İyi bir aşk mektubu yazmak için, neler yazacağını bilmeden oturman, kalktığında da ne yazdığını bilmemen gerekir. -Rouesseua |
|
||||||||||
|
Temiz havayı ciğerlerim patlayacak gibi olana kadar içime çektim. Doğa kokuyordu. Temiz hava ne mi kokar? Tarif edebileceğimi sanmıyorum. Şehrin pis havasına aşinayım ben. Temiz havadan başım dönmeye başladı. Yüksekteyim çok yüksekte. Ama garip... Ayağımın altında uzanan ovadaki akarsu ve ağaçlar beklediğim gibi küçücük görünmüyorlar. Hiç insan eli değmemiş buraya, eğer değmiş olsaydı çevremdeki vahşi güzellik ambarlarca mahsule yahut bina yığınlarına dönüşmüş olabilirdi. Benden başka kimsenin daha önce buraya ayak basmadığını bilmek içime hoş bir özgürlük duygusu bırakıyor. Ovayı keskin bir sınırla bitirip ufka doğru uzayan ilerideki ormanı aşarak geldim ben. Kimi zaman sık bitki örtüsünün toprağa basmaya izin vermeyen yapısı yüzünden ağaçların dallarına basarak yerden bir metre yüksekte ilerlemek zorunda kaldım. Ağaçlara oramı buramı çarpa çarpa aştım ormanı.Her ağaç bir kişilik gibi gelir mi size de. Gövdesine dokunduğunuzda teninin titrediğini hisseder misiniz? Gövdesinde toprak ananın bilgeliğini meyvelendirdiğini anlamaz mısınız? Bir yere çakılı olduklarına aldanmayın, kuşlar onlara göklerin uzak ufuklarından haber getirirler. Birisi dalını kırdığında, insanoğlunun kolu kırılmasına benzer bir feryad koyverdiğini işitmez misiniz? Ağaçları severim ben. 'Herhangi bir bitkiyi sever gibi' değil AĞAÇLARI severim. Ormanı binbir güçlükle geçtikten sonra şimdi zirvesinde olduğum dağa ulaşmak için ovada tüm gün yol almam gerekti. Bir o kadar çabayı da dağa tırmanabilmek için harcadım. Dağa tırmanıp zirveye ulaşmanın insana verdiği 'her güçlükle baş edebilirim' hissini hiç tattınız mı? Ellerim yara içinde kaldı. Her yanım ağrıyor. Ama değer doğrusu. Zirveye ulaşınca yorgunluktan bitap düşmüş bedenimi sırt üstü sonsuz göğün altına yığılırcasına bıraktım. Zirvesinde bulunduğum dağ ovayı çevreleyen diğerlerinden daha yüksek, böylelikle sağ tarafımdaki yalçın dağın bulut denizi içinde yalnız adaya benzeyen zirvesine yukarıdan bakabiliyorum. Hiç kimse yok. Kalabalıklar içinde hissetmeye çalıştığım yalnızlık duygusunun şimdi gerçeğiyle tanışıyorum. Meğer benimki kötü bir kopyadan öte bir şey değilmiş. Tüm dünyada O ve ben yalnızız sanki. Hafif-hafif esen rüzgarda güneşin batmaya yakın mavi ve kırmızının tonlarına boyadığı kullanılmış pamuk istifi gibi görünen bulutlar hızlı-hızlı akıyorlar tepemden. Dünya'nın dünüşünü, zamanın akışını hatırlatırcasına. Nereye gidiyorsanız beni de götürün. Uçan halı gibi binsem üzerinize... Siz nereye ben oraya. Kimsenin, hiçkimsenin olmadığı bir hayat sürsem. O zaman hayatın ne anlamı kalır bilmiyorum ama yalnızlığı seviyorum... Şimdilik sizinle gelmeyeceğim çünkü yattığım yerde mutluyum. Sonsuzluğu kucaklamak ister gibi kollarımı boşluğa uzatırken, ruhumun mutluluktan uçup gideceğini zannediyorum. Huzur ve mutluluk içimde dalgalanıp dururken hüngür-hüngür ağlamak istiyorum ve; Rabbim sana, beni 'var ettiğin' için teşekkür ediyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Arzu Menteşeoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |