Aşk nedir diye sordu bana ürkek tavırlarıyla beklediği cevapları alabilmek umuduyla ve korkularıyla yüzleşmeye gönüllü bir kahraman edasıyla cevaplamamı bekledi ama bilmiyordu yeniktim ben o duyguya tövbeliydim çekmişti birkere tüm hücrelerimdeki yaşamak dürtüsünü şimdi yeniden nasıl güvenebilirdim aynı saflıkla deneme yanılma haneme zarar yazmıştım hep aşkı sıcaktan eli yanan çocuğun bir daha sobaya dokunmaması gerektiği bilincine varmıştım şimdi nasıl beklerim kendimden zırhımda gedikler açabilmeyi oysa o kadar muhtaçken sevgiye tekrar yenilme ihtimalime karşı razı oluyorum bulunduğum duruma...engel oluyorum kendime acı çekmektense hiç bir ihtimal vermemeye mecbur kılıyorum kendimi...Ama yinede söyleyim sana ne anladığımı.Aşk gariptir herkes yaşadığına göre değerlendirir iyileşme ihtimali çok düşük olan bir hastalıktır uyuşturma seansıdır bünyeyi kimliksizliktir çırılçıplaktır aşk kuralsızdır ve her duygudan beslenir hepsini içerir ama hiçbiriyle ifade edilemez konuşamama halidir bencildir kabul etmez kendinden başkasını mantıksızlıktır beyin uyuşması yaratır ve farkettirir kendini her parçanda olmak ister tüm kötülüklere karşı korunmasız bırakır insanı.kıskançtır kabul etmez rekabeti.doğrusu yanlışı yoktur kurallarıyla oynamaz hiçbir oyunu.insan olmanın zaafını hissettir.Düşmandırlar gerçekle birbirlerine ikisi aynı yerde duramazlar savaş halindedirler ve daha sonra izah edemeyeceğin tavırlarının baş sorumlusudurlar.Ölmeyi öldürmeyi bile mantıklı kılacabilecek bir ruh haline büründürür seni o ana kadar tanımadığın her karaktere girebilirsin yanlış yapmak doğru gelir ve doğruyu zaten bilemezsin.Kendine yalanlar söylediğin bir oyunda hayatta kalma çabasıdır deliler gibi çırpınmaktır çırpındıkça batmaktır.daha oyun başlamadan mağlubiyeti kabulettirir anlamazsın sarhoşsundur tutkunsundur.Tüm duygularını biçerek imal ettiğin kuş tüyü hayallerde deliler gibi sevişmek istersin tutkuyla arsızca ve sonunu düşünmeden hiçbirşeyin yaşamak istersin korkusuzca umursamazca.ama hiçbir rüyayı sonsuza değin göremeyeceksin uyanacaksın yada aşık olduğun uyanacak ve tüm yaşananlar hayalmiş hiç yaşanmamış gibi büyük bir adaletsizlikle ilk uyanan kazanacak...
Yangın bittiğinde ve tüm ateşler söndüğünde sana kocaman bir kül yığını kalır duygularından çıkan siyah dumanın havaya karışışını izlersin zavallı gözlerle.boynun bükülür kırılırsın ne kadar hassas parçan varsa hepsinden.pişmanlıklar bırakır sana keşkelerle dolu bir yolda devam edersin.İlk başta herşey çok zor gelir yalnızlığa alışmak hissi verir ama sen bilirsin içteniçe yaşadıklarının rüya olmadığını ve her baktığın yerde silüeti belirir yitenlerin gözlerini kapamakta fayda etmez başka tenlerde soluk almakta;ve o içindeki sevginin nasıl nefrete dönüştüğüne tanıklık ettikçe kendinden utanırsın.Kocaman bir boşluğu evlat edinmişsindir artık gün geçtikçe içinde onu büyütürsün sonra o boşluk bölünür ve hayatının her bölümüne sıcramış küçük boşluklar haline gelir.yavaş yavaş alışırsın yada öyle davranırsın mecbursundur devam etmeye ama hatırladıkça aslında hiç unutmadığını anımsadığın acıları hiç kimseye söyleyemediğin küçük bir kumbarasında biriktirirsin beyninin.Yaşadıkların korkularının yansıttığı bir zırh olarak vurur yaşaman gerekenlere vazgeçersin.Sonra bir bakmışsın sona kalmış bir adım ve usulca başını yorganın altına sokarsın vazgeçtiklerine ağlarsın,cesaret edemediklerine,söyleyemediklerine,yaşayamadıklarına ağlarsın çok geç kalmış bir hayatı yeniden yaşayabilmeyi dilersin yıldızlar gözlerinden bir bir kayarken...
Aşk mı?
Aşk nedir diye sordu bana ürkek tavırlarıyla beklediği cevapları alabilmek umuduyla ve korkularıyla yüzleşmeye gönüllü bir kahraman edasıyla cevaplamamı bekledi