Gerçeği arayan bir insan, öncelikle her şeyden gücü yettiğince kuşku duymalıdır. -Descartes |
|
||||||||||
|
Sıradan bir akşamüstü sıradan bir sonbahar akşamı sıradan bir şekilde anahtarımı kaybettiğimi fark ettim. kaybetme olsalığıma karşı yedek anahtarımı bıraktığım kız arkadaşımın evine gittim. her seferinde yedeği ondan alır ertesi gün yenisini yaptırır, gelecek kaybedişe kadar anahtarı yine ona teslim ederdim. Pazartesi akşamları çömlekçilik kursuna gittiğinden şimdiye kadar hiçbir pazartesi buluşmamıştık ve ben anahtarlarımı hep pazartesi olmayan bir gün kaybederdim ilk defa pazartesi günü sokakta kalmıştım ve çaresizce sevgilimin evinin önündeki restorantta onun eve gelişini beklemeye başladım. Tam da onun apartmanına, cepheden bakan bir masada bir yandan yemeğimi yiyor bir yandan da apartman girişini gözlüyordum. Bir buçuk saat geçmişti ama sevgilim görünürde yoktu. ikinci kahvemi içerken apartmandan siyah uzun saçlı, kırmızılı bir kadın çıktı. Çok güzel ve alımlıydı. Kapının önüne gelen bir spor arabaya bindi ve bir adamla öpüştü. Arabaya binene kadar bakışlarım ona kilitlenmişti. öpüşme anından sonra ise tek merakım bu güzel ve tanıdık gelen kadınla öpüşen adamı görebilmekti. ve merakım adamın yüzünü, kadından yola çevirmesi ile giderildi. Bu yaşı geçkin çapkın benim babamdı. işte o an neye uğradığımı şaşırdım ve hesabı ödemeyi unutarak masada telefonum ile ceketimi de bırakıp arabama atladım ve babamın günah yolunu takibe başladım. Belki de babama çok benzeyen biridir diye kendimi kandırmaya çalışırken babamın her pazartesi akşamı şimdiye kadar hiç tanışmadığım arkadaşlarıyla briç oynadığını hatırladım. ve araba şehir dışındaki müstakil bir evin önünde durdu. Kadın arabadan indi, babam arabayı park ederken uzun farlarımı yakarak oradan uzaklaşmak üzereydim ki kadın ile göz göze geldik. ve o an sıradışı bir pazartesi akşamı ikinci şoku yaşadım. Bu kadın, siyah peruk takmış benim sevgilimdi. Bu bir kabus olmalıydı. sevgilimin bana, sanki beni hayatında ilk defa görüyormuş gibi tanımayan gözler ile bakması can havliyle oradan son sürat uzaklaşmama neden oldu. Kaçıyordum, hem babamın ihanetinden hem sevgilimin yok saymasından hem de o yabancı gözlerden. Tüm gece sabaha kadar araba ile sokaklarda dolaştım. Sabah 8 de, iş yerini arayıp hasta olduğumu söyledim. Çilingire açtırdığım evimin kapısından girerken 24 saat önce bu kapıdan çıkan adam değildim artık. Ne saygı duyduğum bir babam ne de sevdiğim bir sevgilim vardı artık. Babam sevgilimi tanımıyordu, hiç karşılaşmamışlardı. Halbu ki belki de benden bile daha yakın tanıyordu o kadını. Benim sevgilimi değil o siyah saçlı kadını. Sevgilim de babamı tanımıyordu, ailemle hiçbir zaman tanışmak istememişti. Ama beni aldatmak için bula bula babamı seçmişti benim tanışmadığım bu siyah saçlı kadın. Ikisi ile de yüzleşmek, suratlarına onlar hakkındaki tüm tiksintimi haykırmak isteğiyle dolup taşıyor, içimde volkanlar patlıyordu. Aşık olduğum kadının, gözlerindeki o yabancı bakışı görmeye yüreğim bir daha dayanamayacaktı hissediyordum. Tek çıkar yol beni aldattığı adamla, babamla hesaplaşmaktı. Kart zamparanın psikiyatri kiliniğine gittim. Sekreteri dinlemeden içeri daldım. Muayene öncesi dosyaları inceleyen babamın suratına; 'seni dün gece metresinle gördüm' dedim. Yüzünde şaşkınlıkla utancın karışımı bir ifadeyle; 'göründüğü gibi değil' dedi. 'Sakin olup beni dinlersen her şeyi açıklayabilirim' diye ekledi. Ama ben, bu basma kalıp, sıradan savunma ve inkar cümlesini duyan her insan gibi sıradan bir tepki ile kapıyı çarpıp çıktım. Ama sekretere sevgilimle çekişmiş bir fotoğrafımı, ölmek üzere olan bir yaralının katiline attığı son kurşunu olarak bıraktım. Şimdi bir hafta sonra , salı sabahı okuduğum bu üçüncü sayfa cinayet haberinde tüm açıklanabilir gerçekler kalbime saplanıyor ve gazetedeki her kelime beni iflah olmaz bir meczup yapıyor : 'Filmlere konu olacak, akıl almaz cinayet.' 'üniversite yıllarında saplantı derecesinde aşık olduğu hocası tarafından reddedilince tıp fakültesini bırakan Lale K., yıllar sonra hocasının karşına hasta olarak gelir. İlk seferinde okulu bırakmasına dolaylı yönden de olsa sebep olan hocası bu defa ona yardım etmek için hipnoz uygular ve bunun sonunda bu saplantılı, karşılıksız aşkın acısına dayanabilmek için ikinci bir kişilik oluşturduğunu, bu iki kişiliğin birbirininden habersiz olduğunu fark eder. Bu kez aşkının karşılıklı olduğu izlenimini Lale K.' da yaratarak diğer kişiliğine ulaşmaya çalışır. Yüzüne diğer kişiliğini deşifre ettiği bir pazartesi akşamı Lale K. tarafından şehirdışındaki bir evde kalbine atılan tek kurşunla ağır yaralanan prof.dr. Ali Ç. sinir krizi geçiren Lale K'.nın çağırdığı ambulansla hastaneye kaldırılırken hayatını kaybeder. Olay yerinde beynine sıktığı kurşunla intihar eden Lale K. elinde, genç bir adamla birlikte çektirdiği sıradan bir fotoğraf karesi ile ölü bulunur.'
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © DESPİNA YILDIZ ÇAĞRI, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |