"Bir kitabın kaderi okuyanın zekasına bağlıdır." -Latin Atasözü |
|
||||||||||
|
Geçenlerde, bir hafta boyunca yatıda misafirimiz vardı. Misafir deyip geçmeyin, öyle bildiğiniz misafirlerden değildi. Zor memnun olan, ev halkını ayağında döndüren, nazlı, müşkülpesent biri. Sizin anlayacağınız ağır bir misafir. Bir hafta boyunca, ayağında döndüm durdum. Yalnız ben mi? Eşim de benimle beraber koşuşturup durdu . Ama iyi oldu ona. Misafir geldiğinde, hiç kalkmazdı yerinden. Sanki misafirle yarış edermiş gibi, misafirle birlikte kendine de hizmet ettirirdi. Bu ağır misafir Hanya’yı Konya’yı gösterdi eşime. Kendisine bir güzel hizmet ettirdi. Böylece eşim anlamış oldu, misafire nasıl hizmet edilirmiş. Bir akşam bile, “ Kâmuran ! Benim yeşil çayımı yap.” diyemedi. Ohhh!......” Deli deliyi görünce, sopasını bırakırmış.” Derler ya, aynen öyle işte. Kısacası, bu ağır misafiri ağırlayacağız diye karı koca at gibi koştuk bir hafta boyunca. Bir de ilk kez yatıya gelmişti bize. Akşam veya gündüz gelip gece döndüğü çok oldu da, böylesi ilk kez oluyor. O nedenle ne yedirip ne içireceğimizi şaşırdık. İnanın cumhurbaşkanı evimize gelseydi, bu ilgiyi hayatta göremezdi. Çok sevindik geldiğine ama, açıkçası eşim de ben de çok yorulduk. Yok şu yemeği sever onu yapayım, yok şu çorbayı sever onu pişireyim diye; günümün en güzel zamanlarını mutfakta geçirdim. İzleyeceğimiz tv kanalını bile, misafirimizin zevkine göre seçtik. Zaten kumanda onda. Dakika başı zırt- pırt kanal değiştiriyor. Onun sevdiği şarkıları ve şarkıcıları izledik bir hafta. Sayesinde, haftanın liste başı olan parçalarından haberdar olduk, yeni sanatçılar keşfettik. Mübarek o, hepsini biliyor. Sevdiği şarkı başlayınca, tepinip duruyor, salonda dört dönüyor onsekizlik delikanlı gibi. Bu yaşta, müziğe bu kadar ilgi duyması, doğrusu çok şaşırtıcı.Ne müzik meraklısı bir insan. Salonda, oturması için kimselere vermediğim koltuğumu bile, bu ağır misafire tahsis ettim. Arkasına, yanlarına yumuşak yastıklar yerleştirdim. Kendimse, sandalye tepsinde tünedim, tavuklar gibi. Gözüm hep üstünde. Bir şey emrederse hemen verebilmek için. Beyefendi memnun kalsın diye neredeyse karşısında tek ayak üstünde duracağım. Geliyor portakal suları, gidiyor muz, kiraz, elma gibi meyveler.Yesin, içsin diye gözünün içine bakıyoruz. Hani, memnun kalmazsa falan diye. Yattığı odanın şeklini bile değiştirdik. Yatağına ışık vurursa, uyuyamazmış – ne desem bilmem ki – sadrazam. Perdeye rağmen odaya vuran sokak lâmbasının ışığından hazretlerini korumak için, kanepeyi odanın en ücra köşesine çektik. Çok az ve beyaz ışık veren gece lâmbasında uyurmuş kendileri. Evimizde gece lâmbası falan yok. Telâşlandık. Neyse ki, yanında varmış gece lâmbası. Neymiş efendim, yalnızca o gece lâmbasının ışığı altında uyumaya alışmışmış. Ayrıca, uyuduktan sonra, evin herhangi bir odasında çıt olsa, uyanırmış. Mübarek sanki altı aylık bebek. O uyuyunca, çaresiz biz de yatağa girmek zorunda kaldık, gürültü yapmayalım diye. Tavuk gibi saat on’da, onbirde yatılmaz ki ! Ama biz yattık, misafir hatırına.Yıllardır, yatakta edecek iki lâf bulamayan eşim ve ben, bir hafta boyunca bülbül kesildik. Erken yatınca bir türlü uyku tutmadı, o nedenle konuştuk durduk. Meğer birbirimize söyleyecek ne çok sözümüz varmış. Hani filmlerde olur ya; karı koca yatağa girerler, tatlı tatlı konuşurlar, işte aynen öyle. Ayrıca , bu ağır misafir, biraz yeme özürlü gibi. Ne gibisi canım, resmen yeme özürlü. Onu yemez bunu yemez, onu sevmez bunu sevmez. Tevekkeli dal gibi vücudu. Kot pantolon ve oduncu gömleği de giydi mi erkek güzeli olup çıkıyor. Sabahları kahvaltı etmez, çorba içermiş hazret. Bir de sert peynir severmiş. Rafadan yumurtası tam üç dakika pişecekmiş. Kazara eksik veya fazla pişirirsen yemezmiş. Öyle alışmışmış. Annesi mi zamanında bunu böyle alıştırmış bilmiyorum ki. Elim ayağıma dolanıyor, pişirdiğimi beğenmeyecek, yemeyecek diye. Bir yandan da eşim iyice şaşırtıyor beni. Konuğumuzu memnun edelim diye, ha bire emirler yağdırıyor bana; şunu getir, bunu getir, şunu yap, bunu yap diye. Neymiş efendim, her sabah üç - dört çeşit çorba yapacakmışım beyefendinin kalkmasına. O da hangisini beğenirse, hangisini arzu ederse onu içecekmiş. Sanki burası beş yıldızlı otel.Yani neredeyse kızacağım artık. Çok sevdiğim biri ama, bu kadar naz da fazla artık. Sizin anlayacağınız; ağır misafiri oyalayacağız, dinlendireceğiz, eğlendireceğiz diye yapmadığımız şaklabanlıklar kalmadı. Evde canı sıkılıyor. Gezmeye çok meraklı. Eşim alıyor onu , parklara, bahçelere götürüyor. Nereye götürsün başka ! Küçücük kasabamızda ağır misafirimizi götürecek doğru dürüst bir yer mi var ! Yok ki diskotek falan, götürelim . Zaten gittiği yerde de hemen sıkılıyor. Bir gün, otel olarak kullanılan bir konağa götürdü eşim.Yarım saat sonra geldiler. Meyve suyunu içer içmez, tutturmuş “ gidelim ” diye. Derken bir hafta sonra ağır misafirimiz gitti. O gidince, elimiz kolumuz boşalmış, ağır yükten kurtulmuş gibi oldu. Sonra da sıkılmaya başladık. Meğer bizi ne kadar meşgul ediyormuş ve meğer ona ne kadar alışmışız. Yatma vakti gelince eşim dedi ki : ” Çocuğu anne sütünden ayıralım diye, annesinden de ayırdık bir hafta. Şimdi bize alıştı, o nedenle gece uyanınca bizi aramasın, “ Dedeeeee, anneanneeeeee ! ” diye tutturmasın. Ertesi sabah erkenden kızım aradı. ” Anneciğim ! Enes dün gece çok güzel uyudu. Gece bir ara uyandı ama, beni hiç emmek istemedi. Memeyi bıraktı artık. İyi ki bir haftalığına size bırakmışız. Yoruldunuz ama, sayenizde memeden ayrıldı.” Dedi. Ağır misafirimiz olan onbeş aylık torunum Enes, artık annesini emmiyor. Daha da mı emecek! Neredeyse birbuçuk yaşına giriyor. Eşşek kadar oldu kerata. Doğduğu günki hali gözümün önüne gelince, şimdi kendisini askere gidecek kadar büyümüş görüyorum. Bakmayın şikâyet ediyormuşum gibi yazdığıma; böyle ağır misafir dostlar başına.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |