"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yı ayılttılar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Yalnızdım!.. Yalnızlık!.. Ne soyut bir kavram!.. Yüzümü yakan, canımı acıtan bir soyutluk!.. Kimliksizlikten de beter. Yanan yüzüm, acıyan canım ve ben, alışmaya çalışıyorduk yalnızlığa ve tenimdeki izsizliğe!.. Her yaranın tedavisi olan zamanla birlikte alıştım yalnızlığa. Ta ki, bir ayna karşıma çıkana kadar... Ayna!.. Evet-evet Ayna!.. İlk bakışımdan itibaren bir resim çizdim aynaya her bakışımda. Gözlerimin altını, tozlu bir yol yaptım. Gözlerim, tozlu yolun bulutu, gözyaşım ise bulutun yakan yağmuru oldu, yaktı. Kirpiklerim, kendi varlık nedeni olan ağacın dallarına küsmüş birer yaprak gibi döküldü ve kopan her yaprak canımı acıttı!.. Gözbebeğimin siyahlığı, kara kutusuydu ben’in!.. Her şey onda gizliydi!.. Bir açılsa, gerçekler anadan üryan kalacaktı, ama açılmadı, açılamadı!.. Alnımda belirmeye yüz tutan damarlar, depremlerin fay hattını mı çağrıştırıyordu ne?!? Sebepsizce ilerleyen her saniye, beni daha büyük bir dehşetle karşı karşıya bırakmaya çalışıyordu, olmayan yüz ifademle yüzleştirmek istercesine!.. Çöl sıcağından olmasa da, kuruyan dudaklarım ve ısrarla su arayan damağım!.. Bulamadılar... Kavuşamadılar suya!.. Yediği her darbede sıcak-sıcak kanayan burnumdan akan kan, kıpkırmızı bir rüya gibi soyut, bir aşk gibi tutkulu, acı kadar çekici, zaman gibi duraksızdı!.. Bir an için sinirlenip de tırnaklarımla çizdiğim bir suratın suretiydi, yüzümdeki izler. Kendi eserim olan çiziklerle doluydu yüzüm, kurumuş toprağın çatlakları gibi!.. Anadan üryan kalan gerçekleri görmezlikten gelmek artık imkansızdı. Çekici bir tuzaktan başka bir şey değildim ben aslında!.. Çekiciliğimin çekiminin boyutları beni de tuzağına çekmişti. Sanki hiç yaşamamış da, yaşanmış gibi hissetmemi engelleyen, tutkulu çekicilik!.. Ne kirpik, ne kaş... Nerede göz, dudak, burun... Acıtan tutkulu çekicilik sayesinde tattım acıyı ve kanına karışmaya hazırım artık!.. İnce denilen o sınırdayım işte!.. Öldürmek ya da hayat vermek!.. Ya da ikisi birden!.. Hastalıkların da en acısı olabilecek konumdayım, ne bugünüm var ne de yarınım. Çizerim, yırtarım, acıtırım... Her bedene kıyabilirim ve kıyarım da!.. Olmam gerektiği gibiyim yani. Aynaya baktıkça anlarsın varlığımı ya da yokluğumu!.. Habersizce gelirim ve geldiğim gibi de giderim. Her şeyi unutabilirsin. Hatta kendini bile!.. Ama beni ve çizgilerimi asla!.. Milyonlarca sızıyım bir bedende, yüzlerde, gözlerde!.. İsimsizim, ama kimsesiz değilim. Canlı bedenlerde canlanırım ve son nefesimi de onlarla tüketirim. Sonrası için konuşmamı bekleme, çünkü ölüler konuşmaz!..Ve bana değil, aynadaki yüzüme bak artık, çünkü o, ben değil senim!.. A.Ç.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Aylin Çiftçi, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |