Gece gözlerine bir yılgın hayal gibi düşmüşüm. Keşke herkesin sevilme hakkı olsaymış sevdiği o karşı yakadan. Ya da böylesi daha mı iyidir, insan sevip de sevilmeyince mi anlar ‘aşk yüce hüzün efendisidir’ diyebilmeyi. Olsun, senin gece gözlerin güzeldi ve yeterdi. Benimse hüzün bilgeliğime erişmem gerekliydi. Ah bilsen: seni seviyorum derken hiç pişman olmamak ne güzel şeydir. Seni düşünmek için zaman ayırmak, seni her saniye düşünüp hayata karıştırmaktan daha özeldir. Bilsen...
Ama bilme! O zaman bu aynadaki kaçamak gülüşlerim kaybolabilir. Kıskanırım ve avaz avaz dillenir tüm içimde kalanlar. Sakın bilme seni nasıl da sevdiğimi, benim ellerimde bile eskimesin ellerin. Kimse mükemmel değil evet sende değilsin. Yeter ki bunu gözlerimle görmeyim. Bilme ki umudum olsun her güne dair.
Bu ne gerçeğe yakın oyundur böyle. Gülüşlerinin içinde tıkanmış hıçkırık gibiyim. Bir su içsem geçecek gibi geliyor her şey. Bana gelme diye dua ederken, gelsen sanki her şey rahatlayacak. Ağır aksak bir yürek teklemeden atmayı hatırlayacak. Biliyorum, senin olacağım var gücümle. Kendi zevahirinde görürsem gözlerimi, hep orada kalmak isteyeceğim. Sakın bilme seni nasıl da sevdiğimi, sakın bu yokluğuna alışan gecelere karışma varlığınla. Karışırsan, hayatımın anlamı olacaksın. Karışırsan, bende kıyasıya aşka karışacağım. Sonra paslı gecelere dumanlar sarılacak, cinsiyetsiz, kimliksiz bir yığın düş, edepsizce peydahlanacak yüreğimde.
Ben seninle değil, kendimle baş edemem. Adımdaki, gözümdeki bildiğim bütün ‘fer’ler, sevda sularıma değdikçe parmakların, o halkada teker teker sönerler. Aşk bu, gece gözlü hayalim! Bağ-ı İrem de bile yeri varsa gerçekten, ben ancak o cennet bahçesinde korkusuzca severim seni...
Şimdi bilme seni nasıl da sevdiğimi ve bu Leyla itiraftan, hiç düşünmeden koru kendini!
]