Mermere sıkışmış bir melek gördüm ve onu özgürlüğüne kavuştuncaya dek mermeri oydum -Mikelanjelo |
|
||||||||||
|
Gerçek: Hayatta kalmak insan hayvanının en önemli içgüdüsüdür. Yaşamak, sürünerek bile olsa nefes almaya çalışmak en büyük amacımızdır. Yaşamak için öldürmek, yok etmek, toplumlar ve hayvanlar dünyasında çoğunlukla kabul görmektedir. Çünkü yaşamımız değerlidir. Durum: (*) Erkan Mumcu, uzun süredir aktif görev aldığı AKP’den ayrıldı ve ANAP’a geçti. Ayrılır ayrılmaz AKP’nin rüşvet, yolsuzluk, kurulu düzen, komplo olaylarını açıklamaya başladı. Yıllardır birlikte dövüştüğü, yola çıktığı, kıdem elde ettiği partiyi “ampul siyaseti” yapmakla suçladı. Ve Tayyip Erdoğan’dan transfer ettiği milletvekillerine, neler vaad edildiğini açıklanmasını istedi. Hipotez: “ Popüler kültürlerde idealler değil, en temel içgüdüler hakimdir.“ Çünkü popüler kültürün gelişmesi için nüfus ortalamanızın milyonlara vurması, batı kültürünün esiri olmanız ve genç nüfusunuza yetecek oranda eğitim ve istihdam sağlayamamanız gerekmektedir. Yani; kalabalık, özenen, kurtlar sofrasında çabalayan pek çok insan arasından sıyrılmaya çalışan, varolmaya çalışan bir sürü insan olmalıdır. Türkiye, dünyadaki en genç nüfusa sahip ülke. Özellikle Özal döneminde ülkeye girişi yapılmaya başlanan, ithal malların ruhsal baskısı/etkisi, çeşitliliğin artması, her ürünün bir anlamı, bir çağrışımı olması, kişilerin yaşamlarını ve kimliklerini bu ürünler/markalar vasıtasıyla yansıtmaya başlaması ile eğitim seviyesinin tersine gerilemeye başlaması ‘60 doğumlularla birlikte ülkede kafası karışık bir jenerasyon yarattı. Bir grup, yerel değerleri, batı kültürü ile birleştirmeye çabalarken, batının cazibesine kapıldı. Diğer grup, sahip olunan değerlere fanatizm derecesinde sarılarak, diğer grubu red etmeye başladı. Bilinen hikaye, kardeş kavgaları vs... Sonra yaşanan bu kargaşadan ortaya fizyon bir grup doğdu. Bu grup, özellikle kadınlar, önem sıralarına aileden önce ekonomik özgürlüğü koydu. Erkekler, para hırsını ve marka tutkusunu koydu. ’73 doğumlulardan itibaren marka çılgınlığı, tek ve biricik olma, ayrışma arzusu, hayatta kalırken, diğerini ezmekte sakınca görmeme dürtüsü giderek hat safhaya çıktı. Çok kısa periyodlar halinde Türkiye’de giderek daha şiddetli boyutlarda ayrışma ve piramitin tepesine çıkma dürtüsüne hakim jenerasyonlar oluşmaya başladı. Aileleri zamanında idealleri uğruna hapis yatanlar, okuyamayanlar bile a-politik olmaya başladılar. Bunca karmaşanın içerisinde, zamanında idealleri için çabalayan ’60 kuşağı, “ Koyarım idealizmine, ne getirdi ki bana kardeşim!” diyerek sigarayı bıraktığı gün, yanında sigara içilmesine izin vermeyen, ve hatta sigara içenleri 3. dünya ülkesi insanı diye tanımlamaya başlayan tipler gibi birden bire materyalist olmaya başladılar. Paranın tanrısal bir güce sahip olduğuna inanan ve artık doğum tarihlerinin ve dönemlerinin önemi kalmayan insancıklar, hayatta kalmak için yakıp yıkmaya başladılar. Artık topların, tüfeklerin varolmadığı, tek düğme ile ülkelerin yok edildiği yüzyılda, çok daha eski oyunlara gidilmeye başlandı. “ Bizans oyunları”, “ Çin Prensesleri” . Taktik savaşları, yanındaki satma eylemleri, yeterli varolayım nidaları... İçerden bakıldığında “ihanet ve ahlaksızlık”, dışardan bakıldığında popüler kültürlerde sıradan bir insanın da günde en az 5 kez yaptığı bir eylem. Büyük krizler yaşamış ve hatta istikrarlı bir kriz ülkesinde yaşadığına inan toplumlar, bir süre sonra özlerindeki hayvani dürtülerle yaşamaya başlarlar. Avını bekleyen aslan, yakaladığını gömüp saklayan çakal, yavrularını korumak için yaklaşan her canlıyı öldüren kurt... Ve köklerini unutan toplumlar, başkalarının kendileri için yarattıkları hayallere inanarak yaşarlar. Dahası gün gelir, o hayallere kendileri de inanırlar ve ulaşmak için gözleri kara bir şekilde savaşırlar. Bundan karlı çıkan, hayalleri gerçekten kuranlardır. (*) Erkan Mumcu: Doğum yeri: YALVAÇ – Doğum tarihi: 1963, Eğitimi: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |