Çingeneler Zamanı

Gitme, sakın gitme diyordu. Bu kez harbiden başın belaya girecek. Neden gitmeyecektim ki? Çocukluğumun geçtiği, yaşamın en güzel renklerini gördüğüm o mahalleye neden, niçin gitmeyecektim.

yazı resim

Gitme, sakın gitme diyordu. Bu kez harbiden başın belaya girecek. Neden gitmeyecektim ki? Çocukluğumun geçtiği, yaşamın en güzel renklerini gördüğüm o mahalleye neden, niçin gitmeyecektim. İnsanlar neden bu kadar korkak, ürkek bir hale gelmişti anlayamıyordum. Gitme diyordu. Dün gece narkotik, çevik kuvvet, sivil polisler, alayı orayı basmıştı. Üstelik panzerlerle, köpeklerle gelmişlerdi. Gülümseyerek onu dinliyordum. Ulan lavuk, sen ne kadar da korkakmışsın haberim yokmuş meğer diye düşündüm. Sanki çok önemli bir olaydı. Mahalleli bunun kadar korkmamıştı, bundan emindim..

Görmesem de neler yaşandığını az çok biliyordum. Yine kapılar kırılmıştı. Köpekler, insanlarla birleşmişti. Erkekler ağlarken, kadınlar kabadayılık yapmıştı. Çocuklar bile hıçkırırken, polislerin bacaklarını mutlaka ısırmıştı. Bundan emindim. Göstermelik bir kaç silah, bıçak, bir kaç kilo esrar, kırk elli tane hap falan filan dümenden yakalanmıştı. Eh ertesi günde koca emniyet müdürü kameraların önünde koca gövdesiyle, kalın bıyıklarını çekerken işaret parmağıyla bu dehşet operasyonu anlatırken yakalanan malları da Süleymanın hazinesi gibi gösterecekti.

Fazla traş etme, gelmiyorsan söyle ben gidiyorum dedim. Hala iki yüzlü davranışlar gösteriyordu. Sen uzun süredir yoktun, ortamlar değişti, polis eski polis değil. Anlatıyordu.. Gülüyordum. Gaziosmanpaşa meydanında yürürken hala gülüyordum. Akşam karanlığına rağmen binlerce insan yine meydanda sürünüyordu. On yıl öncesinin meyhaneleri, meydandan toz olmuştu. Masalarında süründüğümüz, kustuğumuz, kavgaların meze olduğu meyhanelerin yerini Avrupai markaların alışveriş merkezleri almıştı. Bu nasıl çelişkiydi, düşünüyordum. Mahalleye yaklaştığımda insanların sayısı da azalıyordu.

Korku. Gülümsedim.

Girişteki motorlu yunus ekibinin polisleri ayakta bezgin bir halde gelen geçene bakıyordu. Genç kırmızı yanaklı memurların bakışlarını umursamadım. Beni de herhalde mahalleden zannettmişlerdi. Yoldan geçen bazı tiplerin kimliklerine bakarlarken bir tanesinin şüpheli bakışları hala ensemdeydi. Polis olmalarına rağmen sanki vatandaştan korkmuşlardı. Az sayıda oldukları zaman mahallenin içine giremezlerdi. Yüz, yüz elli kişi olmadan bu işi yapamazlardı.

Maksutun evine geldiğimde, oğlu bahçe kapısında dikiliyordu. Beni tanıyamadı. Mahallenin azılı gençlerinden birisi olmuştu. Abi dikkat et iki gündür zarbolar mahalleyi sardı, demir kapıya vur, babam içerde, diyordu. Gelene gidene.

Paslı demir kapıyı vurduğumda her zamanki gibi kim o, kim o sesleri çıktı. Kapı aralığından bakan gözler geleni gördüğü halde yine soruyordu. Kapı açıldığında o korkunç koku yıllar sonra yine burnumdaydı. İğrenç, dehşet bir kokuydu. Evlerin tümü kokardı. Köpek kokusu. Mahallede birçok evde bir köpek aileyle beraber yaşadığından olacak ki sinmişti bu koku. Dazlak kafalı biri şüpheyle bakıyordu. Kimsin, neden geldin, kimi arıyorsun, derken ben belayım, psikopatım dercesine hareketlerle karşımda dikilmişti. Korkak lavuk bu işi yaparken dahi kendini belli ediyordu.

Seslendi. Maksut abi bir arkadaş, eskilerdenmiş derken konuşma tarzı ile tanımayanı mutlaka ürkütürdü. Yol verirken bile benden nefret ediyordu. Belki de kokusunu aldığım için. Karanlık dar koridordan geçerken yerin altından sesler duyuluyordu. Alt kata inip içeri girdiğimde yirmiye yakın adamın bakışlarını gördüm. Yediden yetmişe her yaştan sefiller bana bakıyordu. Maksut bir masada oturuyordu. Masada bir torbanın içindeki yığılı ot esrarı fişek yaparken gülerek ayağa kalktı.
Kardeşim benim, nerdesin? diyordu. Hasretle sarılırken odadakiler bizi meraklı gözlerle izliyordu.

Saç sakal perişanlığı yıllar öncesinden kalmaydı.Çürük dişleriyle sanki beni ısırıyordu. Benden yirmi yaş büyük olmasına rağmen mahallenin en tehlikeli uyuşturucu satıcısı Maksutun bana gösterdiği ilgiden, saygıdan şaşırmışlardı. Beyler satışa ara verdik biraz bekleyin bakalım, misafirim var, diye söylendi. Gel otur yanıma, nerelerdesin, kayıpsın anlat, dediğinde psikopat tayfası hala bana bakıyordu. Sanki bir korsan gemisinin güvertesindeydim. Çenesi düşük Maksut anlatıyordu. Haberin yok mu Hasan'ı geçen sene öldürdüler. Diyarbakırlılar yaptı. Ona dedim, dikkat et, bu kürtlere güven olmaz. Devlet baş edemiyor bunlarla, senin neyine gerek ortaklık. Sanki Diyarbakırın otu çok mu iyi.

Anlatıyordu Maksut, bıkkınlıkla dinlerken sigaralar peş peşe sarılıyordu, elden ele dolaşıyordu. İhtiyar bir yankesici öksürürken perişan halde hala ısrarla dumanı ciğerlerine çekmek için çaba sarfederken son gücünü de tüketiyordu. Abi bana on liralık, Maksut abi yirmi liralık ver, diyenlere sırasıyla göz kararıyla, avuç avuç otu dağıtırken anlatıyordu. İşim var gitmem lazım derken umursamıyordu. Beni ne çok seviyordu. Bazı hırsızlar çaldığı eşyalar karşılığında esrar alıyordu, ama bir hırsızın bilgisayar getirdim dediğinde, çenesi kapandı. Hani bilgisayar, nerede bunun televizyonu demesiyle hırsız da şaşırdı. Ne bileyim be abi bunu getirdim, derken bilgisayarın kasasını gösterdi. Olmaz, bu olmaz, bu yarım bilgisayar, sana elli liralık veririm o kadar, derken herkes gülüyordu. Şaşkın hırsız kaderine razıydı.

Önüme gelen sigaraları geri çevirdiğimde şaşırmıştı. Demek içmiyorsun vay be, helal olsun sana, madem misafirin Kanada'dan gelmiş biraz daha bekle çok hızlı bir ot gelecek, ayıp olmasın seni öyle yolcu edelim bari, diyordu. İstersen iki tane ex vereyim, Amerikalılar sever, harbi Hollanda işi sen bilirsin. Canan evlendi, haberin var mı, gitti o psikopatla evlendi. Bir yıl geçmedi psiko içeri bağladı. Otuz sene almış. İstersen çağırtayım görüşün. Sen bilirsin, hey Tarık gel buraya al şunu, abin dışarı çıktığında peşinden git, mahalle dışına çıkana kadar onun peşinden ayrılma. Bir arıza olmasın ona göre. Bizim Kara Murat da Kırklareli cezaevinde yatıyor. Beş sene bitti, kaldı beş sene daha. Ama duyduğuma göre oralarda da yaramazlık yapmış, şişlemişler. Yahu bu yeni emniyet müdürü nereden çıktı be, eskisi kıyaktı.

Kalabalıktan biri bağırdı, abi adam vali olacakmış ondan be ya, derken yine kahkahalar. Sıkıldın mı, al şunu yut istersen, sen bilirsin teklif var ısrar yok. Çene iyice düşmüştü. Kalın sesi duyduğumuzda dönüp baktık. İri yarı sakallı adam konuşurken ağzından köpükler saçılıyordu. Bana sarılmasıyla neredeyse sandalyeden devriliyorduk. Ah kim gelmiş görüyor musunuz, ulan kardeşim benim diye haykırıyordu.. Maksut'un müdahalesiyle ayrıldı Ayı Kadir. Azılı hapçı manyağı yıllar önce hafızamdan silmiştim. Dur Kadir napıyorsun bu halin ne ulan, kaç tane yuttun yine? Maksut kızmıştı. Suratımdaki tükürükleri kolumla silerken bir kadın içeri girdi.

Burada mı Maksut abi? Allah belanı versin, yat zıbar dedim yine buraya gelmiş. Maksut bağırıyordu. Al kocanı götür be, ortalık zaten karışık. Kısa boylu, zayıf kadın kocasını sırtında taşırken herkes gülüyordu.

Yunus ekibinin yanından geçerken aynı gözler yine ensemdeydi. Gaziosmanpaşa meydanında adam bekliyordu.

Abi buyur al.

Allaha emanet ol.

Sen de, dedim.

Düşünürken gülüyordum..Bu insanlardan neden bu kadar korkuyorlardı..Anlayamıyordum..Bunu bir türlü anlayamıyordum...

----------------

Sarıgöl Roman Mahallesi-

Peşindeyse bela, kaçacak bir yerin yoksa
Gel
Bizim mahalleye
Kurtuluşu bulursun
Sende artık bizdensin
Cesaretin varsa
Korkma gir içeri
Görürsün.

Yarı çıplak bir çocuk seni karşılar
Ağzında ki sigarayla
Sana gülümser
Şaşırırsın

Köpeğe sarılan, uyuyan sızmış şarapçıyı,
Gördüğünde
Ürkersin..

Kadınlar küfür eder, ana avrat
Şaşırma
Gülümsemesinden korkarsın
Hırsızın
Çaldığı kolyeyi sana karşılıksız verdiğinde
İnanamazsın, gözlerine..

Sana el verir, senin kokunu almıştır
Mahalle
Bir eve girersin, kapı açılır
Artık onlardan birisin.

Gözler sana bakar, geçmişten
Ürkme, korkma o gözlerden.

Babanın pezevenk olması
Annenin katil olması
Seni şaşırtmasın
Tinerci çocuk, dansöz abla
Şaşırtmasın.

Çingene sobası yanar
Yıkık, hilkat garibesi evlerde
Isınırsın, tüm geçmişinle..

Evlerden esrar dumanı sis gibi yayılır
Kahkahalar, küfürler duyulur
Diğerleri cezaevinden haykırır

Kalemi olmayan çocuğun sustalısı yazar
Mektubu
Gideceği adrese..

Güzel dansözün kızlığı acaba
Hangi mahalleli de
Merak edersin
Belki de evinde
O bile unutmuştur.

Gece karanlığında işe çıkarlar
İstanbul sokaklarına dalar hayaletler
Ölü yüzler
Hırsızlar, katiller, kadınlar, pezevenkler.

Kalanların seslerini duyarsın
Evlerde
Çılgınca içer, sevişir bedenler
Bazen çilgınca doğrarlar
Kavgada
Bedenlerini..

Ama unutulur..

Uzatılan o sigarayı içtiğinde
Gözlerin kapanır
Çingeneler zamanı
Başlar.

Hayallere dalarsın
Zaman tüneli açılır
Dağlarda, ormanlarda yolculuk başlar
Çadırda bir mağarada
Ateş yanar.

Törenler yapılır, totemler görürsün
Kurbanlar kesilirken..

İşte o zaman görürsün...

Seni..

Boğazın da bir bıçak..

Gözlerini açamazsın.

Perde kapanır...

Başa Dön