..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızlık güzel birşey, ama birilerinin yanınıza gelip yalnızlığın güzel birşey olduğunu söylemesi gerekir. -Balzac
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Kâmuran Esen




22 Haziran 2003
Ağır Misafir  
Böyle misafir dostlar başına.

Kâmuran Esen


İnanın cumhurbaşkanı evimize gelseydi, bu ilgiyi hayatta göremezdi.


:GHDE:



Geçenlerde, bir hafta boyunca yatıda misafirimiz vardı. Misafir deyip geçmeyin, öyle bildiğiniz misafirlerden değildi. Zor memnun olan, ev halkını ayağında döndüren, nazlı, müşkülpesent biri. Sizin anlayacağınız ağır bir misafir.

Bir hafta boyunca, ayağında döndüm durdum. Yalnız ben mi? Eşim de benimle beraber koşuşturup durdu . Ama iyi oldu ona. Misafir geldiğinde, hiç kalkmazdı yerinden. Sanki misafirle yarış edermiş gibi, misafirle birlikte kendine de hizmet ettirirdi. Bu ağır misafir Hanya’yı Konya’yı gösterdi eşime. Kendisine bir güzel hizmet ettirdi. Böylece eşim anlamış oldu, misafire nasıl hizmet edilirmiş. Bir akşam bile, “ Kâmuran ! Benim yeşil çayımı yap.” diyemedi. Ohhh!......” Deli deliyi görünce, sopasını bırakırmış.” Derler ya, aynen öyle işte.

Kısacası, bu ağır misafiri ağırlayacağız diye karı koca at gibi koştuk bir hafta boyunca. Bir de ilk kez yatıya gelmişti bize. Akşam veya gündüz gelip gece döndüğü çok oldu da, böylesi ilk kez oluyor. O nedenle ne yedirip ne içireceğimizi şaşırdık. İnanın cumhurbaşkanı evimize gelseydi, bu ilgiyi hayatta göremezdi. Çok sevindik geldiğine ama, açıkçası eşim de ben de çok yorulduk.

Yok şu yemeği sever onu yapayım, yok şu çorbayı sever onu pişireyim diye; günümün en güzel zamanlarını mutfakta geçirdim. İzleyeceğimiz tv kanalını bile, misafirimizin zevkine göre seçtik. Zaten kumanda onda. Dakika başı zırt- pırt kanal değiştiriyor. Onun sevdiği şarkıları ve şarkıcıları izledik bir hafta. Sayesinde, haftanın liste başı olan parçalarından haberdar olduk, yeni sanatçılar keşfettik. Mübarek o, hepsini biliyor. Sevdiği şarkı başlayınca, tepinip duruyor, salonda dört dönüyor onsekizlik delikanlı gibi. Bu yaşta, müziğe bu kadar ilgi duyması, doğrusu çok şaşırtıcı.Ne müzik meraklısı bir insan.

Salonda, oturması için kimselere vermediğim koltuğumu bile, bu ağır misafire tahsis ettim. Arkasına, yanlarına yumuşak yastıklar yerleştirdim. Kendimse, sandalye tepsinde tünedim, tavuklar gibi. Gözüm hep üstünde. Bir şey emrederse hemen verebilmek için. Beyefendi memnun kalsın diye neredeyse karşısında tek ayak üstünde duracağım. Geliyor portakal suları, gidiyor muz, kiraz, elma gibi meyveler.Yesin, içsin diye gözünün içine bakıyoruz. Hani, memnun kalmazsa falan diye.

Yattığı odanın şeklini bile değiştirdik. Yatağına ışık vurursa, uyuyamazmış – ne desem bilmem ki – sadrazam. Perdeye rağmen odaya vuran sokak lâmbasının ışığından hazretlerini korumak için, kanepeyi odanın en ücra köşesine çektik. Çok az ve beyaz ışık veren gece lâmbasında uyurmuş kendileri. Evimizde gece lâmbası falan yok. Telâşlandık. Neyse ki, yanında varmış gece lâmbası. Neymiş efendim, yalnızca o gece lâmbasının ışığı altında uyumaya alışmışmış. Ayrıca, uyuduktan sonra, evin herhangi bir odasında çıt olsa, uyanırmış. Mübarek sanki altı aylık bebek.

O uyuyunca, çaresiz biz de yatağa girmek zorunda kaldık, gürültü yapmayalım diye. Tavuk gibi saat on’da, onbirde yatılmaz ki ! Ama biz yattık, misafir hatırına.Yıllardır, yatakta edecek iki lâf bulamayan eşim ve ben, bir hafta boyunca bülbül kesildik. Erken yatınca bir türlü uyku tutmadı, o nedenle konuştuk durduk. Meğer birbirimize söyleyecek ne çok sözümüz varmış. Hani filmlerde olur ya; karı koca yatağa girerler, tatlı tatlı konuşurlar, işte aynen öyle.

Ayrıca , bu ağır misafir, biraz yeme özürlü gibi. Ne gibisi canım, resmen yeme özürlü. Onu yemez bunu yemez, onu sevmez bunu sevmez. Tevekkeli dal gibi vücudu. Kot pantolon ve oduncu gömleği de giydi mi erkek güzeli olup çıkıyor. Sabahları kahvaltı etmez, çorba içermiş hazret. Bir de sert peynir severmiş. Rafadan yumurtası tam üç dakika pişecekmiş. Kazara eksik veya fazla pişirirsen yemezmiş. Öyle alışmışmış. Annesi mi zamanında bunu böyle alıştırmış bilmiyorum ki.

Elim ayağıma dolanıyor, pişirdiğimi beğenmeyecek, yemeyecek diye. Bir yandan da eşim iyice şaşırtıyor beni. Konuğumuzu memnun edelim diye, ha bire emirler yağdırıyor bana; şunu getir, bunu getir, şunu yap, bunu yap diye. Neymiş efendim, her sabah üç - dört çeşit çorba yapacakmışım beyefendinin kalkmasına. O da hangisini beğenirse, hangisini arzu ederse onu içecekmiş. Sanki burası beş yıldızlı otel.Yani neredeyse kızacağım artık. Çok sevdiğim biri ama, bu kadar naz da fazla artık.

Sizin anlayacağınız; ağır misafiri oyalayacağız, dinlendireceğiz, eğlendireceğiz diye yapmadığımız şaklabanlıklar kalmadı. Evde canı sıkılıyor. Gezmeye çok meraklı. Eşim alıyor onu , parklara, bahçelere götürüyor. Nereye götürsün başka ! Küçücük kasabamızda ağır misafirimizi götürecek doğru dürüst bir yer mi var ! Yok ki diskotek falan, götürelim . Zaten gittiği yerde de hemen sıkılıyor. Bir gün, otel olarak kullanılan bir konağa götürdü eşim.Yarım saat sonra geldiler. Meyve suyunu içer içmez, tutturmuş “ gidelim ” diye.

Derken bir hafta sonra ağır misafirimiz gitti. O gidince, elimiz kolumuz boşalmış, ağır yükten kurtulmuş gibi oldu. Sonra da sıkılmaya başladık. Meğer bizi ne kadar meşgul ediyormuş ve meğer ona ne kadar alışmışız.

Yatma vakti gelince eşim dedi ki : ” Çocuğu anne sütünden ayıralım diye, annesinden de ayırdık bir hafta. Şimdi bize alıştı, o nedenle gece uyanınca bizi aramasın, “ Dedeeeee, anneanneeeeee ! ” diye tutturmasın.

Ertesi sabah erkenden kızım aradı. ” Anneciğim ! Enes dün gece çok güzel uyudu. Gece bir ara uyandı ama, beni hiç emmek istemedi. Memeyi bıraktı artık. İyi ki bir haftalığına size bırakmışız. Yoruldunuz ama, sayenizde memeden ayrıldı.” Dedi.

Ağır misafirimiz olan onbeş aylık torunum Enes, artık annesini emmiyor. Daha da mı emecek! Neredeyse birbuçuk yaşına giriyor. Eşşek kadar oldu kerata. Doğduğu günki hali gözümün önüne gelince, şimdi kendisini askere gidecek kadar büyümüş görüyorum.

Bakmayın şikâyet ediyormuşum gibi yazdığıma; böyle ağır misafir dostlar başına.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Harikasınız !
Gönderen: OLCAY AYDIN / İstanbul/Türkiye
16 Eylül 2007
Böyle ağır misafire can kurban. Sn.Kamuran Esen, yazınızı büyük bir keyifle okudum. Ağır misafirinize tüm sevdikleriyle sağlık, mutluluklar diliyorum.

:: harikasınız
Gönderen: Çilem yatarkalkmaz / Ankara/Türkiye
13 Ocak 2007
yeni katıldım aranıza ve harkasınız bede birşeyler karalıyorum şimdi sizi okuyunca bunlaın karalama olduğunu grdüm ama inanın ilham verdiniz. Sizi tanıdığıma ve okuduğuma çok sevindim iyi çalışmalr

:: Bu filmi seyrettim ben :)
Gönderen: Mustafa SAVAŞ / Ankara/Türkiye
22 Ocak 2006
Merhaba Kâmuran Hanım, çok izleyip de hiç usanmadığım, her seferinde gülmemi tutamadığım Türk filmleri gibiydi yazınız. Ben bu filmi o kadar çok izledim ki! Yalnız benim izlediklerimde başrol oyuncusu bir bayandı. Nazlı mı nazlı, sormayın gitsin... Kendi anne babamı tanıyamadım desem yeridir. Hoş, beni seyreden biri olsa o da beni tanıyamazdı herhalde ama o başka! Bizim misafir daha bir sık gelir sağolsun. Ama dediğiniz gibi; Dostla başına!

:: :)
Gönderen: Derya Çölkesen / Ankara/Türkiye
6 Ocak 2006
Bu şekilde sonuçlanacağını hiç tahmin etmezdim. Çok güzeldi gerçekten. Tebrik ederim :)

:: Harika bir anlatım, güzel bir anı...
Gönderen: Mehmet Atılgan / Kırşehir/Türkiye
26 Mart 2005
Elinize, yüreğinize, beyninize sağlık Kâmuran Hanım. Tüm yazılarınızda olduğu gibi yine yaşamın bir kesitini tüm çıplaklığıyla, duruluğuyla ve tüm samimiyetinizle kaleme almışınız. Çok Çok kutluyorum. Sevgiyle kalın...

:: Böyle ev sahibine can kurban
Gönderen: Mehmet Atılgan / Kırşehir/Türkiye
26 Mart 2005
Böyle ev sahibini bulsak da biz de konuk olsak. 1 hafta değil, birkaç saat bile yeter... Mükemmel bir ev sahibi, misafir öyküsü... Tebrikler... Tebrikler...

:: YUREGINE, KALEMINE SAGLIK ABLACIGIM
Gönderen: Murat / İstanbul/Türkiye
12 Şubat 2005
Yüreğinize, kaleminize sağlık. Ne de güzel anlatmışsınız bebekliği. İnsan doğuyor ama öyle doğduğu gibi kalamıyor ne yazık ki. Sizin sayenizde, bebekliğimi anımsadım. Anneannemlerin evinde geçirdiğim çocukluk yıllarımı ve onların beni ilkokul yıllarımın sonuna kadar ne zahmetlerle; ama severek büyüttüklerini anımsadım. Teşekkürler Kamuran Abla! ( Affınıza sığınarak böyle diyorum, umarım bir sakıncası yoktur ) Ayrıca, yazdığım öykülerime teveccüh gösterip, yapmış olduğunuz yapıcı eleştirileriniz için de teşekkür ederim...Enes’i benim için yanaklarından öpün. Sağlıcakla Kalın...

:: Selam yüreğinize..
Gönderen: Uğur Deniz ÜLKEGÜL / Karabük/Türkiye
27 Aralık 2004
Çok hoştu...Benimde büyük oğlumun adı Enes..Eh bizim ki biraz büyüdü..On Bir yaşına bastı..Ama hala on bir aylık gibi görünüyor gözüme... Çocukların en sevdiğim yanı ne biliyor musunuz Kamuran hanım...En kirli hallerinde bile..Hani eli yüzü çamur içinde eve gelirler ya bazen..O görüntülerinde bile, büyüklerden daha temiz görünüyorlar..Keşke çocukluğumuza dönebilecek kadar güçlü olabilseydik..Sevgiyle kalın..

:: Enes'i mıncırın benim için:)
Gönderen: Mehmet / aydın/nazilli
12 Ağustos 2003
Bir yandan şaşkınlık bir yandan imrenme yaşadım.Umarım bende bu günleri görürüm...Sevgiler Enes'e tabi size de...

:: İyi ki annem okumadı!
Gönderen: Gözde Kılıç / Ankara
3 Temmuz 2003
Çok keyifli bir anlatım olmuş, iş yoğunluğunda ilaç gibi geldi. Zamanın ne kadar çabuk geçtiğini anyabilmek için bebeklere bakmamız gerekiyor demek ki. Enes ne zaman 1.5 oldu anlamadım. (Tabii bunu bir de annesine sormak lazım.)Torununuza olan sevginizi ve ondan aldığınız keyfi ne kadar güzel yansıtıyorsunuz. Neyse ki annem bunu şimdi okuyamıyor. Kesin o da isterdi. Ellerinize ve yüreğinize sağlık.

:: :)
Gönderen: Pınar Şafak / İstanbul
2 Temmuz 2003
Böyle yazmaya devam ederseniz yakında buradaki herkes bir an önce torun sahibi olmak isteyecek. Sizin çizdiğiniz dünyayı seviyorum, elinize sağlık.

:: kaç kez okudum bilmiyorum
Gönderen: Esin BURUNKAYA / Antalya
1 Temmuz 2003
Merhaba Kamuran teyze.Anlatımınız ve konunun içeriği o kadar hoşki yazıyı kaç kez okudum bilmiyorum.Ellerinize sağlık çok keyifli bir yazı olmuş.Bu arada sizin yemekleriniz o kadar lezzetli oluyor ki insanın beğenmemesi gibi bir durum söz konusu olamaz bence.Ah şimdi üzerine tereyaği kızartıp döktüğünüz o beyaz çorbadan olsada ağız tadıyla içseydik.Her alanda olduğu gibi mutfaktada çok başarılısınız.Sizi çok özledim.Herkese selam.Enes'e kucak dolusu sevgiler...

:: ENES' E SEVGİLER...
Gönderen: SERKAN / ANKARA/TÜRKİYE
26 Haziran 2003
yazının ilk başını okurken inanamadım,bunları söyleyen Kamuran teyze olamaz dedim.Sizi tanımama rağmen yazının sonunu ancak sonlara doğru tahmin edebildim.tebrikler.bu konu anca bu kadar güzel ve çekici yazılabilirdi herhal..

:: Elinize sağlık
Gönderen: Demirhan Ocak / Böblingen/Almanya
24 Haziran 2003
Merhaba, Yazınlarınız güzel ve çarpıcılar süprizlere gebe yazmak ve bu gebeliği belli etmemek gibi güzel bir yetenğiniz var. elinmize yüreğinize sağlık.

:: Aç Kapıyı Bezirgan Başı:)))
Gönderen: Tayyibe Atay / Bolu
23 Haziran 2003
Bunca anlatılır mı yani,misafirlere yapılan ikramlar!..Yarın evde ol emi!Ben geleceğim ve hafta kaçtı sahi!..Bir haftadan daha çok gün kalacağım sende Kamuran!..Ona göre ha!..Kendine ve bana iyi bak emi!Tavuk göğsü isterim..Zaten borcun vardı,hatırla!..Hasta olduğumda söz verdiğin halde yapmamıştın:)))))Selam ve sevgilerle..harikaydı!...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın gülmece (mizah) kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kiralık Evin Şartları...........
Bir Boyama Kursu Öyküsü
Ölen Kim?
Kime Niyet Kime Kısmet
Bunun Adı Ne?
Şampuan Reklâmı

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Farzederek Yaşayamazsın
Yanmayan Bir Ampulden Nasıl Mutlu Olunur
Bir Doğum Günü Öyküsü
Sen Bir Garip Çingenesin / Nene Gerek Gümüş Zurna !
Çocukluğumdaki Çerçiciler Ve Düğünler
Kadın Hastalığı
Yağmur , Güneş , Rüzgâr ve Babam
Keltepe'nin Öyküsü
Eşeği Düğüne Çağırmışlar
Bir Memleketin Dönüşüm Hikâyesi

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dönüşü Olmayan Gidiş [Şiir]
Seni Özlemenin Kitabını Yazabilirim [Şiir]
Bensiz Yaşamaya Alışacaksın [Şiir]
İşte Gidiyorsun [Şiir]
Gelseydin Eğer [Şiir]
Ne Zaman Seni Düşünsem [Şiir]
O Beklenen Hiç Gelmeyecek [Şiir]
Çek Beni İçine Bir Nefeste [Şiir]
Sığınacağım Başka Yürek Yok [Şiir]
Uykularında Sev Beni [Şiir]


Kâmuran Esen kimdir?

Okumak ve yazmak bir tutkudur benim için. Yazdıklarımı okuyucularla paylaşmak amacıyla buraya gönderiyorum. Yıllardır, yerel bir gazeteye haftalık köşe yazıyorum. Mudurnu Belediyesinde gönüllü kültür müdürü olarak çalışıyorum. Yayımlanmış Kitaplarım: -Şiirlerle Öyküler - şiir / Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yazarlar Dizisi ( 1988). . . . . . . . -Sevgi Yumağı - şiir ( 1997 ). . . . . . . . . -K. Esen'in Kaleminden Mudurnu - derleme / Mudurnu Kaymakamlığı Kültür Hizmetleri Dizisi ( 2002 ). . . . . . . . . . . -Oynatmayalım Uğurcuğum- deneme , anı / --Senfoni Yayınları ( Haziran / 2004 ) -Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüğü - Baskıya hazırlanıyor

Etkilendiği Yazarlar:
Okuduğum her yazardan veya yazıdan etkilenirim. Bende bir etki bırakmayacak, herhangi bir şey öğretmeyecek bir yazı düşünemiyorum.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.