..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Doğru şeritte olsanız bile, olduğunuz yerde kalırsanız er geç ezilirsiniz. -Will Rogers
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > ebru




31 Temmuz 2003
İçime Dönecek Yüzüm Yok...  
Bırakma Beni...

ebru


Azgın dalgalar vuruyor gönlüme... köpük köpük... bembeyaz... Sütliman olmayı bekliyorum sadece... Kafamı kaldırıp baktığımda aynaya; yeniden gülmeyi bekliyorum. Bekliyorum...


:CBDJ:
Bazen içine dönmeli insan... Kendini dinlemeli ve öyle yürümeli uzun yolları. Yolların sonunu görmese de yürümeli... Bıkmadan, usanmadan, mola vermeden hem de. Mola verdiğin anda geriye dönüp bakma ihtimalini düşünmeden yürümeli.

Oysa ne zamandır içime dönemiyorum ben. Durdum yolumda ve bakınıyorum öylece... Beni tutan bir el var bilmediğim. Azgın dalgalar vuruyor gönlüme... köpük köpük... bembeyaz... Sütliman olmayı bekliyorum sadece... Kafamı kaldırıp baktığımda aynaya; yeniden gülmeyi bekliyorum. Bekliyorum...

Dün gece bir kez daha denedim kendimle barışmayı. İçimdeki şeytanın ruhu çok zorladı beni. Sırtını dönse de, biliyorum şefkatim dağıtırdı en kara bulutları bile... Israr ettim... ömrümde etmediğim kadar ısrar ettim kendime... Üst üste soğuk sular içtim sıcak gecede... İçimdeki beni yakaladığımda kan ter içinde kalmıştı dünyaya ait bedenim. Yorulmuştum... Ağırlaşmıştım... Uykum vardı... Ama pes etmeyecektim. Vazgeçemezdim. Dinlemeliydi beni... Niçin canımı yaktığını, niçin beni yok saydığını anlamalıydım. Telefonda “bazen samimi olmuyorsun” diyene borcumdu bu en azından... Ona verilmeliydi bunun hesabı.

Daha da uysallaştı ruhum... Tüm dondurucu rüzgarları dinmişti. Köpük yoktu... Sıcacık bir bebek beşiğinde sessizce sallanıyordu sanki... Okşadım onu... Bilmediğim dillerde konuşturdum bedenimle. Kaçıp gitsin istemiyordum. Önce beni dinlemeli, sonrada bana açıklamalıydı bu anlamsız terk edişi. Evet terk etmişti beni ruhum. Beni hiç acımdan sıradanlaştırmış ve insanoğlu haline sokmuştu. Peki neden?

Uzun uzun, ama yormadan anlattım ona bana verdiği acıları. Mutsuzluğumu,,, haksız kaybedişimi... Konuşur sanmıştım; sustu... Bakmadı bile gözlerime. Akan yaşlarımı silen bir yokluk hissi duyumsadığımda anladım vazgeçişini. Hissiz parmaklarını dudaklarıma götürüp; susmamı işaret etti ve sonra nereden geldiğini bilmediğim, uğultulu, yankılanan ama içi ızdırap dolu binlerce ses doldurdu bütün odayı...

“ Yapma demiştim sana... Buna dayanamaz, bana yenik düşersin diye uyarmıştım seni. Doğrularını terk etme demiştim... Onlar olmadan oynamam bu oyunu demiştim. Sense içinden gelen hiçbir sese kulak vermeden vazgeçtin kendinden. Ne için? Ne için diyorum sana... Kaldır başını şimdi... Hadi bak bakalım o çok cesaretli bakışlarınla, hem de eskisi gibi... gözlerini hiç kaçırmadan... Beş para vermeye kıyamayacağın o sönük yüzlere karşı bile mahçup artık bakışların. Çünkü baştan aşağıya gizliliğe bürüdün hayatını. Sorulara cevap verecek durumun yok... Oyununu oynamak için sende onlara benzedin. Cesaretini kıracaktı madem oyunun; ne işin var dedim, gene dinlemedin beni... At gözlüğü hiç yakışmadı sana ama, hep burnunun dikine gitmekti tüm ısrarın. Yaşadıklarını koy önüne... Anları canlandır gözbebeklerinin en derinlerinde... Heyecanların vardı hani... Umutların... Yarını düşlemekle geçerdi geceleri uykuya gönderdiğin varlığım... Beni çeşitli düşlerin içine sokar, kimi zaman çok mutlu bir anne, kimi zaman başarılı bir iş kadını ve hatta pamuklar içinde nineler olurdum torunlarıyla kucak kucağa... Eğlenirdik uyumadan önce seninle... Özgürdük ikimizde göğü yaran kuşlar kadar. Uyuduğunda üstün açılmışsa diye korkarak bazen bedenine dönerdim. Bedenin o huzur dolu gülümseyişini nasıl özlüyorum bir bilsen...

Hatırlıyor musun tüm bunları... Hala içini ısıtıyor değil mi geçmiş gecelerimiz... Oysa sen hepsini bile bile terk ettin... Kendi zincirini kendin vurdun bileklerine... İnan kınamamaya çalıştım seni... anlam vermeye çalıştım vazgeçişlerine... Yanında olmak için gayret sarf etmedim sanma. En büyük düşmanım olan karabasanlarla çok boğuştum ilk günler... Onlarınsa vazgeçmeye hiç niyetleri yoktu. Zincirlerinle dosttu onlar. Mıknatısın demiri çekmesi gibiydi ilişkileri. Onlar durdukça o incecik bileklerinde vazgeçmeye de niyetleri yoktu... Sana sessiz geceler vermek adına savaştım durdum zincirin her bir halkasının dostuyla... Ama yenildim... Ben tektim... Beni sen tek bırakmıştın hem de... Aldırmamaya çalışsam da terk edişine, yalnızlık beni de yormuştu. Gücüm yavaş yavaş tükenmiş, bu gücü benden aldığın için sana içten içe kin duymaya bile başlamıştım. Karabasanlarla didişmeyi bıraktım sonraları. Hani belki korkuyla uyanan gözlerin mani olur diye sana... Ama ne inatmışsın... Vazgeçmedin... Bu senin tercihindi tabi. Yapacak hiçbir şeyim yoktu. Benle değil de, onlarla olmayı seçiyordun açıkça... Bense tamamen vazgeçtim senin yerine... O çok değer verdiğin “aşk” a yenik düşmüştüm. Savaş sonrası her yenilen gibi en büyük ganimetimi (yani bedenini) bırakmak düşerdi bana. O günden sonra hiç yaklaşmadım sana. Karabasanların gecelerini paylaşmasını kıskanarak, ama yüzündeki sızıya içim acıyarak uzaklardan seyrettim seni... Beni çağırmanı bekledim belki de; bilmiyorum...

Ve işte geldim... Küste olsam, dönmeme yeminleri etsem de buradayım... Et tırnaktan ayrılamıyor hakikaten. Vazgeçen varlığın, yeminlerini bozmak için fırsat arıyor. Ama rüyalarından uzaktayken çok düşündüm. İki varlık olmak zor bedende. Biri varsa diğerine yer yok... Eğer sevdan bu kadar büyükse, benim varlığım hala “vazgeçiş” olarak kalabilir. Birini tercih etmeli ve tercih etmediğini özlememelisin. Buna sen karar vermeli, bunu anlamalısın...

İyice düşün ve anla... Terk eden kim... Suçlamadan önce bunu düşün... Ve tercih ettiğin ben değilsem eğer, beni çağırma... Ne zamanki zincirlerini çıkarmaya karar verirsin, o zaman sen gel demeden ben döneceğim... İçinde olmasam da asla terk etmiş değilim. Yokum, ama izliyorum”

.Eleştiriler & Yorumlar

:: bana da öğretsene..
Gönderen: Meryem Uçar Kayalı / izmir
18 Kasım 2003
vazgeçmeyi, vazgeçişleri içine sindirmeyi.. yaşamaya devam edebilmeyi, becerilebilirse eğer, kaybolmadan, vazgeçiş ve vazgeçilişlerden sonra gülerek yaşamaya devam edebilmeyi.. beni fena halde içine çekti bu gece okuduğum yazıların sevgili ebru.. hepsine birden birşeyler yazabilmek isterdim ama yüreğimde o kadar kelime yok sanırım şimdilerde.. yazılarına beynim ile birşeyler yazmak ise; haksızlık olurdu diye düşünüyorum.. neyse.. bugün biraz efkarlıyım sanırım... yüreğine ve kalemine sağlık.. sevgilerimle Meryem




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yüzleşme kümesinde bulunan diğer yazıları...
Satıyorum!
Kandırmaca
sevgi oyuncağı
karanlığa uyanış
Hadi Kımılda

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Babam' A
Bilemedin Sevgili!
Gülen Gözlerimi Geri Verebilir misin?
sana olan sevgim, utandırıyor beni yıldızlara karşı
ilk sevdiğim gibisin bu akşam
açılmamış mektuplarım-1
yasak aşk
Seni Hala Seviyorum
açılmamış mektuplarım-3
Vazgeçtim


ebru kimdir?

okundukça anlaşılacak olmak çok onur verici. . .

Etkilendiği Yazarlar:
hayat


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ebru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.