Özyaşamöyküsü başka insanlarla ilgili gerçekleri anlatmak için eşsiz bir araç. -Philip Guedella |
|
||||||||||
|
Karmaşık, duyulmaz, bilinmez Suskunun ardına saklanmış Bakışlardan taşıp ellere düşmüş Kutsandım bir öpüşünle Ellerine tutsak düştüm- Kaderini çağır yanına, dinlemeliyiz onu. Söyleyecekleri var sanki. Benden ötede oturduğun yerinden kalk, çıkar insan kimliğini ve çırılçıplak ruhunla otur karşıma. Uzaklarda söylenen o karmaşık cümleleri dinlemeliyiz. Fısıltılar, bilinmezlikler olmamalı. Karşıma oturduğunda seni baştan başa süzmeliyim. Alkışlamalıyım çıplaklığını, kutsanmalıyım... Dudaklarından dökülenin farkında mısın? Neler söylüyor o ten? Çarpmamak için bakışlarına kaçıyorken, yakalanıp kalıyorum tuzaklarına. Bir kahve fincanına yüklüyoruz tüm görevi. Kaderin oynama zamanı şimdi. Kaderin aramızda. İşte, o fincanın içinde. İkimizle de oynamak için bekliyor. Dudaklarımdan dökülenler, o kahve birikintilerinin eseri. Ben değilim bunları söyleyen, o alnı öpülen kız ben değilim. Ellerim terliyor birden. Karşımda sen, ellerim avuçlarında, ve dudaklarında alnım. Öpüşlerinle kutsanmalıyım. Bir adam var orada, karşısında duran kıza bakarken gökyüzünden düşen bir kalem görüyor; eski zamanlardan bugüne gelen tüyden bir kalem... Şiir yazmak için bir umut düşüyor gözlerine; yasemin kokulu şiirin için bir kalem ve karşında duran bir kız hemen... Ben söylemiyorum bunları, kahvendeki telveler böyle, ne yapabilirim. Elinle bastırıp fincana dokunduğunda ortaya çıkanlar yine o telvenin eseri. Ben yapmadım o yürekleri. Üç harfi çıkıyor, bir de bembeyaz yürek. Ve işte biri daha. Beyaz yürekler doluşuyor fincanına. Bunu söyleyen ben değilim. Bunu söyleten yalancı kader. Kaçırmalıyız kaderi yanımızdan. Bize söyleyeceği yalanlar var. Sandalyeden kalk, bırak benim kahvemi. Söylenmemesi gereken yasaklar var. Yoksa yalanlar mı, ikimizin de duymak istediği. Vakit doluyor. Kahrediyorsun bakamadığın falım için. Çarçabuk eline alıp İşte, benimkinin aynısı, diyorsun. Gülümsüyorum. Gitme vakti, diyorum. Elimde çantam, arabamın anahtarları. Kapıya doğru yöneliyorum. Eskiden kalma bir sözüm vardı, sana sarılmaya dair. O sözümü yerine getirmek için, ya da sana sarılmak istediğim için; sana sımsıkı sarılıyorum. Öyle sıcak, öyle içten, öyle özlem dolu... Seni bırakırken aniden kendine doğru çekip boynumu öpüyorsun. -Öpüşlerinle kutsa beni!- Ve bırakıyorsun kendi bilinmezime. Kapıyı çekip gidiyorum hiçbir şey olmamış gibi. Kendine iyi bak, diyorsun. Siz de, diyorum. Dudaklarımızdan dökülenin farkında mısın? Bu tenler neyi arzuluyor? Çarpmamak için bakışlarına kaçıyorken, ellerine yakalanıyorum. Tek bir öpüşün ardından öpüşlerinle kutsanmak istiyorum. Kalkıp kendi falımdan kaçıyorum...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Dervişe Kutlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |