Şahin bakışlı, ahu gözlü, şirin davranışlı ve tatlı sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun |
|
||||||||||
|
Geçen gün Malatya Belediye Konferans Salonu'nda “Kadına Şiddete Hayır” konulu bir sempozyum düzenlendi. Sempozyumun açılışında konuşan Malatya Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polis Büro Amiri Süleyman Hancer, “Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadınlara yönelik şiddet, gerek ulusal gerekse uluslar arası düzeyde tüm çalışmalar ve tedbirlerde rağmen toplumsal bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Aile içinde kadına yönelik şiddet her yaştan, her öğrenim düzeyinden, her gelir düzeyinden, bekâr, boşanmış, evli, her ülkeden kadının gerçeğidir” şeklinde laflar etti. Konuyla ilgili Malatya ile ilgili bazı istatistikler verdi. Kadına şiddette, -adeta- Malatya’nın karnesini çıkartan Hancer, “Malatya'da kadına şiddet olaylarının 2009 yılında toplam 450 olarak gerçekleştiğini, bu sayının 2010 yılında şuan itibariyle 588 olay olarak” görüldüğünü falan söyledi. Şimdi ben sizlerin kafasını bu tür matematiksel ifadelerle meşgul etmeyeceğim. Hem işin bu yönünü, haberciler teferruatıyla zaten yazmış/vermiş… “Kadına Şiddete Hayır” konulu bir sempozyum gelince… İsterseniz önce konu başlığından başlayalım: “Kadına Şiddete Hayır” Her gün şiddetle yüzleşen bir toplum olarak; “neden yalnız kadına şiddete hayır?” Bu memlekette şiddet gören yalnız kadınlar mı? Erkeği şiddet görmüyor mu? Çocuklar şiddet görmüyor mu? Gençler şiddet görmüyor mu? Yaşlılar şiddet görmüyor mu? Son günlerde nerden ve ne amaçla ortaya çıkıp, şiddet gördüğü iddia edilen bazı gençler polislere şiddet uygulamıyor mu? Bırakın polisleri, bu ülkenin başbakanı şiddet görüyor… Tevafuk bu ya, Malatya’da ‘şiddete hayır” sempozyumun devam ettiği gün ve saatte Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) de, Başbakanın şiddete maruz kaldığı haberi geçiyordu tüm ajanslarda… Şiddet dozajının bu kadar yükseldiği/yükseltildiği bir memlekette, ‘şiddete hayır sempozyumun’ da konuşan bir prof, “Türkiye'de her 10 kadından 7'sinin eşinden izin almadan ailesini ziyaret edemediği ve alışverişe çıkmadığının” kadına şiddet olduğunu söylüyordu. Sempozyumda konuşmacıların birine; “eşinden izin almadan evden çıkan kadının nesini savunuyorsun” diyeceğim, kendisi kadın… Bir başkasına; “Sizin yaptığınız, kadına şiddete hayır değil, kadın feministliğidir”, ya da “kadınla erkeği birbirine düşürtmektir”, diyeceğim, kendisi erkek… Kadın olsun erkek olsun, hiç kimse hiç kimsenin özel aile hayatı üzerinden prim yapmaya kalkmasın. Zira aileler toplumların çekirdeği ve temel taşıdırlar. Bir kadın ne olursa olsun (ister prof olsun) eşinden izin almadan dışarıya çıkamaz. (Nisa Suresinin 34. ayetinde ruhsat verildiği gibi; erkeğini dinlemeyen kadınlara dayak caizdir.) Evet, yanlış duymadınız; feministler istemese de erkekler, kendine itaat etmeyen kadınlarını dövebilirler/dövme ruhsatı verilmiştir. “Erkekler, kadınlardan üstündür, çünkü Allah onları birçok şeylerde kadınlardan üstün etmiştir, çünkü onlar, kadınları, mallarıyla geçindirirler, doyururlar; iyi kadınlar da itaatli olurlar ve Allah, onların hakkını nasıl korumuşsa onlar da, kocaları yanlarında olmasa bile, iffetlerini korurlar. Kadınlarınızın serkeşliğinden korkunca onlara öğüt verin, onları yatakta yalnız bırakın, dövün onları. Fakat itaat ettikleri takdirde de aleyhlerine bir sebep araştırmayın, şüphe yok ki Allah çok yüce ve büyüktür.” .” (Nisa 34) Yanlış anlamayınız; ayette kastedilen, Saliha, itaatkâr kadınlar değildir, kocasını dinlemeyen (izinsiz dışarı çıkan) şımarık kadınlardır Zira kadın kocasına itaat etmediği takdirde, ona kocası tarafından öğüt verilir ki, bu erkeğin hanımına karsı ilk görevlerden birisidir. Rabbimizin buyurduğu gibi: "Ey iman edenler! nefislerinizi ve aile efradınızı yakacağı taslar ve insanlar olan cehennem ateşinden koruyunuz" (Tahrim 6) Anlıyorum, kadın feministler bu yazıya rahatsız olacaklardır. Zira onların verdiği reçete ile hayatın sahibinin (Allah’ın) verdiği reçeteler birbirini tutmaz. Tutmuş olsaydı bu gün, aile hayatı, kedinin fare ile oynandığı gibi maskara olup ayağa düşmezdi. Yani demek istiyorum ki; tek reçetemiz, hayatın bütününde olduğu gibi aile hayatı da Allah’ın verdiği reçete doğrultusunda olmadıkça aileler düzelmez/düzeltilemez.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |