Bir yazıya başladığımda çok fazla sözcüklerle oynamam. Olmuş mu olmamış mı? Pek düşünmem.
Öylesine gelişir sözcükler. Yazmak kendi içinde bir yolculuktur bence.
Bilemezsin bir kaç dakika sonra hangi sözcüklerle buluşacağını. Bir ressamın fırçasının renklerle buluşması gibi. Mavi ile lacivert arasında kalıvermektir öylece.
Hep sevmişimdir okullardaki kompozisyon sınavlarını. Sınav bir saat ise yazacaklarında bir saatliktir. Bu bir saatte her yere yolculuk yapabilirsin. Kendin olursun. Bazen bir atasözlünden, bazen akşam izlediğin bir filmden esinlenerek yol alırsın. Öğretmene kalmış seni değerlendirmek. Kalemi seviyorsan, öğretmen yazından bu kokuyu alır.
Hayatta bir öğretmen gibi eksik yaşadığında kırık not verir. Özellikle yaşadıklarının ve yazdıklarının arasında kaldıysan.
Kımıldamadan beklemek öylesine bilmediğin bir zamanda,
geçmişi unutup, geleceğide zihninden çıkarttığında ancak yazarsın yazacaklarını.
Hayatın seni bir limana taşımasını beklemeden.
Birçoğunuz "şimdiyi" yazıyorsun ve yaşıyorsun öyleyse diyecektir kuşkusuz .
Ama anılar ve hayaller olmadan da bir mesafe katedilmiyor.