Yazar yazý yazmayý baþka insanlara göre daha zor yapan insandýr. -Thomas Mann |
|
||||||||||
|
Karakolda uyandým. Üzerime çarþaf sermiþlerdi. Bir polis yanýma gelerek gülümsedi: _Günaydýn. Kendini nasýl hissediyorsun. _Günaydýn. Ýyiyim. Gece baþýma neler bilemiyorum. Galiba beni bulup buraya getirdiniz. Teþekkür ederim. _Çok geçmiþ olsun. Seni bulduðumuzda baygýn ve çýplaktýnýz. Galiba bir travma yaþadýnýz. Neyse þimdi iyi görünüyorsunuz. _Evet þimdilik iyiyim. _Yakýndaki pazardan bunlarý size aldýk. Önce bu kýyafetleri giyinin. Sonra kahvaltý için komiserin odasýna buyurun. _Tamam Bana alýnan kýyafetleri giydim. Ýnce yapýlý bir insan olduðum için genelde kýyafetler üzerime uyardý. Giydiklerim de üzerime oturmuþtu. Kalkýp komiserin odasýna gittim. Beni gülümseyerek karþýladý. Komiser orta yaþlarda þakaklarý yeni yeni aðarmaya baþlamýþ biriydi. Devlet terbiyesi almýþ ender memurlardan biri gibi ayaða kalktý. Karþýmda týð gibi zarif, ayný zamanda bakýmlý bir devlet memuru görmek beni mutlu etti. Demek ki; "Türkiye insanýyla medeni milletler seviyesine doðru ilerliyordu. Eskiden Türk insaný yamaç aþaðý paldýr kültür inen domuza benzerdi. Türkiye'de domuz yenmezdi; ama her yer de domuz kokardý." diye düþündüm bir an. Komiserin çay mý kahve mi istersin demesiyle kendime geldim. _Çay lütfen. _Tamam. Yanýndakiler kibarca hareket ederek çay getirdiler. Sonra da yanýndakilerle birlikte kahvaltý yaptýk. _Bu arada benim adým Erhan. _Memnun oldum. Benim de adým Yiðit. _Ben de memnun oldum. _Size birkaç soru soracaðým. Bu sadece bir görev. Lütfen bana yardýmcý olunuz Erhan Bey... _Tamam Yiðit Bey. Yiðit Bey ifademi alarak yanýndaki polislere tutanak tutturdu. Ardýndan bir sorunum olursa her zaman bekleriz diyerek beni uðurladý. Günün aydýnlýðý gözlerimi kamaþtýrýrken Üsküdar Karakolu'ndan evime doðru yol aldým. Evimin bulunduðu muhite geldiðimde kendimi yorgun hissettim. Bacaklarýma biraz daha yüklenerek apartmana ulaþtým. Giriþteki posta kutusuna baktým. Ne arayaným ne de soraným vardý. Posta kutum bomboþtu. Evime çýktýðýmda ilk iþim üzerimdekileri deðiþtirmek oldu. Saat on sularýydý. Çok da geç kalmýþ sayýlmazdým. Hemen saçýmý baþýmý toparladým ve kapýyý kilitleyerek evden çýktým. Yine ayný sokaða ve yine ayný kaldýrýmlara boynumu eðerek baktým. Bastýðým o yerlere bir daha basamamayý çok diledim; ama yürümeye devam ettim. Birçok sokaðýný, caddesini bildiðim bu þehirden uzaklaþmayý istedim çok kez. Terk etmeyi çok istediðim ama hep bir þeylerin terk etmemi engellediði bu þehir karþýma Umay'ý ve Nahit'i çýkarmýþtý bu sefer. Yeni bir sayfa açýyordum, gitmeyi çok isteyip de bir türlü býrakamadýðým bu þehirde. Ýskeleye bu duygularla geldim. Giþeden bir bilet alarak vapura bindim. Ýstanbul eski ve yeni Ýstanbul'du yine. Eskisi gibi çýðlýk atýyordu martýlar. Yine eskisi gibi yarýyordu denizin yüzünü vapurlar. Apartman kayalýðýndan farksýzdý eskisi gibi Ýstanbul. Sokaklar kayalarýn arasýndan süzülen asfalt karasý yýlanlardý yine. Ve yine eskisi gibi Ýstanbullular çok önemli insanlarmýþ gibi saða ve sola koþuþturuyorlardý. Sanki onlar olmazsa hayat duracaktý. Yeni olan dýþarýdan gördüðün gibi olmamasýydý Ýstanbul'un. Yeni orospular, yeni yalancýlar, yeni satýcýlar Ýstanbul’un gözlerinde yeni bakýþlardý. Ýstanbul yeni makyaj yapmýþ bir kokonaydý ve taze, genç hayatlarýn peþindeydi yine. Ýstanbul kaçmak isteyip de ayaklarýma zamk gibi yapýþan bir þehirdi. Ýstanbul ayakkabýlarýmý sürekli eskiten bir þehirdi. Ne zaman aklýma Ýstanbul gelse içimden bir vapur geçerdi. Caným öyle yanardý ki martý gibi çýðlýk atardým. Ne garip þeyler düþündürmüþtü bana yine Ýstanbul. Vapurun düdüðüyle iskeleye yaklaþtýðýmýzý anladým. Hemen kalkýp insan sürüsüyle beraber vapurun kýçýna doðru yürüdüm. Vapurun kapaðý açýlýr açýlmaz fosseptik çukurundan dökülen laðýmlar gibi iskeleye döküldük. Galeriye gelmem epeyce zamanýmý almýþtý. Beni galerinin kapýsýnda Nahit karþýladý. Bugün de çok gelen var dedi. Sergiyi saat on dörde doðru Umay'ýn konuþmasýyla kapatýrýz dedi. Þimdi içeri git misafirlerle ilgilen diyerek beni sergi salonuna doðru itti. Ýçeri girdiðimde Umay misafirlerle ilgileniyordu. Beni görünce telaþla yanýma geldi. _Nerede kaldýn Erhan, seni çok merak ettim. _Yok endiþelenme. Senden ayrýldýktan sonra ateþim çýktý galiba. Biraz rahatsýzlandým. O yüzden geç kalktým ve geç kaldým. _Geçmiþ olsun. Çok üzüldüm. _Yok yok iyiyim dedim. Sen benim için misafirlerle ilgilenmeye devam et. _Tamam Erhan. Saat on dörde kadar misafirlerle tek tek ilgilendik. Bir ara Nahit yanýma gelerek resimlerimin Eminönü'ndeki ekmek arasý balýk yemeði gibi satýldýðýný söyledi. Ayrýca satýlan tablolarýn saat on dörtten sonra teslim edileceðini bildirdi. Saatlerin kapanýþ vaktini gösterdiði anlarda Umay kürsüye çýkarak þu konuþmayý yaptý: "Çaðdaþ resim akýmýný takip eden sanatçý abartýdan uzaklaþýp sadeleþmeye giden bir yol izleyerek kendine özgü bir tarz oluþturdu. Erhan, iç dünyasýný, dýþavurumcu bir yaklaþým ile tuvaline yansýttý! Eserlerinde güzellik, yaþama sevinci, cesaret, bireysellik, yalnýzlýk, anne sevgisi ve direniþ gibi temalara yer verdi. Ýlginiz için teþekkür ederim. Hepinize yeni sergilerde buluþmak üzere þimdilik hoþça kalýn diyorum. " Umay konuþmasýný bitirir bitirmez yanýma geldi. Nahit ise satýlan tablolarý paketlemekle meþguldü. Günün çýplak aydýnlýðýnda, Umay'ýn gözlerine bakmak zordu. Olaylarýn normal akýþýnda hiçbir þey artýk Umay'ýn ilgisini çekmiyordu. Þaþkýnlýk boðazýma yapýþtý. Bütün kelimeler boðazýma zamkla yapýþtýrýlmýþtý sanki. Sonraki birkaç gün Umay'la hiç görüþmedim. Karþýma çýkan tüm insanlar, yaþamýn iðrenç ýþýðýnda görünüyordu. Koyu renkli bir kandý bana insanlar ve ýpýslak, yapýþ yapýþlardý. Her yerim morluk ve çizik içindeydi sanki. Durumum hiç iyi görünmüyordu. Sergiden sonra evime iyice kapanmýþtým. Günler boyunca ya gözlerimi kýrpmadan yattým ya da gözlerimi hiç açmadan yerimden kalkmadým. Bütün bu çýrpýnýþlarým, fýrtýnalý bir denize benziyordu ve ruhsal dalgalarým, içten içe köpürmelerimi, düþünce sahilime vuruyordu: Dünyada büyük insan olmak yetmezdi; küçük insanlara karþý da dayanýklý olmak gerekirdi. Büyük bir kasaydým, kuruþlarla dolu. Ruhumu satmamak için dünyanýn insan pazarýnda, kendimi küçük hesaplarýn odaðýnda bulmak istemiyordum; ama ruhuma insanlarýn küçük hesaplarý, bozuk para gibi doluyordu. Kendimi korumak istersen küçük insanlardan, onlarýn beþ kuruþluk kiþilikleri, metal parçacýklar halinde içimde yer buluyordu. Umay, bir gül kadar güzeldi; ama en güzel çiçeklerin da güneþe ihtiyacý vardý. Umay, suç ve pisliðin aydýnlýðýnda yýkanýyordu. Bir ahþap kapýydý ayný zamanda Umay. Bana yüreðini açmasýný beklerken, sadece tahtalarýndaki çivileri bana gösteriyordu. Umay ile düþüncelerim, karanlýðýn içinde parlayan ýþýk hüzmeleri gibiydi. Umay'ý her aklýma getiriþimde, nedensiz iç kararmalarýn yanýnda, umut ýþýklarý da yaþýyordum. Sergiden sonra kazandýðým parayla evime yeni eþyalar almýþ, ekstradan da bir araba almýþtým. Buna raðmen epeyce de param artmýþtý. Her þey yolundaydý. Umay da benimle birlikte alýþveriþ yapmýþ, bana çok yardým etmiþti. Alýþveriþten sonra Umay'ý hiç aramamýþ, eve kapanmýþtým. Aslýnda ona çok ihtiyacým vardý. Hislerim bana Umay'ýn kendisini aramamý beklediðini söylüyordu. Onu aramamak için Umay'ýn kötü bir insan olduðu konusunda kurgular oluþturuyordum beynimde. Onu arasam, belki de arkadaþlýðýmýz ilerleyecekti ve bir sevgili olacaktýk. Elimle sayýlara dokunup telefon numarasýný tuþlayamýyordum. Bir leoparýn yavrusu olan bir maymunu öldürdükten sonra, maymun yavrusunu görünce ne yapacaðýný þaþýrmasý gibiydim. Dünyayý yiyip bitiren bir insandým ve hayatýn bana gösterdiði Umay'a gözlerimi kapamak istiyordum. Dudaklarýmý kanatýrcasýna ýsýrýyordum; Umay'a seni seviyorum dememek için ve bir daha onu aramamak için parmaklarýmý ayak altýmda eziyordum. Bir þair için, bir ressam için el demek, sanat demekti, þiir demekti. Bütün estetik duyarlýlýklarýmý çiðnemek için ellerimi ayal altýma seriyordum. Gök gürlese bari diyordum, bir saðnak patlasa da beni temizlese yeryüzünden, Ýstanbul'un kuytu köþelerinden, sokaklambarýnýn dibinden diye diliyordum. Bu dünyaya geldiðime hiç kimse inanmamalýydý. Resimlerin egosu þiþirilmiþ bir adamýn dahice çalýþmalarý olarak tanýnsaydý. Bitse bu kirli ve yapýþkan sessizlik ve sadece can çekiþlerimin sesi duyulsa diye iç geçiriyordum. Oysa ne kadar sakindi sokaklar, kent ve bütün yeryüzü. Yeryüzü bir býçak kadar beni acýtýyordu. Ýpince bir su gibi sýzýyordum gecenin tenhalýðýna. Umay'ý düþündükçe gece boyu bir kabusa dönüþüyordum. Kendimi çok zararlý buluyordum. Rüyalara, uykulara, yastýklara ve yorganlara zarar veren bir simsiyah bir böcektim sanki. Umay'ýn büyük kanatlara ihtiyacý vardý; benim karýnca kanatlarýma deðil... Sessizce çekip gidiyordum þimdi, sessiz ve kimliksiz bir þekide odama. Odam evimin tüm bölümleri kadar dar ve daðýnýktý. Ölüm canýmý çalmak istercesine, evimin her yerinde benimle dolaþmaktaydý. Peki ölüm neydi ve insanlara ölümü anlatmak istesem nasýl anlatýrdým diye düþündüm. Herhalde; insan yaþardý ve sonra eksikleriyle ve içine sindiremedikleriyle beraber ölürdü. Ölüm öyle bir yazardý ki, bir aile romanýyla baþlardý, evi yakýp kül eder de geride sadece evin kedisini býrakýrdý. Siz hiç Ayþe ve Ali ile baþlayýp sonra evin kedisi minnoþla biten bir roman duydunuz mu? Ölümü iyi okuyun o zaman derdim insanlara. Ben ölseydim geride terliklerim mi kalýrdý? Hem ben Pamuk Prenses deðildim ki, giderken arkamda ayakkabýmýn tekini ya da terliklerimi býrakayým. Umay'ýn arkamdan koþmasýný istemezdim. Bir acýyý birine miras býrakmak hoþum gitmezdi. Evimde karmaþýk duygular içinde bazen ölümü düþünerek bazen aþký düþünerek zamaným geçiyordu. Kimseyi aramýyordum. Umay aradýðýnda da çeþitli mazeretler uydurup duruyordum. Sonra düþündüm ve içimdem þunlar geçti: Kaynayan suyumu deðiþtiriyor zaman. Yaþarken, ölmek ve yýkanmak bu olsa gerek. Gözler, susuz yaz. Eller, bir kör beyin. Çukurumu kazmakta herkes. Daha ben ölmedim ki, bu ne telaþ. Ýnsanlar, çarpýk yapýlar gibi. Yüzlerde beton gibi ifadeler. Niyetiniz ne söyleyin bana? Gülümsemeler yarým... Mutluluða tam ermemiþ dudaklar... Tüm edalar ve cefalar, örneði alýnmýþ bir eþarp gibi... Herkes ayný örtünün altýnda saklanmakta. Dünya boþ terliklerle, gömleklerle, eteklerle, pantolonlarla dolu. Peki insanlar nerede? Dünya patiska perdeleri bir ev. Perdeleri çekmekte korkak yüzler. Dünya aydýnlýk, içinde yaþayanlar karanlýkta. Böylece kimse kimseyi tanýyamamakta. Kimse karanlýðýndan dýþarýya çýkmamakta. Karanlýk, saklamakta uygunsuz hareketleri. Bir düþ görüyordum, gözlerimin çakýl taþý siyahlýðýnda . Derenin zayýf ve kuru suratýna bakýyordum. Dere, bir yýlan gibi kaya diplerine sýðamadýðý için taþlarýn üzerinden süzülüyordu. Yapraklar, derenin üzerinde pul gibi duruyordu. Dere önce ayaklarýma sarýlýyordu soðuk teniyle. Ardýndan taþtan diþlerini tabanlarýma saplýyordu. Derenin tenindeki ýslaklýk soðuk bir düþ yaþatýyordu bana. Tüm kurbaðalar derenin teninde viyaklýyordu. Ben dereyi yýlana benzetiyordum. Dere bana sulu þaka yapýp, akýp duruyordu. Sonra bir barajda toplanýyordu. Kendine bent vuran insanlara kýzgýnlýðýndan olsa gerek, þehre zehrini akýtýyordu. Tüm musluklardan derenin zehri akýyordu. Kadýnlar ve erkekler içlerine dolan suyla, bir balon gibi þiþiyordu. Ýnsanlar havasý alýnmýþ, içi suyla dolu balonlar gibi dolaþýyordu. Ýnsanlar yýlanlarýn zehrini damarlarýnda, kurbaðalarýn þiþkinliðini bedenlerinde yaþýyordu. Ýnsanlar þiþkin bedenleriyle ve içlerindeki zehirle hem yýlana hem de kurbaðaya benziyordu. Ýnsanlar hem maðduru hem de gaddarý oynuyordu. Hem yýlan olmak hem de kurbaða gibi viyaklamak bir bataklýða, bir dereye benzeyen insanýn tabiatýnda yer alýyordu. Tabiata konulan bir kurt kapanýna da benziyordu insanlar. Yakaladýðýný baðýrtýyor, yakalamadýðýna bir metal soðukluðuyla bakýyordu. Ýnsan ayný zamanda hem kurda hem köpeðe hem de çakala benziyordu. Bir topluluk halindeyken kurt gibi uluyordu, saða sola saldýrýyordu. Yalnýzken insan it gibi korkuyordu. En çok da çakallýk yaparken mutlu oluyordu insanlar. Derenin zayýf ve kuru suratýna bakýyordum. Derenin sularýna bakýp, sular seller gibi aðlýyordum. akýp giden ömrümde, insanlýk nerede diye soruyordum. Ben düþ ile kabus arasýnda yaþýyordum. Düþlerimde hep Umay oluyordu. Kabusumda Umaysýzlýk, boynumdan aþaðý soðuk bir ter olarak akýyordu. Umaysýzlýk düþüncesi boynuma terden bir ip gibi dolanýyordu. Ben bir cellattým kendime. Umaya'a ne yaþatabilirdim. Uzun süre bunu sordum kendime. Kocaman bir soru iþareti olarak kalakaldým boþluðun karanlýk sayfalarýnda. Hiçbir aydýnlýk cevap veremedi soruma. Evimin odalarýnda bir saða bir sola dolandým. Çözemedim kendimi bu yumaktan. Baktým ki olmayacak. Yalnýzlýk kazaðý ördüm kendime o yumaktan. Neden mi yalnýzdým. Þöyle düþünüyordum: Bir evi temizlemek istiyorsan, bir odasýný temizlemekle yetinmemelisin. Meðer Türkiye'de ne çok kir varmýþ. Bu kirler yýllarca karanlýðý çoðalttý. Buralar temizlenmelidir. Aydýnlýk parlaklýktýr. Parlaklýk temizlikle ortaya çýkar. Bu kirler temizlenmedikçe Türkiye parlak olmayacaktýr. Türkiye'nin baþý yavþak doludur. Baþ temizlenmedikçe bitten kurtulunamaz. Türkiye'de kafalar saðýr diyemem. Türkiye'de kafalar sýðýr, ve sýðdýr. Bu yüzden bit bitmez. Bu düþüncelerle gezinip dururken, ardý ardýna yeni düþünceler ayaklarýma dolandý: Sadece iki üç kiþi deðil bunlar. Bir sürü bahane, bir sürü zerzevat düþünce bunlar. Gittikçe çoðalan cop, biber gazý, sopa, dayak, yumruk, taþ, molotof kokteyli þiddet kelimesiyle tekleþtiriliyor. Bir yýðýn taþýn izdüþümüdür daðlar. Kim bu taþlarý kepçe aðzýyla döker? Kim sürekli birilerine taþ atar? Ýnsanlar yýðýn, sürü... Bir yýðýn bir sürü sýkýntý bundandýr. Kimse hesabýný bilmemektedir. Bilenen tek þey hesabý bir baþkasýna ödetmektir. Karþýnda muhatap yoktur. Karþýna aldýðýn kiþi, bir gök gürültüsünden ibarettir. Baþýmýzda dolaþan kuþlar, mutlaka bir odundan, bir kalastan havalanmýþtýr. Kök saldýkça þiddet, kök salan aðaçlarýn kargalarý baþýmýza kakalayacaktýr. Ýnsan, bir fýrtýnanýn rüzgarýdýr. Þiddetli yaðmurlar haline gelmesinde dünyamýzý yakýp yýkmak isteyenlerin parmaðý vardýr. Ýnsan, eldir, koldur, bacaktýr. Ne yapacaðýný tespit etmek zordur. Bir deðildir; ikidir, üçtür insan. Anasýndan, babasýndan gördüðü þiddet mama gibi kanýna karýþmýþtýr. Zil çalar, kapý çalar, zamanla insan çalmayý öðrenir. Ne koparýrsa kardýr. Allah'ýn belasý þeytan, kanatlarýný insana takmýþtýr. Uçtukça insan, serçeler ne yapacaðýný þaþýrmaktadýr. Toplum bidon kafalý bir delikanlýdýr. Toplum, kafasýný gazla doldurur. Ver gazý astýr papazý. Tüm incelikler batmak içindir. Tüm kabalýklar ezmek içindir. Toplum kabalýkla, incelik arasýnda gidip gelmektedir. Ýnsanlarýn davranýþlarý boþ çuvala benzer. Kim girerse çuvala, o gider mezara. Ýnsan bir deðirmendir. Bir un yapar baþý döner; sanýr ki çok büyük iþ yapmýþtýr. Ýnsan izbe bir yoldur. Kendine güvenmeyenin sonu mutlaka karanlýktýr. Aydýnlýða ulaþmak isteyen kiþi, ýþýðýný kendinden alsýn. Bir baþkasýnýn mumuyla gidenin, daha çok borçlansýn diye dünyasý karartýlýr. Aydýnlýða inananýn, ýþýðý baþýndadýr. Ýnsan bir kurt sürüsüdür. Postu iyi olanýn, dostu çoktur. Kötüler büyük olur, gökyüzüne uzanan aðaçlara benzerler ve bu aðaçlarýn þebekleri çok olur. Ýyiler güneþ ýþýðýnýn ulaþamadýðý yerlerdeki aðaçlara benzerler. Gölgededirler ve aydýnlýða ulaþmak için büyümek zorundadýrlar ve asla kötülerle boy ölçüþemezler. Ýyilerin yapmasý gereken þey, kötülerin gölgesinde kalsalar bile aydýnlýða ulaþmaya çalýþmalýdýrlar. Aydýnlýða ulaþtýkça kötüleri zekada, bilgide geçeceklerdir. Önemli olan bir aðaçtan çok odun mu çýkmasýdýr çok meyve mi? Kötülük odun çýkarýr, yakar; iyilik meyve çýkarýr, tat verir. Ve Türkiyede ahlak sýfýr. Ahlak aramanýn bir anlamý yok zaten bu ülkede. Peki etik deðer aramalý mýyýz? Tabi ki evet. Gel gör ki etik deðerlerimiz de yok olmak üzere. Onu da kaybedersek, bu ülkede hiçbir þey aramanýn bir anlamý kalmayacaktýr. Ýþte o vakit karanlýða gireceðiz. Aydýnlýk etik deðerlerdedir. Aydýnlýk bir baþkasýna sorumluluk duymaktýr. Bir baþkasýna sorumluluk duymayanýn duyarlýlýðý olmaz. Ýþte bu yüzden vurdumduymazýz. Ýþte bu yüzden etik sorumluluðumuz olmadýðý için karanlýktayýz. Daðýnýk bir odadayým. Yastýklar bir tarafta, yorgan bir tarafta. Perdeler yarým açýk. Su içtiðim bardak devrik. Kalemim kayýp, kaðýtlar buruþuk. Öteberi alacak param yok. Eskimiþ bir roman kitabýnýn, silik cümleleriyim. allahým ben ne rezil birisiyim. Gözlerim çukurlarýnda ezik. Bakýþlarým buruk. Ayaklarým bacaklarýma yapýþýk. Ellerim kol koridorundan kaçan iki hýrsýz gibi. Avuçlarýmý açsam parmaklarým dýþarý kaçacak. Ah bu sahipsiz beden ne yapacak?Þöminenin içinde yanan odunlar gibiyim. Yalvarmalarým ateþe, aðlamalarým közlere. Bu yangýnýn sahibi benim, ateþi ise yakan ben deðilim. Korkularým gece karanlýðýnda bir ayaz. Teselliler ise poyraz. kader eser, tutuþur içimde yangýnlar. Her yaram gayzer. Ýçimden kaynayan sular, boðazýmdan çýkar. Daðýnýk bir odadayým. kaðýtlar ve kalemler ortada. Alýp elime çömez þairliðimi, mýsralara yazdým derdimi: gidip gurabanýn en tenha yerinde çeþme aradým eceline susamýþým dedim ey çeþme su ver bana yaþamak tadýna doyulmaz su manzarasý olsa da bu yürek hasret dudaðýma su serpecek yaðmura Oturduðum sandalye saksý gibi. Kollarým çökmüþ çiçek yapraklarý gibi. Köklerime kadar topraktayým. Köklerimi topraktan çekmek istemekteyim. Ne olur Allah'ým ben yürümek istemekteyim. Bana bir yol göster? kime dönsem kapkara karga. Benimse bedenimde bir mýsýr tanesi kalmamýþ. Azrail bile verecek bir tanem yok. Ne olur Allah'ým yaþat beni. Yaðmurun sesiyle ýslanýrým ben. Yeter ki pencerelerimi açacak güç ver bana. Yeter ki ellerim kollarýmdan kaçmasýn. Yeter ki bileklerim umudu kesmesin senden.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © osman demircan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |