İnsanlığın hangi filizi köreltilmek istenmişse, tersine o filiz daha gür büyümüştür. -Freud |
|
||||||||||
|
-Yaşlı teyzeler gibi gözlüğün üstünden bakmasana bana! Çıkış kapısına adım atmadan önce hazırlık yapıyorum. -Neyin çıkış kapısına? Bir yere adım atıyorsan orası senin için 'giriş' olur. Allah’ım sen arkadaşımın aklını koru. -Giriş çıkış ne fark eder, şu ruh halinden çıkış, başka bir ruh haline giriş işte .Ayy, her neyse!Mutluluğa giden yolun kapısı, diyelim oldu mu! Ben artık çok sıkıldım; sen de benimle gelmek ister misin? -Ben şimdilik burada kalsam? İlle de eşlik et, diyorsan geleyim de… Ben zaten mutluyum.Hahahahaha -Gülmesene! -Nasıl gülmem, hem ruh halinde ne var yahu! Hâlâ elin belinde ve gerçekten adım atacak gibi duruyorsun farkında mısın? Kahve yapayım mı sana, iyi misin? -İyiyim! Nasıl başarıyorsun? -Kahve yapmayı mı? Önce su ve şekeri… -Delirtme beni! Onca şeye rağmen gülümsemeyi nasıl başarıyorsun? -Gülümsemek ağlamaktan daha iyi geliyor ruhuma. Hiç bir acı kalıcı değil ki. Ağla ağla nereye kadar! İşin sırrı , onca şeye rağmen ille de gülümsemek ve şarkıdaki gibi 'sil baştan ' diyebilmek... -Bence içine atıp biriktiriyorsun! Zamansız patlamalarını biliyorum ve çok korkuyorum. -Bu yüzden mi ‘kapı’ diye tutturdun. Mutluluğun yolu insanın kendi ruhunda… Ben o yolu buldum; sen rahat ol. -Nasıl buldun, Simyacı’yı mı okudun? hahahahahaha -Yok, akşam yemeğinde Ferrari sini satan bilgeyle beraberdim! -Ahahahahahahaha...Ne dedi peki? -Kim? -Ferrarisini satan bilge? -Çok özlemiş! -Neyi? -Ferrarisini… -Delirdin galiba… -Hayır, benim aklım başımda. Yok Simyacı'yı mı okumuşum, yok mutluluğun anahtarıymış...Neler oluyor sana? Hahahahahaha -Gül sen gül...Hem mutluluğun kapısı dedim anahtarı filan demedim -Ayy öleceğim. Çıkış, giriş, anahtar,yol unutalım hepsini ne olur.Mutluyuz o kadar! -Sen mutlu değilsin! -Ahahahahaha…Sen mutlusun yani. Çıkıyorum, sıkıldım, gelmek ister misin, diyen ben miydim? Peki, mutlu olduğuma nasıl inandırabilirim seni? -Ondan bahsederek… -Off bee! Şu soruyu, kapılara girip çıkacağımıza, anahtarı kaybedip yakalamaya çalışacağımıza, doğrudan sorsaydın da delirdiğini sanıp ambulansı nasıl çağıracağımı bana düşündürmeseydim canım ya! -Eee, napayım anlatmıyorsun? Ahahahahahaha -Anlatacak bir şey yok ki. Onunlayken huzurlu, mutlu ve ona tutkuluyum. -Huzur, mutluluk ve tutku varsa anlatacak çok şey vardır.Anlaaat! -Sonra anlatırım. -Aman be! -Elini niye beline attın yine? -Ben gidiyorum! -Çıkış kapısına doğru mu? -Hayır, huzur, mutluluk ve tutkuya… Taktı kapıya ya! -Ahahahahahaha…Tamam tamam gel anlatacağım. -AMBULANS? :) BİNNUR EDİSAN
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © BİNNUR EDİSAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |