Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattır. -Anatole France |
|
||||||||||
|
Prodüktör: Dominique Brunner, Charles Gassot Senaryo: Laetitia Colombani, Caroline Thivel Oyuncular: Audrey Tautou, Samuel Le Bihan, Isabelle Carré, Clément Sibony, Sophie Guillemin Müzik: Jérôme Coullet Süre: 92 min. Yapım: 2002, Fransız. Yılbaşından önce feci hastalandım bir hafta evde bir yandan yatarken bir yandan da kendime gelebildiğim anlarda film izledim. Hani hastalıktır, ateştir, öksürüktür diye şöyle hafif bir film izleyeyim dedim, arşivime baktım ne zamandır ertelediğim filmlerden biriydi “He Loves Me / He Loves Me Not”. “Hiçbir şey göründüğü gibi değildir” ya da “önyargıdan uzak olmak en güzelidir” diye derler ya bu film bunun kanıtı. Romantik-Komedi türünde bir film bekliyorsunuz ama karşınıza Romantik-Gerilim çıkıyor. Şaşırtıcı, sarsıcı, üzücü, sıkıntı verici ama bir yandan da acıtan bir film. Her ne kadar 2002 yapımı olsa da orijinali Fransızca olan filmi DVD'den İngilizce alt yazılı olarak izledim, Fransızca bilmediğimden ötürü belki de kaçırdığım yerler olabilir ama yine de düşüncelerimi sizlerle paylaşmaktan kesinlikle mutluluk duyacağım. Yalnız size önerim bu filmin konusunu (özellikle bazı sitelerde tüm filmi anlatmışlar) okuyarak izlememeniz. İki farklı bakış açısıyla üç ayrı sonu olduğunu düşündüren bir film “He Loves Me / He Loves Me Not”. Filmi ilk kırk dakikasında Angelique’in gözüyle izliyorsunuz. “Aşk işte bu!” diyor ve hatta iç bunaltan bir romantik komediyi izlediğinizi düşünüyorsunuz. Audrey Tautou, Amelie ile öyle akılda kalmış ki filmin başlarında telefonla arayan arkadaşınız neyi/kimi izlediğinizi sorunca “bizim Amelie büyümüş de metres bile olmuş” diyorsunuz. İki farklı kişinin, Angelique ile Loic’in perspektifinden izliyorsunuz filmi. Angelique Sanat Okulunda okuyan çok yetenekli ve burs almaya hak kazanmış, aynı zamanda yarı zamanlı bir lokantada çalışıp ve çocuk- ev bakıcılığı da yapan, resim öğrencisi bir genç kız. Loic 35 yaşında, beş aylık hamile bir karısı olan bir kardiyolog. Angelique ve Loic bu yüzden birlikteliklerini toplum içinde yaşayamıyorlar. Angelique’in tek isteği Loic’in karısından ayrılıp onunla birlikte olması. Kalp doktoru çok yoğun ve o yüzden kıza zaman ayıramıyor; fakat aslında hiçbir şey göründüğü gibi değil. Filmin buradan sonrasını ben anlatmayacağım yine, siz seyredip anlatmadığım, ama önerdiğim için bana hak vereceksiniz sadece. Yalnızca bir Fatal Attraction vakası ya da yine sarsıcı sonları olan müthiş yazar Ian Mc Ewan’ın Enduring Love’daki erotomanyak tarzı bir filmle karşılaşacağınızı bilin isterim. Bir araştırma yaptım ve Fransızların papatya fallarının bizimkinden farklı olduğunu okudum Onlar papatya falına “Seviyor /Sevmiyor” diye bakmaz sevgiyi de derecelendirirlermiş. Un peu -biraz Passionement- tutkuyla A la folie -delice Pas du tout- hiç Filme adını veren “À la folie... pas du tout” buradan geliyor yani aslında tam çevirisiyle belki de “Delice ya da Hiç” konabilirdi filmin ismi “Seviyor/Sevmiyor” yerine. 1976 doğumlu genç ama tecrübeli oyunucu Tautou filmde tam anlamıyla bir anti-Amelie’yi oynuyor. Da Vinci’yi ve Kayıp Nişanlı’yı izlerken çok sıkıldığm, Dirty Pretty Things’de Türk kızı Şenay Gelik ile nispeten daha iyi bulduğum Tautou, bu filmde yüzünde o bilindik ve hiç değişmeyen gülüşüyle fazlasıyla sinir bozucu; ancak bu durum film için bir artı puan bile olabilir. Filmin 5 Ocak 1965 doğumlu Fransız erkek oyuncusu Samuel Le Bihan daha önce de Audrey Tautou ile Venus Beauty’de de beraber oynamış. Başlıca rol aldığı filmler: • Dirty Like an Angel (Sale comme un ange) (1991) • Three Colors: Red (Trois couleurs: Rouge) (1994) • A French Woman (Une femme française) (1995) • Venus Beauty Institute (Vénus beauté (institut)) (1999) • Brotherhood of the Wolf (Pacte des loups, Le) (2001) Bazı filmler verilen emekle harcanan parayla, parçalanan arabalarıyla öne çıkarlar. Bazı filmler vardır oyunculuk gücü ve oyuncularıyla konuşulur. Bazılarıysa filmdeki konularıyla, şaşırtıcılığıyla öne çıkarlar; bu film işte onlardan biri. Ne Tautou; ne de Le Bihan harikalar yaratmıyor ama film konusuyla gerçekten öne çıkıyor. Şaşırtıcı olan 2002’de bu kadar az ilgi görmüş olması ve bizde neredeyse bir yıldan uzun zaman sonra gösterime girmesi. Kaçıranlar için DVD bir fırsat. Filmin sonunda "aşkım hastalıklı olsa da aklım yüreğimdeki acıyı dindiriyor. Bana sabırlı olmamı ve umut etmeye devam etmemi söylüyor" deniyor. Siz de böyle düşünenlerden olabilir misiniz? İyi seyirler… rey’an yüksel
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © rey'an yüksel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |