..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir insan bir kaplanı öldürmek istediğinde buna spor diyor, kaplan onu öldürmek istediğinde buna vahşet diyor. -Bernard Shaw
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Nilay Aksu




27 Mart 2004
Gecikmiş Papatyalar  
Nilay Aksu
Bak bunu sana pek söylemezdim ama, çok güzeldin, çok güzel... Dipdiri ve yumuşacık. Sana baktıkça kendi bedenimden iğreniyordum ben ve sana ayak uyduramadığımdandı bütün huysuzluğum.


:BFHI:

Gösterişten uzak bir çiçek olmalıydı alacağı. Papatyaları severdi o. Bir kucak dolusu papatya götürdü ona bu Pazar sabahı. Mutlu muydu, mutsuz muydu, kimbilir? Papatyalarla süsledi ve sıvazladı toprağını… Oysa o Pazar sabahı, kapıyı neşeyle tıklatıp kucağına bırakıvermek isterdi papatyaları. Sonra o çocuk gözlerindeki ışıltıyı görmek.. O çok sevinçli anlarda, söyleyecek çok şeyi olup da bir şeylerin gelip boğazına tıkanması… Onca teşekkürün, onca minnettarlığın gözlere dolup dolup da yanaklara süzülmesini izlemek…Ve o bir şeylerin gelip senin de içini titretmesi -ama mutluluktan- ..ne anlatılmaz bir duygudur! O Pazar sabahı işte böyle bakmalıydı ona; papatyaların arasından, yaşlarla belirginleşmiş ve renkleri daha da açılmış gözleriyle.. Neden, ah neden? Neden bir kez bile yapmamıştı bunu? Biliyordu onun papatyaları nasıl sevdiğini... Çiçekçilerin önünden ne vakit geçseler, gözlerini alamaz ama terbiyeli bir çocuk edasıyla sesini çıkartmadan yoluna devam ederdi. Neden bir kez bile, önüne çıkan çingene kadının uzattığı papatya demetini geri çevirmeyip yanındaki, gözleri ışıl ışıl bu kadına hediye etmemişti? Çocukça mı bulmuştu bunu? Evet çocukça…Oysa şimdi mezarı başında, elinde papatyalarla gözü yaşlı bu adam, horoz şekeri elinden alınmış bir çocuk kadar üzgün değil miydi? Horoz şekeri mi? Yoo.. daha fazlası!

Olduğu yere çömeldi. Şimdi toprağa daha yakındı. Ellerini dizlerinin üzerinde kavuşturdu. "Gördün" dedi.. “Ağlıyorum, gördüğünü biliyorum, beni duyduğunu da…“ Başını göğe kaldırdı. Ağaçların dallarından, birkaç kuş aynı anda göğe yükseldiler. Çevresine bakındı. Ortalıkta kuşların kanat çırpıntılarından başka ses yoktu. “Görmeseydin daha iyiydi, duymana sözüm yok“ dedi. En güzel anları hangisiydi acaba? Bir an o günler çok uzak geldi. Oysa şurada üç beş gün… 'En kötü anları' olsa aklına pek çok şey gelirdi. “Üzdüm seni“ dedi. “Çok üzdüm, çok eleştirdim. Ama dayandın sen bana, çünkü sevdin beni. Bense elliyi ortalamış, yılların körelttiği hatta arasıra tekleyen bir yürek! Film izlerken kahkahalar atmana, bazen -yoo, çoğu zaman- fazla konuşmana, hiç beğenmediğim o müziklerle, evin içinde yaptığın garip danslarına nasıl kızardım. Oysa yirmilerdeydin henüz, başka nasıl olabilirdin ki? Bak bunu sana pek söylemezdim ama, çok güzeldin, çok güzel... Dipdiri ve yumuşacık. Sana baktıkça kendi bedenimden iğreniyordum ben ve sana ayak uyduramadığımdandı bütün huysuzluğum. Bunu sen de biliyorsun ya seni çok kıskandım, çok.

Kıskançlıklarımı hep bahanelerin arkasına gizlemeye çalıştım. Ama böyle anlarda gözlerime öyle bir bakardın ki değil seni, kendimi bile kandıramadığımı anlardım ben. Bağışlayıcıydın -hayır bu bile değil- bütün o yaptıklarıma hakkım varmış gibi bir tavır takınırdın hatta sen özür dilerdin çoğu kez. Bense özrünü kabul eden olgun adam. 'Olgun adam'.. bana böyle derdin değil mi? “Genç kızlar olgun erkekleri sever.“ Olgun filan değil, ben düpedüz bir ihtiyarım yavrum, hem de her yönüyle.. Sana yetişemedim ve hiç çaba göstermedim. Seni kaybetmekten nasıl korkuyordum oysa. Bunu hiç düşünmüş müydün? „Çocuksun sen!“ derdim ve bunu oldukça aşağılayan bir tonda söylerdim, değil mi? Biliyor musun belki de ben çocuktum, sen bana dayandın.

Hastalığını öğrendiğinde ne kadar güçlüydün. İnanması çok güçtü ama hala bir gülümseme vardı dudağında. Acı bir gülümseyiş filan değildi bu, hani o her zamankinden. Güçlüydün sen, güçlüydün, ölüme meydan okudun ve hiçbir şey olmamış gibi devam ettin yaşamına. Bense çökmüştüm..Çocuk olan bendim.. Yaşlanmış ama büyüyememiştim. Ölümün sözü bile ürkütüyordu beni. O yaşında, yaşamı bütünüyle kabullenmiştin ve ölümü, yaşamın kaçınılmaz bir sonu değil, onun doğal bir uzantısı olarak görürdün sen. Doğru olan da buydu belki. O anda… yani sen giderken… yani ölürken, yanında olamadığım için üzgün değilim aslında. O anda o yatakta yatarken bile, gözlerindeki gücü, ışığı, inadı.. her neyiyse.. görmek çökertecekti beni. Ben ellisini ortalamış adam, hiç ağlamayan ben, ağlayacaktım belki ve sen, bu huysuz ihtiyarın kafanın içindeki imgeden çok farklı olduğunu görecektin. Belki sevinecektin ama belki de düş kırıklığına uğrayacaktın. Hem de son anında. Sana bir sır vereyim mi, son bir itiraf da diyebiliriz buna… Hani telefonda uzun konuşuyorsun diye çıkışmıştım sana. Sen bakışlarını bana çevirip uzun uzun bakmıştın düşünceli bir şekilde.. hatta umutsuzca. O an yüreğim burkulmuştu. “Olmayacak mı, yürümeyecek mi“ der gibi bakmıştın. Ben kalkıp tuvalete gitmiştim sonra, çok uzun kalmıştım içerde. Nedenini sormuştun endişeyle. Az önceki umutsuzluk yoktu o zaman gözlerinde, yine o çocuksu ışıltı, o gülümseyiş. Tuvalette ağlamıştım ben, başımı lavaboya dayayıp ağlamıştım, çocuklar gibi, salya sümük. Ya bırakırsan beni diye, ya bıktıysan… Bırakmadın beni. Bu gidişini saymıyorum. Elinde olsaydı gitmezdin, biliyorum.

Yağmur başladı; ıslanmayı sevmem, bilirsin. Şemsiyemi sürekli yanımda taşıdığım için gülerdin bana. Bugün yanıma almamışım işte. Islanmak istemiyorum, gitmeliyim.. Sen, bu toprağın altında, yine benden on kat daha cesursun çocuk! Bu ihtiyar ıslanmamalı, sinüziti var ... romatizması da.. Sen artık bütün dertlerin uzağında, yağmurla da güneşle de barışık ve yine benden bir adım öndesin çocuk!


Nilay Aksu


.Eleştiriler & Yorumlar

:: Gözlerim...
Gönderen: Esra Güzelipek / Ordu
4 Nisan 2004
Bu yazı var ya bu yazı... Okuyunca gözlerim kırıldı, desem? Sevgimle




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Frezya [Şiir]
Sorgu [Şiir]
Aforizmalar [Şiir]
Anne Beni Bi' Daha! [Şiir]
Enkaz [Şiir]
Son Ek [Şiir]
Yüreksiz [Şiir]
Sen Bana Bir Dil Sürçmesi [Şiir]
Çoksesli [Şiir]
Tanık İstemem Yalnızlığıma [Şiir]


Nilay Aksu kimdir?

Düsüncelerin, imgelerin, cagrisimlarin savasi. . . Ve galip gelmesi kimi sözcüklerin digerlerine. . .


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Nilay Aksu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.