yine bindi sırtımıza aşk
içimizdeki deniz uyandı
gürültülü bir akşamın kaldırımıydı
anıların açmazında mıhlayan ikimizi
oysa an bile değildi dokunuş
hangi kimyanın ilmi çözerdi
ruhların ruhlara sokuluşunu
ilahi bu nasıl sanat
koyar gibi başını yumuşaklıklara
pranganın yükünden arınıp
inanması masmavi boşluklara
aşk üç harf
üç cümle
üç eylem
acı
şimal
ve kuzey
üzülürsün
yıldıza
akarken
ellerin bomboş kalır
bu uzun yolculuktan dönerken
şimdi orta yerindeyim
yönlerden muaf kör gedikdeyim
ilerliyorum zaman açmazının usunda
çiseliyor yağmur rengarenk
gök kuşağının intikam avlusunda
güneşin altında uyuya kalmışız
zeytin ağaçları şenlik bereket
yaprak dümenci arılar şikest
dudaklarımızda suskun nihavent
ilk yanılgısına düştüğüm akşam
koyu maviliklerin üzülüşünü
bulutların arasından dinlemiştim
batan son satıhlarda unutma
ağlayan karıncalarda söylemiş'ti
seni bilmem
bende
yıkılmaz ordular
çömeldiğinde
karamsar odamın dudağındaki kan
kara deliğin derin çığlığıydı
ikimizide yutan.