..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi en azgın yüreği uysallaştırır, en uysal yüreği azdırır. -Alexis Delp
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Necmettin Yalcinkaya




27 Aralık 2020
Kısa Bot  
Necmettin Yalcinkaya
Dolmuştaydım; günün yorgunluğu vardı üzerimde. Hafta sonu olduğu için trafik ağır ilerliyordu. ‘İnip yürüsem eve daha erken varırım,’ diye düşünüyordum ama yürümeye takatim yoktu.


:AFDH:
Dolmuştaydım; günün yorgunluğu vardı üzerimde. Hafta sonu olduğu için trafik ağır ilerliyordu. ‘İnip yürüsem eve daha erken varırım,’ diye düşünüyordum ama yürümeye takatim yoktu.
Eh boyacı olmak zordur; sürekli fırça sallamaktan, merdiven inip çıkmaktan insanın imanı gevriyor. Yine de zevkli bir iştir. Hele haftalığını almış, cebindeki şişkinliği hissedebiliyorsan bundan ötesi olur muydu? Dolmuş, Buca Balıkçısı’nın önünde yolcu indirmek için durduğunda hiç düşünmeden kendimi dışarı attım. Balıkçı tezgâhının önünde kuyruk vardı. Birkaç tane palamut almayı düşünüyordum. Eski Bucasporlu Ethem’le karşılaştım.
“Merhaba abi,” dedi.
“Merhaba kardeşim.”
Havadan sudan konuştuk işte. Bir ara arkama dönüp baktım. Ben yaşlarda, ortadan az uzun boylu, kot ceketli, esmer tenli, çatık kaşlı, simsiyah iki göz beni gözetliyordu. Hem tanıdık hem yabancı geliyordu bana. Olduğu yerden seslendi:
“Balığı şimdi alma, dönüşte alırız!”
“Tamam,” dedim. Yanıma yaklaşmasını bekledim.
“Az dur,” diye seslendi, “taksi çağırdım.”
Taksi geldi, kapısını kendisi açtı. Güzel giyimli bir kadın ve yanında on-on bir yaşlarında sevimli bir kız çocuğu bindi. Onları yolcu ettikten sonra hızlı adımlarla yanıma geldi.
“Neco tanımadın mı beni?” dedi.
Sesi, bakışı yabancı gelmiyordu. Hafızamı zorladım ama boşuna.
“Biraz dolaşalım, gelirim aklına nasılsa,” dedi gevrek gevrek gülerken, dişlerinin arasındaki boşluktan tanıdım onu.
“Şırno!” dedim. Güldü. Özlemle sarıldık birbirimize. İlkokulu birlikte okumuştuk, daha sonra akrabalar arası bir tartışma sonucu mahallemizden taşınmak zorunda kalmışlardı.
Şirinyer Parkı’nda küçük bir çam ağacının gölgesindeki bir banka oturduk.
“Hiç değişmemişsin,” dedi bana. “Hemen tanıdım seni.”
“Ben seni zor tanıdım ama,” dedim, “kara kuru, incecik, atletik yapılıydın. Göbeklenmişsin, saçlar da seyrelmiş, ama dişlerinin arasındaki açıklıktan çıkarttım seni.”
Göbeğini hoplata hoplata güldü.
“Ya geçenlerde eşimle bu konuda aramızda tartıştık.” Yüzüme bakarak: “Tartışma, diyorsam sakın kavga yaptığımızı sanma. ‘Bey,’ dedi eşim, ‘şu dişinin aralığını doldurt.’ ‘Olmaz!’ dedim, “bu benim hayat izim. Bir gün kaybolursam, üzerimden kimlik çıkmazsa, dişimin aralığından bilirler beni.’ Bak ben haklı çıktım. Sen beni dişimden tanıdın. Keşke eşim de yanımızda olaydı şimdi!” deyip hayıflandı. Bir sigara yakıp dumanını havaya savurdu.
“Hadi kalkalım,” dedi sonra, “sigarasını yere atıp, ayağıyla ezip söndürdükten sonra, izmaritini alıp az ilerimizdeki çöp kutusuna attı. “Forbes Caddesi’nde kendime bot almayı düşünüyorum.” dedi, “Benimle gelir misin?”
“Olur,” dedim, “ya sen zaten ayakkabıcı değil miydin?”
“Ayakkabıcıyım, ama ben Zenne -kadın ayakkabısı- yapıyorum.”
“Eşim bizim kalfanın kız kardeşi. Aramızı o yaptı. Benim çalışkanlığım, dürüstlüğüm hoşuna gitmiş. Bir gün benimle konuştu. ‘Bak Şirin,’ dedi, ‘seni sevdim, güçlüsün, kuvvetlisin, taşı sıksan suyunu çıkarırsın, en önemlisi de dürüstsün. Benim bir kız kardeşim var. Hani birkaç kez bana sefertasıyla yemek getirmişti ya.” ‘Ha hatırladım,’ dedim. ‘Seni sordu bana. Demek ki beğenmiş seni. Oturun, konuşun aranızda.’ dedi bana. Oturup konuştuk. On beş yıldır da evliyiz. Bir oğlum ve bir de kızım var. Eşimi ve kızımı taksiye binerlerken görmüştün zaten.”
“Evet, gördüm.”
Önce vitrindeki botlara baktık, sonra diğer modellere. Kapıyı ittirip girdik içeriye. Tezgâhtar dibimize kadar yanaşarak:
“Hoş geldiniz,” dedi.
“Hoş bulduk,” dedik ikimiz de aynı anda.
“Bot bakacaktık.”
Eliyle gösterdi.
“Mağazamızın şu bölümü uzun ve kısa bot bölümüdür,” dedi, “siz bakın, beğendiğiniz takdirde fiyat konusunda gerekli kolaylığı yaparız size,” diyerek tekrar kapıya yöneldi.
Botlar; renk renk, çeşit çeşitti.
“Kapitalizm böyle bir şey işte; kafanı karıştırıp sattırıyor,” dedim.
“Ben Zenne ayakkabıcısıyım,” dedi Şırno, “anlamam kapitalizmden…”
Botları denemeye başlamıştı. “Ya Şırno,” dedim, “sen botu ne yapacaksın bu İzmir’de? Kar yok, çok soğuğu ve ayazı da yok. “
“Arada dostlarla ava ve dağ gezintilerine çıkıyoruz ya, ihtiyaç ondan.”
“O zaman yarım bot al,” dedim, “bunları denemeyi bırak.”
“Tamam, kızma,” diyerek kısa botların sergilendiği alana geçtik.
Botları görünce:
“Haklısın galiba,” dedi.
“Galibası fazla,” dedim.
Bir botu denedi. Beğendi.
“Bunu alıyorum,” dedi.
“Biraz boşluk var sanki?” dedim.
“Bilerek, her zaman bir numara büyük alıyorum.” dedi.
“Niye ki?”
“Biliyorsun biz Ağrı’dan geldik İzmir’e. Kalabalık bir aileydik. Babamın tek maaşı ihtiyaçlarımızı almaya yetmiyordu.” dedi. Sonra yüzüme bakarak:
“Hatırlıyor musun, Ali Fuat Cebesoy İlkokulu’na yoksul çocuklar için giyecek gönderirlerdi. Ben, okula yamalı pantolon ve yırtık ayakkabı ile gidip geliyordum. Müdür kimseye çaktırmadan beni odasına götürdü, bir çift potin tutuşturdu elime. ‘Bunları bir dene oğlum.’ dedi. Ömrümde gördüğüm en güzel ayakkabıydı. Işıl ışıl parlıyordu. Bayıldım. Giydim hemen, ama bir numara küçük geldi ayağıma, önü vuruyordu. Ön ayak parmaklarımı azıcık büzünce oldu. Ve ben bir yıl boyunca böyle giydim o potinleri. O gün bugündür hep bir numara büyük giyerim ayakkabılarımı. Varsın ayağımdan çıksın, yeter ki vurmasın.” dedi.
Ne diyeceğimi şaşırmıştım. Kendimi öyle kötü hissediyordum ki, bir Şırno’ya baktım, bir ayağındaki kısa bota. İçim titredi. Şırno’nun boynuna sarılıp ağlamaya başladım.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Zehra
Toprak Kokusu
On Çocuktuk
Duvar Yazılaması
Kömürcü
Bir Ayrılık Şarkısı
Babam, Üç Amcam ve Halama
Acı Esintiler
Acı Acı Güldük

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sahile Vuran Kelebek
Kömür Gözler
Balik ve Melisa
Anamdan İnciler/ Anamın Entarisi
Yeni Bir Gün, Yeni Bir Umuttu Onun İçin…
Bir Gün Mutlaka!
Böcek
Anamdan İnciler/ Topal Fayansçı
Anamdan İnciler/ Azrail Sorarsa
Küçük Oğul

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Yanım Eksik Kalır [Şiir]
Alıp Getirmeli Seni Bana [Şiir]
Göğü Kucaklamak [Şiir]
İnadım İnad İşte... [Şiir]
Susturamam [Şiir]
Sana Koşarken [Şiir]
Yapayalnız Bir Başıma [Şiir]
Resmine Baktıkça [Şiir]
Bu Gece... [Şiir]
Sırası Mıydı? [Şiir]


Necmettin Yalcinkaya kimdir?

1960Sarıkamış doğumlu. 1977-78 İzmir Namık Kemal Lisesi Edebiyat mezunu. Ozan Yayıncılıktan 12 Eylül’de Çok Güldük Netekim! Mendil Sen Kokuyordu ve Stres Bileziği ve On Çocuktuk Anı/Öykü. Çeşitli dergi ve sitelerde öykü, şiir yazarlığı. Ayrıca Edebiyatbahcesi. net sitesinin kurucu emekçisiyim. Yürüyüş, sinema, tiyatro ve olta balıkçılığı hobilerim var. Yazmayı ve okumayı seviyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Tolstoy,Ahmed Arif, Nazim hikmet, Cengiz aymatov,


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Necmettin Yalcinkaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.