..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Fırtınalar insanın denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Doğa ve Dünya > Emine Pişiren




16 Aralık 2009
Tanrı Bizi Boşuna mı Cennetinden Kovdu?  
Emine Pişiren
Bu kanlı vahşet ne için yapılmaktaymış biliyor musunuz? “Danimarka erkeklerinin artık erişkin bir erkek olduklarını kanıtlamak içinmiş…”


:BJJC:


Biz insanlar doğanın tek hükümdarı tek efendisi değiliz.
Biz insan değiliz. Doğanın dengesini bozmak için vahşeti esirgemiyoruz. Benim sinirlerimi alt üst eden iki görüntü kirliliği oldu.
Biri; sözde Avrupa Birliği ülkesi olan Danimarka’nın Faroe adalarındaki dehşet verici “yunus balığı” katliam görüntüleriydi. Bu kanlı vahşet ne için yapılmaktaymış biliyor musunuz?

“Danimarka erkeklerinin artık erişkin bir erkek olduklarını kanıtlamak içinmiş…”

Bu her yıl alışılagelmiş hunharca akıtılan kanları hiçbir medeni batı ülkesi engellemiyor ve seslerini de çıkartmıyorlar.
Beni üzen bir diğer görüntü ise ülkemizde yaşandı.
Dört gün süren Kurban bayramında rutinleşmiş, alışagelmiş kanlı görüntülere tanık oluyoruz. Öyle ki bu kanlı görüntüler benim oğlumu “etyemez” olmasına bile neden olmuştur. Her ne kadar “gitme oğlum” dediysek de, sokak ortasında akıtılan kurbanların kanları, küçük oğlumun dikkatinden kaçmamış olmalı ki, komşunun bahçesinde duyduğu “tekbir” sesleri dikkatini çelmiş ve kaçınılmaz sona tanık olmuş o minik gözleri.
Bugün oğlum 22 yaşında ve o gün bugün etyemez.
Geçtiğimiz Kurban bayramında TV ekranındaki izlediğim vahşet, içimin kıyılmasına neden olmuştu. Ekranda eli kanlı bıçaklı bir adam ve kaçan boğa…

Önce sıradan bir “kurbanlık hayvanın” kaçışı sandım. Ama maalesef öyle değilmiş. Vahşetin ta kendisiymiş. Adam kasap değil… O adam bir katili kovalıyordu sanki… Boğanın arka ayaklarının tendonlarını kesip;

“Hadi kaç kaçabilirsen şimdi bakalım.” sesi kulaklarımda hala…

Ve boğa kanlar içinde iki ön ayaklarına da sürünmekte, canhıraş kaçmaya çalışmakta…
Tabi bu ekran kirliliği beni üzdüğü gibi küçük çocukların da o minicik yüreklerinde bıraktığı hasarı RTÜK’ün de göz ardı etmemesi gerekiyor.
İzleyemedim o vahşetin finalinde ne olduğunu… Kapadım anında televizyonu…
Bu haber sonrası kısa bir düşünce aldı beni. Ve aklıma şu soru takıldı.
Acaba dünyanın hangi ülkesi, hangi hayvanı kurban etmekte?
Aklıma hemen Çin geldi.

Çinliler ve Korelilerin “kuş, kedi/köpek” yediklerini bilirim...

Japonların “yunus” balıklarını yakalarken, yaptıkları vahşeti bilirim...

Bazı kuzey Avrupa ülkelerinin “kürk hayvanlarını” canlı canlı beyinlerine, çekiçle vurup "kürkü" bozulmasın diye katlettiklerini bilirim...

İspanyolların o "muhteşem arena" keyiflerinde matadorun,
Boğayı birkaç darbede kılıçla arenadaki kanlı görüntülerini bilirim...

Nepal’da her yıl ellerinde satırla 200 binden fazla hayvan sokak ortasında, "Hindu tanrıçası Gadhimai onuruna hayvanların katlediliyor"

Kanada'da sırf zevk için geçtiğimiz nisan ayında “860 fok” hunharca katledilmiştir.

Her yıl Arabistan'da milyonlarca “kurbanlık hayvan”, dini vecibeler yerine gelmesi için kesilir, sonra da kızgın kumlara gömülür. İnsan kursağına gitmeyen bu kurbanlıkları, keşke Afrika'da açlıktan ölen insanlara ulaştırsalar ya...

Ve daha dünyanın hangi ülkesinde, hangi hayvana, nasıl bir işkence yaptıklarını, anlatmakla da bitiremeyiz.
Peki, bu Avrupa İnsan Hakları, “hayvan hakları mahkemesi” de açsa ya! Hem doğa adına hem insanlık adına bence daha iyi olur.

“…Dünyada kusursuz iki insan vardır. Biri ölmüştür, biri de doğmamıştır.” Diyen bir Çinli’nin,

“…Eğer aç ve kimsesiz bir köpeği alıp bakar ve rahata kavuşturursanız sizi ısırmaz. İnsan ve köpek arasındaki temel fark budur.”diyen Mark Twain ile arasında epey fark olduğunu,

“…İnsanların ne kadar kötü olduğunu görmek beni hiç şaşırtmıyor, fakat bu yüzden hiç utanmadıklarını görünce hayretler içinde kalıyorum.” Diye söylenen Goethe’ye hak veriyordu Sokrates şu sözleriyle;

“…İnsanlar yüksek mevkilere ulaştıkça tanrılaştıklarını zannederler, düştükleri zaman insanlıklarının da elden gittiğini görürler.”

Kafka biraz daha ılıman yaklaşmış ve

“ …İnsanın belli başlı iki günahı vardır, öbürleri bunlardan çıkar: Sabırsızlık ve tembellik. Sabırsız oldukları için Cennet’ten kovuldular, tembelliklerinden geri dönemiyorlar.” Diyerek dünyada oluş nedenimize açıklık getirmiştir.
Montaigne, insanın doğasında var olması gereken en asil yere;

“…İnsan her yerde aynı insandır; bir insanın yaratılışında asalet yoksa kâinatın tacını giyse yine de çıplak kalır.” Diyerek parmak basmıştır.

Kant ise;

“…İnsan eğitilmesi zorunlu olan tek yaratıktır.” Dedikten sonra hızını alamamış ve
“…Yasalar karşısında insan, başkalarının hakkına tecavüz ettiği zaman suçludur. Etiksel olarak ise bunu aklından geçirdiği anda bile suçludur.” Demekle düşünce kirliğinin önemini özetlemiştir.

Maeterlinck, insanlığa biraz acımasızca saldırmış olup dünyanın şimdiki durumunu sanki çok önceden görmüş gibiydi;

“…Canlıların en akıllısı olarak insanı seçmişler. Ne yazık ki, pislik makinesinden başka bir şey değildir.” İnsanı dibe vurmuştur. Bana göre en makul olanı sanırım Bernard Shaw’ın inci tanesi sözleridir:

“…İyi düşünür, fena hareket ederiz. İkisini nefsinde birleştiren insan; bir istiridye kabuğu içindeki nadir bir inci tanesi gibidir. Bir insan ne kadar fazla şeyden utanırsa o kadar hürmete layıktır.”

Ve son olarak Max Scheler ile yazımı noktalamak istiyorum:

“…İnsan olmak güçtür. Hayvanları tanıyınız bunu anlarsınız.”

Tanrı bizi boşuna mı Cennetinden kovdu?


Emine PİŞİREN/Bursa

16.12.2009

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Kayda değer ama unutlması sevilen bir konu
Gönderen: Mehmet Ali Özler / ,
19 Aralık 2009
Vatikan Kilisesi (Katolik) bunda yaklaşık 15 sene önce güneşin dünyanın etrafında değil de (inançları bu yönde idi), dünyanın güneşin etrafında döndüğünü asırlar sonra kabul etti. İnanç uğruna insanlar hep gaddarlıklar ve vahşetler işlemişlerdir. Bunu sadece hayvanlara karşı uygulamadıklarını görmemiz için yapılan hunhanrca savaşlardan örnekler vermeye gerek yoktur. Sanırım bütün sorun yaradılış (!) tarihimizde yatıyor. Nitekim bizleri yaratan tanrılar (!) kanın akıtılmasını seven/isteyen ilahlardır. Kanı hep tanrılar ister ama bunu uygulayanlar kullardır. Tanrıya kurban edilir ama bunu yiyenler yine kullardır. Saygılar




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın doğa ve dünya kümesinde bulunan diğer yazıları...
Okaliptüslerin Gölgelerine Uzanmak İstemiyorum

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Edebiyat Galerisi Net’in Şair ve Yazarlarının Edebiyat Şenliğinden Genel Görüntüler
Ölüme Çok Az Kala!
Tanrı'nın İnsanları Yaratmaktaki Amacı Nedir Anne? - 2 -
Leo Buscaglia İle Söyleşi
Tanrı'nın İnsanları Yaratmaktaki Amacı Nedir Anne? - 1 -
Yorumlarım ve Duygularım - 10 -
Elbet Şiir Olacak Şairin Tesellisi
Eline Ne Geçti?
Bir Damla Mürekkep Bir Milyon İnsanı Düşündürebilir. - 1 -
Hayat Ateş Üstünde Yolalmaktır - İkinci Bölüm -

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Adamdan Saymışız [Şiir]
Ah Ulan Istanbul! [Şiir]
7. Didim Şiir ve Şairler Buluşması [Şiir]
Çekinme Söyle [Şiir]
Yağmur Kuşu Suskunluğu [Şiir]
Hangi Dua İle Sana Gelelim? [Şiir]
İsterdim [Şiir]
Davetsiz Konuk - 1 - [Şiir]
Madem ki... [Şiir]
Git Demene Gerek Yok [Şiir]


Emine Pişiren kimdir?

Yazmayı, okumayı ve birikimlerimi paylaşmayı seven biriyim. Edremit'in yerel bir gazetesinin köşe yazarıyım. Bazı web sayfalarında da edebiyat adına paylaşımlarım yayınlanmaktadır. Sevgi ve ışık sizle olsun.

Etkilendiği Yazarlar:
Mehmet Emin Yurdakul, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Victor Hugo, Balzac, Leo Buscaglia, Eric Frrom, Irvın Yalom, Dale Carneige, Doğan Cüceloğlu, Haluk Yavuzer...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.