"Leyla'nın işi naz ve işve; Mecnun'un gözü yaşı çeşme çeşme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
Şiir hayatın içinde olup,her anında bulunmasına rağmen malesef sürekli göz ardı edilen, bir sanat dalı oldu.Yayıncıların hor baktığı bu dalda gariptir çok sayıda şairlik yolunda ilerleyen insan bulunmakta.Şiir kitapları satmadığından dem vuran yayıncılar şairlerden genellikle kitap masraflarını talep ediyor ancak o şekilde kitap basacaklarını söylüyorlar.Garip şair manevi emeğinin yanında birde maddi katkı sağlayarak elinde bulunan şiirlerini kitap haline getiriyor.Buraya kadar güzel.Kitabı basan güya yayınevi şairin eline 1000 adet veya daha fazla kitabı veriyor. İyide kardeşim şair bu bin kitabı ne yapsın! Üzülerek söylüyorum şairler maalesef bir çok yayıncının gelir kapısı olma yolunda aday görünüyor. Şiirle yazıyla uğraşanların arasındaki bir anlatıma göre:Türk halkının dörtte üçü şairdir! Parantez açmalıyım. Şair olmak için okumak gerekiyor,hem de çok fazla okumak.Burda büyük tezatlar bulunuyor.Dörde üçü şair olan bir halkın şiir kitaplarına düşkün olması gerekir,bırakın şiiri maalesef bizler kitap okuma fakiriyiz.Bu söz “Türk halkının 4/3 şairdir” kocamana bir yalan, yalan olmakla kalmayıp şairlere haksızlıktır.O yüzden şu sözü şiir yazmaya başlayan bütün gençlerde başlangıçlarında ağır bir şekilde yüzlerine vurulur: “Yağdı yağmur/Çaktı şişmek/Sendemi Şair oldun ….eşek!”Bu kelimeler şiire ve edebiyata en büyük baltayı vuran ve bir çok genci şiir’e başlayacaksa bile durduran iğrenç bir olaydır.Şimdi ortaokul ve lise çağlarındaki edebiyata,şiire düşkün genç insanların sürekli karşılaştığı bir dram olsa gerek! Buyurun bu sözün kaynağını sorgulayalım! Yıl 1970’ler; görsel medyanın TRT olduğu zamanlar ve sinema özellikle yeşilçam el üstünde, inanılmaz bir ilgi ve sevgi var.Öyle ki o aylarda hangi film sinemadaysa halk kendini o filmin başrolündeki artist’in yerine koyuyor,bir başka filme kadar onun gibi yaşıyor. Bir Türk filmi; ve okulda şiirle meşgul olan bir gence az önce bahsini etiğim kelimeleri söylüyor. Ve o günden sonra o kelimeler reklamlara konu oluyor, zamanla yayılıyor. Doksan’lı yıllardan sonra özel TV’lerle birlikte daha fazla anılmaya başlandı. Burada bahsini ettiğim Türk filminin adını zikretmeyeceğim. Ama emin olun o filmin senaristi elime geçse, bütün şiddetimle suratına tükürürdüm! Zaten cevabı verilmiş birlikte cevabını okuyalım; “Yağdı yağmur/Çaktı şimşek/benim şairliğim/Sana mı düştü …. eşek! Bir çoğunuz beklide bu sözü umursamıyordur ama ben umursuyorum! Nice gençlerimiz beklide bu yüzden şiirden uzak kaldı! Bir diğer konu; Şairin tanımı! Şair kimdir,nedir,kime şair derler?Bir tane şiir yazanda şair midir,yoksa şair olmak için yüzlerce şiir yazmak mı gerekiyor?.Şair nasıl olunur? Düzgün cümleler alt alta getirilerek yazıldığında şiir olur mu?Şiirin iyisi,kötüsü olur mu?Bütün bu sorulara beklide on çeşit cevap verilebilir?Şiir; adı üstünde şiirse kötü olmaz, Bütün sorulara bir cevap verdiğimizde şiir’i de açıklamış oluruz.Son zamanlarda şairler arsında hececi şair,serbest şair gibi adlandırılmalar geçmektedir.Ama bence bundan önce kesinlikle şiirin ve şairin tanımı yapılmalı.İyide bu tanımı kim yapacak! Sanal dünyanın hayata girmesiyle iyice çığırından çıkan şiir ve şair algıları sınır tanımaz boyutlara ulaşmıştır. Öyle ki;(İsterseniz deneyin)Şiirden hiç anlamayın,hatta zerre kadar alakanız olmasın ve günlüğe benzer yazılar karalayın bu yazılarınızı alt alta getirip üye olduğunuz Türkiye’nin en büyük edebiyat postalına (!) gönderin!Göreceksiniz;dört gün sonra sanalın arama motorlarından birine adınızı ve soyadınızı yazdığınız da! Karşınıza şöyle bir başlık çıkacaktır;”şair falan.. filanca ..” hem de en ön sıralarda ve davamın da “Şairin tüm şiirleri….”. Buyurun buradan yakın!Yani şair unvanı almak bu kadar kolaylaştı!Bunun birde sağlamasını düşünürsek Mehmet Akif ERSOY yazdığınızda yine en ön sıralarda şu başlığı bulacaksınız;”Şair Mehmet Akif Ersoy tüm şiirleri” Ve tabi adres az önce şiirle alakası olmayan şahsın adını veren bu büyük edebiyat postalı.(!). Bu ve buna benzer sitelerin elbette faydaları da var! Sanaldan hayata içine geçersek; burada da şirin sorunlarıyla karşılaşırız. Biraz önce şairlerin yayıncıların geçim kaynağı olmaya başladıklarından söz ettik. Burada da aynı sorunlar var. Ne kadar para o kadar şair! Günlüklerinizi alt alta getirip şiir görüntüsü verdikten sonra bir yayınevine götürün ve tüm masrafları üstleneceğinizi söyleyin!Bir aya kadar o yayınevinin şairisiniz!Hatta üzerinize toz bile kondurmazlar, birileri kitabınızı eleştirecek olursa şiirin on birinci tanımıyla karşılaşırsınız.(!).İşin birde diğer yüzü var!Aynı yayınevi şairliği koluna takmış şiirin erbabı başka bir şairin kitabını ücret karşılığı basıyor, bu kişiye de haklı olarak yayınevi’nin şairi unvanını veriyor! Haksızlık değimli bu? Günlükleri şiir diye bastırdık(bunun içinde saçma sapan karalamalarımız da var, bir kaçta aşırma)şair olduk! Zaten ilk ve son kitabımız! Diğer gerçek şair yayınevinin aç gözlülüğünden dolayı hak ettiği yeri bulamadı, şiir yazacaksa bile soğudu! Şimdi birileri şöyle diyebilir “Halk hakkettiği değeri verecektir!”Yunus Emre'nin veya Karacaoğlan’ın yaşadığı zamandaki halk maalesef yok! Birileri halkın kendisine değer vereceğini boş yere beklemesin! Zira bu para hırsı gibi eğrelti işler yüzüne gerçek şair halka ulaşamayacaktır!Tabi birde sahde sanatçıları var!Türkçeyi ,şiir’i,edebiyatı hiç’e sayarak katletme yarışında olan zavallı bir zümre var! Hala ağrıma gider. Şairler in değer verdiği,sık kullandıkları favori kelimeleri veya isimleri vardır.Bunlardan biri “gül”dür,uzatmalı “gülüm” bu muhteşem isim kendini bilmez sahde sanatçısı tarafından 2001 veya 2002 o yıllar da kullanıldı.”Dansa kaldır,kaldıramazsan kaldırırlar gülüm …”Belki bir çok kişiye benim bu kaygım garip hatta komik gelebilir ama şiir yazan biriyseniz aynı hüznü taşırsınız!Bu şarkıya uyarlanan saçmalıkların içindeki “gül” sahde sanatçısı sayesinde o kadar aşağılandı ki;yeniden o kutsallığına dönüşmesi bir neslin değişmesiyle olabilir,Şiirin şairleri o şarkıdan sonra yazdıkları şiirlerin mısralarına “gülüm” ü koymadılar.Ve gül günümüz şairlerine küstü!Son üç yıldır yazılan şiirlerin büyük bir bölümünde “gül”ü bulamazsınız. Şiirde yeni akımlarda oluştu,bazı dünya görüşüne sahip şairlerin kullandıkları kelimelerle, karşıt grupların kelimeleri arasında büyük farklar bulabilirsiniz.Oysaki “Şairlerin yalan söylemek için ehliyetleri vardır” tabi içinde en az hardal tanesi kadar hakikat barındırmak şartıyla. Bu karşıtlıklar Türk edebiyatına yıllardır zararlar vermiştir.Şiirin doğasını bozmakla kalmayıp şairi de alaşa etmiştir.Bu o kadar abartılmıştır ki; sırf dünya görüşü yüzünden dünya’nın en güzel şirini yazmasına rağmen yıllarca kabul edilmemiş yazar ve şairlerle dolu bir edebiyat tarihimiz olmuştur.!Bunun zararlarını hala çekmekteyiz. Şiirimiz nereye gidiyor? Nereye gittiğini tam olarak kestiremiyorum ama iyiye gitmediği ortada.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Adem KORKMAZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |