Mermere sýkýþmýþ bir melek gördüm ve onu özgürlüðüne kavuþtuncaya dek mermeri oydum -Mikelanjelo |
|
||||||||||
|
Senli benli bizli olamayan günlerimizden, Damla damla düþeceksen eðer gözümden, Sonsuza dek aðlayacaðým bil çekinmeden. Sayfa tamamen dolmuþ, yazacak bir satýrlýk bile yer kalmamýþtý. Yarým kalan þiirine, küçücük bir damla gözyaþýyla son noktayý koydu. Ölesiye bir sevdaya tutulmak; tutsak bir aþka kul köle olmak, uykusuz gecelere yaþlý kirpikler býrakmaksa eðer tel örgülerin olmadýðý günler diliyordu yüreðinden. Batmayan, acýtmayan ve kanatmayan tellerden ezgiler çýkaran ellerin, canýný yakacaðýný nereden bilebilirdi ki. Duygularla vedalaþmak keþke kimseyle el sýkýþmadan, öpüþmeden, sarýlmadan kapýnýn eþiðinden “cümleten allahýsmarladýk” demek kadar kolay olabilseydi. Daha o kadar çok cümlesi vardý ki. Düþünceleri boþ durmuyordu. Sessiz sedasýz bir þekilde; yüreðine, ruhuna rastgele bir þeyler karalýyordu. Görünmüyor, okunmuyor olmasý özelinde hissetmesine engel teþkil etmiyordu. Yürek kalemi yazarken elindeki kalem ise baþ parmaðý ile iþaret parmaðý arasýnda kýpýrdamadan duruyordu. Yürüyebilmek ve düþmemek adýna bastonunu sýký sýký tutan ve güç alan ihtiyarlar gibi o da kalemine asýlýyordu. Her kuvvetli basýþta ucu kýrýlan kalemlerden de beterdi Ayþe’nin durumu. Ýçinden kýrýlmýþ hangi kalem bir daha iflah olurdu ki. Kalemtýraþ açar ama o uç her seferinde kaðýt üzerinde boynunu eðer, daha yazmadan yenik düþerdi. Sileceklerin yaðmurla boy ölçüþemediði gibi Ayþe’nin ince ve narin elleri de gözyaþlarýný silmeye yetiþemiyordu. Çalan kapýnýn sesiyle ortaya saçýlmýþ kaðýtlarý ve kalemini hemen yastýðýnýn altýna itiverdi. Yataðýn üzerine iðreti bir biçimde oturuverdi. Su boðaza takýlýr da gözyaþý pýnarlarýna takýlmaz mýydý hiç? Pýnarý kurutmak ne kadar zorsa gözyaþlarýnýn çekilmesi de o kadar güçtü. Gözlerini acýtma pahasýna gözyaþlarýný sildi. Annesi Nurhayat ve halasýnýn kýzý Þengül usulca içeriye girdiler. Ayþe, gözlerini halýnýn desenlerine dikmiþ, boþ boþ bakýyordu. Nurhayat, Ayþe’nin hemen yanýna oturuverdi. Üstü kýrýþ kýrýþ ama yumuþacýk ellerini kýzýnýn ipek gibi parlayan siyah uzun saçlarýnýn üzerinde dolaþtýrdý. Omuzuna kolunu þefkatle doladý. Kýsýk bir sesle sordu. -Yavrum. Canýmýn içi. Kýyamam sana. Nasýl oldun? Biraz daha iyi misin? Ayþe, baþýný öne eðip kaldýrdý. Þengül, Ayþe’nin yüzünü iþaret etti ve gözlerini kocaman açarak konuþtu. -Biraz daha buz getireyim mi? Baksana gözlerinin içi kýpkýrmýzý. Ýyi ki kör olmamýþ. Dudaðýndaki yara ne kadar da derin! Resmen yamulmuþ. Þengül, konuþmalarýný eli koluyla da destekliyor her seferinde þýngýr þýngýr sesler geliyordu. Ayþe’nin gözleri Þengül’ün koluna takýldý ve hemen bakýþlarýný çekti. Kendi de Þengül gibi taze gelin sayýlýrdý. Birinin bembeyaz kollarý bilekten neredeyse dirseðine kadar altýnla doluydu. Onun ise kýrmýzýlýklar ve morluklarla kaplýydý. Þengül’ün bilekliði, Ayþe’nin ise görünmeyen kelepçesi vardý bileðinde. Dünyaevi diye girdiði ama cezaevine dönüþen evinden bir mahkum gibi firar etmiþti. Çetin’i bir düðünde tanýmýþtý. Henüz on yedi yaþýndaydý. O ise yirmi altý. Orkestrada gitar çalýyordu. O gece çalan bütün þarkýlar sanki gelin ve damat için deðil de ikisi için gibiydi. O kadar kalabalýðýn içinde gözleri hep birbirini buluyordu. Ayþe’nin babasý “ölürüm de çalgýcýya kýz vermem” diye diretmiþti. Annesi ise kýzýnýn sevdiðiyle evlenmesinden yanaydý. Çetin, bir gün Ayþe’nin gözlerinin içine baktý ve en etkileyici ses tonuyla konuþtu. -Bak Ayþe! Buraya çiziyorum. Baban seni bana vermeyecek. Beni gerçekten seviyorsan hiç düþünmeden benimle kaçarsýn. Seni çok mutlu edeceðim. Ayþe, yüreðinin sesiyle hareket etmiþ ve Çetin’e gizlice kaçývermiþti. Geçen zaman içinde Çetin’in çift kiþilikli olduðunu anlamýþtý ama iþ iþten geçmiþti. Çetin severken bile canýný acýtýyordu. Eli sürekli havada sonra ise tenindeydi. Artýk sevgiden ziyade korku duyuyordu. Öldüresiye dövüyor sonra ise yanaklarýndan öpüyor ve yatak odasýna sürüklüyordu Ayþe’yi. Ayþe, günden güne eriyordu. Çetin, onu aþýrý derecede kýskanýyordu. Yaþadýklarýný kimseye anlatmamasý için evdeki telefonun hattýný bile iptal ettirmiþti. Daha sonraki günlerde dýþ kapýyý da kitler olmuþtu. Ayþe’nin bedeninde sigara izmaritleri bile söndürüyordu. Ayþe, Çetin’in er veya geç bir gün dýþ kapýyý kilitlemeyi unutacaðýný hissediyordu. “Allah dualarýmý kabul etti” diyordu o beklediði gün geldiðinde. Yaralý kuþ, nihayet kafesinden uçmuþtu. Gizlice kaçtýðý babaocaðýnýn kapýsýnýn önünde titreyerek bekliyordu. Kapýyý açan babasý: -Benim rýzam olmadan kaçýp gittin! Daha beter ol! Geber! deyip kapýyý yüzüne örtmüþtü. Ama annesi, kocasýnýn dizlerine kapanmýþ ve o kapýyý kocasýna açtýrmýþtý. Ayþe, periþan bir haldeydi. Bir o kadar da piþmandý. Karakola þikayette bulunmak istemiyordu. Çünkü kocasýnýn ailesine zarar vermesinden çok korkuyordu. Babasý, bir süreliðe karýsýný ve kýzýný uzak bir ildeki akrabasýnýn yanýna göndermeyi uygun buldu. Þengül’ün kocasýnýn en yakýn arkadaþý avukattý. Zorda olsa Ayþe’yi ikna etmiþler ve bir hastaneden þiddet gördüðüne dair rapor almýþlardý. Þimdi sýra, Çetin’e açacaklarý boþanma davasýndaydý. Annesi, Þengül’e dönerek: -Doðru söylüyorsun Þengül. Ýyi ki kör olmamýþ yavrum. Sana zahmet mutfaktan hem buz hem de doktorun verdiði ilaçlarý getir yavrum. Kýzýmý bu hale sokan adamýn insan olduðundan þüphe duyuyorum. Þengül “Yazýk vallahi. Ne kötü dövmüþ” diyerek odadan çýktý. Ayþe’nin bütün vücudu tir tir titriyordu. Kýsa bir sessizlikten sonra annesinin boynuna sarýlarak aðlamaya baþladý. -Caným annem. Affet beni ne olur? Ben büyük bir cahillik ettim. Çetin’in bana el kaldýrabileceðini hiç düþünmemiþtim. Ama o beni mahvetti. Korkuyorum annem! Ya burayý bulup, bize zarar verirse! -Biz daha ölmedik yavrum. Senin arkandayýz. Yeter ki sen güçlü ol. Sahipsiz deðilsin. Karýsýna eziyet eden o kadar çok adam var ki. Allah onlara da yardým eli uzatsýn. Kimse kimsenin kölesi olmasýn. -Ayþe “Amin” diyordu içinden. Annesinin mis gibi kokusu ona güç ve güven vermiþti. Birden kendini geriye doðru çekti. -Anne! Bana bir ayna ve tarak verir misin? -Elbette caným kýzým. Yeter ki sen iste! Aysel AKSÜMER
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Aysel AKSÜMER , 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |