzaktan seyredip ne hâllere düştüklerini müşahede ederek üzüldüğümüz devletlerin durumuna düşeriz… Yolsuzluğun, irtikâbın, rüşvetin, adam kayırmacılığın pik noktasına ulaştığı ülkeler var etrafımızda. Hâkimi ya emirle ya da rüşvetle karar veren ülkeler çok uzağımızda değiller… Hile ile özel mülkiyete el konulan ülkelerle dostuz ama adaletsizliklere söyleyebilecek sözümüz yoktur… *** Onlarca üniversitemizde belki de yüze yakın hukuk fakültemiz var. On binlerce öğrenci, gelecekte bu ülkenin yargısını teşkil edecek… Dört yıl boyunca göz nuru dökerek öğrendikleri hukuku, elbette ki evrensel olanını, uygulayamayacaklarsa ne diye o okullarda dirsek çürütüyorlar?! Savcılar, hakimler kanunların teşkil ettiği hukuku uygulayamayacaklarsa, ne gerek var onca hukuk fakültesine, onca adliye binasına, yüz binleri bulan adlî teşkilata?! Sadece boşanma, alacak-verecek, miras, komşu kavgası vs. davalara bakacaklarsa, vicdanî karar gerektiren davalara kim bakacak?! Zalimin zulmünden, zorbanın baskısından bıkan insanlar kimin vicdanına sığınacak?! *** Aman böyle şeyler bizim ülkemizde olmaz demeyin lütfen! Bir ülkede yargı çürürse; tuz kokar! Ülke baştan aşağı bataklığa saplanır. İsimleri lâzım değil; gözümüzün önünde bataklıkta debelenen kaç ülke var hâl-i hazırda… Bu nedenledir ki, devleti yönetenler, ellerini yargının üstünden çeksinler… Hukuk, bir gün herkese lâzım olur. Bağımsız ve tarafsız yargı hepimizin güvencesidir. Milletin güven kapısını yıkmayın… Zira bir gün o kapı size de lâzım olacaktır… Değil mi ki, birkaç yıl önce suçsuz insanlara kan kusturan FETÖ’cüler bugün yargı karşısında hesap veriyorlar…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cahit KILIÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |