Ayak Sesin

sessiz, melenkolik ve ağlamaklı geçerken ömürler hep yalan, hep farklı durup ta dinlesem diye yandığım hasretin sesi, uğultusu...

yazı resim

Ayak seslerin işitilirdi: uzakların uğultuları
Bir korkulu rüyanın ortasında uyanmış ter içinde
Yaşadığım hayat mı? dedirtircesine hep ürkek, huzursuz
Geçerdi günler gökte mavilik yerde isli benlikler
Ve ben sana ne vakit bir şiir yazsam, ne vakit hayalinle
Dalsam içsel bahçelere dalsam manzaralara fevkalade
Geçmeğe her karar verdiğimde ötelerin karanlık yollarını
Durur da tahayyül eder akla zarar endişelerle
Sinmiş bulurum kendimi mahzun, köşelere
Geceleri yanarken içim sığamazken mekana
Darlığında yıldız mesafelerinin düşsel ulaşımla
Geçerim de bütün lamba yığınıtıları arasından
Dönüşüm hep ağlamaklıdır yoksundur çünkü
Hayat belirtisi de kalmamış bir dünyada tükenmekte
Elde kalan duygusal yanlarımı kullanırken asgari
Bazı zamanlar akıl yükü de ağır gelir asıp dallara
Yalancı coşkunluklar yaşarım gölgesinde çınarların
Kulak verince uğultularına adın geçer gibi gelir
Bir türlü anlayamadığım, belki de deliliktir adın
Belki de umutlarımdır kanatlarında salınan kuşların
Belki, belki mahzunluktur adın akar gibi göz yaşım
Yoksun, hiç olmadın sırdır diye büyüttüğüm avuntularım
Artık bakarken yollara gelmene umutla nafile
Kandırmaz oldu, içimdeki çocuk; sürekli ağlamaklı suzmaz artık
Unutturan şekerler de tatsız gelirler hem bayat
Yoktur yani çare sevmekten başka hayalini, olmayan seni
Sessizliği çökertmekten başka çevreme, benliğe
Tek duyulan yaklaşmana umutla gözlerim kapalı
Ayak seslerinin tatlı tınıları hayali ama bütün tatlı

Başa Dön