Eðer bir kelebeði sevebiliyorsak, týrtýllara da deðer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery |
|
||||||||||
|
Tüm insanlar ortak bir geçmiþin çocuðu mu, yoksa her milletin ayrý bir Adem ve Havva’sý mý var. Ayrý Adem ve Havva’lar yok. Bugün bilimin ulaþtýðý düzey, insanlarýn ortak kökten gelmesinden öte, tüm canlýlarýn ortak bir geçmiþe sahip olduðu yönünde.Ulaþýlan canlýlýða iliþkin yapý taþlarý hep ayný. Ben bambaþka bir þeyim. Farklý maddelerden yapýldým, baþka bir uzaydan geldim diyecek bir babayiðit yok. Daha doðrusu böyle bir yiðitliðin anlamý yok. Sonuçta periyodik cetvelde sýralanmýþ maddelerden, biraz daha ileri gidersek enerjiden baþka bir þey deðiliz. sen bir madde yýðýnýsýn demir kalsiyum azot oksijen vs. ben bir madde yýðýnýyým senin gibi bu ne biçim komedi aþktan söz ediyorsun. Baþka bir bilgi veya öneri var mý... Bazý arkadaþlarýmýz, kendilerini þekil almýþ enerji yumaðý olarak görmekte. Sanýrým gerçek olan da bu. Canlýnýn yapý taþlarýný, canlýlýða iliþkin þifreleri, genleri vs. deðerlendirmek, araþtýrmak durumundayýz. Bir örümcek ile insan arasýndaki yapýsal benzerlikler ve ayrýlýklarý tartýþmak durumundayýz. Çizmeyi aþmak gibi bir gayretim olmayacaktýr. Doðanýn bir parçasý olan insanýn, doðanýn diðer parçalarý ile ilgisi tartýþýlmalýdýr. Ýþ bu boyutta iken, insanlar arasýndaki ayrýmcýlýk nerden geliyor. Ýnsanlarý ayýrmakta kullanýlan ölçü, renkler mi, diller mi, kültürler mi yoksa ülke sýnýrlarý mý. Henüz ünlü falan olmayan bir þiire göre “aslýnda ülke sýnýrlarý yapaydýr, kuþlar sýnýr tanýmaz” AVRUPALILAR KAYSERÝ KÖKENLÝ MÝ Zor bir soru, ancak bir gün sorulmasý gerekiyordu. Gerçekten ulusal kültürümüzün devleri arasýnda yer alan, Kayseri’linin eþeði boyayýp babasýna satmasý fýkrasý, Avrupalý tarafýndan aynen yaþatýlmaktadýr. Avrupalý kardeþlerimizin gururla sahip çýktýðý Roma Hukuku Ýstanbul’da yazýlmýþtýr. Buna tamamýyla yerli hukuktur diyebiliriz. Ama biz okulda bunu böyle öðrenmedik. Belki de bu noktaya hiç deðinilmedi. Ön yargýlý olarak Roma Hukuku’nu Roma’da aradýk. Oysa yanýbaþýmýzda... Marmara Hukuk Fakültesinde bir hocanýn, Ýstinianus’un heykelinin Ýstanbul’a dikildiði zaman geliþme saðlamýþ olacaðýmýzdan veya benzer bir þeylerden söz etmiþ. Tales de Türkiyeli deðil mi... ve daha niceleri. Bu uygarlýk bizim olduðuna göre, sahip çýkmamýz gerekmez mi. Gerekir. Anadolu uygarlýðýnýn sahibi kim diye tartýþmýþtým. Ayný þeyleri yeniden yazmayacaðým. Merak eden sayfalarý çevirsin lütfen. Roma deyince insanýn aklýna Roma geliyor, Ýtalya geliyor. Bu noktayý biraz dondurup, Dünyanýn ilk yazýlý kanunlarý olarak bilinen Hamurabi Kanunlarý’na gelelim. Hamurabi, Babil Kralý. Bugünkü Baðdat civarýnda merkezi olan bir uygarlýk. Baðdat bilindiði gibi, bombalanmaya çalýþýlan bir tarih.(bir haftadýr Baðdat bombalanýyor. Ýnsanlar vahþi bir þekilde öldürülüyor. Saldýrganlarýn tek gerekçesi propaganda.. Sözde Irak’a özgürlük için bomba yaðdýrýyorlar. Tüm insanlar yok yere öldürülüyor. Dünyanýn sözde medeni insanlarý da bu katliamý izlemekle yetiniyor. (27 Mart 2003) Sonra gelelim ilk yazýlý antlaþmaya. Bildiðimiz kadarýyla, Kadeþ antlaþmasý... Mýsýr devleti ile Hititler arasýnda, Kadeþ’te imzalanmýþ. Kadeþ neresi mi... Bugünkü Suriye sýnýrlarý içerisinde bir yer, bir antik þehir.Kadeþ Antlaþmasýnýn ve Kadeþ savaþýnýn tarihini, coðrafyasýný merak eden deðerle kardeþlerime, üþenmeden bir ansiklopediye sarýlmalarýný öneriyorum. Yolunuz Çorum’a düþerse, benim yapamadýðýmý yapýn ve Çorum Müzesinde bulunan Kadeþ Antlaþmasý’nýn orijinal metnini görün. Biraz Suriye ve biraz da M.Ö 1200 yýllarýnda gezinin lütfen... Hititleri ve Mýsýrlýlarý yakýnýnýzda hissedin. Bu arada, yazý, teknoloji, kaðýt-kalem konularýnda ister istemez cimnastik yaptýrýn beyninize. Þimdiki zamanda, geliþmiþ ülke kabul edilen ülkelerin insanlarýna özenen, onlara benzemeye çalýþan insanlara, küçük bir sorum var. 100 yýl önce, 500 yýl önce, 1000 yýl önce, 2500 yýl önce, kim kime benzemeye çalýþýyordu acaba. Bir düþünün. Sonuç olarak deðiþen bir þey yok. KANUNÝ VE ROMA HUKUKU ÝLÝÞKÝSÝ Mekan ayný. Ýnsanlar da çoðunlukla ayný. Zaman ise birbirini takip ediyor. Kanunnameler, Roma Hukukunun yeni bir versiyonu olmalý ? Sizce Fatih Sultan Mehmet Ýstanbul’u aldýðýnda, orada yaþayan insanlarý yok etme giriþiminde bulundu mu. Oradaki insanlarý öldürdü mü... Yoksa, yalnýzca devlet yönetimini mi deðiþtirdi. Ýstanbul’un geçmiþi incelendiðinde, Fatih Sultan Mehmet’ten önce de, yönetimlerin deðiþtiði görülecektir. Ýstanbul’un fethinden önceki tarihlerde, orayý savunmak için asker göndermiþ olabilir miyiz... Ýlgili arkadaþlar yanýtlasýn lütfen. Bir düþünün... 2. Dünya Savaþýnda, Almanya Fransa’yý iþgal etti. Fransýzlar yok mu oldu. Eðer bu iþkal hiç sona ermese, Fransýz halký tarihe mi karýþacaktý. Yoksa yalnýzca yönetim mi deðiþecekti. Ýstanbul’a gelelim. Bizans yönetimi yýkýldý. Ancak, o ülkenin insanlarý yok olmadý. O insanlarýn genleri halen mevcut ve devam ediyorlar, edecekler. Ülke yönetimi deðiþti. Dini eðilimler kýsmen deðiþti. Kimsenin dini veya ibadet yeri yok edilmedi. Bizim müslümanlarýmýz gibi, hýristiyanlarýmýz, yahudilerimiz var. O zaman vardý, þimdi de var. Peki insanlar din deðiþtirerek, genetik bir deðiþmeye de uðruyor mu. Beþ dakika gülme molasý veriyoruz. Gülündü. Peki toplumsal yaþam ve hukuk ne oranda deðiþti dersiniz. Ýnsanlar alýþtýklarý yaþam tarzýný ne kadar deðiþtirdiler. Roma hukukunu kaleme alan, yazan ve çizen bir uygarlýk, yönetimin deðiþmesi ile, bildiklerini, yaþam tarzýný, adalet anlayýþýný unuttu mu. Bu sizce mümkün mü. Bizans dediðimiz ülke, Doðu Roma dediðimiz ülke, bugünkü Türkiye, Balkanlar, Ortadoðu, Mýsýr vs. sýnýrlarý ile ya da Osmanlý sýnýrlarý ile çakýþmýyor mu... Biraz geriye gidip, Hitit, Luvi, oradan ileri gelip, Lidya, Firigya, Urartu vs. uygarlýklara ulaþalým. O insanlar, þu anda benim yazý yazdýðým yer civarýnda yaþayan tarih öncesi insanlar ve devamý ne oldu... Hiçbir þey olmadý. Yönetimler deðiþti, uygarlýklar deðiþti ve geliþti, diller geliþti ve deðiþti. Ýnsanlar ayný insanlar... Kanunnameler ile Roma Hukuku’nu karþýlaþtýrmalýyým. Ayný yerde yazýldýlar ve coðrafi zemin çakýþtýðý gibi, o kanunlarý hazýrlayan insanlarýn soy baðýnýn da çakýþtýðý düþünüyorum. Roma Hukukunu yazan insanlarýn, geliþtiren insanlarýn, kanunnameleri yazan insanlardan farký ne... Din dýþýnda bir fark var mý. Hamurabi kanunlarý, hangi dinin ürünü idi. Kadeþ antlaþmasýnda, dinin rolü var mý. Yavaþ yavaþ Ermeni olaylarýna geleceðim. Ermeni yurttaþýmýn, benden dini dýþýnda bir farký var mý. Yok be kardeþim. Fark diye bir þey yok. Çýkarcý toplumlarýn, çýkarcý insanlarýn kýþkýrtmasý dýþýnda, benim Türkiye’li kimden farkým var. Peki Dünyalý kimden farkým var. Veya kimin kimden ne farký var. Bir fark yok da, biryerlerde bazý sorunlar görünüyor. Ýþte o noktaya gelelim.Ýnsanlar arasýndaki eþitsizliðin kökeninde genler yok. Diller, dinler, kültürler yok. Eþitsizliðin kökeni hayvani duygulardan, ilkellikten kaynaklanmaktadýr. Gerçek, iþinize gelen ve gücünüzün yettiði þey kimliðindedir. Gerçek diye inandýðýmýz þeylerin çoðu baþkalarýnýn söylediði yalanlardýr. Demek ki iþimize geliyorsa, baþkalarýnýn yalanlarýna kolayca inanýrýz. Baþkalarý , bir þekilde sizden güçlü ise, kendi iþine gelen saçmalýklarý size dikte eder. Sonra propaganda mantýðýna uygun olarak, çamur at izi kalsýn mantýðýna uygun olarak, yavaþ yavaþ, yalan söyleyenler de, dinleyenler de, söylenenlere inanmaya baþlar. Gerçeðin araþtýrýlmasý için, bir çok açýdan güçlü olmanýz gerek. Kendiniz bilimsel araþtýrma yapabilecek ve propagandaya karþý koyabilecek durumda olmalýsýnýz. Ekonomik gücünüz olmalý. Eðitim ve kültür konusunda gerektiði düzeyde olmanýz gerekir. Yine eþitsizliðin kökenini unutmayacaðýz. Her þeyde, hepimizin biraz payý var. Tüm adilikleri insanlar yarattý. A kýtasý B kýtasý C ülkesi deðil, tüm insanlar. Aslýnda hepimiz ayný bütünün parçasýyýz. Ancak iþimize gelmediði için, buna bile inanmak istemiyoruz. Eðer benim ülkemde bir sorun varsa, bu herkesin sorunu. Eðer komþu ülkede bir sorun varsa, bu herkesin olduðu gibi, benim sorunum. Kendimizi savunmak güdüsü ile, haksýzlýklara karþý seyirci olup, susuyoruz. Canlýlýðýmýzý korumak için, gereken tüm davranýþlarý yapýyoruz. Aslýnda haksýzlýða uðrayan baþkalarý da biziz. KAVAK DALLARI VE BÝZ Ayvacýk’ta araþtýrmacý gazetecilik yaptýðým, yani bitkiler konusunda araþtýrma yaptýðým bir dönemde, kavak aðacýnýn, çelik ile çoðaltýldýðýný öðrendim. Geçip bir kanada kavaðýnýn karþýsýna, senden ne kadar çelik çýkar diye hayran hayran bakýyorsunuz. Çelik dediðimiz kurþun kalem büyüklüðünde bir dal parçasý. Onlarca, yüzlerce, belki de binlerce. Bir kavak aðacýndan yüz tane kavak fidaný yetiþtirdik. Peki, yetiþen kavaklar birbirinin ayný mý. Büyük kavak ile ayný mý. Ya da hangisi büyük kavak, hangisi deðil. Deðil yok. Ayný bütünü parçalara ayýrýyorsunuz. Ama bir canlýlýða son vermiyorsunuz. Yoktan bir canlý da meydana gelmiþ deðil. Okaliptüslerin o küçücük tohumlarýnýn çimlendirildiðinde, çok hýzlý bir þekilde yüzlerce, binlerce fidana ulaþýyorsunuz. Tohumlar ana gövdenin ne kadar parçasý, bunu merak edebilirsiniz. Dut meyvelerinin içinde pek çok tohum olduðunu biliyor musunuz. Bir tane duta uygun ortam saðlarsanýz, ayný yýl içinde birçok fidanýnýz olabilir. Bir incir meyvesinin içinde kaç tane çekirdek olabilir. Oturup hesaplayabilirim. Ancak þu anda bu bilginin bir pratik yararý yok. Yüzlerce fidan yetiþtirmenize yetebilir. Ýnciri tohumdan çoðaltabileceðiniz gibi, çelik ile de yetiþtirebilirsiniz. Ýncir bahçesi kurmak için istediðiniz kadar çelik bulabilirsiniz. Ama sevmeniz gerek, isteyerek yapmanýz gerek.... Bir çuval cevize, kocaman bir ceviz ormaný gözü ile bakabilirsiniz. Bir avuç çam fýstýðý içir de ayný þey. Bir adet incirin kocaman bir incirlik oluþturduðunu düþünün. Bir avuç dut koca bir orman olacak, küçücük tohumlar dev aðaçlara dönüþecek. Dev sekoyalarýn tohumlarý ne kadar dersiniz. Küçücük... Konuyu daðýtmayalým lütfen. Kavak dallarý, ana kavak ile özdeþ mi. Birbiriyle özdeþ kabul ettiðimiz koca kavaklýklar. Binlerce kavak... Demek ki, tek parça halinde olmadan da bütün olunabiliyor. Burada azýcýk durup, düþünelim. Ayrý ayrý görünen parçalar aslýnda tek bütünü temsil ediyor. Bir kavak dalýndan yetiþen ikinci kavak öldüðünde, ana kavak veya onun diðer parçalarý ölüyor mu. Hayýr, ölmüyor. O halde yaþam devam ediyor. Tüm kavaklar yok olmadan, ana kavaðýn yok olduðunu, öldüðünü düþünemeyiz. Ýnsanlar için durum nasýl. Biz hangi ana parçanýn devamýyýz. Yukarýda sormuþtuk, her ulusun ayrý bir Adem ve Havva’sý mý var. Hayýr. Tüm insanlar, kavak örneðinde olduðu gibi, bir ana insanýn devam eden parçalarý. Aslýnda biz sevdiðimizle özdeþiz. Aslýnda biz insanlýðý severken, kendimizi seviyoruz. Sevdiðimiz insanda kendimizi seviyoruz. Baþka ülkelerde, baþka sýnýrlar içinde yaþayan parçalarýmýz, aslýnda bizden farklý deðil. Aslýnda biz onlarýz, onlar biz. Peki diyeceksiniz, diller, renkler, kültürler vs. vs. Bunlarýn bilimsel anlamda ciddi farklar olmadýðýný sanýrým ilgili bilim insanlarý açýklayacak. Ciddi farktan öte, uygarlýklarýn kökünde tesadüflerin bulunduðunu göreceðiz. Düþünün, Mýsýr devletini kuran insanlar þimdi nerede. Hititler, Babiller, Asur’lar, Fenikeliler... nerden geldi, nereye gittiler. Hiçbir yere gitmediler. O uygarlýklarý kuran insanlar, bizim parçalarýmýz. Biz onlarýz. Bunu söylerken, zamansal uzaklýðýn, coðrafi uzaklýðý ciddiye almayýn. Bu arada bakterilerden söz ederken, bakteri kardeþlerimiz diyen bilim adamýna sevgi ve saygýlarýmý gönderiyorum. Yine elektrik, elektronik, týb vs. bilim alanlarýnda çalýþmalarý ile bugünkü modern yaþamý hazýrlayan tüm insanlara sevgi ve saygýlarýmý yolluyorum. Ulaþým, inþaat teknolojisi, matematik, fen bilimleri ve düþünmeyi gerektiren her alanda çalýþan tüm insanlara sonsuz teþekkürler. Onlar benim geçmiþim ve yaþayan zamaným. Onlar benim parçalarým. Roma Hukuku Ne Kadar Türkiyeli Bazen, olmadýk zamanlarda, olmadýk þeyler düþünülür ya... Dik üçkende, dik kenarlarýn karelerinin toplamý, hipotenüsün karesine eþittir. Acaba, dik üçkenin dik kenarlarý ve hipotenüsü çap kabul edilerek daireler çizilse, dik kenarlarýn oluþturduðu dairelerin alanlarýnýn toplamý, hipotenüsün oluþturduðu, yani çap olduðu dairenin alanýna eþit midir. Olmadýk bir yerde ve zamanda kafama takýldý. Çýkardým kalemi kaðýdý, hesap yaptým. Sonucu merak eden, kalem ve kaðýda sarýlsýn, mutlu olsun. Bilmenin ve öðrenmenin verdiði zevki yaþasýn. Ýyi de bunun Roma Hukuku ile ve Türkiyeli olmak ile ne ilgisi var. Az sonra... Kitapçýya gidiyorum, Sergi Kitabevi’ne, bir dizi tarih kitaplarý alýyorum, sýrf meraktan. Sonra Tübitak yayýnlarýndan hangi kitaplarýn olduðunu soruyorum. Arýyorum, baþka kitapçýya gidiyorum. Fiziði severim, fen bilimleri idealimdi. Bu ilgi bir yerlere kaybolmadý. Hukukçu olmak eski sevgiliden vazgeçmek için bahane deðil. Bahane de aramýyorum. Dün okuduðum bir eski mektup, beni çok güzel sorguluyordu. Halinden memnun musun, istediðin oldu mu... diyordu. Bunun diyen arkadaþým, fen bilimlerine ilgim olduðunu biliyordu... Ýyi de hukuk nerden çýktý. Burada susma hakkýmý kullanmýþtým. Ancak nerden çýktý bu hukuk sorusu yanýtlanmalý öncelikle. Sonra da baþlýktaki soru .(Okul dýþýndan lise bitirme sýnavýna girerken, lise biterse, kaç tane üniversite giriþ sýnavý sorusu yapabileceðimi hesapladým. Lehime olarak birkaç soruluk sapma oldu. Sýnav hazýrlýklarý devam ederken, Tübitak’ýn, üniversite sýnavýnda Türkiye çapýnda 10.000 kiþi arasýna girip de fen (fizik, kimya biyoloji) alanlarýnda eðitim görmek isteyenlere burs vereceði, kitap yardýmýnda bulunacaðýný öðrendim. Bu durum benim için çok tatlý bir teklifti. Ancak ilk 10.000 kiþi arasýna girme iddiasý biraz abartýlý mý olurdu. Gerçekten, liseyi bitirmem dahi tesadüflere dayalý iken, sýnav aþamasýna gelmek.bir tesadüfken ve lise 2 ve 3 ‘ü okumamýþken, fazla hayalperest olmamalý idim. ÖSS sýnav sonuçlarý gelip de, yüzdelik dilimde üstten % 1 arasýna girdiðimi yani 2.200 kiþi arasýnda olduðumu öðrenince, trenin kaçtýðýný görür gibi oldum. Ýkinci sýnavdaki sýralamayý bilmiyorum. Ancak, bilim adamý adayý olma þansým vardý. Küçük bir güvensizlik ile bu dosya kapandý. Ancak , eðitim göreceðim her alanda, samimi olarak çalýþmak ve baþarýlý olmak gibi hedeflerim vardý. Mevcut sýnav sistemini çözmeye çalýþmak ve kendimi avutmak dýþýnda, hukukla ilgili bir çalýþmam olamadý. Not ortalamam 70 olup da asistanlýk sýnavýna girersem, belki hukuk eðitiminde aþama kaydederdim. Doktor, doçent vs. olma þansým olabilirdi. Bu notlarýn ve þartlarýn uygulamada pratik bir deðerinin olmadýðýný biliyorum. Fakülltenin sona ermesine yakýn yazdýðým þiir, beni özetlemeye yetti belki de. “Lanet olasý öðrencilik sona ererken, yorgun yüzücünün son kulaçlarýný atýyor, sahile doðru”. Ne bilimi, ne bilim adamlýðý. Biz ayakta kalmaya çalýþýyoruz yalnýzca. Þimdi baþlýktaki soruyu yanýtlýyorum. Roma Hukuku % 100 Türkiyeli... Roma Ýmparatorluðu, Doðu ve Batý olarak ikiye ayrýlýyor. Doðu Roma Ýmparatorluðu, yani bizim bildiðimiz Bizans Ýmparatorluðunun merkezi Ýstanbul. Bunu yazarken, Sultanahmet Meydanýnda geziniyor, Dikilitaþlarý inceliyorum. Anýtlarýn dikiliþ tarihleri yazýlý. Biraz nostalji takýlýp, Ý.S. 200-300’lü yýllara gidiyorum. Roma Hukuku, milattan sonra 527-565 yýllarý arasýnda hüküm süren Doðu Roma Ýmparatoru Ýustinianus’un dünya tarihi çapýnda, önemli olan büyük bir kanunlaþtýrma eseriyle, Corpus Ýuris Civilis ile, yazýlý olarak saptanmýþtýr. Bu soruyu bu denli kýsa olarak yanýtladýktan sonra, tarihçilere soruyorum, nerde bu Romalýlar... Dünyanýn en büyük uygarlýklarýnýn kurulduðu bu topraklar (Hititler, Lidyalýlar ...) dahil, bugün olmasý gereken yerde mi. Türkiye, tarihi zenginlik ve doðal güzellikleri nedeniyle bir açýk hava müzesi konumundadýr. Ancak bakýmsýz bir müze ... Þu anda bu yazýyý kaleme aldýðým yer Ýzmir ili, Bayýndýr ilçesi. Efes Antik kenti, yarým saat-45 dakika kadar uzaðýmýzda. Torbalý’da ortaya çýkarýlan antik kent de öyle. Torbalý ile Kemalpaþa arasýndaki yolda Hitit kaya resimleri var. Bulunduðum yerden yarým saat uzaklýkta. Karabel Kabartmasý’nýn, antik Kýral Yolu üzerinde, yol ve yön iþaret etmek için yapýldýðýný sanýyorum. Yine adý geçen yolun, ovayý deðil, daðlarý aþmak ve sonrasýnda ovadan geçmek sureti ile iki uygarlýðý birbirine baðladýðýný sanýyorum. O dönemdeki ulaþým araçlarý, doða þartlarý ve güvenlik birlikte deðerlendirildiðinde, daðlar üzerinden aþýlmasýnýn, Ödemiþ Daðlarýndan, Bayýndýr Daðlarýna ve oradan Karabel’e ulaþýlmasý ve yola devam edilmesi gibi bir düþünceye neden oluyor. Küçükmenderes Ovasý, pek çok uygarlýðý baðrýnda saklýyor. Efes ile Sard arasýndaki Kral Yolu Bayýndýr’a teðet geçiyor.. Daðlarýmýzda bile eski uygarlýklarýn kalýntýlarý duruyor, dimdik ayakta. Sanýyorum ki, Havuzbaþý-Çiftçigediði,Arýkbaþý-Çýrpý, Hasköy, Yeniçiftlik bölgelerinde kayda deðer miktarda tarihi kalýntý, yer üstüne çýkmayý bekliyor. Çiftçigediði ve Kýzýlcaova Köylerindeki Örentepe kazýlmasý gereken bir yer. Torbalý’da bulunan antik kentin benzerinin olduðu kanýsýndayým. Bir gün dilerim kazý yapýlýr. Aslanlar köyünün adýnýn nerden geldiðini haklý olarak merak ediyorum. Bu aslanýn, Hititlerle bir ilgisi mi var? Yukarýda söylediðimi yineliyorum. Roma Hukukunu kaleme alan insanlar bu topraklarýn insanlarý. Bir rastlantý mý acaba; tarihte ilk yazýlý antlaþma da bu topraklarda yapýlmýþtý. Bilinen en eski yazýlý kanunlar da galiba Hamurabi Kanunlarý. Tam anlamý ile yerli üretim. Bu topraklar derken, Doðu Roma Ýmparatorluðu sýnýrlarýný, Osmanlý sýnýrlarýný kastediyorum. Babil, yani Hamurabi’nin kral olduðu kent bugünkü Baðdat civarýnda. Yine ilk yazýlý antlaþma olan Kadeþ antlaþmasý Hititler ile Mýsýr arasýnda, bugünkü Suriye sýnýrlarý içinde kalan Kadeþ’te yapýlmýþtýr. Çevirisi elimde olmasa da, Hitit Yasalarýnýn varlýðýný biliyoruz. Yine elimde, Sumer, Babil ve Asur Kanunlarý metinleri var Hamurabi Kanunlarý var.. Bu topraklar pek çok uygarlýðýn kurulduðu yer. Açýk hava müzesi... Sahip çýkmalý ve deðerlendirmeliyiz. Bitki örtüsünü de canlandýrmak elimizde... SAVAÞLAR Dinler savaþý olmuþtur, ancak genler savaþý olmamýþtýr.(29.8.2002) Üzerinde çalýþmam gereken soru , insanlarýn canlýlar arasýndaki yerini iþaretlemek. Uzmanlarý bu konuyu oldukça net bir hale getirmiþtir. Bize kalan felsefi boyutta olayý tartýþmak. Ýkinci masum soru, canlýlar arasýndaki yerini iþaretleyen insanýn, kendi içindeki yeri. Ýnsanlar kendi içinde, þu veya bu gruba ayrýlacak mý. Bu anlamda, genetik bir sýnýflama yapýlabilecek mi. Daha basit anlatýmla, genetik boyutta, millet, milliyet, din, kültür vs. ayrýmý yapýlabilecek mi. Pek basit olmadý sanýrým. Biraz geçmiþe gidip Bayýndýr çevresindeki tarihi kalýntýlar üzerine kafa yoralým. 2000 yýl önce buralarda yaþayan insanlar, ne müslümandý, ne de hýristiyan. Dinlerini bilmiyoruz. Ancak, insan olduklarýný biliyoruz. O tarihlerde yaþayan bir insan, bugüne ýþýnlansa (bilim kurgu) o insanlarla kan alýþveriþi, organ nakli gibi geliþmiþ týbbýn faaliyetleri gerçekleþebilirdi. Farklý bir kan grubu olmayacaðý gibi, farklý bir doku veya organ da olmayacaktýr. Aramýzdaki fark zamana iliþkindir. O dönemde yaþayan insanlarýn genleri, bugün de yaþamaktadýr. Belki bu yazýyý yazan gen kardeþiniz veya onun bir þekilde akrabalarý 2000 yýl önceki atalarýmýzýn yaþam savaþýný sürdürüyor. Hiçbir ulusun veya kültürün genetik bir tanýmlamasý yoktur. Bu A milletinin geni, bu B milletinin geni diyecek ne teknoloji var, ne de bu düþüncenin bir anlamý... Bu þu demek, tüm kaliteli , güzel insanlarla birlikte, iti uðursuzu, ne varsa insanlýktan yana, hepsi bizim geçmiþimiz, þimdiki zamanýmýz ve geleceðimiz. Amerika Birleþik Devletleri, ne olursa olsun Irak ile savaþmayý planlýyor gibi. Bahanelerin tamamý bahane. Maksat petrol kuyularý... Gerçekten, insan yaþamýnýn bazen petrol kuyularý kadar bile önemli olabileceði söylenmektedir. Dedik ya.. bazen ve belki. Savaþ çýkarsa, ki buna savaþ denmez, saldýrý denir, 500 bin insanýn ölmesinden söz ediliyor. Ýyimser bir tahmin belki de. Gökte uçan canavarlar, taþ ve ateþ yaðdýracak Babil üstüne. Hamurabi, mezarýnda rahat uyuyamayacak. Sayýn savaþ çýkarmak için çýrpýnan insanlar, cepheye gidecek çocuklar sizin çocuklarýnýz olsa idi, üzerine bomba yaðdýrýlacak çocuklar sizin çocuklarýnýz olsa idi, her an ölüm endiþesi ile yaþayan insanlar, eþiniz dostunuz, sizin çocuðunuz, kardeþiniz veya siz olsaydýnýz, yine böyle kahramanca savaþ çýðlýðý atacak mýydýnýz. Doðru yanýta dostça bir gülümseme... Samimi olalým lütfen. Silahla oynamak, çelik –çomak oynamak deðil. Düðüne, bayrama gitmek hiç deðil... Öleceði hesaplanan insanlar bizim kardeþlerimiz. Bu ne biçim rezalet, kendi kardeþini bombalýyorsun... Ne olduysa Osmanlý’dan sonra oldu. Savaþ, gözyaþý, talan... bir türlü bitmedi. Uzak kýtalardan, adam öldürmeye geliyorlar buralara. Tetiði çeken insan bizim kardeþimiz. Ölecek insan da öyle. Bu ne biçim komedi, bu ne biçim rezalet. Hukukçu kardeþiniz , hak,hukuk adalet gibi kavramlarýn aslýnda birer masum sözcük olduðunu biliyor. Kendi soyunu tüketmek, onlarý yemek için elinden geleni yapan bir hayvan türüne dahil olmanýn garip ruh halini yaþýyor. Bir yanda yamyamlarý eleþtirirken, yamyamlýk yapan sözde medeni yaratýklarý izliyor pencereden. Bomba yaðdýracaðýnýz topraklarda sizin yakýnlarýnýz ölümü beklese, yine ayný þeyi mi yapacaksýnýz. Uçan Canavarlar hýçkýrýklar içinde yataðýndan fýrladý Hamurabi uçan canavarlar gördüm taþ ve ateþ atýyorlardý Babil üstüne zamaný ve tarihi yýkýyorlar diyordu gözyaþlarý içinde 29.11.2002 ZÜLFÝYE’NÝN AHMET Kapý komþumuz demek yanlýþ olur. En yakýn komþumuzdu Zülfiye’nin Ahmet. 1980’li yýllarda, ormanda aðaç keserken, bir tomruk yuvarlanýp, Ahmet’in üzerinden geçiyor. Bir sürü kýrýk-çýkýk. Ölümden dönüyor Uzun süre hastanede yattýktan sonra, koltuk deðnekleri ve yaralarý ile köye döndü. Þimdilerde yerinde olmayan evlerinin bizim eve doðru olan yönünde yere uzanmýþtý. Selamlaþtýk, hal hatýr sordum. Biraz konuþtuktan sonra bana “nasýlsýn, halinden þikayetin var mý” gibi bir soru sordu. Karþýmda ölümden dönmüþ , koltuk deðnekleri ile zorla yürüyen, iyileþmemiþ yaralarý ve ekonomik açýdan bitmiþ bir Ahmet vardý. Ben ise, liseyi býrakmak durumunda kalan, oldukça saðlýklý, bir kiþiyim. Ahmetle kýyasladýðýmda, her þey mükemmel. Ona baktým ve sustum. O andaki ruh durumumu açýklamakta zorlanýyorum. Tek sorunum okula gidememek. Yapabileceðim çok þey var. Kendime güveniyorum. Ötede ise, yaþama savaþýnda, geçinme savaþýnda, fiziki acýlar içinde bir adam. Adaþým yani. Yazmam gerektiðini düþündüm. Ahmet cin gibi bir adam, saðlýklý bir adamdý. Sonrasý, bir kaza...(Zülfiye’nin Ahmet geçen Kurban Bayramý’nýn ikinci günü vefat etmiþ.(1 Þubat 2006)) NAKLEN YAYIN naklen yayýnda katliam ýrak’tan söz ediyoruz açlýk hastalýk vs. doðal olaylar yýllar öncesinden haber verip naklen yayýnda insan öldürmek ise uygarlýðýn ürünü 17 mart 003 Belki de hayat bu kadar basit. Kendisinde öldürme gücünü bulan öldürüyor. Hukukun iþlemesi için belli bir güce sahip olmasý gerekir. Hukukun yaptýrým öðesi nasýl uygulanacak. Gücünüzün yetmediði bir kiþiye karþý hukuku uygulayamazsýnýz. Ancak daha acýklýsý, gücünüzün yettiði kiþiye karþý her türlü hukuksuzluðu uygulayabilirsiniz. Zaman ve tarihten daha adil bir bir yargýç olabilir mi diye düþünmelidir. Bu konuda söylenecek çok þey var. Siz ölürsünüz, ancak haklýlýðýnýz bir gün kabul edilir. Býrakýn böyle haklýlýk olmasa da olur. Elin oðlu þüpheler içinde ölmemelidir. Söylediðimiz dilek ve temenniden öte olamaz. ÖZGÜRLÜK özgürlük (Baðdat için) özgürlük bulutlar üzerinde uçmak ise onlarca kiþi özgür oldu yüzlercesi sýrada füzeler ve bombalardan ölecek melek olup bulutlar üstüne çýkacaklar Mart 2003 Bu biraz reklamlar dolu bir özgürlük. Adamlar katliam yapýp özgürlük savaþý veriyoruz diyebiliyorlar. Sonra da medeniyet pastasýný adil bir þekilde paylaþýp, hepsini kendi önlerine alýyorlar. Bu paylaþým, arslan, kurt ve tilkinin avlanýp sonra da avlarýný paylaþmalarý gibi... Toplanýyorlar ve Arslan diyor ki Kurd’a, bölüþtür avlarý. Kurt, ” sizin avladýðýnýz boða, size yakýþýr, benim avladýðým koyun benim olsun, Tilki’nin avladýðý tavuk da kendisine...” Arslan hiddetleniyor ve sen ne kadar adaletsizsin diye Kurda pençesi ile vuruyor. Kurt yaþamak ve ölmek arasý bir halde yere seriliyor. Taksim görevi Tilki’ye veriliyor. O da, “Sayýn kralým, sizin avladýðýnýz bu boða, sizin sabah kahvaltýnýz olmalýdýr. Öðlen yemeðinde, koyunu yemelisiniz. Akþamleyin de tavuðu atýþtýrýrsýnýz. Biz yeni birþeyler buluruz” diyor.. “Aferin...böyle adil olacaksýn” diyor Aslan. ÖÐRENCÝ ANILARI Bir öðrencinin sorusu Sayýn baþkan sizin yakýnlarýnýz olsaydý Baðdat’ta yaþayan yine böyle duygusuz yaðacak mýydý bombalar Mart 2003 anlayamýyorum Baðdat’a bomba yaðdýran bir asker diyordu ki biz onlara özgürlük getirmek için buradayýz anlayamýyorum neden bizimle savaþýyorlar Mart 2003 Irak yaklaþýk 21 gün bomba yaðmuruna tutuldu. Baðdat’a binlerce bomba atýldý. Tabi bombalar akýllý. Hedef gösteriyorsun, oraya gidiyor. Sonra sivil hedefler kesinlikle vurulmuyor. Bu akýllý bombalar bazen Türkiye’ye bazen Ýran’a kaçýyorsa da, bu onlarýn akýllý olduðu gerçeðini, nokta atýþý gerçeðini deðiþtirmez. Bomba ile yaralanan beþ yaþlarýndaki ýraklý kesinlikle askeri hedef teþkil etmektedir. Tüm yakýnlarýný, ve kollarýný kaybeden 10 yaþlarýndaki çocuk da askeri hedef. Adam yarýn büyüyüp asker olacak. Belki Amerika’ya karþý savaþacak. Ýleri görüþlü olarak olaylarý çözüyoruz. 10 bin tane dev boyutlu bomba yani füze atýlýnca, Baðdat’ta kaç kiþi ölmüþ olabilir.Bomba baþýna bir kiþi ölse, 10 bin. 10 kiþi ölse, 100. bin, 500 kiþi ölse, 5.000.000 kiþi. Irak’ta kaç kiþi öldüðünü öðrenebilecek miyiz. Belki tahmini bir rakam söylenecek. Belki gerçek rakam uzun süre saklanacak, bir gün yaklaþýk sayý ortaya çýkar gibi... Merak ettiðim küçük bir nokta, Japonya’ya atýlan atom bombalarý ile Irak’a atýlan bombalarýn karþýlaþtýrýlmasý. Yine bombalarýn atýlmasýndaki mantýk ve gerekçe... Atom bombasý neden atýldý. Irak neden bombalandý... Bombalar söylendiði gibi, asker-sivil, genç-yaþlý gibi bir ayýrým yapma yeteneðine sahip deðil. Ýnsanlarý boylarýna, kilolarýna, milliyetlerine göre sýnýflandýrma lüksüne sahip deðil. Ýnsanlarý korkutup, sindiriyorsun. Sistematik terör olayýndan farký var mý. 12 Eylül öncesinin terör olaylarýnýn arkasýnda tanýdýk güçler mi var acaba. Sizi korkutup, sindirecek, sizinle kafa bulacak. Aslýnda devletler tüzel kiþiliktir. Tüzel kiþiler duygusal olamaz. Oyunu yöneten hep insanlardýr. Nerede bir oyun varsa, orada insanlar vardýr. Onu yönetenler, yönlendirenler vardýr. NEDEN BU HALDEYÝZ Zengin topraklara, doðaya ve üretken bir iþ gücüne, zeki insanlara sahip olduðumuz halde, neden þu veya bu kuruluþtan gelecek üç-beþ kuruþun hesabýný yapýyor, neden ne yaptýðýmýzý bilmiyoruz. Belki de sonuç deðerlendirmeyi yapmadan önce, bazý küçük sorularý yanýtlamamýz gerekecek. Üniversitede aðýr bir preste tutulup, sözde çok þey öðretiliyor görüntüsünde, öðrencilerin canýna okunarak ne kadar baþarý saðlanmýþtýr. Yýllardýr bu sürdüðüne göre, yoðun presten geçen ürünlerin (çalýþma yaþamýna atýlan öðrenci) baþarýsý ne durumda. Eðitimin baþarýsý, ürünün baþarýsý deðil mi. Amma baþarýsýz ürünler var. Bu neden acaba... Bu çok baþarýlý ürünlerle mi bilim üretiyoruz, iþ üretiyoruz.Bir dönem öðrencileri saðcý-solcu diye sýnýflayýp, onlarý dövüþtüren zihniyetle mi . Aslýnda insanlarý korkutmak, sindirmek ve düþünmekten alýkoymak mantýðý mý... Ýyi de... eðitim kurumu. En iyi ve güzeli bulmayý hedefliyoruz. Bilim için, geliþme için dostça bir iþbirliði yapýyoruz. Sonra týb fakültesi ikinci sýnýftan, fizik dersinden bir öðrenciyi okuldan atacaksýn. Gitti üç yýl. Sonra hukuk fakültesinde, birinci sýnýfta adamý Türk dili dersinden sýnýfta býrakacaksýn. Eczacýlýk fakültesinde dört yýllýk fakülteyi 10-15 senede ancak bitirtecek veya uzunca bir bekleyiþ sonrasý okuldan atacaksýn. Gitti 10 sene. gitti moraller. Üretim ve araþtýrmadan uzakta kaldýðýmýz cabasý. Adam bu kadar zamanda bilim adamý olur, buluþ falan yapar. Geçen nasýl geçiyor savunmasý taþ devrinde kaldý. Siz bilim adamý olarak yaptýklarýnýzý anlatým. Aynasý iþtir kiþinin. Öðrencinin bunca canýna okuyan elemanlarýn büyük çalýþmalarýný, bilime katkýlarýný görmek isteriz. 25 yýldýr bilirkiþilik yaptýðý, iþini iyi bildiði iddiasýndaki kiþi, aslýnda, doðru yanlýþ tartýlmadan, biz ne dersek o olur mantýðý ile atýp tutuyor. Bu atýp tutmalara göre karar veriliyor. Ondan sonra yaþasýn adalet. Hani dostça iþbirliði nerde. Yoksa ben kendimi mi kandýrýyorum. Gerçek diye inandýðýmýz þeylerin çoðu, baþkalarýnýn söylediði yalanlar deðil mi. YALANLAR VE YANLIÞLARLA DOLU TARÝH Ermeni yurttaþlarýmýzýn ayaklanmasýnýn, Çanakkale’nin geçilmesi giriþimlerinin hemen öncesine denk gelmesi bir rastlantý deðildir. Sizce, insan, parçasý olduðu bir imparatorluða karþý neden ayaklanýr? Katliam söylentileri de saldýrganlar tarafýndan çýkarýlýr. Gerekçe ise kendi kamuoyuna, dindaþlarýmýzý, yandaþlarýmýzý ve insanlýðý korumak için savaþa gidiyoruz propagandasý yapmaktýr. Bazý ülkelere özgürlük getirme söylemlerinin o dönemdeki þekli. Hakim güçler, propaganda silahý ile sizi birbirinize kýrdýrýp, kalan mirastan pay talep ediyor. Verseniz de alýyor, vermeseniz de. Ýþte bunun adý demokrasi, özgürlük vs. olarak tanýmlanýyor. Tarih ile ilgilenen arkadaþlar, yalan yanlýþ bir sürü masal içinde yüzeceklerini bilmelidir. Ýnsanlar arasýndaki eþitsizliðin sýnýrýný çizmeye çalýþan kiþiler, aslýnda adaletli falan deðiller. Bu durum iþlerine geliyor. Siz propagandanýn iþlevini iyi bilmek zorundasýnýz. Ýnsanlarýn yalan haberlerle nasýl yönlendirildiðini, gerçek olan ile olmayan arasýndaki çizgiyi iyi tanýmlamak zorundasýnýz. Unutmayýn, bugünkü insan ile yüz yýl önceki, beþ yüz yýl önceki, bin yýl önceki insan arasýnda insani deðerler açýsýndan bir fark yoktur. COÐRAFÝ VE GENETÝK SORUMLULUK Ýlgisi olan da olmayan da, tarihçi, bilim adamý veya her þey. 1915’li yýllarda Ermeni katliamý yapýldý mý yapýlmadý mý? Ermeni yurttaþlarýn ayaklanmasý Çanakkale Savaþý’nýn hemen öncesine denk gelir. Acaba ayaklanmayý planlayanlar, sözde, Ermenilere sahip çýkarak suçlarýný mý gizliyorlar. Olaya tarihçi gözü ile bakarken, asker gözü ile de bakmamýz gerekiyor demek ki Çanakkale Savaþý ile doðrudan bir baðlantý görünüyor. Bu arada propagandanýn gücünü ve önemini de dikkate almak gerek. OSMANLI DEVLETÝNÝN SINIRLARI Tehcir Kanunu çýkarýldýðýnda, Osmanlý Devletinin sýnýrlarýný biliyor muyuz. Sonuçta daðýlma sürecine girse de karþýmýzda bir imparatorluk var. Bugünkü Irak, Suriye, Lübnan, Suudi Arabistan, Yemen, Mýsýr, vb. hep Osmanlý ili. Coðrafi sýnýrlar yaklaþýk böyle. Göç ettirilmesine karar verilen insanlar, ülkenin bir yerinden bir baþka yerine gönderiliyor. Zaman öyle zaman ki, Arap çöllerinde 2 milyon Osmanlý askerinin öldüðü bir zaman. Çalýþma gücü olan hemen bütün erkeklerin askere gittiði bir zaman. Ýki milyon sayýsýnýn o dönem için ve bugün için ne kadar büyük bir sayý olduðunu , ölen askerlerin nüfusa oranýný düþünün. Sen kendi vatandaþýna zarar verdin diye yalan yanlýþ beyanlarýnda ýsrar eden ülkeler, o zamanda ne gibi hayýrlý iþler yapýyordu dersiniz. Çanakkale’yi geçmek, Ýstanbul ve Anadolu’yu bölüþmek arzusu, her yolu meþru göstermiþtir. Ýþte böyle bir zamanda yapýlan propagandanýn yansýmalarýný izliyoruz. Ayný oyun, 90 yýl geçse de oynanmaya devam ediyor. Ne kadar daha sürdürüleceði belirsiz. OSMANLI MECLÝSÝNÝN YAPISI Tehcir Konusunda karar alan mecliste, bugünkü hangi coðrafi sýnýrlar, hangi milletler temsil edilmektedir. Buyrun biraz da siyasi tarih inceleyelim. Meclisin geniþ bir imparatorluðun meclisi olduðu, ayný anda, Suriye’nin, Lübnan’ýn, Ýsrail, Mýsýr, Irak, Yemen, Suudi Arabistan vs.nin temsil edildiði, bir gerçek. Ýkinci gerçek de, Türk, Rum, Ermeni, Arap, Kürt gibi geniþ bir mozayiðin meclisi oluþturduðu. Osmanlý, Müslüman olan ve olmayan gibi tanýmlama yapmýþtýr. Bu durum meclisin yapýsýný deðiþtirmiyor. Kararý yalnýzca Türk geni taþýyan insanlar mý almýþtýr. Kararýn doðruluðu veya yanlýþlýðý, kendi döneminde ve kendi içinde tartýþýlmalýdýr. Yüz yýl sonrasýndan, atýp tutmak objektif bir yaklaþým deðil. Kendi insanýnýzý öldürdünüz diye propaganda yapanlar, Osmanlý’nýn kendi ülkesini savunduðunu göz ardý edemez. Ayný propagandanýn planlayýcýlarý, iþgal ettikleri ülkelerin insanlarýna karþý nasýl katliam uyguladýklarýný anýmsamak zorundalar. COÐRAFÝ SORUMLULUK Herhangi bir coðrafyaya suç isnadý mümkün deðildir. Ülke topraklarý olumlu veya olumsuz bir eylem yapamaz. Eylemler insanlara özgüdür. O halde, varsayýlan bir Ermeni olayýnýn muhatabý Türkiye coðrafyasý olamaz. Düþünün ki, Hatay Türkiye’ye sonradan katýldý ve soyut sorumluluk alanýna girdi. Düþünün ki, Irak, Suriye, Arabistan , Mýsýr vs. Türkiye’den hiç kopmasa idi, onlar da sorumluluk alanýna girecekti. Yine düþünün ki, Türkiye’den kopan her yer sorumluluk alaný dýþýna çýkýyor, Türkiye ile olan sorumluluk alanýnda. Eðer Kýbrýs, Ege Adalarý vs. Türkiye’nin olsa, oralar da sorumluluk alanýna girecekti. Bu ayrýntýya bilimsel olarak gülünebilir. GENETÝK SORUMLULUK Soykýrým veya benzer suçlamada, bugünkü Türkiye sýnýrlarý dýþýnda kalan geniþ bir coðrafyayý tartýþma dýþýnda býrakýn. Türkiye sýnýrlarý içinde kalan, Ermeni, Rum gibi Hýristiyan veya Yahudi yurttaþlarýmýzý da sorumluluk sahasý dýþýnda düþünün. Müslüman olsalar da Kürtleri de þimdilik ayýrýn. Ne oldu. Genlere göre deðil, dinlere göre bir ayrým yapýldý.. Kalan Türkiye halký soykýrým ile ilgili sayýlabilecek. Keyfiyete bakýn. Bu yazýyý kaleme alan ve Türk ve müslüman olan Ahmet’in veya Mehmet’in Adem ve Havva’dan bu yana genetik ve dini çözümlemesini kim yapabilir. Dedelerimden, annelerimden biri, rum, ermeni, yahudi vs. olabilir. Bunun genetik olarak ayrýmýný kim yapacak. Sen kesinlikle, baþka kültürlerle akraba deðilsin diyecek teknoloji var mý. Çinli, veya Japon veya Amerikalý bir aile beni evlat edinse idi, benim tarihe karþý hiçbir sorumluluðum olmayacaktý. Ola ki Türkiye’de yaþayan Ermeni veya Rum yurttaþýn çocuðu olsam, benim yine sorumluluðum olmayacaktý. Türk ve müslüman olarak yaþamýný sürdüren pek çok yurttaþýmýz , baþka bir dine üye olsalar, her þey onlar için bambaþka mý olacaktý. Ülke sýnýrlarý farklý þekilde çizilseydi, hangi coðrafya sorumlu tutulacaktý. Musul ve Kerkük Türkiye sýnýrlarý içinde yer alsaydý, ora halký da sözde soykýrýmýn sorumlusu mu olacaktý. SONUÇ : Ermeni soykýrýmý iddialarý, Ermeniler için geliþtirilmiþ bir teori deðildir . Arada bir 1915’lerde yaþanan sorunlarý meclislere, mahkeme kararlarýna taþýmak, Türkiye’ye baský yapmak, aba altýndan sopa göstermekten baþka bir þey deðil. . Ýnsan yaþamýna deðer verdiðini söyleyen devletlerin yaptýðý katliamlar ortada. Dünyanýn en geliþmiþ iþkence aletlerini kim üretiyor ve kimlere satýyor. Bu aletler neden üretiliyor, insani duygularla mý. Büyük ekonomilerin silah sanayine dayandýðý ortada. Gerçekten Ermenilere sevgi ve saygý besleyen devletler, lütfen kendi vatandaþlarýnýza verdiðiniz tüm haklarý Ermenilere de verin. Ülkenize serbestçe girip çýksýnlar, serbestçe çalýþýp, öðrenim görsünler. Hep birlikte Ermenistan’a sahip çýkýn. Silah satmak dýþýnda desteðiniz olsun onlara. Sanayini kurun, eðitimine, saðlýðýna vs. destek verin. Ben de size sonsuz saygýlarýmý sunayým. Ýnsanlýk tarihi kimsenin babasýnýn malý deðil. Uygarlýklar da öyle. Her þeye hükmetmek, her þeyi yönetmek isteyen insanlar sorun oluyor. Hepsi bu. Tarihi ve bazý coðrafyalarý yargýlamak, haksýz propagandalarla insanlara saldýrmak kimsenin hakký deðil. GÜNEÞ VE YILDIZLAR Bir gece gökyüzünde izlediðiniz yýldýzýn, aslýnda yýllar önce ömrünü tamamlamýþ olduðunu, þu anda yýldýz olmadýðýný düþünebiliyor musunuz. Yaþam, göründüðünden farklý olabilir. Ya da gözlerimiz bizi yanýltabilir. Yýldýzlar ve gezegenler arasý uzaklýklardan söz edilirken, ýþýk yýlýndan, milyonlarca ýþýk yýlýndan söz ediliyor. Bu uzaklýklarý düþününce, diðer yýldýz sistemlerinde de canlýlarýn olabileceðini düþününce, hesaplayabildiðimiz tahmini evren içinde Dünya’nýn boyutunu ve kendi boyutumuzu düþündüðümüzde, insan için maddenin komik hali demenin pek abartýlý olmadýðýný düþünüyorum. Hem çok küçük bir varlýðýz. Her þeyin parçasýyýz. Ya da var olan her þey bizim parçamýz. Kendi zevkimize göre, bencilce yaþayýp gidiyoruz. Þimdiki zaman sahnesinde býrakýp yaþadýklarýmý, gelecekten bakýnca kendime, garip bir komedinin orta yerinde görüyorum kendimi. Eðlenceli buluyorum. Lütfen kendinize bakýn, bir aynanýn karþýsýnda, ne olduðunuzu ve olmadýðýnýzý düþünün. Evrende iþgal ettiðiniz noktayý düþünün. Ama hiçbir düþünce, kafanýzda olumsuz çaðrýþýmlar yapmasýn. Var olmanýn, sevmenin ve sevilmenin zevkini yaþayýn. MOLEKÜLER ÝNSANBÝLÝM Kafanýzda, bir adet hayvan hücresi ve bir adet bitki hücresi modeli çizebilirsiniz. Daha doðrusu çizilmiþ þekilleri kopye edebilirsiniz. Ýki hücre arasýndaki benzerlikler ve benzemeyen yönleri tespit edersiniz. Hücrenin yapý taþlarý biliniyor. Canlý hücreler arasýndaki farkýn, bitki ve hayvan ayýrýmý yapmadan, pek ciddi boyutta olmadýðý kabul edilebilir. Ben iþin kolayýna kaçýyorum. Genetik boyutta deðiþiklik yapýlmasý beni aþan konular. Ancak küçük bir deðiþikliðin çok þey fark ettireceðini tahmin edebiliyoruz. Bir böcek ile insan, eþek veya herhangi bir hayvan arasýndaki yapýsal fark nedir. Bir kavak veya mýsýrýn, tek hücreli bir canlýnýn bulunduðu durum, genetik boyutta ne kadar farklýdýr. Yaz boz oynama þansýmýz olsa, hangi varlýklarý nasýl þekillere sokabiliriz. Birbirlerine dönerler mi. Ne kadar yapýsal farklýlýk olacaktýr. Varýlacak sonuç, bütün canlýlarýn, ayný kökten gelen, farklýlaþmýþ üyeler olduðu yolunda olacaktýr. Böyle tahmin ediyoruz. Peki, bütün diðer canlýlar ile ortak bir geçmiþe sahip olan veya öyle olduðunu kabul ettiðimiz insanlarýn kendi aralarýnda yapýsal farklýlýk var mýdýr. Deri rengi, göz rengi, boy pos vs. ne boyutta bir farklýlýða neden olur. Bunca genetik bilgiden sonra, insanlar arasýndaki farklýlýk ne anlama gelecektir. Aslýnda hiçbir anlamý olmayacaktýr. ÝNSANLAR ARASINDAKÝ EÞÝTSÝZLÝÐÝN NEDENÝ Ýnsanlar arasýndaki eþitsizlik, bencilce sahiplenme ve bölüþmekten kaçýnma amacý üzerine kuruludur. Bölüþülecek pasta olmasa, eþitsizlik diye bir durum olmayacaktýr. Yamyamlýk olarak tanýmladýðýmýz insan eti yeme olayý iki boyutludur. Birincisi gerçekten insan eti yemek ki, biz yamyamlýk olarak bunu tanýmlýyoruz. Ýkincisi ise , fiilen et yemediði halde, diðer insanlarýn canlarý ve mallarý üzerine kumar oynayan, onlarý yok etmekte, öldürmekte sakýnca görmeyen, onlarýn haklarýný yiyerek semizleþen yamyamlýktýr. Buna çaðdaþ yamyamlýk diyebiliriz. Ülke ekonomisi silah sanayi üzerine kurulu. Ülke, iþkence aletleri yapýp satýyor. Baþka ülkelerin kendi içinde çatýþmasýný, güçsüz kalmasýný saðlýyor. Ülkeler arasýnda savaþ tezgahlýyor. Perde arkasýndan savaþ yönetiyor. Bu da olmadý, ülkeleri bombalýyor ve iþkal ediyor. O ülkelerin her türlü kaynaklarýný elinden zorla alýyor. Ýþkal ettiði ülkenin insanlarýna kendi insanlarýna tanýdýðý haklarý tanýmýyor. Eðitim sistemlerini çökertiyor, içinden çýkýlmaz hallere sokuyor. 4 yýllýk hukuk eðitimini 5 yýlda tamamlamýþ olmaktaki veya dört yýllýk eczacýlýk öðretimini 12 yýlda tamamlamaktaki estetik ve bilimsel deðeri kimse düþünmez. Sýradan olaylar gibi düþünülen bu eylemler, aslýnda eðitim sisteminin zayýflýðý, belki de kendi amacýna uygunluðudur. Bir gazete küpürü. Falan fakültede videolu eðitim... Video kullanýp, sözde film gösterilerek birþeyler yapýlýyor havasý var. Oysa, ders kitaplarý yok hocalarýn. Öðrenciler, not tutup, ezberlemekle görevli biçare iþsizler kümesi. Böyle mi olmalý... Tartýþýlmasý gereken bu nokta. Biryerlerde ciddi aksaklýklar var. Hep ayný çorbayý, afiyetle yiyoruz. Seçme þansýný birileri elimizden almýþ NASIL BÝLÝM ADAMI OLUNMAZ Ýzlenmesi gereken yol, bilim adamý olmak isteyen bir çocuðun, çocukluk, gençlik ve öðrencilik sürecinin incelenmesi ile netliðe kavuþacaktýr. Reçetemize aynen uyulduðu taktirde, size bilim adamý olmama garantisi veriyoruz. Bilim adamý kimdir : Bilgiye ulaþmaktan, yeni bir þeyler bulmaktan mutlu olabilen kiþi. Aslýnda herkes biraz dahi. Sorun bu dahiliðin toplumsal yaþama katkýsý... Kendisi için düþünüp kendisi için yaþayan bir insan, ilkel canlýdan farklý deðildir. Ben’in yerini biz’in aldýðý bir bakýþ açýsý gerekiyor. Bu düþünce ile çok þey yapýlabilir. Bir veya birkaç kiþi toplum adýna karar verme ve uygulama yetkisine sahip olursa, kimse doðuþtan evliya olmadýðý için, yetkisini olumsuz yönde kullanabilecektir. Sanayideki ilkokuldan terk durumdaki tamirci, motor benden çok daha iyi biliyor. Aðrýdaðý civarýnda çobanlýk yapan ve hiç okul görmemiþ olan, okumu yazma bilmeyen çoban, sürüleri yönetmekte benden çok daha iyi. Birþeyleri baþarmak için etiket olmasý þart deðil. Çalýþtýðýnýz alandaki bilgi birikimine ne oranda sahip olur, olumlu bilgileri ne oranda uygularsanýz, o denli baþarýlý olursunuz. Yaptýðýnýz iþte, yeni yöntemler geliþtirebilirsiniz. Araþtýrma ve deneme sürecine katýldýðýnýz zaman, siz bilimle uðraþýyorsunuz demektir. Bir noktaya deðinmiþ olduk bu arada. Pek çok bilimsel kitap okuyup, yüzlerce çeviri yapan kiþi bilim adamý mýdýr. Eðer uzmanlýðý çeviri yapmak ise, geliþtireceði yöntemlerle, çeviri tekniðine katkýda bulunursa veya bulunmaya çalýþýrsa, bu kiþi bilimle iç içedir diyebiliriz. Çok kitap okudu, çok çeviri yaptý diye kimse bilim adamý olmaz. Bu fizikteki iþin tanýmýna benzer. Akþama kadar bir kayayý ittiren güçlü adam, eðer o kayayý kýpýrdatamazsa, hiç iþ yapmýþ olmaz. (Güç x yol=iþ ) Uygulanan güç ne kadar fazla olursa olsun, alýnan yol 0 ise, sonuç sýfýr olur. Bunu eðitim kalitesine de uygulayabilir miyiz. Bir sürü çile çekiliyor. Sonuç sýfýr. Bu eðitimi de boþuna kürek çekme olarak tanýmlayabilir miyiz. Yargý sistemi neden mükemmel halde deðil. Davalar neden tek duruþmada sonuçlanmaz. Aksaklýk nerde... Daha iyi olmak için ne yapýlýyor, neler yapýlabilir. Herkes kendi iþinde uzmanlaþabilir. Bilgileri düzenli hale getirip, toplumun yararýna sunmak bilim olsa gerek. Çok güzel cambazlýk yapan bir kiþi, cambazlýk sanatýna iliþkin bilgileri düzenli olarak toplar ve bilgilerin denetlenmesine olanak saðlarsa, bilgileri baþkalarýnýn yararlanmasýna sunarsa, bu kiþinin bilimsel çalýþma yaptýðýný kabul edeceðiz. Asistanlýk sýnavýna girme þartlarýný taþýmayan, not ortalamasý 70 olmayan kiþi, aðzýyla kuþ tutsa da bilim adamý olamaz. Peki 70 not ortalamasýnýn dayanaðý olan sýnavlar bilimsel bir ölçme midir. Elbette deðildir. Ancak sizin bunu tartýþma lüksünüz yok. Alanlar nasýl almýþ. Temel saðlam deðilse, zemin saðlam deðilse, siz istediðiniz kadar saðlam bina yapýn. 7 katlý binanýn 3 katý yere batar mý.... Zemin bataklýk ise, neden batmasýn.Bunu söylerken, gözümün önünde tanýma uygun bir fotoðraf var. Kaynak bildirmiyorum. 70 ortalamalarla asistan olup, ardýndan doktor, yardýmcý doçent, doçent ve profesör olan bilim adamlarýmýzýn baþarýlarý, bilimsel çalýþmalarý ile aydýnlanýyoruz. Fazla aydýnlýk göz kamaþtýrýyor. Bu kiþileri Avrupa’nýn kaldýrým taþlarý ile tanýþmalarý için de gönderiyoruz. 70 not ortalamasý yanýnda, yabancý dil bilmeniz de gerekiyor. Sonra girdiðiniz sýnavý (bu da ne demekse) kazanmanýz, ardýndan çanta taþýyýcýlýðý görevi üstlenmeniz gerekebilir. Bu saydýklarýmý yapmayarak, bilim adamý olmayabilirsiniz. Konfiçyüs’ün bitirdiði üniversite sizi ilgilendirmez. Kýsaca bilime ve bilimselliðe ve bilim adamlýðýna iliþkin gözlemlerimi yazdým. Reçeteye kesin olarak uyarsanýz, babanýz da fazla zengin deðilse, kesinlikle bilim adamý olamazsýnýz. DÜNYA DIÞI CANLILAR sevgili dünya dýþý varlýklar biz dostuz size özgürlük getireceðiz size demokrasi getireceðiz diktatörlüklere son vereceðiz Irak’ta olduðu gibi sevgili dünya dýþý varlýklar bize güvenin Petrolünüz var mý, petrol. Siz ne yer ne içersiniz. Silah ister misiniz. Silah satýþ kredisi de veririz. Sizinle yapacak çok þeyimiz var.(2 Eylül 2003) öyle bir anda gel ki düþünmek bile mutluluk versin(1 Eylül 2003) GELÝÞMÝÞ ÜLKELERÝN GENETÝK HARÝTASI Aslýnda ülke sýnýrlarýnýn yapay olduðundan baþlarsak olay daha kolay aydýnlanýr. Güneyimizde Arap komþularýmýz var. Amerika ve Avrupa tezgahý olan milliyetçilik akýmlarýný bir yana koyarsak, sýnýrýn öte yaný ile bu yaný aslýnda akraba. Akraba olmadýklarýný kabul etmek gibi bir lüksümüz yok. Rusya’daki insan, Yunanistan’daki insan, Irak veya Mýsýr’daki insan, ayný Adem ve Havva’nýn torunlarý. Kimse uzaydan gelmedi. Yazýyý, matematiði, deðiþik teknolojileri ilk bulan devletler, döneminin nispi olarak en geliþmiþ uygarlýklarý, bugün yoksul, geri kalmýþ ya da geliþmemiþ bir çizgide bulunmaktadýr. Kendini çok geliþmiþ ya da çok akýllý sanan kiþilere duyrulur. Belki sizin þimdi yaþadýðýnýz kara parçasýnda, yazý veya hesap veya bilimle ilgili hiçbir þey yokken, elin oðlu yazýyý bulmuþ, matematiði bulmuþ, yýldýzlar ve gezegenler ile uðraþmaktadýr. Uygarlýk, rastlantýdan ibaret deðil mi. Birileri kaðýdý buldu, yazýyý buldu, tabletlere yazdý, kaðýda yazdý, maðara duvarlarýna resim çizdi. Birisi güneþ tutulmasýný hesapladý. Dik üçkenin eþek-kulak baðýntýsýný çözdü bir diðeri. Belki o zamanlar, sizin büyük büyük dedeleriniz ve nineleriniz, matematiðin m harfi ile bile tanýþmamýþtý. Baþlýktaki gibi bir genetik harita yok. Kaynak Adem ve Havva olmasa bile, ortak bir geçmiþin bencil evlatlarýyýz. Kendimize doðru yontarak, zafer kazanýrýz güçsüzlüðümüze karþý. Iraký bomba yaðmuruna tutan geliþmiþ bir beyin olamaz. Bencil hesaplardan oluþan çýkmaz bir sokak vardýr ortada. HEY ONBEÞLÝ ONBEÞLÝ Tokat yollarý taþlý. Onbeþliler gidiyor, kýzlarýn gözü yaþlý. Buradaki 15, 1315 tir. Bu tarihte askere gidenler için söylenmiþtir. Galiba 1899 yýlýna karþýlýk geliyor. Ýnsanlar askere alýnýyor, savaþa gidiyor ve giden gelmiyor, acep ne iþtir.Ýki türküyü karýþtýrmýyorum. Türküler iç içe, konu olarak. Hep savaþlarla geçti yaþam. O zamandan bu yana devam eden çýlgýn bir savaþ var. Ýnsanlar hep cephede savaþmýyor. Osmanlýyý parçalayýp, bu ülkelere saldýran tek diþi kalmýþ canavar, oralara uygarlýk getirdi mi... Adamlar borç ve yükümlülük altýna girmek için savaþmýyor ki. Kekliði düz ovada avladý, þimdi tüylerini yolup, piþirip yiyecek. Var mý bunun ötesi. Peki Türkiye cephede savaþý kazandý. Baðýmsýz bir devlet oldu. Peki sonra ne oldu. Bizim kitaplarýmýz Yunanlý’larýn Ýzmir’i iþkal ettiði vs. den bahseder. Bizimle benzer türküleri söyleyen bu insanlarý Ýzmir’e kim, neden çýkardý. Bu üçüncü kiþiler Yunanlý komþularýmýzý bizden daha mý çok seviyordu sizce. Ya da, Türkiye’de ölen ya da ölecek insanlarýn genetik haritasý mý çýkarýlmýþtý. O dönemde, genetik bilimi bugünkü seviyede deðildi. Çok þey biliniyordu belki ama, bilgilerin çoðu ilkel tutkulara kýlýf uydurmak için kullanýlýyordu.Bugün Amerika Birleþik Devletlerinde, þu veya bu milletten gelme kiþilerden deðil, Amerikalý insanlardan söz ediliyor. Hangi renkte olursa olsun, dünyanýn neresinden gelirse gelsin, hiç fark etmiyor. Ayný Amerika, Ermeni, Kürt ve benzeri kimlikleri Türkiye’nin karþýsýna, Türkiye’den ayrý bir kimlik gibi pazarlýyor. Kimi salak insanlar da, bu pazarlamanýn teknik boyutunu düþünmeden ya da düþünemeden, azýnlýklardan falan söz ediyor. Sorun yaratan tüzel kiþilikler deðil aslýnda. Tüzel kiþilerde söz sahibi olan ve kendini akýllý sanan bazý kiþiler sorunun kaynaðý. Ablamýn bir Alman tanýdýðý, “verin onlarýn istediði yeri, olsun gitsin” gibi, aslýnda art niyet içermeyen, ama safça söylenmiþ sözler sarf etmiþ. Ablam da, kimi kimden ayýracaðýz ki. Eðer Türkiye’yi ve Türkiye irnsanýný tanýsanýz, böyle birþeyin imkansýz olacaðýný görürdünüz... diyor. Bu durumun özeti belki. Dünyada izlenen politikalar, insanlarý deðil, basit çýkarlarý düþünerek yapýlmaktadýr. Propaganda, yalan, yanlýþ ve yanlý haberler. Eðer düþünülen insan yaþamý olsa idi, Irak bombalanmazdý. Medeniyetin girmemesi için petrol paralarýný kullanan pek çok ilkel devlek benzeri kuruluþlar, geliþmiþ ülkelerce beslenmektedir. Suudi Arabistan’da ve çevre ülkelerde demokrasi, insan haklarý vs.nin varlýðý veya yokluðu kimin ipinde. Beslenen, desteklenen pek çok diktatörün yediði naneler kimin ipinde. Türkiye’den bir þey almak isteyince, önce Ermeni, ve hemen ardýnda Kürt kartýný ileri süren, sözde geliþmiþ toplumlar, benim Kürt arkadaþlarýma benden daha yakýn olamazlar. Zaten onlarý bu gibi þeyler, hiç ama hiç ilgilendirmez. Çanakkale savaþýnda ölen insanlarýmýzýn genetik çözümü kimin elinde var. Kurtuluþ Savaþý’nda ölen insanlarýn genetik çözümlemesini kim biliyor. Etnik köken gibi, kültürel tanýmlamayý bir yana býrakýp, , genetik köken gibi kanýmca bilimsel bir taným üzerine çalýþmak istiyorum. Önceki bölümlerde bu konuya deðindiðimi sanýyorum. Tüm canlýlar ile ayný soydan gelen insan, bir bakýyorsunuz, býrakýn tüm canlýlarla akrabalýðý, tüm insanlarla akrabalýðý dahi unutmaktadýr. Dini törenlerde bunu kabul eden insan, konu politika ve propaganda olunca, konu bölüþme olunca kendini farklý bir maydanoz türü olarak pazarlamaktadýr. Amerika’lý ünlü aktör .... öldü. Aslen Litvanyalý bir ailenin çocuðu olan... Amerikalý ünlü boksör .... hastalýða yakalandý. Afrika kökenli olan... (Sevgili Derya Arbaþ Amerika’da kalp krizinden dolayý öldü. Annesi Türk, babasý Kýzýlderili...23.10.2003-not tarihi) Bunu saymanýn pratik bir önemi yok. Dünyada henüz uzaydan gelerek devlet kuran bir uygarlýk tanýmlanmamýþtýr. Böyle bir þey yoktur. Genetik bilimi ve diðer bilimler geliþtikçe, daha çok þey öðreneceðiz. Sizi gidi genleri kýsa devre yapan insancýklar. Ýþin özü belki de bu.(7 Eylül 2003) ERMENÝLERÝN SÝGORTA ATAÐI.... 30 Ocak 2004 tarihli Milliyet Gazatesi”nde bir haber baþlýðý bu. Amerikan sigorta þirketi New York Insurance, 1915-1919 arasýnda Anadolu”da öldürüldüðü ileri sürülen Ermenilerin hayattaki mirasçýlarýna 20 milyon Dolar ödeyecek. Kaliforniya”da 4 yýl önce açýlan dava 2.400 poliçeyi kapsýyordu. Davayý açan avukat kardeþimiz, bu kararýn ayný zamanda Ermeni soykýrýmýnýn tanýnmasý olacaðýný belirtmiþ 1.Amerikan sigorta þirketinin avukatlarý ne iþ yapar Böyle bir alacak-tazminat istemi- karþýsýna çýkan þirketin ilk yapacaðý iþ avukatýna veya avukatlarýna baþvurmak olacaktýr. Amerika’da yargýlama ve avukatlarýn çalýþmalarý konusunda fazla bir bilgim yok. Ancak, 85-90 yýl önceki hayali sigorta poliçesi ve hayali olaylara atýf yapýlarak tazminat ödenmesi inandýrýcý görünmüyor. Gerçekten, bu memlekette zamanaþýmý diye bir olay yok mu. Klasik ilk itirazlardan birisi zamanaþýmý itirazý olarak ileri sürülmüyor mu. Siz bir Avrupa ülkesinde bu þekilde sigorta þirketi aleyhine giriþimde bulunsanýz, belgeler doðru olsa bile karþýnýza ilk çýkacak savunma, zaman aþýmý itirazý olacaktýr. Þu anda Türkiye’de çalýþan yabancý sigorta þirketleri var. Ýsterseniz onlarýn danýþmanlarýna, avukatlarýna sorabilirsiniz. 2.Sigorta þirketinin Türkiye’deki çalýþmalarý Bu muhteþem þirket, Osmanlý Ýmparatorluðu’nun dört bir yandan saldýrýya uðradýðý bir zamanda, Anadolu’ya gelip, Ermeni yurttaþlarýmýzý tespit edip, sizin sigorta yaptýrmaya ihtiyacýnýz var. Hadi pamuk eller cebe... demiþtir. Ekonomik açýdan zor zamanlar yaþayýp, geçinme hesaplarý yapan insanlar, “aman ne güzel, bir de hayat sigortasý yaptýralým. Ne olur ne olmaz” demiþler ve sigorta bedellerini ödeyerek, sigorta yaptýrmýþlar. Sigorta þirketinin yalnýzca Ermenileri bulmasý ve onlarla poliçe düzenlemesi enteresan bir vaka elbette. Ýnsanlar arasýndaki eþitsizliðin çözümlenmesi gerek. Bakterilerden söz ederken, ilkel kardeþlerimiz diyen bilim adamýna saygýlar sunuyorum. O kendisini ve bizi, canlýlýðýn bir parçasý kabul ederken, siyasi cambazlar, kendilerine yer edinmek için yapmadýk oyun býrakmýyorlar. (Ýnsanýn Özü yaptýklarý eþeklikleri gizlemek için yapmadýk þebeklik býrakmazlar) O tarihte, yani 1915’lerde, Osmanlý geniþ bir ülke. Rumlar, Ermeni’ler, Yahudi’ler, Kürtler, Türkler, Araplar.... bütünün bir parçasý. Siz bunlarýn arasýnda Ermeni’leri seçin, gidip onlarla sigorta poliçesi imzalayýn. Ermeni yurttaþlarýmýzýn kaç tanesi okur-yazar. Kaç tanesi imza atmayý biliyor. Sözde poliçelerde imza, parmak izi... ne var. Bu olay iki açýdan mizah unsuru içerir. Birincisi öyle kolay lokma sigorta þirketi yoktur. Gerçek olaylarda bile sigorta tazminatý ödememek için pek çok yollara baþvurulurken, habere konu olaya biraz gülümsersiniz. Ýddia edilen sigortalama olayýnýn bir an için gerçek olduðunu var sayýn. Demek ki, senaryo hazýr. Birileri bir þeyler hazýrlamýþ. Sonucunu da öngörmüþ. O kadar ufkunuz açýktý. O insanlarýn ölüm riski taþýdýðýný biliyordunuz da, neden hiçbir önlem almadýnýz. Yoksa senaryo sizin mi. O dönemde geçim sýkýntýsý çeken insanlar, poliçe bedellerini nerden ve nasýl ödediler. Sigorta olayýný çözümlemek için hangi hukuk uygulanacaktýr. Osmanlý ülkesinde sigorta çalýþmasý yapma yetkiniz var mý. Hangi kurumdan, ne gibi bir izin aldýnýz. Sigorta þirketi ile sigorta yaptýran arasýnda uyuþmazlýk çýktýðýnda, hangi ülke hukuku uygulanacaktýr. Peki bu ayrýntýya dikkat edildi mi. Adý geçen dava, Türkiye’yi dolaylý olarak muhatap almaktadýr. Amerika’da davanýn ihbarý diye bir kurum var mý. Sigorta þirketi ödeme yaparsa, yarýn bize dönecek ve rücu davasý açacak belki de. Yoksa tahkim vs. bahanesi ile, yargý yetkimiz de devre dýþý mý kalacak. Peki sayýn þirket, sen gerekli savunmalarý yaptýn mý. Osmanlý’nýn 1915 tarihindeki sýnýrlarýný biliyor musun. Bu ülkede yaþayan insanlarý, hayali olaylardan sorumlu tutarken, neden kafatasý kriteri alýyorsun. Göç olayý, belli bölgedeki yurttaþlar için uygulanmýþtýr. Bu olaydan, o bölge dýþýnda yaþayan, örneðin Ýzmir’de, Ýstanbul’da vs. yaþayan Ermeni yurttaþlarý da mý sorumlu tutuyorsunuz. Yine o geniþ ülkenin, kültürel farklýlýklar gösteren, Süryani’lerini, Araplar’ýný, Yahudiler’ini , Kürt’lerini .... mi sorumlu tutacaðýz. Peki, o tarihte Osmanlý sýnýrlarý içinde olan ve þu anda deðiþik ülkelerin yönetimindeki yerlerde yaþayan halklar ne olacak. Osmanlý ülkesinden koparýlan yerler ve insanlar huzura kavuþtu. Eðer bu yerler, Ýsrail, Filistin, Lübnan, Irak, Suudi Arabistan, Yemen, Kuveyt, Yugoslavya, Yunanistan... Osmanlý’dan ayrýlmamýþ olsa ve bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parçasý olsa, oralarda yaþayan insanlar da hayali soykýrýmdan sorumlu sayýlmaya çalýþýlacaktý. Yoksa bilimsellikten uzak, genetik haritalar çýkarýlýp, haritanýn þurasý sorumlu, burasý sorumlu deðil gibi ... anlamsýz önermeler mi dinleyecektik. Görüldüðü gibi, sorumuz ayný zamanda çözümünü içeriyor. Sorun Türkiye’nin daðýlmamýþ olmasý. Ülke sýnýrýnýn dýþýnda kalan aklanýyor. Ýçerdekiler yeni saldýrýlara muhatap. Türkiye insanýný karalamaya çalýþmak gibi, aslýnda ne anlama geldiði düþünülmemiþ saçmalýklarla mý zaman geçireceðiz. Tevfik Fikret’in papaz olup, Amerika’da yaþayan ve orada ölen oðlu Haluk’un saçma teorilere göre çizilmeye çalýþýlan genetik haritanýn neresine konulduðunu merak edebilirsiniz. Belki onun vaazlarýný dinleyen sayýsýz insanlarýn arasýnda bir çok Ermeni kardeþlerimiz vardý. Çözüm Türkiye sýnýrlarý dýþýnda yaþamak veya din deðiþtirmek mi. Yoksa, çözümsüzlükten yarar uman kiþilerle mi uðraþýyoruz. OSMANLI MECLÝSÝNÝN GENETÝK ÞEMASI Göç kanununu çýkaran Osmanlý Meclisinin genetik haritasý biliniyor mu. Mecliste, ne kadar Rum, ne kadar Ermeni, ne kadar Arap, ne kadar Kürt, ne kadar , Türk vardý. Böyle net bir harita olamaz. Herkes birbiri ile akraba. Bugünkü Amerika’yý düþünün. Alman, Fransýz, Ýtalyan, Afrikalý,Çinli..... nasýl ayýracaksýnýz. Evlenirken, kim kimin genetik geçmiþi ile ilgileniyor. Ortada bir Amerikalý var. Hepsi bu. Eski tapu kayýtlarýný okuyorum. Osmanlý uyruðundan söz ediyor. Ne din, ne dil, ne ýrk... Ýstavri’den, Yorgo’dan, Maria’dan söz ediyor. “Kýzlaraðasý Haný’da ikamet eden, tebai Osmaniye’den Yorgo...” 3.DEDEM ÝÇÝN DE TAZMÝNAT VERÝLECEK MÝ 1915’lerde gelip, bir kýsým yurttaþlarýmýzý ölüme karþý sigortalayan þirket, acaba annemin babasýný da sigortalamýþ olabilir mi. Gerçekten, Trabzon’da yaþayan dedem, çeteler tarafýndan öldürülmüþ. Henüz yirmili yaþlarýnda ... Madem ki yiniyetli olarak geldin ve Osmanlý ülkesinde yaþayan insanlar için yaþam sigortasý poliçesi düzenledin.... dedemi de sigorta etmiþ olman gerek. Sayýn þirket, benim dedemin, Türk, Rum, Kürt, Ermeni, Yahudi.... olup olmadýðý konusunda bilgi sahibi deðil. Böyle bir bilgiye ulaþmasý da bilimsel anlamda olanaksýz ve bir o kadar da anlamsýz. Dedem de o ortamda, o þartlarda yaþayan bir insandý, tüm diðer insanlar gibi. Ýnsanlarý konu alan her türlü çalýþmada, birim insandýr. Baþka þekilde düþünülmesi ard niyet içerir. Dedemin gelmiþini geçmiþini.... Amerika’daki bir þirket bilebilir mi. 4. SOYKIRIM VARSA KÝM YAPTI Osmanlý, kendi kendine mi soykýrým yaptý. Böyle saçmalýk olur mu. Ülkede çeþitli diller ve dinler bir arada yaþýyor. Osmanlý Meclisi’ni kimler oluþturuyor. Eðer göç kararý bir yasa ile alýndý ise, bu yasa hangi ülkenin yasasý. Osmanlý ülkesinde yaþayan ve sonuç itibarý ile bugünkü Türkiye’de yaþayan ve yalnýzca müslüman olan Türkler mi bu kararý aldý. Herhangi bir ülkede veya yerde yaþayan, hýristiyan, þaman, budist... dinlerine inanan Türkler deðil. Yalnýzca Türkiye’de yaþayan ve yalnýzca müslüman olanlar.... Anadolu Türkleþme ve islamlaþma sürecini yaþarken, burada yaþayan halk, genlerine kadar deðiþti ve Türk geni taþýmaya mý baþladý. Var mý böyle anlamsýz bir önerme. Genlerin bir insana ait olduðu düþünülebilir. Ancak, her hangi bir milleti, milliyeti, ýrký, dini temsil eden genler olamaz. Varsa böyle anlamsýz teoriler bilmek isteriz. Ýnsanlar Türk ve müslüman oldular diye, çaðdaþ yobazlar tarafýndan dýþlanmaya çalýþýlýyor; cezalandýrýlmaya çalýþýlýyor. Birinci Dünya Savaþý yýllarýný ve Osmanlý’nýn son dönemini iyi bilmemiz’ iyi çözümlememiz gerekiyor. Ülke içinde çatýþma ve insan öldürmeyi teþfik eden, destekleyenlere bir sorumluluk yüklemeyeceðiz. Bu ülkenin insanýna, kendi insaný ile çatýþtý diye leke atacaðýz. Dikkat edilirse, savaþ, dinleri karþý karþýya getirmiþ görüntüsünde. Ancak, Osmanlý’nýn müslüman olan unsurlarý da devlete karþý kýþkýrtýlmýþtýr. Orta Doðu’nun bugünkü çatýþmalarýnýn zemini hazýrlanmýþtýr. Savaþlar, silah satanlar için oldukça yararlý yöntemlerdir. Ölenin veya öldürenin önemi yok. Yeter ki gelsin paralar. Göç kararý ve uygulamasýndan, neden Türkiye sýnýrlarý içinde yaþayan müslüman halk sorumlu tutulmak istenir de, farklý dinlerdeki insanlarýmýz baþka türlü. Yine neden, Osmanlý’nýn Anadolu’su suçlanýr da, Irak, Suudi Arabistan, Mýsýr, Lübnan, Ýsrail.... sorumlu tutulmaz. Aslýnda ülke sýnýrlarý yapaydýr. Osmanlý sýnýrlarýný ve meclis yapýsýný bilmeyen hayalperest kardeþlerimizin gösterileri anlamsýzdýr. Daha doðrusu görünen amaç ile gerçek amaç çok farklýdýr. Çanakkale Savaþýnda, gönüllü olarak savaþa giden ve tamamý ölen Týp Fakültesi öðrencilerinin, genetik haritasý var mý. Bu deyimi sanýrým yalnýzca ben kullanýyorum. Sanýrým neyi anlatmak istediðim yeterince açýk. Çanakkale’yi geçip, Ýstanbul’u almak ve Osmanlý’ya son vermek isteyen güçlerin, her türlü propagandayý yapmasý, her türlü yalaný söylemesi doðal deðil mi. Yaptýklarý saldýrýyý haklý göstermek için, her yola baþvurmalarý, her tekniði kullanmalarý onlar için doðaldý. Ayný anda Çanakkale ile birlikte, Osmanlý’nýn dört bir yaný saldýrýya uðramýþtýr. Arap çöllerinde 2 milyon askerimizin öldüðünü bir kaynaktan okumuþtum. Bunun üzerine bir de Çanakkale’de yenilgiye uðrayan saldýrganlar, her türlü propaganda aracý ile Osmanlý’ya, sonrasýnda Türkiye halkýna saldýrmýþlardýr. O gün baþlayan soðuk savaþ taktiði aynen devam ediyor. PROPAGANDA Birinci Dünya Savaþýndaki, o zamanýn süper güçlerinin planlarý tutsa, Anadolu’da hýristiyan bir devlet kurulsa idi, böyle anlamsýz bir propaganda devam eder miydi. Aslýnda dini önemli deðil, uydu olmasý yeterli. Irak’ta kimyasal silah, nükleer silah... var gibi bahaneler, propagandadan baþka bir anlam taþýr mý. Bu günün tarihi, zamana yalan ve yanlýþ olarak yazýlabilir. Kendini haklý çýkarmak için her þey söylenebilir. Ama, Ýran-Irak Savaþý’na, her iki tarafa da, el altýndan silah satýldýðý söylenmez. Ýþkenceye sözde karþý çýkýlýr ama neden iþkence aletlerinin üretilip, aklýevvel ülkelere satýldýðý söylenmez. ÖLEN ÝNSANLARIN GENETÝK HARÝTASI Kendini akýllý sanan bazý gen kardeþlerimiz, tarihle hiç ilgileri olmadýðý halde, 1915’lerde Birinci Dünya Savaþý yýllarýnda ölen insanlarýn genetik haritasýný çizmeye çalýþýrlar. Efendim falanca insanlar katledilmiþ, yani öldürülmüþ. Soyut ölüm olaylarý gerçekleþirken, falancalardan arta kalan insan yok muydu. Onlar ölmedi mi, onlar öldürülmedi mi. Çeteler konusunda ne kadar bilginiz var. Niye kuruldular ve ne yaptýlar Birinci Dünya Savaþýnda, kaç tane Osmanlý askeri öldü, kaç tane osmanlý vatandaþý öldü. Arap çöllerine giden asker sayýsýný kaç kiþi biliyor. Doðuda ölen insanlar, Osmanlý’nýn kendi vatandaþlarý deðil mi. Þu veya bu þekilde ölen veya öldürülen insanlarýn genetik haritasý var mý. Yani þu gen kökünden gelen, þu kadar insan öldü diyebilecek kaç babayiðit var. Þu gen kökünden gelen insanlarý, bu gen kökünden gelen insanlar öldürdü diyecek üstün teknoloji var mý. Yoksa, anlatýlmak istenen baþka þey mi. Hangi kör dövüþü sürdürülmek isteniyor. Rastlantý sonucu daha zengin daha geliþmiþ konumda bulunan bazý gen kardeþlerimiz,terör uygulamayý kendilerine hak görüyorlar. Bunlar bizimle ayný mirasý bölüþmesi gereken bencil gen kardeþlerimiz. Farklý milliyetlerin farklý Adem ve Havva’larý olduðunu sananlar, acaba düþünerek mi konuþuyorlar. Yoksa, hesaplar mý farklý... DEVLETLER MÝLLÝYETLER VE FUTBOL TAKIMLARI “ Yukarý Küçükmenderes Havzasý’nda tarih boyunca inançlar” adlý, yazarý Behiç Galip Yavuz olan bir kitabý inceledim. Þu anda benim bulunduðum ve bu yazýyý yazdýðým yer, o kitabýn anlattýðý çevrede kalýyor. Yine bir baþka kitapta, Anadolu Uygarlýklarý adlý ansiklopedinin, Hititler’i anlatan bölümünde, Ekrem Akurgal’dan alýnma bazý fotoðraflar var. Hititler’den kalan ve izmir ve Manisa’da bulunan kaya kabartmalarý... O gen kardeþlerimiz ve adýný bilmediðimiz birçok kültür, þu anda benim çalýþmakta olduðum masaya yakýn alanlarda yaþamýþ, uygarlýklarýný kurmuþlardýr. Buralarda yüzlerce insan yaþamýþ, savaþa gitmiþ, aþýk olmuþ çocuk yapmýþlardýr. Aþk dünyaya yeni gelmedi. O insanlar da, yaþamak ve yaþamýn devamlýlýðýný saðlamak için aþýk olmak, çalýþmak vs. iþlerle görevli idiler. Ve bunu yaptýlar. Þimdi bu gen kardeþiniz, tarih koridoru’nun kenarýna oturmuþ, geçmiþi ve geleceði izliyor. Þimdiki zaman sahnesinde býrakýp yaþananlarý, gelecekten bakýnca kendime, garip bir komedinin orta yerinde, görüp yaptýklarýmý, eðleniyorum. Belki bundan yüzlerce, binlerce yýl önce, bir Hitit veya Luvi , Bizans veya Yunan delikanlýsý (tam benim yaþlarda), yine bu tarih koridorunun kenarýna oturmuþ ve birþeyler yazmaya, çizmeye çalýþýyordu. Belki de yazý bulunmamýþtý. Ama aþk ve aþýk mutlaka vardý. Ela, mavi ya da kara, güzel gözlü kýzlara dizeler yazýlýr, þarkýlar söylenirdi. Bir dünyalý, yýllar sonra (belki de yýllar önce), aþkýmýz sandýðýn gibi deðil, zaman ve yerde yakýnlýk ve hormonlar arasý dostluk ve kardeþlik kutlamasý... diye kendini ve aþkýný özetlemeye çalýþacak. Hiçbir teknoloji ve/veya üstün zeka, benim yani bu yazýyý yazan gen kardeþinizin, bu tarih koridorunda, binlerce yýl önce ve devam eden zamanda yaþayan gen kardeþlerimin doðal mirasçýsý olduðum konusunda , olumsuz tek bir sözcük söyleyemez. Kendisini akýllý ve ayrýcalýklý sanan kuþ beyinli gen kardeþlere küçük bir anýmsatma. CAN DÜNDAR’DAN BÝR ÝNSAN HÝKAYESÝ 8 Þubat 2005 tarihli Milliyet Gazetesi’nde, Can Dündar’ýn bir yazýsýný okudum. Bir insan hikayesi baþlýklý yazýda, Sibirya ve ardýndan Afganistana çalýþmaya giden bir teknikeri anlatýyor. Afganistan’dan gelirken düþen uçak ve son bulan yaþam. Kendi dünyamýz dýþýnda da dünyalarýn var olduðunu, o insanlarýn da kavgalarý, sevdalarý olduðunu, yaþama savaþý verdiklerini hissetmemiz gerek. Dün akþam(9 Þubat 2005) televizyonda izlediðin Türkan Saylan, her sözcüðü ile, dolu bir insan. Iþýk saçýyor. Çaðdaþ Yaþamý Destekleme Derneði ve geçirdiði aþamalarý anla. Okula gitmeyen kýzlar konusunda yapýlan çalýþmalarý anlattý. Kýzlarýn okula gönderilmeme nedeninin ekonomik nedenlere dayandýðýný belirtti. Niye okula göndermiyorsun diye sorulduðunda, hiç kimse ekonomik nedenlerle diye söyleyemiyor. Sudan bir bahane ileri sürülüyor. Ýnsanlarý tanýmak ve sevmek durumundayýz. Bizden baþka dünyalar da var. Unutmayalým. Yine 9 Þubat 2005 tarihinin akþamý , Uður “annem kýzmadý ki” diye neþeleniyor, Barýþa söylüyor. Onu da anlamak gerek. Gülümsemeniz için o kadar çok þey var ki.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ahmet Odabaþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |