..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ölümden önce yaþam var mý? -Duvaryazýsý
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Yeraltý > þenol durmuþ




22 Nisan 2009
Cafer Kalfa  
þenol durmuþ
Metropol Ýstanbulda yaþayan birisi için fazlasýyla tecrübeli bir vatandaþ tipi Cafer. Yoksa gecenin bu vakti G.O.Paþa'nýn lanet varoþ sokaklarýnda kim yürümeye cesaret edebilir. Üstelik bu gece kafasý haddinden fazla kýyak.


:BHCE:
Gece yarýsý saat 03:00

Sokaklar ýssýz canlý hareketi yok gibi. Sessizliði bozan ise sadece uzaktan duyulan köpek havalamalarý, hýrlamalarý, ulumalarý sayýlýr. Az sonra çýkan bir çift ayakkabý sesi de diðerlerine karýþýyor. Ayakkabýlarýn çýkardýðý þiddetli sesler eski sokaðýn Arnavut kaldýrýmlarýný çýnlatýrken arka sokaklardaki köpekler dahi bu seslerden ürkmüþ olacak ki bir grup köpek saða sola kaçýyor. Adamýn yere sert ve emin bir þekilde bastýðý belli.

Tak tuk! tak tuk! tak tuk!

Uzayan gölge sokak dönemecindeki elektrik direðinin altýnda duraksýyor. Ýki eli cebinde olan adam kýrçýlý paltosunun iki yakasý da kalkýk bir halde duruyor...Adam çevresini kontrol ederken, yaþlý bir sokak köpeði adamýn kokusunu çektikten sonra sürüsüne iþaretini veriyor. Bunun üzerine köpeklerin gece yaþantýsý normale dönüyor. Köpek bu adamý yýllardýr tanýyordu. Aslýnda bu adamý birçok kiþi de tanýyor gibi. Adamýn ismi özellikle yakýn tanýyanlarýn taktýðý lakap ile Cafer Kalfa...Caferi belki sizde bir yerde görmüþsünüzdür. Yanýnýzdan geçerken omuz atmýþ olabilir; ve ya bir otobüste yanyana oturmuþsunuzdur. Belki de oturduðunuz apartmanda yaþýyordur ve ya yan komþularýnýzdan biridir. Eðer içki kullanýyorsanýz bir meyhanede bir birahanede yahut aksaray yeraltý çarþýsýnýn tuvaletinde ona rastlamýþsýnýzdýr. Zaten o da bu gece çok sarhoþ hem de zil zurna tabiriyle...

Elleri hala cebinde, kafasýný kaldýrmýþ, elektrik direðinin aydýnlatma lambasýna dolunaya bakar gibi bakýyor. Yarým kel kafasý parlarken kalýn muz býyýðýný güzelce saða sola çekerken sert adýmlarla sokaða dalýyor. Sarhoþ olmasýna raðmen devamlý saðýný solunu kontrol ederken çok dikkatli. Her sokak dönemecinde durup bir radar gibi çevresini tarýyor, kontrol ediyor. Metropol Ýstanbulda yaþayan birisi için fazlasýyla tecrübeli bir vatandaþ tipi Cafer... Yoksa gecenin bu vakti G.O.Paþa'nýn allahýn belasý lanet varoþ sokaklarýnda kim yürümeye cesaret edebilir. Üstelik bu gece kafasý haddinden fazla kýyak. Ama buna raðmen yürüyüþü muhafýz alayýnýn bir askerinden farksýz sayýlýr. Bazen istemeden de olsa yalpalýyor; ama birkaç saniye içerisinde sert adýmlarýný tekrar atýyor. Askerlik günlerinde çok güzel öðretmiþlerdi bu iþi biliyordu.Sokaklarý, caddeleri, operasyona giden bir özel tim elemaný gibi bu þekilde aþýyor.

Tak tuk! tak tuk! tak tuk!

Bazende elini paltosunun cebine sokup Erzurum iþi oltu taþý tesbihini çýkarýp sallýyor.

Þak þuk! þak þuk! þak þuk!

Karanlýk sokaklarda tek baþýna yürüyor. Ayakkabý topuðunun çivisi onu uyarýnca parketmiþ araçlardan bir kamyonun kasasýna elini dayayýp soluklanmak zorunda kalýyor... Caný fena yanmýþtý. Ayak topuðu onu rahatsýz etmiþti. Elli yaþýný geçmesine raðmen saðlam bünyesi vardý... Yaklaþýk dört kilometre yürümesine raðmen yeni mola vermiþti. Ve evine ulaþmasý için daha üç kilometre yürümesi gerekiyordu. Sað ayakkabýsýný çýkarýp eliyle yokladýðýnda dört adet çiviyi farketti. Sivri burun yumurta topuk hakiki köseli siyah renk kundura sayýsýz pençe operasyonuna raðmen onu tam tamýna koca beþ yýl taþýmýþtý. Üstelik yaz kýþ mevsim tanýmadan hala kullanýyordu bu pabuçlarý.

Eski Ýstanbul bitirimlerinin vazgeçemediði, olmazsa olmaz denilen eþyalarýn arasýnda bu kundura tipi önemli yer tutardý. Çorabýnýn paramparça olduðunu gördü. Ayak parmaklarý tamamen dýþarý fýrlamýþken, topuk tarafý da zaten çivilerden yýrtýlmýþtý. Kaþýnan ayak parmaklarýna eliyle hafif bir masaj yaptýktan sonra kundurayý asfalta vurup çivileri az da olsa yerine tekrar taktý. Ýstemeyerekte olsa elini kokladý. Zaten aç midesiyle içtiði onca içkiden sonra midesi bulanýyordu ki bu koku biraz kusmasýna neden oldu.

Bir taraftan etrafýna binalara bakýyordu. Ayýp olmasýn bir gören olursa ne olur, mahçup pozisyonuna düþmek istemiyordu... Çünkü o onurlu haysiyetli bir adamdý. Kim ne derse desin. Eve gider gitmez acilen ayaklarýný yýkamasýnýn artýk zorunlu hale geldiðini düþündü...Yaklaþýk onbeþ günden onbeþ güne ayak yýkama iþlemini yapan Cafer artýk sýk sýk yýkamasýnýn gerekliði olduðunu düþündü, þok geçirmiþti. Bu nasýl ayaktý ve bu koku nasýl bir kokuydu, iç geçirdi ve biraz mýrýldandý.
-"Anam avradým olsun mübarek hayvan leþi gibi kokuyor, tövbe estaðfurullah!"

Fermuarýný açýp diðer tekerleðe de iþemeye baþladý. Gözleri fýldýr fýldýr dönüyordu...
Ya gören olursa ayýp olmaz mýydý acaba? Süratli bir þekilde iþedikten sonra hýzla kamyonun yanýndan uzaklaþtý. Baþka bir sokaða girdikten sonra rahatlama hissi tüm vücudunu sarmýþtý. Artýk olay yerinden kaçan bir suçlunun rahatlýðýný yaþýyordu. Genelde tercihi park halinde ki kamyonlar olurdu. Kamyonun kasa yüksekliði, geniþ lastikleri bir kamuflaj olurdu onun için. Hatta Týr olsa daha da makbule geçerdi. Duruma göre iþer, kusar, hatta sýçar ve sonra hýzlý bir þekilde olay yerini terkederdi. Aslýnda bu davranýþlarýndan hiç hoþlanmazdý. Hatta vicdan azabý çekiyordu, ama ne yapsýn gece yarýsý Ýstanbul sokaklarýnda çalýþan belediye tuvaleti yoktu ki. Çaresiz bir þekilde istemeyerekte olsa yýllardýr yüzlerce hatta binlerce kamyonu kirletmek zorunda kalmýþtý. Bu konuyu düþündüðünde duygularý yoðun bir iç hesaplaþma savaþýna girerdi. Sonunda sað duyu galip gelir kendi eylemini haklý bulurdu.

Bir kere zaruri zorunlu bir ihtiyaçtý. Devletimizin olanaklarý sýnýrlýydý. Ne yapacaklardý, yoksa her sokaða bir tuvalet yapýp baþýna bekçi mi dikeceklerdi? Sonra "gel vatandaþ, buyur istediðin zaman gel, ne olursan ol yine gel günün yirmi dört saati iþe kus, iþte hizmet" mi diyeceklerdi? Bu imkansýz bir durum olurdu; ama o bu hakký bu imtiyazý kendisinde görüyordu. Tam kýrk yýl Ýstanbul un sayýsýz binalarýnda çalýþmýþ, ter dökmüþtü. Mecidiyeköyde, Aksaray, Beþiktaþ, Þiþlide ki birçok bina da onun mala izleri vardý. Üstelik zoruna giden bir durum vardý ki Caferi öfke nöbetlerine sokardý hep. Þimdilerde ne zaman bu yerlere gitse, polis onu durdurup þüpheli þahýs muamelesi yapýyordu. Bu eþitsiz, haksýz durumu kabul edemiyordu bir türlü. Çünkü iyi bir vatandaþtý o. Her zaman yasalara saygýlýydý...Hýzlý ve tempolu yürüyüþünde bunlarý düþündü. Zamanýnda bu yürüdüðü sokaklar tarla, bað, bahçe idi ve Ýstanbulun nasýl bu kadar büyüdüðünü hala anlayamamýþtý. Sokaklar yürümekle bitmiyordu. Gece yarýsý saat 04:00 ü gösterdiðinde sokaklarda sadece iki çeþit ses yanký yapýyordu. Hakiki köseli yumurta topuðunun sert sesi;

Tak tuk! tak tuk! tak tuk!

Hakiki Erzurum oltu taþý otuzüçlük tesbihin sesi;

Þak þuk! þak þuk! þak þuk!

Geçmiþ yýýlarýn hatýrasý beynini rahat býrakmýyordu. Eski yýllarda olsa gecenin bu saatinde Allahýn belasý varoþ sokaklarda mý yürüyecekti? Nerede!... Beyoðlunda en lüks pavyonlardan birisinin en gösteriþli masasýnda baþ köþede yerini almýþtý bile. Saðýnda solunda fazla kaþarlanmamýþ fýstýk gibi taze iki karý oturmuþtu ve garsonlar etrafýnda topaç gibi dönerken sorular yaðmur gibi yaðýyordu:

-"Beyefendi þampanyalarý tazeleyelim mi?"
-"Cafer bey göremiyorsanýz emredin mumlarý çoðaltalým."
-"Cafer bey meyveler fazla bekledi, isterseniz tazelesinler, biraz bozulmuþ olabilir."
-"Beyefendi bu viskiyi müdür bey gönderdi."
-"Efendim isterseniz Batsýn Bu Dünya'yý tekrar söyletelim."

Ýnsan oðlu hayvanlar aleminin en duygusal yaratýðýdýr, derler...Ama o daha da duygusal bir yaratýktý. Yaþadýðý günler gözünde bir film fragmaný gibi geçiyordu... Bu gecelerde o bir Kadir Ýnanýr yahut Tanju Korel gibiydi ve ya kendini öyle hissediyordu. Ama þu bir gerçek ki ona herkes bir film yýldýzý gibi davranýrdý. Pavyondaki karýlar, garsonlar, pezevenkler, komiler özellikle pavyonun tuvaletine bakan emektar kerhaneden ayrýlma yaþlý kadýn, ona özel bir ilgi göstermiþti

-" Koçum benim, yiðidim, aslaným!" diyordu. -"Býyýklarýna kurban olayým, kývýrçýk saçlým maþallah Allah nazardan saklasýn, kýrkbir kere maþallah" diyordu devamlý her gördüðünde yüzlerce kez.

Aslýnda daha o zamanlar kývýrcýk saçlarý önlerden imha olmaya baþlamýþtý. Fakat bu iltifatlar onun bu yaþa kadar gelmesine sebeb olan en büyük manevi destekti. Bu yüzden yýllarca þarapçý, kýyakçý arkadaþlarýna eski anýlarýný hatýrlatmayý görev bildi ve sýk sýk defalarca tekrarladý:

-"Ah ulan ah beni zamanýnda görecektiniz. Beyoðluna adým attýðýmda herkes önümde eðilirdi. Ah ulan ah Cafer anasýný satayým bu dünyanýn ulan be!"

Aslýnda gerçekçi bir adamdý... Ne Kadire; ne de Tanju Korel'e benziyordu. Kýsa boylu, þiþman, toparlak kýrmýzý suratlý bir tipti. En son aynaya baktýðýnda yine de bir film yýldýzýna Kazým Kartal'ýn son haline benzediðini hayretle gördü... Üstelik saçlarý ondan daha fazla döküktü ve de þiþman. Fakat beyoðlu pavyonlarýnda bu kariyeri elde etmek için çok para harcamýþtý. Ýnþaatçýlýk mesleðine onunla ayný zamanda baþlayan köylü arkadaþlarý, hýsým, dost, akrabalarý þimdi Ýstanbul'un çeþitli ilçelerinde tanýnmýþ birer mütheait olmuþtu. Üstelik servetleri trilyonu geçmiþ, yatýrým üzerine yatýrým yaparlarken o hala Ramideki dört katlý bir inþaatýn kalfalýðýný yapýyordu...Hýrsla yürürken hala düþünüyordu...Sokaðýn ortasýnda durdu..Sevinç, hüzün, keder, gerçek, hayal þimdi birbirine karýþmýþtý. Sarhoþ beyni bu iþlemler nedeniyle ayaklarýný harekete geçiremiyordu. Morali bozulmuþ kilitlenmiþti adeta.Aðzýndan çýkan kelimeler az da olsa sokakta duyuldu:

-"Ulan sen adam olmuyacan, senin ben ananý avradýný..!"

Kendi kendisine küfür etmeye baþladý. Gecenin bu vakti bir gören olsa hemen "Manyak mý bu adam?" diyerek belkide kaçardý...Kendine küfür etmekte haklýydý hatta daha aðýr daha þiddetli küfürleri hakediyordu. Bir saattir yürüyordu niçin, neden yürüyordu acaba. Hava almak için mi veya spor nedeniyle mi yürüyordu?Beynine kan, alkol, su hemen herþey sýçramýþtý artýk. Yürümesine neden olan en yakýn arkadaþý hatta karýsýndan bile fazla deðer verdiði dostu Sansar Mahmut yüzünden yollara düþmüþtü...Bir okkalý küfürü de Sansar Mahmut ve onun sülalesine saydýrdý. Bu gece aldýðý kalfalýk yövmiyesini son kuruþuna kadar harcamýþtý. Her zaman olduðu gibi içkileri mezeleri alýp inþaatýn zula bir köþesine oturup alemlerini yaparken, kalan son on lirasýný çorabýna saklamýþtý. Bu onluk taksi parasýydý ve gece yarýsý çalýþan minibüs, otobüste yoktu. Çorabýndaki fitil can dostu Sansar Mahmutun gözünden kaçmamýþtý. Gece 01:00 de içki ve mezeler bu dört acýmasýz gýrtlak tarafýndan yok edildikten sonra ayaða kalkmýþ müsaade istemiþti.Ancak bu onun beyhude bir çýrpýnýþýydý. Üç yokedici onu býrakmamak için çeþitli manevralara giriþmiþlerdi.

-"Cafer abi senin gibi delikanlý görmedik."
-"Usta sen ne alemler yaþamýþsýn be ya!"
-"Abi Allahýný seversen Olimpiyadaki Muallayý nasýl becerdin bir kez daha anlat ne olur!"

Onun duygusal, yumuþak, gaza gelen bir keriz olduðunu arkadaþlarý çok iyi bilirdi. Sefil bir inþaatta Kadir Ýnanýr olmak Cafer için herþeyden vazgeçmek demek idi. Fitil ateþlenmiþ ve dört þiþe bira cila niyetine kullanýlmýþtý. Þimdi arkadaþlarý yataklarýnda fosur fosur uyurken, o yedi kilometrelik etaptaydý.Silahlý Kuvvetlerde dahi bu etap beþ kilometreyi geçmezdi ve bu spor maraton gece yarýsý da yapýlmazdý. Ama Cafer bu olaylara alýþkýndý çünkü bu film sýk sýk oynardý.
RAJ KAPOR'un AVARE filmi gibi.

Aksarayýn Diojeni sayýlan rahmetli Þarapçý Sülo (Nur içinde yatsýn) Ölmeden evvel köprü altýndaki karton yataðýnda ona son nasihatlerini vermiþti. Tabii o dönem parlak günleriydi, parayý gazete kaðýdý gibi harcýyordu... Titreyen kalýn sesiyle yalvarmýþtý Cafere..

"-Bak evladým Cafer defalarca sana söyledim, gençsin iyi çocuksun burasý Ýstanbul, Kastamonuya benzemez, iyi bir mesleðin var para kazanmak çok kolaydýr, zor olan ise parayý tutmaktýr. Dikkat et çeþme akarken doldur, bizim toplum çok bozuktur. Bak halime bir zamanlar Adalet Partisinden Milletvekili aday adayýydým ne hale geldim. Þimdi Aksarayýn en tanýnmýþ þarapçýsý oldum. Ne mal kaldý; ne de mülk. Hiçbir zaman dolduruþa gelme, kabadayý adamsýn deyip adamý canýndan ederler, ne bonkör adamsýn deyip insaný malýndan ederler....Cafer evladým Cafer bunlarý sakýn unutma!" demiþti.

Bunlarý yeniden hatýrladý, burnundan soluyordu. Nasihatleri çok iyi biliyordu fakat pratikte uygulamaya geçemedi. Ýki nasihatten sadece birisi ona uyuyordu. Evet para kazanýyordu sonuçta malýndan olmuþtu.Ýkinci nasihat ise ona hiçte uymuyordu...Cafer korkaktý. Hem de bir tavþan kadar korkak, serçe kadar da ürkekti. Ancak Ýstanbul da yaþamýn vermiþ olduðu tecrübe ile bu eksikliðini görüntüsü ile kapatýyordu. Bu gece giydiði kýyafet þekli ve yürüme stili onu otuz, kýrk yýl kurtarmýþtý.

Yumurta topuk hakiki köse ve kundura gerçek bir kabadayý ayakkabýsýydý. Tesbih aksesuarýn ikinci önemli parçasýydý, lacivert kumaþ pantolon ve kýrçýlý uzun palto vücudu tamamlýyordu. Asýl önemli olaný ise kalýn býyýklarýydý... Gerçek harbi klasik maço erkeði býyýðýný tavþan dudaðýnda gururla taþýyordu. Geriye kalan tek þey yürüme þekliydi...Bunu da kolaylýkla baþarmýþtý. Ýstanbulun eski namlý kabadayýlarýndan Yengeç Kemal Yürüyüþünü ustalýkla sergiliyordu. Bir omuz aþaðý da diðeri yukarý da yanlamasýna yürüyordu, her gece olduðu gibi...Taktir etmek gerekir ki bu görüntüyü ustalýkla baþarmýþtý. Bu yüzden sayýsýz kere defalarca kýçýný kurtarabilmiþti...O kalýbýnýn adamýydý. Ayaðýndaki kunduranýn yirmi yýllýk kýrçýlý paltonun, oltu taþý tesbihinin kaytam býyýklarýnýn hakkýný veren adamdý. Üstelik bu görüntü ve aksesuar takýmý herkese yakýþmayabilirdi. Kýrk yýl Ýstanbul sokaklarýnda dolaþmak her babayiðidin harcý mýydý sanki? Issýz sokaklar da adýmlarýndan baþka ses duyulmuyordu.

Çok dikkatli yürüyordu... Öyleki bir kurt gibi yürürken, bazen de tilki gibi dinlenip sokak baþlarýný bina aralýklarýný gözlüyordu... Evrimin yaþam formundaki tüm kurallarý harfiyen yerine getiriyordu Cafer... Varoþlarda yaþam zor zanaatmýþ. Bunu çok iyi biliyordu. Onu bu hali ve yürüyüþüyle gören birçok kiþi mutlaka yolunu deðiþtirirdi. Adeta..

-"Ben belayým, ben kabadayýyým, adamý harcarým, bana sakýn bulaþmayýn, uzak durun benden sayýsýz leþim var, sayýnýza hiç güvenmeyin, Bayrampaþa Cezaevinde beni severler."

Görüntü ve gölgesi bunlarý anlatýyordu. Bir otoyol tabelasý gibi netti...Aslýnda Bayrampaþa Cezaevinin önünden birkaç kez geçmiþti o kadar. Boyacýsý Cezaevinin sokaðýnda oturuyordu ve Cafer onu çaðýrmak için mecburen geçmiþti...Ne olursa olsun o iþini biliyordu. Milyonluk G.O.Paþa sokaklarýnda gece yarýsý sadece sokak köpekleri ve insan ýrkýndan Cafer vardý. Kim bilir daha kimler vardý acaba...Evine ulaþmasý için birkaç sokaðý geçecekti. Yorulmuþtu artýk. Boþ meyve kasalarýnýn yýðýlý olduðu bir yerde durdu. Kapalý kepenginden manav olduðu anlaþýlan tenha bir yerdi. Biraz dinlenmek, bir sigara içmek iyi bir fikirdi ve geniþ bir kasayý alýp kendisine oturak yaptý. ..Öyle bir rahat oturmuþtu ki sahibi görse kesinlikle þaþýrýr "bilmediðim bir ortaðým mý var" diye sorabilirdi. Tekrar etrafýný kolaçan ettikten sonra cebinden maltepe sigarasýný çýkarýp bir tane yaktý. Kafa kýyakken sigara da çok güzel giderdi hani. Bir de marlboro olsaydý deymeyin keyfine..Esrarkeþler gibi derin nefes alýp vermeye baþladý. Dumanlarý gökyüzünü sarýyordu...Manavýn tabelasý Rýzanýn sarhoþ gözlerine takýldý. Sarý ampül tabelayý tam aydýnlatamýyordu. Boynunu züraafa gibi uzatýp okumaya çalýþtý.

--Aile Manavý Kazým--

"Tövbe tövbeki tövbe..Kim ulan bu Kazým! Tövbeki tövbe, bizim köylü yavþak Kazým olmasýn?"

Biraz düþünse de vazgeçti, ayaða kalktý..Yedinci kilometre bitmek üzereydi. Önünde neredeyse bir sokak kalmýþtý, birkaç köpeðin aniden önüne çýkmasýyla irkildi ve durdu. Köpeklerde telaþlýydý ve bir tanesi neredeyse ýsýracaktý.Bu köpekler onu tanýmýyordu üstelik birde ondan hoþlanmamýþlardý. Bir heykel gibi hiç kýmýldamadan köpeklerin geçmesini bekledi. Tecrübe kolay kazanýlan birþey deðildÝ...Köpekten kaçýlmayacaðýný biliyordu. Geçmiþ yýllarda birkaç pantolon ve ceketinin bazý aksi sokak köpekleri parçalamýþtý, üstelik aldýðý sýyrýklarda cabasý. Köpekler tedirgin olsa da usulca rýzanýn yanýndan geçti. Bu yaratýklarla ortak bir yönünün olduðunu her zaman düþünürdü, onlara acýyor saygý duyuyor, onlarýn kader mahkumu olduðunu biliyordu. Bu duygularýn etkisiyle aþacaðý son sokaða da girdi...Yine sýkýþmýþtý tuvaletini yapmak için müsait bir yere aramaya baþladý. Apartmanlarýn önünde duran iki küçük aðacý es geçti. Küçük bir anadolu kamyonu farketti...Sanki girdiði bu sokakta hiçte hoþ olmayan birþey vardý. Kamyonete doðru yaklaþýrken bir gölge onu izliyordu. Kamyonet bir marketin önünde park halindeydi ve karþý kaldýrýmdaki aðacýn arkasýnda ki gölgenin hareketini farketti.

Artýk kýmýldayamýyordu ve saniyeler içinde karar vermesi gerekirdi.O þimdi Afrikanýn korkunç yaþam þartlarýnda dolaþan ürkek bir ceylan gibiydi. Neyin ne olduðunu tahmin edebiliyordu. Adýmlarýný tekrar attý, aðýr ve aheste aheste yürümeye baþlarken tesbihini tekrar salladý. Hesaplar, ihtimaller sarhoþ beyninde çarpýþýyordu... Sokaðýn uzunluðu kamyonet, market ve aðaçlar aklýný baþýna getirdi. Geri dönmesi artýk tehlikeli bir durum sayýlýrdý. Dümdüz gidip geçmesi ve bu hattý aþmasý lazýmdý ve baþka da hiçbir þansý yoktu.

Þak Þuk,, Þak Þuk...

Ama kýyakçý arkadaþlarýna bu geceki olayý kendi bakýþ açýsýyla farklý anlatacaktý...

Þok geçirmiþ bir haldeydi, düþünemiyordu. Korku endiþe duygularý adrenalinin son limiti de bütün vücudunu sarýp sarmalamýþtý. Bu ses Caferin oltu taþý tesbihinden çýkmamýþtý. Bu ses hakiki Avrupa patentli iki adet çelik sustalýdan çýkmýþtý ve ses büyük bir belanýn habercisiydi. Artýk beþ, on saniye içinde kesin karar vermesi þarttý. Ya hiç bozuntuya vermeden geçecek yahut bir anda arkasýný dönüp tazý gibi koþarak bu yerden uzaklaþacaktý. Bu durumda karar vermek gerçekten zordu. Hayat memat meselesiydi.

Belki savaþ meydanlarýnda generallerin verdiði son karar gibiydi. Gerçekten de öyleydi. Birçok komutan böyle bir durumla karþýlaþsa belki de bu kadar kýsa bir sürede karar veremezdi... Artýk gece yarýsý Ýstanbul varoþlarýnda dolaþmanýn tehlikesini ve riskini doya doya yaþýyordu... Geriye dönüp kaçsa iþ daha da bok olabilirdi. Her ne pahasýna olursa olsun o yerden geçecekti, baþka da hiçbir þansý yoktu.Biraz daha yaklaþýnca çýkan ses karanlýkta bir kez daha yankýlandý.

Þak Þuk! Þak Þuk!


Korkudan titreyen kalbi patlayacak gibiydi. Yürürken aðzýndan çýkan bir þarkýnýn farkýnda bile deðildi.

-Hatasýz Kul Olmaz Dermansýz Sev Beni, Sev Beniii..

Geceleri mezarlýk önünden geçen insanlarýn korkusunu yenmek için söylediði þarkýlar türküler metoduydu bu. Tesbihini sallarken tek kanat yürüyüþünü yengeç yürüþüne çevirdi. Duruma göre hareket etmesini çok iyi beceriyordu bu adam. Ýþte bu özelliði ve yeteneði ile çok kez dayaklardan sýyrýlmýþ hatta nallarý dikmekten bile kurtulmuþtu. Acaba milyonluk Ýstanbulda kaç kiþi yapabilirdi bu iþi.Bu gölge ve ya gölgeler. Ýster sarhoþ, ister tinerci, yahut gaspçý ve ya cani katil olsun en azýndan söylediði bu arabesk parça ile onlardan birisiymiþ gibi bir izlenim verebilirdi.
Üstelik tesbih ve Yengeç Kemal yürüyüþü de cabasý. Birçok suçlu, psikopat arabesk dinlemiyor muydu sanki? Ayrýca kendi kendine düþünceleriyle manevi destek verip yürüdü.

-"Haydi yürü Cafer.Aman bozuntuya verme."
-"Hadi koçum sen neler atlattýn.."
-"Yürü ulan yürü baþka ne bok yiyecen"
-"Köyün en delikanlý adamý sendin."
-"Çoluðunu çocuðunu düþün, yaptýðýn inþaati düþün."
-"Eþek cennetindeki yerini düþün Cafer."

Hain gözler karanlýkta parlýyordu. Gölgelerin sayýsý da artmýþtý. Kamyonetin önüne geldiðinde nihayet manzarayý gördü. Market soyuluyordu bu hainler hýrsýzdý. Aðacýn arkasýnda duran gözcü hýrsýz ile baþka bir hýrsýz çömeldiði yerden kalktý. Üçüncü hýrsýzýn elinde ise sayýsýz karton sigara vardý. Sigaralarý taþýyan hýrsýz kartonlarý kamyonete koyduktan sonra Caferi hiç umursadan tekrar kýrýk camdan markete girdi. Ellerinde sustalýsý olan iki hýrsýz hiç konuþmadan Caferin saðýna soluna geçerken, çakal bakýþlarýyla onu süzdüler. Burasý resmen soyuluyordu, Cafer bir soyguna þahit olmuþtu artýk...Hýrsýzlar tatlý bir tebessümle ona bakýyordu. Ne konuþacaklarýný nasýl davranacaklarýný þaþýrmýþlardý...Hýrsýzlar ne yapacaðýný çok iyi biliyordu. Asýl O karar verecekti ne yapacaðýna. Bu kýsa zaman süresi o kadar uzun gelmiþti ki düþünecek bir hayli zamanlarý olmuþtu. Yutkunarak da olsa zoraki bir gülümseyerek konuþtu:

-"Selamýn Aleyküm gardaþ kolay gelsin, yardým lazým mý?"

Tabiki bu olayýn bu kýsmýný da arkadaþ çevresine farklý anlatýyordu...

iki hýrsýz birbirlerine bakýp biraz tereddüt ettikten sonra ellerinde ki sustalýlarý kapatýp ceplerine soktu...Bir hýrsýz cýrtlak sesiyle sordu:

-"Eyvallah dayý saðol sen ne iþ bu gece?"

Kritik bir soruydu çok mantýklý üstelik inandýrýcý bir cevap vermesi lazýmdý. Hiç inandýrýcý gelmezdi taksi parasýyla kursaðýna kadar içtiðini ve parasýzlýktan dolayý yollara düþtüðünü üstelik yedi kilometre yürüdüðünü ve bunu en yakýn arkadaþý Sansar Mahmut'un neden olduðunu anlatamazdý...Cafer ne diyeceðini düþünürken üçüncü hýrsýzý yazar kasayý kamyonete yüklerken yan gözlerle izledi. Boðazý kurumuþtu. Heyecan ve korku içerisinde tekrar yutkundu.

-"Þey yani ben de yolumdayým anlayacaðýnýz, þey yani yardým lazým mýydý gardaþ?"
.
Ýki hýrsýz þaþkýnlýkla tekrar baktý Cafere. Evet onun suratý, konuþmasý bir suçluya benziyordu hatta hýrsýza, katile bir ýrz düþmanýna da benziyordu. Cýrtlak sesli hýrsýz eliyle sokaðýn bir köþesini iþaret etti ;

-"Bak moruk bu iþ anca bizi doyurur, ortak falan istemez, tersosun tamam da fazla birþey çýkmadý; ama þu sokaðýn üstündeki kuruyemiþçiye bak kepeng falan da yok. Oradan birþeyler kurtarýrsýn hadi yaylan, toz ol bakim.."

Cafer sevinç içinde hýrsýzýn iþaret ettiði yöne baktýktan sonra gülümsedi;
"Haklýsýn gardaþ ben bir oraya bakayim size de kolay gelsin hadi eyvallah"

Daha sonra hýzlý bir þekilde yürümeye baþladý... Ayaklarý artýk zangýr zangýr titriyordu. Bu belalar hep onu mu bulurdu. Uzun zamandýr böyle bir tehlike atlatmamýþtý. Bütün Peygamberlere, Ýlahlara dua ederken sokaðýn köþeyi döndü ve koþmaya baþladý. Son anda idam sehpasýndan kurtulan bir mahkumun sevincini yaþýyordu.

Ter içinde koþarken binlerce dua ve küfür birbirine karýþýyordu.

-"Ulan sen adam olmayacan Cafer senin ben ulan Cafer! Ah Mahmut yaktýn ulan beni!"

Koþuyordu Cafer koþmaya devam etti....


1.Bölüm...


.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Güzel olmuþ,amma....
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
5 Þubat 2012
Ellerinize saðlýk.Sürükleyici bir eser olmuþ.Ancak ufak bir eleþtirim olacak!Aþaðýdaki satýrlar iki kez yazýlmýþ.Lütfen düzeltin.Saygýlarýmla... Cafer þok geçirmiþ bir haldeydi ve düþünemiyordu. Korku endiþe duygularý adrenalinin son limiti de bütün vücudunu sarýp sarmalamýþtý. Bu ses Caferin oltu taþý tesbihinden çýkmamýþtý. Bu ses hakiki Avrupa patentli iki adet çelik sustalýdan çýkmýþtý ve ses büyük bir belanýn habercisiydi. Artýk beþ, on saniye içinde kesin karar vermesi þarttý. Ya hiç bozuntuya vermeden geçecek yahut bir anda arkasýný dönüp tazý gibi koþarak bu yerden uzaklaþacaktý. Bu durumda karar vermek gerçekten zordu. Hayat memat meselesiydi. Belki savaþ meydanlarýnda generallerin verdiði son karar gibiydi. Gerçekten de öyleydi. Birçok komutan böyle bir durumla karþýlaþsa bu kadar kýsa bir sürede karar bile veremezdi belki. Artýk gece yarýsý istanbul varoþlarýnda dolaþmanýn tehlikesini ve riskini doya doya yaþýyordu. Geriye dönüp kaçsa iþ daha da bok olabilirdi. Her ne pahasýna olursa olsun o yerden geçecekti, baþka da hiçbir þansý yoktu.

:: Didem haným..
Gönderen: Þenol Durmuþ / , Türkiye
13 Mart 2010
Ýçten yorumunuz ve katkýnýz için çok teþekkür ederim..Saygýmla.

:: Ömer bey..
Gönderen: Þenol Durmuþ / , Türkiye
13 Mart 2010
Hocam düzeltmeyi yaptým..Teþekkür ederim.SAYGIMLA

:: Ellerinize, yüreðinize, kaleminize saðlýk
Gönderen: Didem Duruöz / , Türkiye
8 Ocak 2010
Bu yazýnýzý okurken, nefessiz kaldýðýmý hissettim. tarzýnýza hayraným. Gözlemleriniz çok keskin, doðal ve gerçekçi, üslubunuz þaþýrtýcý.Öykülerinizi öyle bir anlatýyorsunuz ki, film gibi gözümün önünde çok rahat canlandýrabiliyorum. Umarým bir gün bende sizin kadar etkili bir anlatým tarzýný yakalayabilirim. Sevgi ve Saygýlarýmla.Didem




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yeraltý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hýrsýzlar Kralý
Köpeklerin Aþký
Topal Hayri
Pavlovun Köpekleri
Cafer Kalfanýn Ýsyaný
Pavlovun Köpekleri 2
Cafer Kalfa Konstantinopoliste
Gerzekler
Ýþsiz ve Öfkeli
Bizim Mahalle

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kurtarýn Beni
Güzel Ýstanbul
Sarýgöl Roman Mahallesi 2
Ýdam Ýsteriz
Pavyon Sokaklarý
Dilenciler Köyü
Gel Abi...
Emret Baþkaným
Cafer Kalfanýn Ýsyaný 2
Düttürü Düüüttt

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kurtlar Sürüsü [Þiir]
Ego - [Þiir]
Çingeneler Zamaný [Þiir]
Açým Ben [Þiir]
Olmalý [Þiir]
Zaman Geçsin [Þiir]
Hani [Þiir]
Konstantin Aðlýyor... [Þiir]
Kuyu [Þiir]
Sen Gidersen [Þiir]


þenol durmuþ kimdir?



Etkilendiði Yazarlar:
CERVANTES


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © þenol durmuþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.