Haftanın altı günü sabah saat yediyi beş geçe seni görebilmek için perde arkalarına gizleniyorum. O saatte çıkıyorsun çünkü evden. Beklerken, el aynana bakıyorsun. Kendinden emin bir ifade beliriyor yüzünde. Cumartesi günleri bana tatil olmasına rağmen bu anları kaçırmamak için alarmım hep kurulu. Seni görüp tekrar yatmanın huzuru, uykumun bölünmesine değiyor. Fakat her gün gri bir araba alıyor seni kapının önünden. İşte o zamanlarda ölecekmişim gibi oluyor. Arabaya binişini unutmak için ehemmiyetsiz dünya işleri ile meşgul oluyorum saatlerce. Gece olunca da uykuyla cebelleşiyorum. Sonra, tekrar alarm çalıyor ve bir sabah önce çektiğim o acıyı, uyandığım günün sabahında yeniden yaşıyorum. Senin bunlardan hiç haberin yok tabii.