OSMANLI AKlNCI AİLELERİNİN BALKAN TARİHİNDEKİ YERİ
Akıncı ailelerine mensup uç beyleri, Osmanlı hükümdarlannın Balkanlar'da uyguladıklan
yönetim anlayışının da temsilcisi idiler. Osmanlılar Balkanlar'da kalıcı olmak için yerli halka karşı hak ve adaleti gözeterek Osmanlı kaynaklarında "istimalet" olarak adlandırılan hoşgörü ve koruma politikası uygulamışlardır. Bu yönetim anlayışında Osmanlılar, İslam'ın gayr-i Müslimlere tanıdığı zımmi hukuku en geniş anlamda uygulamışlardı. Yani onları cizye ödemenin dışında Müslüman tebaadan ayrı tutmuyor; din ve ırk ayrımı yapmıyor, itaat ettikleri sürece canlannı ve malianın korumayı Tann'nın bir emri ve devletin başlıca görevi biliyorlardı. Nitekim Osmanlılar'ın gerek Anadolu'da ve gerekse Balkanlar'da uyguladıklan bu uzlaşmacı ve hoşgörü siyaseti, devletin Müslüman ve gayr-i Müslirn tebayı korumayı ödev bilmesi, bu coğrafyada Osmanlı egemenliğinin hızla yayılmasını sağlayan faktörlerin başında gelmiştir.
Türkler'in bu hoşgörü siyasetinin uygulanmasında, Balkanlar'da merkezi yönetimin
temsilcilerinden olan akıncı uç beyleri de görev almışlardı. Osmanlı hükümdan I. Murad'ın Gazi Evrenos Bey'e gönderdiği 761 (1361) tarihli bir emr-i şerif suretinde yer alan bilgiler bu anlayışı çok açık bir şekilde ifade etmektedir.
"Yedi yüz altmış birinci senesinde Hacı Evrenos Beğ'e irsaı eyledüğü emr-i şerifin suretidir. Zikr olunur: Karındaşım Emir.Gazi Süleyman Karındaşım Gazi Süleyman didüğü Sultan Orhan'ın oğlu -ki ibtida Gelibolu Bağazı'nda sallar ile Rumeli cambine geçüp Gelibolu, Ferecik ve Hayrabolu'yu feth eden Gazi Süleyman Paşa'dır-ile Rumeli'ne geçüp vilayetler feth eden cenab-ı emaret-me'ab,eyalet-nisab iftiharü'l-ümerai'l-kiram, melikü'l-vülat ve'l-mücahidin, kahirü'lkefere ve'l-müşrikin, Gazi ve Hacı Evrenos Beğ dame-ikbalühü kendü kılıcın ile feth eylediğün kal'a-i Gümülcine'den Siros ve Biriştine ve Çorlu'ya varınca bir
sancak yer i'tibariyle on kere yüz bin akça ile verdim. Ve ol vilayetde amme-i guzat-ı mücahidine emirü'l-mü'minin nasb eyledim. Ve buyurdum ki, kemakan mutasarrıf olasın. Amma salon sana Rfım eyaleti kendü kılıcımla feth eyledim deyü gurür gelmesin. Bunu bil ki, ol yerler Hakk Te'ala hazretlerinindir. Andan sonra Resül'ünündür. Ve Allahü te'ala emrile Resl'ünden sonra halifesinindir.Eğruluk ve iyilik eyledin. Biz de senin iyilüğün, doğruluğun mukabelesinde sana inayet edüp, bu üç tarik ile ta'zlm., tekrlm eyledik. Evvel bu ki, sana emirü'lmü'minin hitabiyle hitab eyledik. İkinci, hil'at-ı fahire, üçüncü tabi ü alem ve
Resul-i Ekrem hazretlerinin tuğ-ı pür-fürüğun gönderdim. Bunlar üzerine hiç ihsan olmaz. Sen de bu ni'metlere şükran üzere olup, Allahü Te' ala hazretlerinin ve Resul'ünün buyruğundan taşra olma. Bunu da bil ki, bir vilayete beğ olmak,iki kefelü bir terazidir. Bir kefesi cennet ve bir kefesi cehennemdir. Ve neylersen eyle şunlardan olagörün onların gözleri uyursa kalbieri uyanık olur. Cümlenin ser-çeşmesi adaletdir. Anı ide-görki, Peygamber Hazreti anın bir günün altmış yıl ibadetden sayılmışdır. Ve bunu da bil ki, Rumeli vilayetleri uzak yerlerdir.
Anların tedbir ve tedfıriki ve siyaseti emrinde elbetde seyf ü kalem ehlinden niçe kimesneye muhtac olursun ve salanasın. Hiç halkı mal sevmekden özge azdurucu olmaz ...
Bunu da bil ki, etrM vilayetlerde koduğun vekillerin eyü kirnesneler olurlar ise,re'ayamn dahi hali eyü olur. Ve beğler ve vekilieri re'ayaya çırağlar gibidir. Her kimin ki çırağı dinlenür. Hali yaman olur. Ve her birine ısmarla ki, eli altında olan müslümanlan karındaş gibi bilüb, sair re'ayayı nfkile dutsunlar. Zulm ve ta'addi üzerine olınasınlar. Yarın kıyamet gününde defter-i arnelleri gökden kar gibi yağduğu günü ansunlar. Ve halkın fukarasun gözetsünler. Anlara kifayet mikdan zahirelerin virsünler. Fukara Hak teala'mn sevgili kullarıdır, fakirlik belasına sabr idüb, elinde dünyası çok olanların dünyasınanazar etmezler. Kendü hanerine şakirlerdür ...
Bu emr-i şerif incelendiğinde Sultan I. Murad'ın Evrenos Bey tarafından fethedilen
Gümülcine'den Serez, Priştine ve Çorlu'ya kadar olan yerleri bir milyon akçelik sancak ittihaz edip kendisine verdiğini ve onu bu bölgedeki gazilerin emiri olarak tanıdığını, bütün reayaya hoşgörü ve adalet ile yaklaşmasını istediği görülmektedir. Osmanlılar'ın bu hoşgörü siyaseti sonucunda Balkanlar'da pek çok yer zorluk çıkarmadan Türk hakimiyetini kabul etmiştir. Mesela, Selfuıik'in fethinden sonraYanya halkı, savaş açmadan önce Sultan II. Murad'ın aman dileme çağrısına uymuşlar ve barış yoluyla Osmanlı egemenliğini kabul etmişlerdi.
Akıncılar hakim oldukları bölgelerdeki şehir ve kasabalarda dini ve sivil mimari eserler inşa ettirerek bunların faaliyetlerini sürdürebilmeleri için vakıflar kurmuşlar,böylece Balkan şehirlerinin gelişmesine de katlada bulunmuşlardır. Bugün Balkan şehirlerini süsleyen yapıların büyük bir kısmı Osmanlı döneminden kalmıştır. Mesela "Evrenos Bey Yöresi" olarak anılan Yenice-i Vardar'da Gazi Evrenos ve Gazi Ahmed beylerin türbeleri ile onların yaptırmış oldukları Büyük Cami, Asker Camii, Evrenos Hamarnı ve Saat Kulesi günümüze kadar gelmiştir.
Mihaloğulları Anadolu'da Harmankaya, Gölpazarı, Bursa ve Amasya' da; Rumeli'de ise Vize, Edirne, İhtiman, Plevne ve Tırnova'da birçok cami, zaviye, medrese,çeşme ve köprü gibi mimari eserler yaptırmışlar, bunlara bağlı vakıflar kurmuşlardır.Bu aileden Gazi Mihal Bey Edirne'ne bir cami ile iki köprü; Firuz Bey Tırnova'da bir cami; Gazi Ali Bey ise Plevne'de cami, türbe, medrese, mektep,tekke, çeşme ve saray, Niğbolu'da cami ve Vidin'de hamam yaptırmıştır. Bugün Balkanlar'da ayakta kalmayı başarmış olan Osmanlı eserlerinden bir kısmı Mihaloğulları akıncı ailesine aittir.
Turahanoğulları'ndan İsa Bey'in Üsküb'de su kemerleri, cami, han, medrese, hamam; Bosnasarayı'nda Hünkar Camii, 2 han,hamam, köprü, kervansaray, sebil, tekke; Yenipazar ve Vardar Yemeesi'nde cami yaptırdığı bilinmektedir. Bu ailenin en ünlü beyi Turhan Bey ise Yenişehr-i Fener'de bir cami ve birçok hayır kurumu, ayrıca Malkara'da mescid, medrese
ve tekke ile Tırhala'da cami yaptırmıştır.
Malkoçoğulları'ndan Bali Bey'in Saraybosna'da bir mescid, Yahya Paş'nın ise Filibe, Tatarpazarcığı ve Sofya'da birçok mimari eser, Lofça'da hamam, Saraybosna'da cami ve Üsküb'de kendi adını taşıyan mahallede bir külliye inşa ettirdiği ve vakıflar kurduğu bilinmektedir. Görüldüğü gibi akıncılar hakim oldukları bölgelerdeki şehir ve kasabalarda hanilik de yapmışlar, sahip oldukları ekonomik güç ölçüsünde dini ve sivil mimari eserler inşa ettirerek bunların faaliyetlerini sürdürebilmeleri için valaflar kurmuşlardır. Türk alancı beylerinin Edirne,Filibe, İhtiman, Plevne, Tırnova, Niğbolu, Üsküb, Saraybosna, Vidin, Yenişehr-i Fener, Tırhala, Yenice-i Vardar ve Tatarpazarcığı gibi şehirlerde yaptırmış oldukları yol, köprü, han, hamam, cami, mescid, çeşme ve su kemeri gibi yapıların bir kısmı günümüze kadar ulaşmıştır. Daha çok akıncıların üs merkezlerinde inşa edilmiş olan dini, sosyal ve ticari amaçlı bu yapılar asırlarca Balkanlar'da yaşayan Müslim, gayr-i Müslim herkese yıllarca hizmet ettiği gibi akıncı beyleri bu faaliyetleri ile Balkanlar'daki şehir dokusunun ana karakterinin belirlenmesinde de etkili olmuşlardır.
Akıncılar Balkanlar'ın falklor ve edebiyatınada etki etmişlerdir. Akıncı yiğitleri Rumeli türkülerine konu olmuş, onların kahramanlıkları destan ve şiirlerle Türk insanının hafızalarında yıllarca canlı tutulmuştur. Sonuç olarak, ifade etmeğe çalıştığımız bütün bu özellikleri ile Evrenosoğulları, Mihaloğulları, Turahanoğulları ve Malkoçoğulları gibi Türk akıncı aileleri Balkan Yarımadası'mn fethi ve bu coğrafyada Türk hakimiyetinin sağlanmasının yanı sıra bu bölgeye İslamTürk kültürünün taşınması ve yaşanınasında önemli rol oynamışlardır. Bu sebeple,Balkanlar'ın tarih ve medeniyetini tam olarak anlayabilmemiz için Osmanlı akıncılarının bu bölgedeki faaliyetlerini göz ardı etmememiz gerekmektedir.
Prof.Dr.Fahameddin BAŞAR
Prof.Dr.Fahameddin BAŞAR
Kasım 1960 tarihinde Artvin ili Şavşat ilçesi Atalar Köyü’nde doğdu. İlkokulu Atalar Köyü İlkokulu’nda (1965-1970), Orta ve Lise öğrenimini Kars’ın Susuz ilçesinde bulunan Kâzım
Karabekir Öğretmen Lisesi’nde (1970-1976) tamamladı. Yüksek öğrenimini 1976-1980 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde yaptı. 30 Temmuz 198l tarihinde Edebiyat Fakültesi Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nde Asistan olarak göreve başladı. 1983-1986 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Yüksek
Lisans eğitimi yaptı. 1986-1991 yılları arasında “Osmanlı-Bizans Münâsebetleri (1299-1453)” konulu Doktora tezini tamamlayarak “Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı’nda Doktor” unvanını aldı.
1992 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi Anabilim
Dalı’nda Yardımcı Doçent olarak görev yapmaya başladı. 29 Kasım 1999 tarihinde Doçent unvanını aldı ve 14 Ağustos 2000’de Doçentlik kadrosuna atandı. 7 Aralık 2006 tarihinde Profesör oldu. 1995-1998 yılları arasında Fakülte Kurulu’nda Yardımcı
Doçent Temsilcisi olarak görev aldı. 2004-2008 yılları arasında Bölüm Başkan Yardımcılığı yaptı. 15 Şubat 2008 tarihinde ise Bölüm Başkanı olarak atandı. 22 Ekim 2008 tarihinde Dekan Yardımcılığı görevine getirildi. Aynı zamanda Fakülte Kurulu ve Fakülte Yönetim Kurulu üyesi olan Prof. Dr. Fahameddin Başar halen aynı görevlerini sürdürmektedir.
