Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Kanun Güvencesinde Eşit Temiz'lere 30 DAY 1388 ÇARŞAMBA Joseph Rudyard Kipling Limits and Renewals 05-09 Akşamı.. Ay'ı...Sabaha karşı uyuyakalmayı ve hiç uyanmamayı düşünüyorum dünyaya karşı ve hiç sıkmamayı dünyayı ve bıktırmamayı görülen bir rüyayı ve bezdirmemeyi kalabalık bir malü hülyayı ve taşımadan hiçbir hiçbir hiçbir dünyadışı hatırayı tek kişilik dünyabaşıma ve yıkmamayı kalabalık dünya başına ne kadar uzak uzak olsak ta o kadar çok çok yakın olmayı daha yürekten olamazdım bir sevdayı ardımsıra bir savunmayı avuçlarımda sımsıkı kavrayarak ve işte tamsırası ve başka hiçbirşey önemli değil sarsıla sarsıla ağlayarak avuçlarımda kim olduğumuza daima güvenen bir sığınmaya bile sığınmadan ve başka hiçbirşey önemli değil bir umursamazlığa sarınarak ve arınarak tüm kuşkularımızdan ama ben de biliyordum hiçbukadar açılmadığını uzak denizlere fırtınalara aldırmadan ve hiç arkasına bakmadan ama vardığı her o yerde hiç duraksamadan ve hiç biyerde bir veda busesi bile bırakmadan ve hayat bizim bildiğimiz gibi yaşarız ama tek başına tek kişilik bir dünyası olmak ta bu değil midir zaten tüm bu sözleri söylemiş olmak için söylediğini de kim sanıyordu anlamak tan başka anlamsızlığın her ücra köşesinde kendine yer edinmekten başka bir anlamışlığa aşina dost bildiği incili çavuş erketeci ay kaçkınlarından başka güveni bende arayan ama bir türlü bırakmayan yakasını mefistotic bir orkestra eşliğinde başını her cennet masalı penceresinden sinsice sokarak tam öpecekken o pırlanta sızıntılarını kırılgan yüreğinin saldırgan sinesinden tam da bir bir pamuk prenses uyandırıp şımarttıkça şımartacakken bir siyah gölge çığlık atar mı atar ve böylece buz gibi dona kalıp kül rengi bir yüzle her gün bizim için yeni bir şey olmasına izin vermeyen derin bir kötülüğün karahan tanrısını kutsayan bir inanç içinde uyanmayı gerekmezyan sayan mü’min bir karanlık karşısında nasıl bir farklı görüşe açık kalabilsindi deli yüreğim ve nasıl dinebilsindi ağrıyanbaşımın iniltisi migren bile değil kangren bir yerindesizliğe isyandı benimkisi bu mudur dünyası tek kişilik olsundu da tek başına kalsındı dünyanın orta yerinde zülfünde beyazdan başka zül ve avuçlarında unutulmaya terk edilmiş göksel bir danstan artakalan bir tutam kül renginde ne oynadık- larını umursamamiş ama ne oynadığını da tanımlayamamış yürekli bir içtenliğin ne kadar uzak olsa da o kadar çok yakın iç yakıcı kim olmuşluğumuza güvenişinin çıldırtan hayır başka hiçbir şey daha önemli değil senfonisi karşısında kulaklarını tıkayarak kulaklarını yitiren bir beethooven bestesi karşısında kırılgan bir çocuk gibi ama bir o kadar da saldırgan aşkın sinatral perisine duyduğum platonıc prehistoric çağlardan sıçrama aşk titreyişleri liric ve epic terennümlerle macha macha manitu macha eyihetsiu mu ve yu ying ve yang kamsutral ilahi orkestrası’nın o karşıkonulmaz iççekimine kapılıp gidiveren daha ne bir el ne de bir göz değmemişgözyaşlarım mücevher değilse nedir ya elbet mücevher gören mücevher ağlar ama Leyla dan öğrendi bu deli mecnunun ne kadar küçük ve zavallı sırtutmaz bir aşkın kurbanı olduğunu da o yüzden bağrına bastı her türden baskıya rağmen tıpkıbasımsız aşkını da bu yüzden ürküttü o kara gözleri fıldır flıdır dünya dönen kızılelma manifestolarından aparılmış nihilist hezeyanlarını da duymazdan gelip ve zaten böylece aşık olmamışmıydı bu deli duvardibinde gözünü kamaştıran sin şişesinden özgürleştirilmiş hederlezi perisine a benim cancağızım bu deniz için değmez bu kadar sıkılmana ya nasib ya allah eczanelerde kutsal söz tabletleri de satılmakta ve Freud ne diye mezarında bu kadar rahat sanırsın bunca cehennem öğütlerine rağmen hiç cennet yokmuş gibi hala gerinerek ve esneyerek deri koltuklarında derin hipnozlara daldırıp bir daha hiç mi hiç uyarmadıkları o sır çocuklarının bunca müntehir cesedleri her akşam toplumun çöp bidonu gözetim hanelerinde seyirip dururkene sanki dirilmeye yüz tutmuş gibi böyle tiril tirli titr reflexlerinde titanic düşleyerek beyhude yere hiç şansları yok oysa dünya tümüyle sıkkın ve bıkkın bile değilken aşksız bir yanım değil artık her yanım sarp uçurum ve bütün içim çılgın doğ doruğu ve saçlarımda nar ağacına asılmış ta sıyırılmış atlas dilek kumaşı uçurtmalarını savurdukça savuran bir beklentisiz deli rüzgar eser buz saraylarına doğru hışımla da bakalım içinden ne çıkacak içindeki çocuktan başka bu zifiri karanlık doğuran ay kabuşlarından başka kurt adamlar için içine rağmen çoğul ve çağcıl dünyaya ve İlkay söylesin artık tek başına o tek dünyalık şarkıyı da evet biz inanalım artık soğuk mevsimin başlangıcına ve fakat inanmayalım asla ölümün bir nokta koyduğuna bu sonsuz evren içinde bu sonsuz aşk yolculuğuna ve evet rapunzel kulede ve delisi duvardibinde uyusun ve uyanmasın bu dünyaya bir daha ve anlatılmasın artık hiç kimseye ne bir masal ne bir efsane ne bir öykü ve söylenmesin bile ne bir şarkı ne bir türkü bile bu başına buyruk evcil duvar bekçilerine de bir şiir bile okunmasın ve yıkılmasın hiçbir duvar hiçbir töre ve aşılmasın bir sınır bile kuzuların sessizliğinde bir civciv dahi zayi olmasın ve kapanmasın sakın barlar meyhaneler ve günah çıkarmaya gayet müsait tapınaklarda her sabah her akşam dua kılınsın akineton hazretlerine bilakayd tek başına cinnet geçirmektense gayet iyidir böyle olduğu gibi anlamak ve kabullenmek ama asla olmadığı gibi ve asla olamayacağı gibi bir olasılıksızlık düşüne yatıp kalkışmamak ta gerekir bir isyan çığlığı kapıp koyvermeye geyliğe davetiye çıkarmanın da bir alemi yok yani yeniden alem içinde binbiralem var nasıl sa devri alem de ne dir seksen günde beş dakkada şimdi herkes kendi aleminde mestane devri ademden beri aynı terane hayyam bile dayanamadı vur kendini zerdüşti zannettiğin hyppyastik bir kadehin dibine de meyhaneci bile apışıp kalsın bu ne şahane afroditmiş be hiç haberi yokmuş gibi oidipustan zeusa madik attığını zannedip meryeme mersiyeler döktürüp ya kafa bulmakta notre dam’ın kamburuyla yahut kafa buldurmakta birinci olmaya niyetlenmiş bir halde siraküzanın cinleriyle dans ederek kupayı kaldırmak için aşile inatperikleshuzurunda gılgamış çırpınıp dursun kendi suyu içinde gül kurutsun gözü yollarda kalmış endülüs aşıklarına da haham lar çarmıha germek hesabına yatadursun hele billah tarih tekerrürden ibarettir nasılsa kopmaz bu kıyamet bu gidişle ancak deli evinden çıktığından beri bir daha dönemedi hiç evine dünyanın bütün ülkelerini dolaştı da hazır bir ev aradı kendini bekleyen hazır bir sevgili içeri buyur edip dalgalı kırçıl saçlarını okşayacak ve pürüzsüzlüğü yüzünde cüzzamlı sureta yüzünü bağrına yaslayabileceği ve inleyen nağmelerini avutacak bir ev içinde bir hazır sevgili hevesiyle yeryüzünün bütün evlerini hiç üşenmeden gezip dolaştı da ve çalmadık bir kapı bile bırakmadı da tam umudunu kestiği noktada durdu ve bir ileri ve bir geriye baktı da gördü henüz yolun tam orta yerinde kızarmış göz ufkunda kendisine göz kırpıp duran bir o kadar uzak ve bir o kadar çok yakın kendisini umutlandıran bir yeni yürüyüş en az geldiği yerler kadar uzak ve beklediği düşler kadar yakın bir beklentisiz yol uzağında yeniden yekinen bir yürekli yol ama sırtında ne var yok atması ve kendini bırakmadan yeni bir yol yaratması bilincinde bir kararlılık içre önce derin bir nefes alıp içine ve bırakmadan taa evini buluncaya dek nefesini bırakacağı evin kapı eşiğine kadar yürümeye başladı da ve yürüdü de yeniden önüne çıkan ne kadar yol dağ tepe kır bayır şehir kasaba köy mezra ve azra erhat bile anlatamaz aciz kalırdı da iki eli böğründe hayran ve çaresiz evliya görmüş ama yaşamamış ağzıyla baka kalırdı da sağa sola bakınıp hiçbir şey diyemeden deliye ardından böyle şaşkın ve imrenen gözlerle ah deli tanrı kutsasın seni ve sırrına erdirsin beni de diyerek iki damla gözyaşı da ondan işte ardından dökünmeyi unutmuş sular aşkına ama geldiği yollar kadar belki daha da fazla yollar asıldı kucağına ve sardı da sardı bütün güzel insan hatıralarını da sırtına ve vardı fakat nihayet varacağı yere amma bir de ne görsün bulmayı umduğu simurg evinde bile ne bir simurg var ne de bir ev. Evsiz gelendi ve Evsiz gidendi Evine Deli ****************** Hederlezi Aşkına.! Wesselam.!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Veysel Menekşe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |