Merhaba kadýnlar ve onlarý kadýn yapan bazý hormonlarý artýk salgýlanmasa da kadýn kalanlar! Basit, her yerde bulabileceðiniz malzemelerle, çeþitli çalýþmalar yapýp eðlendiðimiz bir programýmýz daha baþladý. Çünkü kameranýn üstündeki kýrmýzý ýþýk yanýyor. Ayrýca stüdyo þefi 3'ten geriye saydý az önce (3 saniye kadar önce) ve "motor!" dedi. Dolayýsýyla; ya stüdyo þefimiz birini hipnotize ederek, kendisini "motor" zannetmesini saðlamaya çalýþýyor veya demin de belirttiðim gibi yayýndayýz!
Bu programda kendi "evren modelimizi" yapacaðýz. Buna kendi "Big-Bangimiz", kendi "Varoluþumuz" da diyebilirsiniz. Yani "Kendi Gökkubbemiz" dýþýnda tüm isimleri verebiliriz. Zira o isim daha önce kullanýldýðýndan telif sorunu doðabilir. Zaten kubbe falan da yapmýyoruz.
Malzemelerimiz; bir elbombasý ve yüksek hýzda çekim yapabilen kameradan oluþuyor. Tabii açýk bir alana da ihtiyacýmýz var. Silah kaçakçýlýðý, terör gibi ülke gerçeklerine dayanarak diyebilirim ki elbombasý bulmakta zorlanmazsýnýz. Belki yüksek hýzlý kamera bulmak zor olabilir. Ama bombayý bulmak için nasýl Doðu'ya gittiyseniz, kamera için de DoðuBank'a gidebilirsiniz.
Malzemeleri alýp açýk alana gittiðimizde kamerayý elbombasýnýn görüntüsünü ortalayacak þekilde yerleþtirip, bir ip baðladýðýmýz elbombasýnýn pimini çekiyoruz. Bu sýrada kendinizi korumayý unutmayýn zira kapkaççýlar heryerde!

Ýþte hepsi bu! Artýk sizin de nurtopu (veya ateþtopu) gibi bir evreniniz oldu. Çektiklerinizi eve götürüp istediðiniz kadar BAKAbilirsiniz. Eee annelik içgüdüsü menapoz dinnemez.
Eminim içinizde "Ne anlatýyor lan bu?!" þeklinde düþünenler vardýr. Biz bu tiplere "erkek" deriz. Mesela stüdyo þefimiz de bir erkek...
Ýsterseniz; özelde programýn bu bölümünde ne yaptýðýmýzý ve genel olarak evrenin, big-bangin, varoluþun NE olduðunu açýklayalým. Çünkü bu haftaki uygulamamýz kýsa sürdü ve sanýrým program süremizin doldurmamýz gereken yarým saati daha var. Ya da stüdyo þefimiz bana; kolsaatini 2'ye kesmek istediðini anlatmaya çalýþýyor. Neyse…
Ýnsanlar (özellikle erkekler) genellikle içinde bulunduðumuz (parçasý olduðumuz) evreni veya genel anlamda varoluþu sabit bir olgu, nihayi bir biçim, kesinlik-sabitlik içeren bir kavram olarak düþünür.
Oysa durum bir elbombasýnýn patlamasýndan çok da farklý deðildir. Bizim küçük evren modelimizden farký, niteliðinden deðil boyuttan kaynaklanýr. Zira evren açýk bir alanda deðil, sonsuz hiçliðin ortasýnda (buradaki "orta" -içinde- anlamýndadýr) patlayarak ortaya çýkmýþtýr (buradaki "orta" da futboldaki deðil) ve patlama daha þiddetlidir. Patlamanýn etrafý, sýnýrlandýrýlmamýþ olduðundan ve daðýlan madde bizim elbombasýndan kopan þarapneller gibi yerçekimince aþaðýya çekilmediðinden dolayý (çünkü aþaðýsý yok, hiçliðin aþaðýsý olmaz, kurtarmaz) infilak (geniþleme) devam etmektedir. Bunun, biz insanlarýn "zaman algýsý" ile kolay kavranamayacak kadar yavaþ gerçekleþmesi, neler olup bittiði gerçeðini deðiþtirmez. Bu nedenle (yani evrenini geniþeme hýzýnýn birim algý eþimizin altýnda gerçekleþmesi nedeniyle) evren, uzun bir süre "sabit" zannedilmiþtir. Bugün ise sabitlik içeren hiçbir varoluþ biçiminin olmadýðýný biliyoruz. Ne nehirler ne de adamlar sabittir.
Bizler hýzlý (evrenin yaþý ve yaþlanma hýzý ile insanýnkini karþýlaþtýrýnca) yaþýyoruz ve genç ölüyoruz. Bu fark da "zaman" denen kavramýn özündeki yanýlsamayý oluþturuyor. Nasýl ki elbombasýnýn patlamasý sýrasýnda geçen "zaman" önemsiz ise ve olup biteni anlamak için yavaþ çekime ihtiyacýmýz varsa, EVREN ölçeðinde de durum budur. Yani zaman algýsý bir ilüzyondur. Zaman, yoktur. Ya da tek bir an vardýr ve o da Büyük Patlamanýn olduðu, devam eden an dýr.
Zaman, bilinç sahibi varlýklarýn (bizim) hareket ve hýzý birbiriyle iliþkilendirmesi ve hareketi belli birimler halinde (gün, saniye, yýl) "SAYMASI" prensibine dayalý bir kurgudur.
Önce-Sonra, geçmiþ-þimdi-gelecek gibi kavramlar, özünde, tek büyük olayýn (patlamanýn, varoluþun, evrenin) parçalara ayrýlmasý ve neden-sonuç baðlamýnda birbiriyle iliþkilendirilmesi yöntemi ile kurgulanmýþtýr. Bir diðer deðiþle nasýl ki "kedi" kedi deðilse, kedi kavramý sadece evreni anlamak ve düþünmek için ihtiyaç duyduðumuz kavramlardan biri olarak bizler tarafýndan kurgulanmýþ ise zaman da kurgusal bir fonksiyondur. Einstein'ýn deðiþiyle "Zaman bir ilüzyondur!"
Zaman yolculuðunun imkansýz olmasýnýn nedeni zamanýn kendisinden kaynaklanmaz. Zira bir saniye geri gitmek için tüm varoluþu, tüm olaylarý bir saniye geri götürmek gerekir. Buna enerji akýþlarý, kimyasal olaylar ve tüm hareketler de dahildir. Bu ise termodinamik ve entropi baðlamýnda olanaksýzdýr. Yani buradan da anlayabiliriz ki "zaman" sadece bir kurgudur. Biz zamanda deðil, evrende VARýz.
Gerçekte tek varlýk (evren-varoluþ) tek olay (big-bang) tek sonuç, tek neden, tek an vardýr. Ama "Düþünme"(1) dediðimiz eylemi gerçekleþtirmek isteyen bilinç sahibi bazý yaratýklar, bu açýklamanýn ne "tanrýya" ne "zamana" ne "hayatýn anlamý/amacý" zýrvalarýna ne de tüm diðer kurgulara yer býrakmadýðýný gördükleri için açýklamayý "Görmemezlikten Gelme" ye karar vermiþlerdir.

"Ne ki bir dir, o birdir. Ne ki bir deðildir o da birdir!" diyerek kibirli(5) davranMAyan insanlarýn sesleri ise kalabalýkta kaynamýþtýr.

Eveeet! Bir programýn daha sonuna geldik. Ama üzülmeyin! Çünkü, bittiðine üzülmüþ gibisiniz. Yoksa stüdyo þefimiz kamerayý neden tekmelesin?
THE END
Dipnotlar-Açýklamalar:
(1)DÜÞÜNMEK: Düþünmek için evreni parçalara ayýrmaya, bu parçalara isim vermeye (soyut-somut kavramlara) ihtiyaç vardýr. Bütünün, parçalarýn toplamýndan daha fazlasý olduðu gerçeði nedeniyle "düþünmek" maça 1-0 yenik baþlar. Buna bir de algýlarýmýzýn yetersizliðini eklerseniz durum vahimleþir. Bazýlarý evrenin dilinin matemetik olduðunu söyler. Burada da evren parçalara (birimlere-sayýlara) ayrýlýr ve sayýlara, anlam deðil deðer yüklenir. Ama belirsizlik ve görecelilik nedeni ile bu yöntemle evreni ehlileþtirmeye çalýþanlar, onu kalýba, formile dökmeye uðraþanlar da sonunda pes eder. Sonuçta kurgular sadece faydalýdýrlar ve gördükleri fonksiyonlar onlarý (hala) var kýlmaktadýr. Bunun dýþýnda bir "gerçeklikleri" yoktur. Düþünerek, analiz ederek, parçalayarak varoluþu anlayamazsýnýz. Zira bu þekilde davranan kiþi, "anlamaya çalýþmak"tan -> "anlam vermeye" kolaylýkla sapar. Bunu ancak sezebilirsiniz. Bu sezgiye "saðduyu"(2) deriz. Bu sezgi herkeste vardýr. Çünkü biz de zaten evrenin, varoluþun, big-bangin bir bölümüyüz. Biz varoluþun ta kendisiyiz.
(2)SAÐDUYU: Saðduyu öyle birþeydir ki en inançlý(3) kiþiye bile "Ne yani, Adem ve Havva'nýn düzüþtüðüne ve doðan kardeþlerin de birbirini düzerek "insanlýðý" oluþturduðuna ve tüm bunlarýn bir elma yüzünden olduðuna gerçekten inanýyor musun?" diye sorduðunuzda, size (ve muhtemelen kendisine de) itiraf edemediði "HAYIR!" cevabýný vermesine neden olur.
(3)ÝNANÇ: Evreni tamamen yanlýþ anlamanýn(4) bir yolu...
(4)YANLIÞ ANLAMA: Temel insan zihni fonksiyonu... Anlamaktan çok anlam vermeye yakýndýr.
(5)KÝBÝR: Bu kavram kullanýlýrken kastedilen, "tüm evrenin; kendisi ve muadillerinin, zina yapýp yapmayacaðý gibi konularda test edilmesi için "yaratýlmýþ" bir yer olduðunu düþünmek" þeklindeki davranýþlardýr.