"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Demek ki şiir yazıldığı dilin güzelliklerini içinde barındırmalıdır. Nedir bu güzellikler? Ahenktir, ritimdir, vurgudur ve tonlamadır. Oysa günümüz şiirleri çeviri şiirleri gibi Türkçenin güzelliklerini içinde barındırmamaktadır. Bir imge yığını, bir çarpıcı söz dizisi halinde ortada kalmaktadır. Lüks otomobil mezarlığına benzemektedir, günümüz şiiri. Yani bu anlayışla hiçbir yere gidilmez. Önce şiir nedir buna bir cevap bulalım. İnsanlar neden ressam olur? Aynı manzarayı ve değişmeyen tabloyu gördüklerinden dolayı. İnsanlar neden müzisyen olur? Mahalle muhabbetlerinden kulakları rahatsız olduğu için. İnsanlar neden şair olur? Ne sevmekten ne de aşktan ötürü. Mağara duvarlarına yazılan ilk şiirler gibi kendi inine bir kaçıştır şiir. Peki şiir nasıl olmalıdır? Şiiri en çok dansa benzetirim. Bütün uzuvları raks etmeli şiirin ve kelimeler bir dans grubundakiler gibi el ele vermeli. Yani günümüz şiiri müzikaliteden yoksun. Kulağa hitap etmemekte ve bir köy düğününe benzemektedir. Naralar, kahkahalar, bakışmalar var; fakat estetik yok, birliktelik yok. Günümüz şiiri salt mesaj vermekte. Bu mesaj bazen yalın, bazen süslü bir anlatım içermektedir. Peki şiirin amacı nedir? Coşku ve heyecan uyandırmak mı, derdimizi anlatmak mı, arzularımızı dile getirmek mi? Bence şiirin amacı; dilin bütün imkanlarından yararlanarak, duygularımızı ve düşüncelerimizi bir melodik ses olarak ortaya koymaktır. Oysa günümüz şiiri, ses getiren bir özelliğe sahip olsa da melodisini yitirmiştir. Yani günümüz şiiri, bir dikdatörün, bir yerden halkına yüksek sesle seslenmesine benzemektedir. Nasıl merhabayı, günaydını artık insanlardan değil de; kediden, köpekten bekler olduysak, şiirde de durum artık aynı gözükmektedir. Şiir insanın kulağını artık tırmalamaktadır. Şiir sadece melodi değil tabi. Şiir anlamlı seslerin ve anlamlı sözlerin bir araya gelmesinden oluşan bir dizeler orkestrasıdır. Bunu somut bir örnekle açıklayayım: Tıpkı kaybolan hisli şarkılar gibidir sesin Ve tıpkı kayıp giden yıldızlar gibi nefesin Sen gecelerimi karanlığa dönüştürensin Ey sevgili sulara sarılan bir ateş gibisin Bu dörtlüğü böyle de yazabiliriz. Tıpkı kaybolan hisli şarkılar gibidir sesin Ve tıpkı nefesin kayıp giden yıldızlar gibi Sen gecelerimi karanlığa dönüştürensin Ey sevgili sulara sarılan bir ateş gibisin Aradaki melodi farkını görebilirsiniz. İkinci dörtlükte ses akışında sorun var, bunu fark edebilirsiniz. Demek ki şiir anlamlı dizeler orkestrasıdır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © osman demircan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |