Baykuş - 2

http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=115700 devamıdır..

yazı resimYZ

Gecenin üçünde açık bir yer bulmak baya zor oldu, sonunda çık olan tek yer Kızıltoprakta ki Marmaris Büfe oldu. 7/24 açık yer bulmak zor oluyormuş. Deneyim kazanmış oldum.

Hayatlarımızı bir kenara bırakıp, daha çok siyasetten ekonomiden konuşur hale gelmiştik. Bir anda arkasına yaslanıp, kollarını birleştirip.

- Arda, bunca saattir konuşuyoruz. Her şeyden biraz biraz konuştuk, sabah da oldu. Kahvaltı da ederiz şimdi, sonra ne olacak.
- Ne olmasını isterdin.
- Ne biçim soru bu şimdi ?
- Hayır kusura bakma da ne sormamı isterdin ?
- Tüm niyetin gece boyunca beni konuşturup, herşeyi öğrendikten sonra hadi gel bana gidelim demek değil miydi ?
Ağzım açık kalmıştı.
- Yuh ama!
- Hadi hadi saklama, biliyorum. Tabi üzgün bir kadın, az sırtımı ovaladın, hava da soğuk tabi. Bunu da kendine pay edip. Var ya çok kurnaz sanıyorsunuz kendinizi, Neredeyse tüm sahili de gezdik beraber, ama aferin iyi çalışmışsın dersini de. Hiç bir sarılma, sırnaşma gösterimi yapmadın aferin.
- Sen ne dediğinin farkındamısın acaba ?
- Gayette farkındayım. Hadi bu kızmış ayaklarını bırakta kabul et!.
- Sen kendini beğenmişin tekisin bunu biliyorsun. Tüm gecemi seninle heba etmişim. Evet üzgün bir kadının yanına sokuldum ama seninle sevişmek isteseydim emin ol sabahın beşini beklemezdim, ayrıca hiç bu soğukta Kalamış'tan kalkıp Fenerbahçe'ye kadar yürüyüp oradan buraya kadar geri gelmezdim. Seni Kalamışta sarhoş edip götürürdüm bu saatlerde kusura bakma sarhoştuk der geçerdim. Ama gördüğün üzere bir büfe de oturmuş çay içiyoruz. Ama haklısın, baya kurnazım ama farkındasındır umarım baya da aptalım. Şimdi sen otur çayını iç ya da ne istiyorsan onu yap!.

Yerimden kalkıp kasaya yöneldim, hala inanamıyordum. Böyle bir şeyle itham edileceğimi düşünmemiştim oysa ki. Ama haklı yani, bir yerde de. Ne diye tanımadığın birine yanaşıyorum ki. Kendime kızıp duruyorken, hesabı ödeyip hemen oradan çıkmak istiyordum. Tam kapıdan çıkarken,

- Gitme!

Pardon der gibi bir bakış attım. Dalga geçiyor herhalde dedim.

- İkiletme işte, duydun.
- İyi sabahlar sana, haklısın duydum.

Hızlı adımlarla çıktım, ta ki.

- Kimsin bilmiyorum, tüm gece anlattın dinledim seni. Ama anlamadığım neden seni tanıyor gibi hissediyorum. Tanışmadıkta oysaki, hayatlarımız yaşantılarımız bambaşka. Düşüncelerimiz farklı, görüşlerimiz bile. Özür dilerim nolur gitme.

Gitmeliyim dedim kendime, az sonra ne diyeceği belli olmayan bir deliyle beraberdim. Ama dinlemedim kendimi. Eline uzandı elim. Buz gibiydi, ama soğuktan değildi. Bunu biliyorduk.
Yürü dedim. Gidiyoruz.

Nereye diye soramadı, ya da sormak istemedi. Çantasını alıp çıktık. Sanırım arkamızdan çok gülmüşlerdir belki de onlarda aynı şeyi düşündüler kim bilir. Sonunda adam kızı götürdü demişlerdir kesin.

Evimin önüne geldiğimizde yüzü bembeyaz olmuştu. Ne duruyorsun orada der gibi baktım. Kapıyı açtığımda, hala holde dikiliyordu.

- Vampirler gibi içeri girebilmen için davet edilmen gerekiyorsa söyle de hiç almayayım seni eve.
- Çok komiksin.
- Hadi gir, ne bekliyorsun.
- şey..
- Bak, sana bir şey yapacak değilim, hatta al evin anahtarı sende dursun. Olurda kapıyı kitlemeye falan kalkarım mazallah. Anahtarın da var artık, hadi! Evi soğutma.

Bir yandan girmeyi deli gibi istediğini bir yandan korktuğunu biliyordum. Ama yenik düşeceğini ikimizde biliyorduk.

Onu salona davet ettim, birer nescafe hazırlayıp geri döndüğümde duvardaki resimlere bakıyordu.

- Zevkliymişsin, beklemiyordum.
- Bende hiç beklemiyordum, şeker ?
- Lütfen iki tane.
- Afiyet olsun. Resimlere gelince, onların hepsini arkadaşım yaptı, kendisi ressamdır. Öyle şatafatlı değil ama, yapıyor işte. İlk sergisini açabilmesi için maddi sıkıntısı vardı. O dönemde ben salona resimler arıyordum. Dedim sen yap, bende senden satın alayım, dışarıdan hazır resimlerle donatacağıma sana bir faydam olmuş olur dedim. Kabul etti.
- Güzel olmuş, ve aferin arkadaşına da yardım edermiş.
- Arkadaş dediğin ailedir, arkadaş deyip geçemezsin bazen.
- Bazen, o aileni bulamazsın ama.
- Herkese aile dememek lazım.
- Haklısın sanırım yine.

Evim de gezerken gözleri, ben burada napıyorum diye düşünüp duruyordu. Tam o esnada uyandı benim ufaklık, fırladığı gibi odasından atladı kucağına. Çok seviyordu şımarmayı. Ve bildiği diğer şey de tam zamanında ortaya çıkmasıydı belki de.
Mutfağa gidip mamasını alıp geldim, kapına koydum. Suyunu değiştirdim. Ama umrunda değildi dünya, e tabi. Farklı biri tarafından şu an sevgi yumağı olmuştu. İçimden Max, senin kadar şanslısı yok diye geçirdim.

- Bu çok tatlı ya, neden söylemedin ?
- Alerjin mi var ah ya sormadım hiç gel oğlum buraya.
- Hayır hayır. Çok severim, çok tatlı oluyor bunlar. Neydi bunların cinsi ?
- Golden retriever
- Yerim senii ben.. Çokta şımarık
- Genleri böyle, bir de güzeli bulunca kaçırmıyorlar. E ne de olsa o da bir erkek.

Çok komik bakışını aldığım anda kaçtım oradan. Es'i almıştım. Sabahları başımdan ayrılmadan havlayan, beni uyandırmak için binbir numara yapan köpeğim şu an yemek yemeyi unutmuş bir halde salonda Seda'yla oynarken. Ben de düşüncelerime geri döndüm.

Ne yapıyorsun dedim kendime, bilmediğin bir kızla evde. Köpeğinle oynamasını seyrediyorsun ne içtim ben dün gece, altı üstü bir bira. Çaylar mı dokundu acaba. Başka zaman olsa cesaret edemem şimdi hale bak. Kibarca göndersem mi, ne diye göndereceksem. Günlerden pazar ne diyeceğim, lanet olsun!.

-Heeyy buralardamısın kime diyorum!.
- Pardon ya dalmışım. Ne demiştin
- Ne düşünüyorsan neyse, adı ne ?
- Kimin ?
- Oooo işimiz var. Merhaba, dünyadayız ve evindeyiz. Bak yanımda köpeğin, tanıdık geliyor mu ?. Adı diyorum var dimi ?
- Çok komik. Max
- Birileri dondurmayı fazla kaçırmış anlaşılan
- Cidden komiksin nereden geliyor bu zeka ?
- Hayır şunun suratına bakar mısın ? Bu isim olmuş mu hiç.
- O seviyor, bende seviyorum. Ayrıca nesi var.
- Oğlum seni yanlış babaya vermişler, ah güzelim benim. Yaratıcı olabilirdin biraz.
- Tamam bunu not aldım, başka bir arzunuz var mıydı ?

Kime dediysem, duymadı bile. Şu an muhim olan ben değil Max'di. Ayrıca cidden ne vardı isminde.

Başa Dön