..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
640K bellek herkese yetmelidir. -Bill Gates, 1981
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > ESRA BAYKAL




17 Mart 2003
Nefesimi keseceksin biliyorum!  
ESRA BAYKAL
Aslında hepimiz aynıyız, sorun içimizdeki şeytani fısıltı!


:GJBF:
Herkesin içinde var ki! Duyunca mı bozuldunuz?

Ben yalnızlığını ve kendinden daha fazla kimseyi sevemeyeceğini sindirmiş birisiyim. Ömrün geçen her saniyesinde kendi içimdeki özle yüzleşiyorum. Özüm terbiyesiz çıktı. Elimden birşey gelmez, ne yapabilirim ki, terbiyesiz çıktı özüm. Aradım yüz yıllarca, nasıl biriyim, neleri severim, nasıl insanlardan hoşlanırım diye. Sonunda dönüp baktığımda, insanlığa karşı içimde tükenmez bir sevgi olduğunu, ciddi anlamda toleranslı olduğumu, affedici olduğumu öğrendim. Ben kolay kırılıp, 5 saniye içinde , bir tek güzel sözle, içimdeki kızgınlığı imha edebiliyordum. Kin kelimesi benim lugatımda yoktu. Ama bunun tek bir nedeni olduğunu öğrendiğim gün daha da rahatladım. Baktım ki, aslında ben, benden başkasını pek de sevmiyordum. Yani aslında, tolerans dediğim şey, özünde umursamamaktı. Ben kendime öylesine değer veriyordum ki, bir yerlerde unutuveriyordum kızgınlığımı, sırf bana kalıcı zarar vermesin diye. Diyorum ya, özümü aradım, özüm terbiyesiz çıktı. Mesela daha ağzı bozuk ve daha umarsız yaşamaya başladım.
Mesela artık sadakat kavramının, insan doğasına aykırılığını kabul ettim. Mesela artık, evliliğin bana uygun olmadığını çünkü ruhumda bir harem mantığının kol gezdiğini hissettim.
“Eğer bir insanda aradığın herşey yoksa, o zaman istediğin özelliklere sahip bir çok insanı yanında tutacaksın!” dedim kendi kendime.
Yüz yıllar boyunca tanrıcılık oynayan imparatorlar farklı mı davranıyordu ki , genetik işte benimkisi de. Kim ne diyebilir ki, kim çürütebilir ki tezimi?! Hepimiz aslında bir yerler o imparatorların torunları değil miydik?! Bedenimize girmiş olan, bilimum kan zerreleri bunu değiştirebilir miydi ki?
Harem mantığı hayatımı değiştirdi, lütfen bayalaşmayalım, düşüp kalktım demiyorum, ruhlarına sahip olmaktan bahsediyorum. Kadınların ve erkeklerin ruhlarından. Hepimiz bir yerlerde eşcinseliz de ayrıca. Bunu en maçosundan, en feministine kadar herkes bir an bile olsa hissetmiştir. Sadece karşı cinse karşı değil hislerimiz, hepimiz hemcinslerimizden hoşlanıyoruz zaman zaman. Adını koyamadığmız bir yakınlık doğuyor biz de adına dostluk falan diyoruz. Ne farkı var ki aslında bunun eşcinsellikten, ten uyumu, ruh uyumu adı ne haltsa...Eşşekler gibi sevebiliyoruz hem cinslerimizi işte...
Senle mi sorunum ne, senle bir sorunum yok, sadece anla istiyorum beni,ondan yazıyorum ya sana...Ben , aslında benden öte kimseyi deliler gibi sevemem, senin ruhuna sahip olmak istiyorum hepsi bu.İşine gelirse, biliyorum, nefesimi kesecek kadar ateşlisin, ve sen bana baktığında tüylerim ürperiyor, içimden bir sürü erorik film sahnesi geçiyor, ne fark eder ki, bu aralar arzularımı yarına erteledim, zamanım yok, seninle geçecek düşlere ve günlere. Buna şöyle bak, hormonlarımı bir süreliğine rafa kaldırdım. Gerçekten çok yoğunum, sevişmeye zamanım yok. Olsa dükkan senin :) Bliyorum acayip yakacaksın tenimi ve hatta seninle geçirdiğim gece , diğerlerinden de farklı olacak, çünkü sen başkasın, tıpkı diğerleri gibi değil mi? Ama olsun, gerçekten vaktim yok. Az önce toplantıya girmem lazımdı hatta, ben burda sana vakit ayırdım kendimi anlatıyorum, sana değer vermediğimi söyleyemezsin yani. Ama anla ne olur, ben hormonlarımı yarına erteledim gerçekten.
Ruhum mu fahişe ? Yok canım, sadece herkes kadar, ama ben direkt söyleyebiliyorum yüzleştiklerimi. Ruhum terbiyesiz benim hepsi bu... Ölümlüler gibi, ardına saklanmıyorum ağdalı sözlerin. Veya saçma sapan dogmalarla bahaneler üretmiyorum. Hepsi bu, benim ruhum terbiyesiz...
Sana bir gece ayarlayacağım söz, geleceksin ve sevişeceğiz, ama sonrasında senden sıkılabilirim. Ve bunu da sana söylerim, bana sakın beni kullandın deme sonrasında. Sadece ruhunu istiyorum teninle karışık, senden de alacaklarım var hepsi bu kadar. Tanrı’ya sor istersen, O’ da hepimizden birşeyler alarak varoluyor. Ben Tanrıcılık oynuyorum bazen . İnançlarla ve sevgiyle besleniyorum. Buna hakkım var, kendimi anlayana kadar yaptığım fedakarlıkların bedeli bunlar. Senin günahın mı ne_? Aslında tek günahın, benim varlığıma inanmadan geçirdiğin günler, benim gibi birinin varlığa olan inançsızlığın...Şimdi karşında etten, kemikten görünce şaşırıyorsun, beni boynuzlu ve kırmızı falan zannediyordun sanırım. Hepsi Hollywood saçmalığı. Tıpkı,” Kendine iyi bak” cümlesi gibi...Neyse, inanç dediğin kavram aslında seni buralara getirdi. Aslında sen kötülüğün, inancın bir parçası olduğunu anlayamadın. Şimdi karşındayım, tam istediğin, hayal ettiğin halimle...Ama yaşatacağım herşeyin de bir bedeli var. Ruhun gibi mesela, uykusuz gecelerim, yanan bedenin gibi mesela...Hepsiyle kısmen de olsa ilgileneceğim merak etme...

İnanç ve sevgiyle kal, güzel ölümlüm benim.Biliyorum nefesimi keseceksin, kimsenin daha önce yapmadığı gibi...Çünkü senin bu dünyada eşin benzerin yok değil mi?

Tutkular,
Dostun,

İçindeki ŞEYTAN!

.Eleştiriler & Yorumlar

:: İlk kutlama cesaretine...
Gönderen: Funda Bilgili / İZMİR/Türkiye
16 Mayıs 2005
Hepimiz zaman zaman kendimizle konuşur, yoğun iç hesaplaşmalar yaşarız. Sorgularız, yargılarız ve ondan sonra da en kolay olanı yapar, affederiz kendimizi. Hatta daha da ileri gidip, unuturuz kendi kendimizle konuştuğumuz o saatleri. Bu çok özel zaman dilimini bırak kendinle, başkalarıyla paylaşabilmek cesaret ister. Ve bunu gösterebilen de çok azdır. Yanlış anlama, sadece başkalarından çekinmek adına değil, en önemli korkumuz kendimizle yüzleşmektir. Eminim bu satırları okuyan pek çok insan kendine karşı dürüst olabilse, kendinden çok şey bulacaktır. Çok hem de çok sevdim ben kalemini ve özgür kelimelerini. Sevgiler İzmir'den..

:: sevdim...
Gönderen: zeki / İzmir
9 Eylül 2003
Öncelikle teşekkür borçluyum sana... henüz 3 günlük üyeliğim de, burada olduğum günlerden fazla okuduğum yazılarının sayısı... Edebi yönden bir yorum yazamam çünkü edebi değil satırların ve öyle bir kaygıları da yok sanırım. Bir çesit beyin masturbasyonu yapıyorsun yazarken, umarım zevk alıyorsundur çünkü ben okurken alıyorum..... kendini kendinden sakladığını unutup, başkalarında kendini bulmaya çalışanlara.....

:: Ya süper bir yazı esra!!
Gönderen: senem özgen / istanbul
11 Temmuz 2003
Bir kadın ruhu bu kadar mı iyi anlatılır. Sona gelmiş, artık delirme noktasında bir dişi varlığın ruhu. Dediğin gibi aslında "Ruhum terbiyesiz benim hepsi bu... Ölümlüler gibi, ardına saklanmıyorum ağdalı sözlerin. Veya saçma sapan dogmalarla bahaneler üretmiyorum. Hepsi bu, benim ruhum terbiyesiz..." Öpüyorum seni

:: Bu yazıyı neden her okuduğumda işte budur diyorum
Gönderen: BİNNUR EDİSAN / Ankara
30 Nisan 2003
Çok seviyorum bu yazını, sıkıldıkça canım bişey okumak istedikçe okuyorum ..çok güzel yazdığına dair yorum neden yapmamışım ki:) Öpüyorum seni. Binnur

:: Mahkeme-i Kübra
Gönderen: Gültekin BAYIR / İstanbul
22 Nisan 2003
Yargılama var diyebiliriz ama aslında yargısız bir infaz gibi. Yargıç da kendinsin savcıda avukata ihtiyaç yok tabi. Kendini kötü hissetmelere panzehir bi terbiyesizlik yaftası yapıştır kendine. Sanki kendini affetmek için uydurulmuş yaramaz çocuk maduru yeni yetme bir öğretmen gibi öfke yerine felsefe saçan. Hani şu saçlarında kuş yuvası olan erkek çocuklarına insat edilenlerden yaramazklıklardan.(halbuki oğlanın ne suçu var cam kırılgan bi materyal) Yeterince vaktin olsa sevişir misin bilmiyorum ama ; eğer sahip olsan yeteri kadar zamana sırf kendini değil koca bir ülkeyi arıtabilecek kadar arsız mazur görme yeteneğini ve yine sanırım ilk defa olsa gerek kendin için kullanma isteğini algıladım bu malzemeyi. Hemde elini korkak alıştırmamış bir berberin makas şakırtıları gibi ustaca manevralar eşliğinde. Ya saçmalıyorum ben iyiden iyiye ; ya da haklıyım da konu kendiliğnden saçma sapan. Bağışla noolur alkol alamadım ; Yürüyüşe çıktık oksijen kafası !!! Affet...

:: bu bir kaçış
Gönderen: HÜSEYİN ÇALIŞKANER / istanbul
5 Nisan 2003
hocam bilmiyorum ama bu kadar nihilist ve bu kadar satanist olmak zorundamıydın,içimizdeki bu tanrıdan bu kadar kaçışın neden anlayamadım.kendi yarattığı gerçeklerden kaçan bir tanrı gördün mü? öyle olsadı o tanrının tanrılığı nerde kalırdı? bu kaçışla bizim tanrılığımız nerde kalır?ama temelinde kokusuz insanın suratına tokat gibi inen bir yazı.ama bir tek eksik var umut yok.umut nerede?

:: fark
Gönderen: serdar / ankara
25 Mart 2003
iyi bir yazarla; olamayan yazar arasındaki fark bu sanırım, kadın olan ve fahişe olan... ne yazık ki bu yazıdan ikisi de çıkmıyor. sadece ıkınıyor. nefesi kesilene kadar ıkınmaya devam dahi etmiş.

:: Kırmızı
Gönderen: Kenan Kuli / istanbul/Kenya
19 Mart 2003
Yani Kırmızı Başlık ..Kırmızı başlıklı kız ..o kurabiyeler bayatlamadan götür güzelim..kadın hastalıktan kurtuludu açlıktan ölecek..oyalanma yolda hadeee

:: esra!...
Gönderen: ayşegül engin / istanbul
18 Mart 2003
sen adam olmazsın:))

:: Başlık önemli; var mı bu sitede değişik bir isiml
Gönderen: nida / istanbul
18 Mart 2003
Yazın çok güzel. Ve kendine iyi bak, safsatasında dört duvardan sıkılan... Sokağa atan kendini, yanlış anlama... Fahişe demedim. Kendini asfaltlara salan, yağmur müptelası, ne bileyim deli belki de.... Akıllı satırlar yazan. Yada, haşa!!!! Şeyyyyy tan mı? Hadi len.... Derler adama. Adam kafasını vurmuş kurnaya. Kurna kan dolu. Aynaya bakmış, dinen yok. şelale kanlar ve diğer arzular. Serçe parmağı denize değmiş. Ne alâka, es. Uysallaştıramadığın deli taylar gibi, ama sakın güneşe bakma. Güneş acıtır, gölgesinde saklandığın buzlar erir, ıslanırsın... Kaybolursun da... Niye mi? Noktaların muhtarıyım, ondan...... Sen ıslanmamışlığınla gezin, ben ay ışığının peşinde. Yarış tam burada başlıyor, damalı bayrak havada. Hadi! Hadi! Koş!... Bedenlerin dili..... Noksan, ağıraksak. Koş! Üç adım geridesin, çocuğun gamzesinden. Gülse fırtınalar kopar, boğulursun.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yüzleşme kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kendinize Yaşadığınızı Hissettirin
Merhaba, Tanışalım; Ben Senin Annenim.
Yaşam Öyküsü
Büyü Artık
Aslında Çok Yalnızız
Gecenin Karanlık Yüzü
Ölüm ve Şehvet
Biz Öfkemizle Yarattık Bu Düzeni
Zamanın kapıları kapanacak bir gün!
Bu Benim Yalnızlığımın Tarihi

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Size Aşık Olabilir Miyim?
Bugün Seni Her Zamankinden Çok Özledim
Korkak Erkeklerden Sıkıldım
Aşk, askerlik, erkekler...
Her Sabah Aynı Adamla Uyanmak...
Kadın Olmanın En Güzel Tarafı Erkeklerdir
Red Kid
Korkak Erkeklerden Sıkıldım - 2
Bir gün size ahlak-sız bir teklifle geleceğim...
Sizin hiç sıfır kilometre sevdanız oldu mu?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Gelme Bu Gece [Şiir]
Nehir, Deniz, Sen vs. [Şiir]
Aşkı Küstürdük! [Şiir]
Bir Islık [Şiir]
Aşktan Korkan Adam [Roman]
Kurtlar Vadisi [Eleştiri]
İlk Gece Birlikte Olmayacak Hatun Aranıyor [Eleştiri]
Sevmedende Olur Diyorlar! [Eleştiri]
Benim Kocam Ab"ye Karşı [Eleştiri]
Reklamcılar ve Topluma Ettikleri [Eleştiri]


ESRA BAYKAL kimdir?

Arıza hallerin dışa vurumu

Etkilendiği Yazarlar:
Ahmet Altan,Murathan Mungan, Sait Faik, Alain De Paton


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.