Dünyada birbirinin eşi ne iki görüş vardır, ne iki saç kılı, ne de iki tohum. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Bir erkekti; yabancı olanın peşinde koşan, göze alıp tanımadığına yaklaşan herkes gibi. Ve soruyordu, gecenin dibinde, belki o an uykuyla uyanıklık arasında gezen, düşlerini oturarak ya da uzanmış gören, sadece umuda sığınmış insanlara. Soruyordu, bildik olanı, üzerinde düşünme gereği duymadığımızı. Rengini bilmek istiyordu, nerede başlayıp nereye kadar gidebildiğini. 'Hüznü' merak ediyordu, hiç kederlenmeden. Dahası 'yazın' diyordu, sanki karşımda beliriveren iri cüsseli siluetinden çıkıp duvarlara vuran büyük sesiyle. Sürekli okumuş, biteviye okuyacak, hep seyredecek bana. Denedim, ilk denemenin hazzını sevdim üstelik. Kalemi oynattım gün ağarana dek, zihnime kazınmış beş harfi, onlarca kez dizdim kağıda. Anlatmayı ise beceremedim. Gözümün ucundaydı işte, dokunsam tutacakmışçasına ama kayıp giden bir akışkandı sanki. Zaman yolculuklarından medet umdum, geçmişimden, ilk öpüşümü, ilk terk edilişimi hatırladım. Dinlediğim şarkıların benim olmuş öyküleri birikti içeride, aralarından tekinin bile hikâyesini yazamadım. Kâğıdın beyaz yüzeyi siyaha döndü ağır ağır. Umutsuzluk çıktı geldi, üzerime sindi, yapıştı yakama. İki hece rakılıydı dilimde. Öf-ke değildi hissettiğim ya da Ce-fa. Hüzündü peşimdeki, başkasına, kalemime, kendime söyleyemediğim. Küçük kağıt parçalarından birini aldım veya örselenmiş olanı böldüm. Yazdım; H-Ü-Z-Ü-N. Ve elim bilinçsizce koydu soru işaretini peşi sıra. Kâğıdın ardını çevirip bekledim. Neydi Hüzün? Umutsuzluk, üzüntü, bekleyiş? —Sadece Özlem. Tutsaklık, gidene? —Eli kolu bağlı hasret. Bir yanı siyah mutluluk, bir yanı beyaz sıkıntı mıydı yoksa? —Griye çalar hüzün, Tatsız tuzsuz muydu? —Gerçeğin tadında Unuttum yazdıklarımı, yazdıklarımı postaladığımı. Muğlâk, başarısız deneyimimin utancıyla geçirdim haftayı, silik, donuk, alışılmışçasına. Şarkılara kaçtım her akşam. Her akşam öykülerini yazmak istedim. Aylaklığa, nedensizliğe sığındım korkup. Beni kimsesiz sohbete gömen, o tanıdık sesi duyana dek. Cervantes'in arayışını dillendirdi lirikçe, Don Kişot'u çağırdı çocuk aklımdan, deliye, deliliğe övgüler düzdü. Ardından 'Hüzün' dedi, durdu.'Soru işareti'. Sürüklendim radyonun başucuna, tuttum soluğumu. 'Sadece...' '...özlem' dedim onunla birlikte. Sadece hüznü, hayatıma gerçek ettim, elim kolum bağlı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bülent Efe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |