..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþamak için topu toplam altý haftam kalsaydý ne mi yapardým? Tuþlara daha hýzlý basmaya bakardým. -Isaac Asimov
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Mustafa AKKOYUNLU




10 Mart 2009
Maske Ardý Aþk  
Mustafa AKKOYUNLU
“ Can tene düþünce hayat buluyor,* Hayat bedene düþünce sevgi arýyor, Bana ismimi sorma, Ýsim topraða düþünce mezar oluyor…”


:AFGD:

Ýnsanýn yüreðini üþüten bir kýþ gecesiydi, ayaz jilet gibi kesiyordu deðdiði bütün yüzleri. Yerdeki sonbahardan kalma yapraklar sanki bir yerlerden bekleniyormuþluk hissi veriyordu. Bir kibritin ucundaki parlaklýk gibi beliren Rýza amca’nýn bekçi kulübesi uzaktan sýðýnacak bir liman gibi görünüyordu. Her zamanki gibi sýcacýk kulübesinde radyosunu açmýþ, semaverinden sývan ince buhara doðru dalarak adýný bir türlü koyamadýðý, hayallerini süsleyen o yerde, torunlarýný seveceði günü hayal ettiðinden emindi; Ancak bu gece Rýza amca’nýn sýcacýk kulübesinde hem düþlerini hem de bedenini ýsýtmak istemiyordu. Bugün donarcasýna üþümek ve hayallerinin tamamýný kafasýndan sürgüne göndermek istiyordu. Ýçinin acýyan yanlarý, üþüyen yerlerini çepeçevre kuþatmýþtý, zaman zaman nefesi duracakmýþ gibi oluyor, boðazý düðümleniyor, aðlamanýn belki de en anlamlý olacaðý dakikalarda erkekliðine yakýþtýramýyor ve var gücüyle kendine hâkim olmaya çalýþýyordu. Birisi onu bu halde görse ne derdi? En acýmasýz kavgalarýn ortasýnda döne döne yumruklarýný konuþturan, bulunduðu her yerin aðýr aðabeysiydi o. Onu aðlarken gören olursa insanlarýn vara da yoka da karizma* dedikleri insanýn üzerine zift gibi yapýþan o sýfata derin bir çizik gelmez miydi? Üzerine yapýþan bu sýfata neden sýký sýkýya saðdýk kalýyordu ki? Gören ne düþünür korkusuyla insana insan olduðunu hatýrlatan gözyaþlarýna neden set çekiyordu ki? Bu sorularda beynini kemiriyordu…

Bu kocaman þehirde, insan siluetlerinden ince bir çalýmla sýyrýlýp kendi kendine kalabileceði tek yer; onun, insanlara gösterdiði duvar soðukluðundaki tarafý yýrtmayý baþarmýþ yegâne sýrdaþý bekçi Rýza amcasýnýn mütevazý kulübesi deðildi elbette. Bazen þehrin en yüksek yerine; kale’ye çýkýp Kaleiçi Mahallesi’nin dar sokaklarýnda dolaþýp yýkýk bir sur dibinde þehri seyrederdi þehrin bütün karmaþasýna inat. Ýçine girdiði zaman; karþýsýndakilere gösteremediði, yüzünün altýnda saklý duran dünyasýný har vurup harman savuran, hoyratça çiðneyen bu þehir, uzaktan seyrettiðinde bütün ihtiþamýný ayaklarýnýn altýna seriverirdi, Yüzündeki Neron misali tavýr yok olurdu, edebe gelirdi þehir, deðiþiverirdi birden bire… Ya da sadece öyle zannederdi. Þehir Neron’luðundan hiç bir þey kaybetmemiþ, Kirlenmesin diye maske üstüne maske kuþanarak sakladýðý dünyasýný hala har vurup harman savuruyor olabilirdi…

Týrmanmaya baþladý kalenin bitmek bilmeyen, hafiften karlý basamaklarýný. Her bir basamaðý týrmandýðýnda kendini arþa biraz daha yaklaþýyormuþ gibi hissediyordu, bu öyle bir duyguydu ki O’nun için; yeryüzüne gelmiþ bütün diller anlatmaya kifayetsiz kalýrdý... Kâh oturup kâh ikiþer üçer týrmanarak sonunu getirdi uçurumdan bozma basamaklarýn. Þimdilik bir – sýfýr öndeydi hayata karþý savaþýnda, muzaffer bir komutan edasý vardý yüzünde. Biraz solukladýktan sonra dolaþmaya baþladý Kaleiçi Mahallesi’nin baðrý yanýk sokaklarýnda. Þehrin zenginlerinin gelip oturduðu, kahvelerini içtiði albenili mekânlardan bir an önce sýyrýlýp gerçek insanlarýn yanýna, bazý aðzý kalabalýk üç beþinin tabiriyle varoþlarýn arasýna karýþmak istiyordu. Biraz yürüdükten sonra derinden bir türkü iliþti kulaðýna öyle son sistem mikrofonlardan duyulan içki sofralarýna meze olanlarýndan deðil, bacasýndan incecik duman tüten teneke çatýlarýn içindeki insanlarýn gönül telinden çýkan, sokaklarýn içinde perde perde yükselen duyanýn eðer varsa yüreðini sýzlatacak bir türkü:

“ gesi baðlarýnda dolanýyorum
Yitirdim yârimi aman aranýyorum…”

Yolunu deðiþtirdi, sesin geldiði yere, surlara doðru yöneldi, etrafýndaki sývasý düþmüþ, dar pencereli, bacasýndan incecik dumanlar süzülen, çatýsýný kar kaplamýþ evleri geçtikten sonra nihayet sesin sahibini gördü. Adamýn önünde yað tenekesinin içinde yanan birkaç odun parçasý vardý, etrafýnda kimse yoktu, yanýna varýp rahatsýz ederim korkusuyla öðlece durdu birkaç metre arkasýnda. Kendisini çok yorgun hissediyordu, türkünün ahengine býraktý kendini. Derken türkü bitti, “ durma öyle sokul ateþin yamacýna, üþüyeceksin” diye bir ses duydu. Öðle derinlere dalmýþ ki sözün kendisine söylendiðini duymamýþtý bile. “ Durma öyle sokul ateþin yamacýna, üþüyeceksin!” daha sert bir þekilde duyduðu bu sözler karþýsýnda irkildi. Bir ara bana mý diyor diye bakýndýktan sonra etrafta kimsenin olmadýðýný anladý, tenekenin yanýnda duran iki taþtan birine oturdu. Adam “ oranýn sahibi var, sen þöyle otur” dedi. Yan tarafa geçti. Adam fazla yaþlý sayýlmazdý. Otuz üç – otuz beþ yaþlarýndaydý. Yüzünde pek bakýmlý olduðu söylenemeyeceði sakallarý, onu olduðundan daha yaþlý gösteriyordu. Baþýnda duman renginde bir bere, sýrtýnda eski ama bir zamanlar baya pahalý olduðu belli olan kaþmirden bir pardösü vardý. Yüzü uslanmaz bir çocukla bilge bir adam karýþýmý, az rastlanýr bir ifade barýndýrýyordu. Bir süre sessizlikten sonra adam “ anlat bakalým “ dedi. Ne anlatabilirdi ki yorgun, uykusuz ve biraz da kýrgýndý, hem de öðle kýrgýndý ki kime niçin kýrgýn olduðunu bile bilmek istemiyordu. Unutabilmek için o kadar çok çabalamýþtý ki duygularýyla o kadar çok boðuþmuþtu ki hatýrlamak bu noktadan sonra sadece içini biraz daha acýtýr, yarasýný biraz daha kanýrtabilirdi sadece. “ Anlatabilmek için yaþamamýþ saymak gerekir, gerisi aynanýn gözü yanýltmasýdýr, beni ayna etme, ben toprak olayým sen de su ” dedi. Öðle deðil miydi karþýsýndakinin içini gösteren bir ayna olamadýktan sonra baktýðýn halde gösteremeyen bir ayna olmak neye yarardý. Derken bir yýldýz kaydý gökyüzünden, adam tutmak istermiþçesine ellerini açtý semaya doðru. Yýldýz kaybolana kadar elleri öylece havada kaldý. Yýldýz ortadan kaybolunca ellerini birleþtirdi, kayan yýldýz sanki avuçlarýndaymýþçasýna ellerini sýktý. Sonra göðsünde birleþtirdi ellerini. Bir süre öylece kaldý ve tekrar ceplerine gitti elleri. Gözlerinden bir damla yaþ süzüldü, niçin hüzünlendiðini merak ediyordu ama soru soracak kadar bile takat bulamadý kendinde. Henüz adýný bilmediði bu adam cebinden mavi bir fular çýkardý ve gözlerini sildi. Ýri olmasýna karþýn bir çocuk eli gibi görünen ellerinin arasýnda tuttuðu mavi fular dikkatini çekti. Gözlerini sildikten sonra döndü. Tenekenin içindeki odunlarý geliþi güzel altüst ederken demlediði çaydan birer bardak doldurdu, þeker kutusundan iki tane þeker çýkardý birini bardaðýn içine attý, diðeriniyse ikiye böldü ve yarýsýný attý karýþtýrdýktan sonra çayý uzattý ve adýný sordu yeni gelen misafirine. Þaþkýnlýk içerisindeydi çünkü çayý bir buçuk þekerle içtiðini çok yakýnýndakilerden baþka kimse bilmiyordu. Çocuk elli adamýn yüzüne öylece bakakaldý, yüzüne baktýðý sýrada tekrar adýnýn sorulmasý karþýsýnda adýný söylerken layýk olamam korkusuyla hep çekingen davranan bu Tanrý misafiri; Bir arkadaþýnýn en sevdiði dörtlüðü geldi aklýna ve o dörtlüðü okudu bu çocuk elli adama.

“ Can tene düþünce hayat buluyor,*
Hayat bedene düþünce sevgi arýyor,
Bana ismimi sorma,
Ýsim topraða düþünce mezar oluyor…”

Biraz durduktan sonra “ hepimiz bir gün ya topraða düþeceðiz ya da mezar olacaðýz, adýný söyle de mahþerde buluþmasý kolay olsun” dedi misafirine. Adýný söylerkenki o çekingenliði üzerinden çekilip atýlmýþ gibiydi, buna raðmen Mustafa diyebildi sadece. Anadolu’nun çoðu yerini gezmiþ, türlü türlü çay profesörlerinin elinden çay yudumlamýþtý; Ancak bu farklýydý, elindeki çayýn hürmetine soðuða aldýrmadan sabaha kadar orda kalabilirdi. Ýçine karanfil mi koydun diye sordu. Gülümseyerek “ bizim mayamýz aþktandýr, mayasý aþk olanýn gýdasý da aþktýr” diye cevap verdi. Sözü hazmetmeye çalýþýrken bir yandan da “aþk bu kadar güzel olabilir mi? aþk sadece can acýsýdýr” diye düþündü. Düþüncesi sanki yüreðini yýrtmýþta dile gelmiþ gibiydi. Arkadaþýnýn; “ Mevlana’ ya sormuþlar aþk nedir diye; ben olda bil! Demiþ, Fakire sorsalardý; görene, bilene, köre ne? Derdim” dedi. Benim adým Ayaz diye ekledi. Mahþerde buluþmasý kolay olur dedi ve karþýlýklý gülümsediler. Aralarýnda bu konuþmalar geçerken hala yýldýz kaydýðýnda neden öyle garip davrandýðýný ve yanýnda duran boþ taþýn sahibini merak ediyordu. Yanýmdaki taþýn sahibi gelmeyecek galiba diye sordu. “ Geldi görmedin mi” diye cevapladý. Ya Allah dost, toprak post bir meczupla ya da su katýlmamýþ dertli bir deliyle konuþuyorum diye içinden geçirdi. Halinden þikâyetçi olduðu söylenemezdi. Meczupta olsa deli de olsa her ikisinden de öðrenecek çok þeyi vardý, akýl insaný terk ederse deli, insan aklýný kaybederse meczup olunmaz mýydý zaten? Ayaz çayýndan bir yudum aldý, yanýndaki taþa göz ucuyla baktý ve “ Seneca’ der ki; “sadece sýradan acýlar dile gelebilir, derin acýlar dilsizdir ” dedi. “ Bana adýmý söyleten sen benden acýný gizliyorsun, dile getir de paylaþalým acý dile getirmekle çoðalmaz, sevgidir paylaþtýkça çoðalan ” dedi Mustafa. Biraz daha durdu çaylarý tazelerken sözlerine baþladý.

“ Bundan tam dört sene evvel yine böyle gökyüzü bir çocuðun gözlerinden ödünç alýnmýþçasýna masum, ay on dördü gibi parlaktý. Yeni bir yýla girmemize sadece altý gece kalmýþtý. Evet tam dört yýl önce bu gün birkaç dakika öncesine kadar yüreðim kanatlanýp uçacakmýþ gibi çarpýyordu.” Niye diye sormadý Mustafa, konuþmasýný dinlemek daha zevkliydi. “ Vuslata altý saat vardý, sanki terminalde vakit daha çabuk geçecekmiþ gibi terminale gitmiþtim. Sevdiðim, kýr çiçeðim, bir tanemin yolunu bekliyordum. O sýralar sen yaþlardaydýk ikimizde öðrenciydik, analarýmýz yine böyle bir gecede ayný mahallede peþ peþe dünyaya getirmiþler bizi, çocukluðumuz beraber geçti, ben burada O ise çok uzakta’de öðrenciydi. Bakma bu mahallenin böyle döküntü durduðuna çok okumuþ adam çýktý bu kerpiçlerin içinden. Bu ayrýlýþ ilk ayrýlýþýmýzdý ve de dayanýlmaz derecede uzun bir ayrýlýþtý. Aslýnda gitmeyi hiç istememiþti ya… Ben ýsrar etmiþtim yüreðime taþ basýp. Gideceði gün O’na son sarýlýþýmda beni unutma demiþti, çok kýzmýþtým o nasýl söz öðle diye. Gelip de bulmamak, gidip de… Demiþti. Bu söze çok içerlemiþtim ama son sarýlýþýmýzdýr diye fazla üstüne düþmemiþtim.
Otobüsün yanaþacaðý yerde beklerken az önceki gibi bir yýldýz kaydý, bir an önce kavuþmamýz için dilek tuttum, saate baktým, bir tanemin gelmesine daha beþ saat elli beþ dakika otuz üç saniye vardý, saati fýrlatýp atmak istedim, neden saniyeler birer birer atýyorlardý ki, biraz sonra da bir ses duyuldu Ýzmir’ den Ankara’ya gelmekte olan …. Turizm’in, …. Sefer nolu otobüsü kaza yapmýþtýr, yetkililerden alýnan bilgiye göre maalesef kazadan kurtulan olmamýþtýr. … Turizm’in … sefer nolu otobüsünde yakýnlarýný kaybedenlere sabýr diliyoruz. Bir anda donmuþ kalmýþtým. Nasýl olur, olamaz, bir yanlýþlýk var diye haykýrýyordum kimse duymuyordu bile, beþ saat elli dört dakika kýrk üç saniye sonra gelecek hiç gitmemiþ gibi inecekti otobüsten, karþýsýnda beni görünce þaþýracaktý, sarýlacaktýk doya doya, o giderken ektiðim çiçeði verecektim... Ne de kolay söyleyivermiþlerdi gözbebeðin gelemeyecek diye… Ellerimle büyüttüm þu çiçek ( surlarýn dibinde ki çiçeði göstererek ) þahittir yakarýþlarýma ama veren nasýl verdiyse öyle aldý iþte… Bana kala kala bir cebimdeki mavi fular bir þu gözyaþý çiçeði ( böyle bir çiçek var mýydý ya da çiçeðe isim mi takmýþtý anlayamadý ) bir de her yýlbaþýna altý gece kala, vuslata altý saat kala kayan yýldýz kaldý. Her senenin bu zamanýnda o yýldýzýn kaymasýný bekleyerek o yýldýz kayana kadar çayý hazýrlarým, yerini yaparým ve kaymasýný beklerim. O yýldýz kaydýðýnda onu avuçlarýma alýrým, kalbimde tekrar ýsýtýrým ve yanýma oturturum. Sabah olur, gün ýþýr, ilk horoz sesiyle gider bir tanemin hayali. Ben her sene onunla burada tekrar sarýlabilmek için yaþarým.” Þu anda yanýmda oturuyor mu? diye sordu Mustafa. Yaþlanan gözlerini sildi ve “ aþk gözün görebildiði kadar olsaydý, yaþ olur akardý karanlýða, iþ odur ki aþký her dem yürekte tutabilmektir” dedi. Mustafa çayýndan son yudumu aldý, bardaðýný tenekenin kenarýna býrakacakken bir de baktý ki arkadaþýnýn çayý bitmiþ, oysaki sözlerine baþladýðýndan beri bardaðý hiç almamýþtý eline. Ve o sýra anladý ki Ayaz’ýn göz bebeði yanýnda oturuyordu. Vuslatlarýný bölmemek için alelacele müsaade istedi ve ayrýldý.
Birkaç hafta sonra tekrar yanýna gittiðinde artýk orda yoktu. Mahalleliye sorduðunda en son kendisiyle gördüklerini ve beraber gittiklerini sandýklarýný söylediler. Mustafa, Ayaz’ ý surlarýn dibinde býrakýp gelmiþti Mustafa’da tekrar oturduklarý yere gitti, çiçeðin durduðu yerde ufacýk bir not vardý. Notta þunlar yazýlýydý:


Mustafa’ ya:

Mustafa, evet aþk insanýn içini acýtýr, eðer birisini sevdiðin için acýyorsa yüreðinin bir köþesi, hissettiklerinden gurur duymalýsýn, hele o acý seni Yaratan’a olan aþkýndansa yeryüzündeki en þerefli acý odur. Sana aþkýn tarifini edecek deðilim ama lütfen görenlerden ve bilenlerden ol, körlerden olma.

Son olarak beni arama, istesen de bulamazsýn ancak önümüzdeki sene ayný yerde bulamayacaksýn desem gittiðim yerden ne denli memnun olduðumu anlatmýþ olurum herhalde.

Caným kardeþim unutma: aþk gözün görebildiði kadar deðil, gönül sýnýrlarýný zorlayabilecek kadar sevebilmektir, hatta var içinde yok olabilmektir her dem...

Sevgilerimle
Ayaz…


Rumuz: MAVERA




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ay Susardý Gözlerinde [Þiir]
Korkarým [Þiir]
Suskun Þehrin Ayak Sesleri [Þiir]


Mustafa AKKOYUNLU kimdir?

Ölü bir aþk diri bir yalnýzlýk kadar acý çekmez… Diri bir aþk yalnýzlýðýn acýsýný ölümden bilemez…

Etkilendiði Yazarlar:
Mehmet Akif ERSOY, Neyzen Tevfik, Necip Fazýl KISAKÜREK, Rasim ÖZDENÖREN, Erdem BEYAZIT


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mustafa AKKOYUNLU, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.