Susmayı öğrettiler bana, kim öğretti? Annem mi yada zamansız gitmeyi seçen babam... iyi mi yaptılar? Başta evet şimdi hayır!
Sustukça konuştu insanlar,onlar konuştukça ben sustum. İçimde birikti kelimeler kendimle konuştum. Kızdım! kendim bildim. Ağladım, sonra ağlayışıma dayanamadım yine ağladım. Kalabalıklar arasında en zoruymuş susmak geç anladım ama anladım. Şimdi konuşamıyorum. Ne mutlu diyor içimden biri "konuşmazsan kırılmazsın" ama kırılıyorum. Şimdiki zamanlara sıkışmış, düşleri olmayan insanlar tarafından, "susanlar" zayıf sayılırken ve içinde birikenleri bir bir dökerken susanın yüzüne kırılırsın. Onlar mutlu olur. Sinsi bir gülüş düşer dudaklarına kocaman bir zafer kazanma şarhoşluğu sarar bedenlerini döktükçe dökerler içindekileri. Öyle bir hırstır ki bu durmazlar. Korkarlar çünkü karşısındaki giderse bir daha bu zafer geçmez ellerine onlar konuşur sen dinlersin sonra bir kelime çıkar ağzından fırtına kopar peki ne yaparsın?
Susarsın...
Hep korktum insanları kırmaktan ama şimdi ardıma baktığımda her düşümün üzerinde kocaman bir kelime yatıyor. Patlamış gözler, hakaretler, çığlıklar. Anneme kızıyorum ve düşlerime.
"Düşlerimin adına yakışan bir renk vardı bildiğim, şimdi o yok! Her taraf kocaman bir griden ibaret"