İçine koyabileceğin bir karanlığın olmadan, bir ışığın olamaz. -Arlo Guthrie |
|
||||||||||
|
Senin bu günkü, medeniyetini, bilimini ve teknolojini geliştirmeni sağlayan Müslüman bilgin, alim ve evliyaları ne çabuk unuttun! Sen kabul etmez görünsen de; insan hakları ve özgürlüğü fikrini sana kadar ulaştıranın, gerçekte insanlığın muallimi Rahmet Peygamberi (sav) olduğunu ne çabuk unuttun! Ey başını insanlık sınırından çıkarmış sefil Avrupa! Sen soyunu, insanlığını ve Rabbini unuttuysan! Hz. İsa’yı, Hz. Musa’yı, Hz. İbrahim’i ve Hz. Nuh’u… (Allah’ın selamı üzerlerine olsun) Hz. Adem’i unuttuysan biz unutmadık!... Hiç unutmadık! Senin zehrinle depreşmekte olan fikir, sanat ve bilimin aslında İslam’ın malı olduğunu… Hiç unutmadık biz! Sözde özgürlük aldatmacasıyla, insanları çeşitli ideolojilerle aldatıp bir birine kırdırdığını. Sen unuttun belki ama biz unutmadık! Sen aslında Hakka ve hakikate yönelmek çabasındayken, kapalı kapılar ardında sana ucube elbiseler biçildiğini, kitaplardan ‘kitapsızlık’ çıkartıldığını… Daha sen Hıristiyanlık’la filizlenirken; damarlarına Yunan Mitolojisi ve tahrif edilmiş Yahudilik zulmetinin zerk edildiğini… Sen bir ve tek olan “Allah’a” yönelmek isterken, (haşa) ‘alsana üç tanrı!’ denildiğini ve ardından çeşitli telkin ve tahriklerle nasıl da sapkınlaştırıldığını… Evet, belki sen unuttun köklerinden koptuğunu, koparıldığını ama biz unutmadık… Sahi sen ne çabuk unuttun, kendi teb’anın bile Osmanlı’nın, adil ve ılık nefesini teneffüs etmek istediklerini… Ey insanlık yolunda yolunu şaşırmış Avrupa! Sen de biliyor ve anlıyorsun ki, İslam’dan başka çaren yok; nüfusun tükeniyor, olanı da fuhuş, uyuşturucu ve daha bilmem ne belalar eliyle sürünüyor… Haydi! Bırak hırçınlığı! Bırak şu seni tahrik edip Müslümanlara saldırtmak isteyen kudurmuş tahrikçileri… Gerçek insanlığa dön. Bak birçok bilim adamın, sanatçın, yazarın, vatandaşın gerçeği çoktan gördü bile. Kurtar şu kafanı ve kalbini seni aldatanlardan… Ve siz ey Müslümanlar! Ey kardeşlerim! Bugün, biliyor ve ciğerlerimizde hissediyoruz, yaramız derindir. Değil bir çirkin çizgi, bir toz bile üzerine konmasına asla razı gelmez kalbimiz, Allah’ın Habibi’nin. Onu övmeye yetmemiştir kalemler… Diller onu sena etmekten yorulmamıştır… Fakat heyhat ki, Sultan Abdulhamid’den bu yana, savunacak hamisi kalmamıştır din-i mübin-i İslam’ın. Meydanı boş bulanlar uluyor orta yerde, içlerindeki eracifleri akıtıyor… Ey Müslüman kardeşlerim! Kendimi de sizlerin arasına katıyor ve diyorum ki; Bugün kızıyor ve haklı tepki gösteriyoruz, yapılan bu alçaklığa… Biraz da ani tepkiler geliştiriyor, birbirimizi gayrete getirip tepkimizi büyütüyoruz. Elbette, yüce dinimiz İslam’ın ve onun en güzel Peygamberini, üç-beş çapulcuya karşı savunacağız. Fakat bu hengamede, tepki ve davranışlarımızın da yine İslam ahlakıyla örtüşmesi gerektiğinin farkında mıyız acaba? Haklı davamızda, hukuku da gözetiyor muyuz acaba?... Yoksa, bütün dünyada ve özellikle de Avrupa’da İslamiyet’in günden güne yaygınlaştığını ve bu gidiş engellenemezse, Müslüman nüfuzu ve kültürü altında eriyen Avrupa’nın, gün gelip teslim olacağını gören güçlerin, provokasyonuna kapılmış olmayalım!... Bu gidişata en güzel dur deme yolunun, Avrupalılarla Müslümanları karşı karşıya getirmek olduğunu ve bu amaçla, etkileri altındaki basını yönlendirerek, dünya çapında bir infiale zemin hazırlamak olduğunu gayet iyi bilenlerin ekmeğine yağ sürmüş olamayalım!... Şimdi ey Müslüman! Bir an durup düşünelim… Nasıl oluyor da, biz 1,5 milyar Müslümanken ve onca müslüman devlet varken, daha dün bizden bilimi ve düşünmeyi öğrenen Avrupalılar, bizim Peygamberimize hakaret edebiliyor? Onlar bu cüreti nereden almışlar?... ‘Meydanı boş bulmuşlar’ diyeceksiniz değil mi?... İyi ama ‘meydan’ neden boş? Hiçbir alanda varlık gösteremeyen, doğru-dürüst araştırma merkezleri, haber ajansları, üniversiteleri, her dilde yayın yapan kuruluşları, dil bilen örnek tebliğ rehberleri olmayan… Daha da kötüsü birliği, dirliği ve diriliği olmayan… Kendi dinleriyle alay eden kimselerin; sözde kültürünü, sinemasını, sanatını, modasını, odasına kadar taklit ederek, maymunları bile kendine güldüren… Yüce kitabımızda: “Ey iman edenler, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi, alay ve oyun (konusu) edinenleri ve kafirleri dostlar (veliler) edinmeyin. Ve eğer inanıyorsanız, Allah'tan korkup-sakının. “ (Maide Suresi; 57) diye, Rableri tarafından uyarıldıkları halde, batılı yaşam tarzından, nefisleri adına bir türlü vaz geçemeyen… Dünyayı ve dünyalığı sevip peşinden koşan, ahlakında, işinde ve özel hayatında müslümanca yönleri olmayan… Allah’ı çokça zikretmek ve Peygamberine salavat getirmekle emr olunan ama bunları yapmadığı/yapamadığı için maneviyatla, göklerle ilişkisi kesilme noktasına gelmiş, dağınık ve uyuşuk Müslümanlar… Ey Müslüman kardeşim! Şimdi düşün… Sen, ben ve istisnalar hariç bütün Müslümanlar, burada anlattığımız Müslüman tipine uyuyor muyuz, uymuyor muyuz?... Peki, bu sıfatlar bir müslümana yakışıyor mu, yakışmıyor mu? Elbette ve kesinlikle yakışmıyor, değil mi? Peki… Hani 1,5 milyar Müslüman vardı?!... Evet, o halde, unutmayalım ki Avrupalıların bu hayasızlığının ardında; bizim zayıflığımızın, cehaletimizin ve ürkekliğimizin de katkısı var. “İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi; 73) Uyan ey Müslüman kardeşim! Tam 300 yıllık gaflet uykumuz var, derinden derine daldığımız. Ve tam 200 yıldır kapıldık gidiyoruz Batı’nın rüzgarına… Düşündük mü hiç bu gidiş nereye? Bu halimizle ne Batılı’ya yaranabiliyoruz, ne Doğu’lu Müslüman kardeşlerimize… Ey Müslüman kardeşlerim! Evet, insani ve İslami değerlerimize göre tepkimizi gösterelim. Ama unutmayalım ki dinimize, mukaddesatımıza sarılmak ve sahip çıkmak için ille de bir saldırı, tahrik veya hakaret beklemeyelim. Bir hakaret olduğunda, üç gün şuursuzca tepki gösterip dördüncü gün tekrar gaflet uykusuna yatmayalım. Uyan ey Müslüman kardeşim! Uyan artık şu güzel dünya hayallerinden, zevklerinden, eğlencelerinden… İnsanı öğren, İslam’ı öğren! Artık kendi nefsini yen! Bak Batının zehirli oyuncakları, kadın, eğlence, kumar, TV, sinema vs. yedi bitirdi seni… Artık kendine dön! Rabbine yönel! Sen Allah-u Zülcelal’in kulu ve Hz. Peygamber (sav)in ümmetisin. Bir günlük değil, bir ömürlük insan ol! Bir an değil, her zaman Müslüman ol! Hayatını inandığın gibi yaşa! İlim öğren, değerlerini ve kimliğini geliştir. Hakkı tutup kaldırmada, Madden ve manen güçlü ol! Unutma ki, buna sadece senin değil; senin İslamî şahsiyetinde, bütün insanlığın ihtiyacı var. Ey Müslüman kardeşim! Gayretli, sabırlı, dürüst ve adil ol! Dostun da düşmanın da hayran kalsın senin ahlakına. Zira İslam yaşayarak anlatılır, kuru sloganlarla değil! İslam’a, dolayısıyla bütün insanlığa hizmet et. Hizmet edemiyorsan, hizmet edenlere destek ol. Bir hayır hizmetinin kenarından da sen tut… Her müslümanın samimi ve ihlaslı olduğu bir dünya, cennet bahçelerinden bir bahçe olacaktır. Tıpkı Osmanlı’nın yedi iklimde estirdiği nesim yelleri gibi… Ey Müslüman unutma! Sen yaşarsan dinini, asırlık uykuna tövbe edip Allah’a yönelirsen, asıl o zaman güldüreceksin, Allah’ın Sevgilisinin (sav) o gül-cemal yüzünü…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Süleyman Karakaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |