AYBASTILI BİR FEYLESOF: REFİK GÜLEY
Adını duyardım. Mevzuu Aybastı olunca, Aybastılılar olunca, bir şekilde hep bu isim gelir usuma. Refik Güley... Nasıl biridir, düşüncesi, felsefesi, dünyaya, hayata bakışı nasıldır, hep ilgimi çekmiştir. İstanbul'da yaşayan köy enstitülü, emekli öğretmen saygıdeğer Mehmet Kaya ile Aybastı üzerine konuşurken yine adı geçti merhum Refik Güley'in.. Ben, Kendisini Aybastı'da, sadece bir defa bir kahvenin önünde ahşap bir sandalyede otururken gördüm. dedi.
'Mehmet (Abi), yalan olmasın anlattıklarım' dedi ve Refik Güley hakkında bir kaç cümle aktardı bana. Ayrıca burada belirtmek isterim ki, Refik Güley'le ilgili, söyleyecek sözü, anlatacak bilgisi olanları da tanımak isterim doğrusu. Aybastı'nın yetiştirdiği bu güzide insanı tanımak ve tanıtmak isterim.. İnönü ile ters düşmüş, meslekten ayrılmış veya atılmış. Saçları beyaz olduğundan Kırbaş derlermiş. Yine bir başka kaynaktan edindiğim bilgiye göre, güzel şiir yazar ve okurmuş. Ayrıca bir parti kurulmasına öncülük etmiş veya kendisi kurmuş, Ne yazık ki, bu konuda bilgilerimiz çok sınırlı.
Burada esas durmak istediğim nokta şu: Mehmet Abi, zamanlardan bir gün, İstanbul'dan Şile'ye gidiyormuş. Yanında, sınıf arkadaşı emekli öğretmen Bekir Şimşek varmış. Yolda giderlerken laf dönmüş dolaşmış, Refik Güley'e gelmiş. Bekir Şimşek cebinden not defterini çıkarmış: Bir şiir okumuş, Mehmet Abi bu şiirden çok etkilenmiş duygulanmış. Sormuş bu şiir kime ait diye, Bekir Bey'de, Aybastılı Refik Güley'e ait olduğunu söylemiş. Sonra Mehmet Abi bu şiiri kendi not defterine yazmış ve ezberlemiş. Sohbet esnasında Mehmet Abi bu şiiri bana ezberinden okudu. Her ikimizde çok duygulandık. Ben bu şiiri Mehmet Abi'nin ağzından olduğu gibi defterime Defterime kaydettim. İstedim ki, bu şiir kaybolmasın, bu güzel şiiri yazsa yazsa ancak bir felsefeci feylesof yazabilir diyerek şiir üzerinde Mehmet Abi ile söyleştik. İstedim ki, Aybastılı şair feylesof Refik Güley'in bizi çok etkileyen duygu dolu anlar yaşamamıza yol açan şiiri kamuoyuna duyurulsun. Şiiri olduğu gibi aktarıyorum: Feylesofumuz ışıklar içinde olsun..
o mutlu gün
son beyaz entarimi giydirecekler
ve ben bir faber cetveli gibi
kaskatı upuzun uzanmış olacağım.
ne karnımda açlık
ne mahut uzvumda arzu
ne de taş kesilen yüreğimde
körük olan kıskançlık.
üzerimde gezinirken sinekler
kirpiklerim artık tiremeyecekler
istersen saçlarımı okşa
istersen gözlerimi oy
isterseen daha dön
zilletle uzanan
buz kesilmiş ellerime
milyonlar koy
kalmadı bunların hiçbirinde tat
ezel ebed karanlıklarda mutad
son karanlık sarayımda
verilen ziyafetime
üşüşürken yılanlar çıyanlar böcekler
düşmanlarım keyifli keyifli gülerek
ne kendi etti rahat
ne halka verdi huzur
yıkılıp gitti cihandan
dayansın ehli kubur
derlerken...
dostlarımdan birkaç nemli göz, bükük dudak adımı anarak,
ufuli oldu pek erken
inna lillahi ve inna
ileyhi raciun diyecekler