..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Eğer bir kelebeği sevebiliyorsak, tırtıllara da değer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yapıtlar > Alp Çetiner




7 Nisan 2006
Binbir Gece Masalları Kime Ait?..  
Alp Çetiner
Binbir Gece Masalları... Bizden çok Batılılar’ın rüyalarını süsleyen masallar dizisi. Doğu’yu “içeriden” anlatıyor.


:GEGB:
Binbir Gece Masalları... Bizden çok Batılılar’ın rüyalarını süsleyen masallar dizisi. Doğu’yu “içeriden” anlatıyor.

Onlar için gizemli, bilinmeyen bir dünyanın, barbar ve kâfirlerin dünyasının hiç duyulmadık yönleriyle, büyüleyici bir dille ve yine Doğu’ya özgü mübalağa sanatının gerçekten de fantastik örnekleriyle dolu bir öyküler silsilesidir bu...

Evet bizi anlatıyor; bugün adamakıllı yabancılaştığımız kendimizi, bir türlü resmini çizemediğimiz, kafamızda şekillendiremediğimiz tarihsel iç dünyamızı resmediyor. Satır aralarında “Müslüman Doğu”’nun günlük yaşantısını, toplumsal ilişkilerini, mahrem hayatını yansıtıyor.

Ne kadar değişmişiz, değişirken kendimize ne kadar da yabancılaşmışız! Şüphesiz 100-150 yıl önce daha çok “o dünya”ya aittik. Ama yine de tamamıyla ondan kopmuş değiliz. Hâlâ belleğimizin bir ucundan “oraya” bağlıyız.. Belki yalnız ve yalnız “ninelerimizin masallarıyla”... Öyle bile olsa, sırf bu bağın niteliğinden ötürü ona sarılıp, onu güçlendirmemiz gerekir.

İlk okuduğum, ince ve basit bir derlemeydi. “Masal” niteliği ağır basıyordu elbet. Daha sonra, tanıyıp bilmem gereken bir dünyanın kapısı olarak gördüm onu. Kapı aralanınca neyle karşılaşılacak? Bir masal dünyasıyla mı?.. Hem evet hem hayır. Bir yazar olarak onu bir esin kaynağı olarak görmedim değil. Böyle düşünmese bile kimlere, kimlere esin vermedi ki, kimlere esin vermez ki bu eser...

La Fontaine’den, Andersen’den Grimm Kardeşler’e; Bocaccio’dan Goethe’ye; Borges’ten Gide’e... Bazan Coelho gibileri de çıkıp bir öyküyü olduğu gibi kendine mâl edebilmiş.

Üzerine onlarca film çekilip yüzlerce şiir düzülmüş, yine yüzlerce kez çeşitli versiyonlarla resmedilmiş... Gizli ve açık, pekçok sanatçının eserinde kendine bir şekilde yer edinmiş... Mimari eserler, operalar, danslar, müzikler!.. Düşlere girmiş, muhayyileleri allak bullak etmiş.

Bütün bu sanatçılar içinde, herhalde Borges’in ayrı bir yeri vardır. Tutup bu “Doğu Külliyatı”’na karşı –ve elbet ondan mülhem- bir “Batı Külliyatı” olarak Babil Kitaplığı’nı kurmuş. Az şey değil.. “Bir ‘medeniyet’ (Batı) olarak onca başarımıza, sanatsal zenginliğimize karşın hâlâ ve maalesef böyle bir külliyatımız yok!” deniyor zımnen.

Her haliyle bu fantastik eser (veya eserler bütünü) herkesi –ama dedim ya, en çok da Batılılar’ı- büyülemiş. Kendi başına, “sui generis” bir efsane olarak anılagelmiş. Hattâ bu efsane de efsaneleri doğurmuş: Denir ki onu kimse sonuna dek okuyamaz, okuyup bitirebilse bile ölür! Orhan Pamuk’un dediği gibi, Binbir Gece Masalları’nı okusak da okumasak da, öyle veya böyle, eninde sonunda ölmeyecek miyiz?.. Doğrusu ben, “okuyup da ölmeyi”, veya “okumadan ölmemeyi” tercih edenlerdenim!

Kendi kendime hayıflanıyorum: eserin “kâşifi” Galland’ı, onun “kronik”ini çok önceleri okumuşken, onun adını dünyada anılır kılan “keşfini” nasıl bunca zaman göz ardı edebilmişim? Yine de, Yapı Kredi Yayınları’nın çıkarttığı, Âlim Şerif Onaran merhumun “ölmeden hemen önce” Fransızca’dan büyük bir itinayla çevirip de matbu halde görmeye ömrünün vefa etmediği bu çok özel çalışmaya “yetişebildiğim” için mutluyum.

Yayınevinin baskı ile ilgili eserleri tartışılabilir, ancak üstadın çevirisi bana göre ancak takdir edilebilir. Öte yandan, çeviriden ve onun niteliğinden söz ederken nihai çevirinin kaynağı Mardrus’ün şu sözünü unutmamak gerek:

"Onları değerlendiriyor ve oldukları gibi: et yumuşaklığı ve kaya sertliğiyle veriyorum.
Çünkü... çeviri yapmanın namuslu ve mantıksal birtek yolu vardır: sözcüğü sözcüğünelik; her türlü kişisellikten uzak, olsa olsa göz kapağının ivedi açılıp kapanması ve uzun uzadıya tadına varılması için bir nebze yumuşatılmış... Bu yöntem, etkileyerek, en yüce edebi kudreti sağlar.bir zevk çağrısı uyandırır. Belirtirken yeniden yaratır. Gerçeğin en güvenli kefilidir. Taş çıplaklığı içine kararlılıkla dalar. Çiçeğin ilkel kokusunu saçar ve onu billurlaştırır. İçini boşaltır, bağlarını çözer... Saptar.
Kuşkusuz, sözcüğü sözcüğünelik, nasıl taşkın bir ruhu zincirler ve onu evcilleştirirse; kalemin cehennemi kolaylığını da durdurur. Ben, bundan şikayetçi olmayacağım. Zira bir çevirmende sade, anonim! ve adına aptalca düşkün olma illetinden arınmış bir deha bulunabilir mi?.. Ancak, aslında, özgün tadı vermedeki güçlük, Doğu Babil âşığının parmaklarına dolanan sarmal olup, onun çözümleme zevkini önleyecek kadar da yoğunlaşmamalıdır."

Şeref dolu cümleler.. Türkçe’sinin bu ilkelere tamamen uygun olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Elbette eserin (yoksa bu noktada “eserlerin” mi demeliyim? Zira onun günümüze ulaşmasıyla ilgili o kadar çeşitli rivayet var ki...) Arapça aslından çevrilmemiş olması ayrı bir sorun ve başlı başına bir araştırma konusu. Yalnızca bu durum bile onu en çok kimin sahiplendiğiyle ilgili bize ipucu veriyor aslında.

Binbir Gece Masalları’nı kim yazmış?.. Belli ki onun onlarca, belki yüzlerce yazarı var. Onun için mi bu kadar gözardı edilmiş, “hor kullanılmış”?.. her gelen kendi tarlası gibi sürmüş onu.

Belki de ağırlıkla sözlü rivayetlere, sözlü edebiyata dayalı olduğu için anonimleşmiş...

Ne olursa olsun, bu anonim eser her kelimesiyle Doğu’yu anlatıyor, yani bizi. Anadolu’dan Mağrib’e, Çin Hindi’nden uzakdoğu adalarına kadar Doğu’yu...

Bir zamanlar ve şimdi bizim yaşadığımız, yönettiğimiz yerleri, ortak tarihimizin hüküm sürdüğü sınırlar içinde yer alan toprakları; bizim örfümüzü, adetimizi ve günlük yaşayışımızı anlatıyor.

Mükellef bir Türkçe çevirisi ancak 2000’li yıllarda yapılmış bu muhteşem eseri Araplar’dan, Farisiler’den, Mağribiler’den, Hintliler’den, ama en çok da Batılılar’dan önce bizim sahiplenmemiz gerekirdi.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Şu Dil Sorunu Dediğimiz...
Tüketim Toplumu Üzerine
Kitap ve Kelimeler
Porselen Bebek
Sanatın İfade Gücü
Sanat Eseri, İzleyici ve "Gerçek"

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Duvar [Şiir]
Muhteşem Doğu [Şiir]
Ebedî An* [Şiir]
Tuhaf Gerçek [Öykü]
Hayat İnsana Neler Gösteriyor! [Öykü]
Müjdat Abi ve Bizim Mahalle [Öykü]
Hayatın Anlamı [Öykü]
Büyük Bir Yazarın Ölümü Üzerine [Öykü]
Hayat Ayrıntılarda Gizlidir [Öykü]
Doğu - Batı [Öykü]


Alp Çetiner kimdir?

Bir kişinin kalbinde yer edebilirsem, kendimi boşuna yaşamamış sayarım.

Etkilendiği Yazarlar:
Halil Cibran, Tagore, Borges, Hesse, Tanpınar, Nabokov, Lermontov, Salinger


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Alp Çetiner, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.